Laschet, Merkel'den sonra Almanya Başbakanı olabilir mi?
ABONE OL

15-16 Ocak 2021 tarihinde Hristiyan Demokrat Birliği CDU'nun 33. Olağan Kongresi koronavirüs salgınınından dolayı ilk kez dijital ortamda gerçekleştirilmiştir. Toplam 1001 delegeden oluşan meclis yeni genel başkan ve yönetim kurulu üyelerini uzaktan seçmiştir. Merkel'den devralıp CDU'nun 2018 sonundan bu yana Genel Başkanı olan Annegret Kramp-Karrenbauer (AKK), 2020 Şubat ayında yaptığı açıklamada CDU Genel Başkanlığını ilerleyen süreçte bırakacağını ve yeni liderin seçilmesinin 2020 yılında gerçekleşeceğini belirtmiştir. Yaklaşık bir seneden beri CDU'da yeni bir genel başkan arayışı sürmekteydi.

Üç aday öne çıkmıştı

Hedeflenen takvime göre 2020 Nisan ayında gerçekleştirilmesi planlanan olağanüstü kongre sonrası CDU ve Bavyera'daki kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birliği CSU ile birlikte Şansölye Merkel sonrası dönem için yeni Şansölye adayının belirlenmesi sözkonusuydu. Ancak pandemi ile birlikte kongre ilk olarak 2020'nin ikinci yarısına, son olarak da Ocak 2021'e ertelenmiştir.

Bu süreçte Almanya siyasetine 16 yıldır damgasını vuran Angela Merkel ve onun kısa bir dönem varisi olan AKK'dan CDU Genel Başkanlığı devralmak için üç siyasetçinin adaylığı öne çıkmıştır. Eski CDU Federal Meclis Grup Başkanvekili ve Merkel muhalifi olarak bilinen, partinin muhafazakâr kanadını temsil eden Friedrich Merz, Federal Meclis Dış Politika Komisyonu Başkanı ve geçmişte Merkel kabinesinde bakanlık görevi de yapmış olan Norbert Röttgen ve partinin ılımlı kanadının temsilcisi ve Almanya'nın en büyük federal eyaleti olan Kuzey Ren-Vestfalya (KRV) Başbakanı Armin Laschet. Üç adayın ortak tarafı ise aynı eyaletten olmalarıdır.

Merkel'in çizgisi

Siyasi kariyerinde Merz ve Röttgen farklı dönemlerde parti içinde Merkel'e muhalefet konumunda Merkel ile giriştikleri güç mücadelesinde mağlup olmuşlardır. Laschet ise kendi ifadesiyle Merkel'in siyasi çizgisini devam ettireceği mesajıyla Merkel'in siyasi mirasını koruyacağı vurgusunu yapmıştır. Nedir Merkel'in siyasi çizgisi? Ilımlı muhafazakar ve liberal siyaset yönetim tarzıyla CDU'yu Alman parti sisteminde merkezin ortasına yerleştirmektir. Bu gelişme CDU'nun sağ kanadının erozyona uğramasını beraberinde getirmiştir.

CDU'nun Genel Başkanı ikinci turdan sonra seçilebilmiştir. Seçimin ilk turunda Merz 385 oyla (yüzde 38,93) birinci, Laschet 380 oyla (yüzde 38,42) ikinci ve Röttgen ise hatırı sayılır 224 oyla (yüzde 22,65) üçüncü sırada yer almıştır. En yüksek oyu alan iki adayın yarıştığı ikinci turda Laschet 521 delegenin oyunu alıp yüzde 52,57'ye ulaşarak (521 delegenin oyu) CDU'nun AKK'dan sonra dokuzuncu Genel Başkanı olarak seçilmiştir. Laschet'in CDU'nun dijital ortamda seçilen ilk Genel Başkanı olarak tarihe geçmiş olması ise ayrı bir detaydır.

Bu seçimin birinci ve ikinci turunda oy tercihlerinin seyrine bakıldığında sadece sıradan bir Genel Başkan seçimi yapılmamış, aynı zamanda parti içinde milliyetçi ve liberal kanatların iktidar mücadelesine dönüşmüştür. Bu bağlamda oylamanın ilk turu galibi Merz'in şahsında milliyetçiler olurken, son ve belirleyici olan turda Laschet'in Genel Başkan seçilmesi liberal kanadın zaferi anlamına gelmektedir. Lakin liberal kanadın ancak ikinci turda az bir oy farkıyla galip gelmiş olması aynı zamanda parti içinde milliyetçi akımın küçümsenemeyecek kadar gücünün olduğunun göstergesidir.

Parti içi liberal ve milliyetçi akımın güç mücadelesinin, özellikle seçim dönemlerinde dinamik kazandığından, Almanya'da süper seçim yılı olan 2021'de çetin geçmesi kuvvetle muhtemeldir. Parti içi liberal ve milliyetçi akımın güç mücadelesinin -özellikle seçim dönemlerinde dinamik kazandığından- Almanya'da süper seçim yılı olan 2021'de çetin geçmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu parti içi siyasi istikamet kavgası neticesinde milliyetçi CDU seçmeninin son Almanya genel seçimlerinde yaşandığı gibi aşırı sağ popülist ve göçmen karşıtı Almanya için Alternatif partisine (AFD) yöneleceği ihtimalini beraberinde getirmektedir. Nitekim 2015 yılında mülteci krizinin doruğunda milliyetçi CDU seçmenleri özellikle Merkel'in liberal mülteci politikasından dolayı yeni arayışa yönelip, aralarında eski aşırı muhafazakar CDU politikacıların da kurucusu olduğu AfD partisini tercih etmeye başlamıştır. Benzer bir eğilimin Eylül 2021 genel seçimlerde vuku bulması ihtimal dışı değildir. Lakin Laschet ne kadar Merkel çizgisinin devamını temsil etsede aynı zamanda seçimler kazanabilen bir lider profili çizdiğinden bu eğilimin devamını engellemeye muktedir olma potansiyeline sahiptir.

Nedeni ise, Laschet'in 2017'de KRV eyalet meclis seçimlerini kazanarak dönemin popüler siyasetçisi ve SPD'li KRV Başbakanı Hannelore Kraft'ı mağlup ederek seçimlerde sürpriz bir şekilde kazanabileceğini göstermiş olmasıdır. Ayrıca Laschet uzun yıllardır CDU'nun federal yönetiminde yer alıp Genel Başkan Yardımcısından biri olması da kamuoyu ve parti nezdindeki tecrübeli CDU kurmayı imajını da pekiştirmiştir. Dolayısıyla siyaseten farklı görüşe sahip olan CDU seçmeninin kazanmayı bilen bir lider profiline sahip olan Laschet'i desteklemesi mümkün gözükmektedir.

Başbakanlık basamağı

Hatırlatmakta fayda var, 1949'da kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti'nde tüm Federal Hükümetler koalisyonlardan oluşmuştur. Bu hükümetlerde en çok Başbakan çıkaran partinin CDU olması sebebiyle Laschet CDU'nun Genel Başkanı konumu ile Başbakanlık adaylığında bir adım önde olmasıdır. Bundan mütevellit Laschet'in yeni parti lideri olarak ilk konuşmasında, partisi CDU'yu yaklaşan eyalet seçimlerine hazırlamak ve Eylül ayındaki federal meclis seçimlerinde de Başbakan'ı çıkartan parti yapmak için elinden gelen çabayı göstereceğini belirtmiştir. Ancak Armin Laschet'in Başbakan adayı olup olmayacağı 14 Mart 2021'de Rheinland-Pfalz ve Baden-Württemberg eyaletlerinde yapılacak seçimlerden sonra karara bağlanacaktır.

Laschet'i Başbakan adaylığında zorlayacak olan rakip CDU'nun Bavyera eyaletinde teşkilatlanmış olan kardeş partisi CSU Genel Başkanı ve Bavyera eyaleti Başbakanı Markus Söder'dir. CDU/CSU tabanı kamuoyu yoklamaları neticesinde şimdilik Söder, Laschet'in önünde bulunmaktadır. Şayet CDU içerisinde milliyetçi ağır topların Söder'i desteklemesi durumunda Laschet'in Başbakanlık adaylığını Söder'e bırakması sözkonusu olabilir. Zira her iki partinin tabanı ve yöneticileri daha çok oy alabileceğini düşündükleri Başbakan adayını destekleme eğiliminde olacaktır. An itibariyle Markus Söder koronavirüs salgını ile mücadele sürecinde başarılı karar ve uygulamalarıyla ön plana çıkmış durumdadır. Laschet ise bu bağlamda Merkel'in koronavirüs mücadelesini sert önlemlerle başbakanlığı döneminde kontrol altına alma hırsının kurbanı olma riskini yönetmeye çalışmaktadır. Alman hükümetin aşı tedarik ve dağıtım sürecinde başarısız olmasından dolayı sert lockdown uygulamaların devam etmesinden dolayı Alman halkının sabrı zorlanması ve Söder'in bu durumu eleştirerek Alman kamuoyunda puan toplamasına yardımcı oluyor. Laschet ise parti içi kavga algısına sebebiyet vermemek adına Merkel'i eleştirmekten uzak durmaktadır.

14 Mart 2021'de Rheinland-Pfalz ve Baden-Württemberg eyaletlerinde yapılacak seçimlerin hemen ardından CDU ve CSU parti yönetimi biraraya gelip Başbakan adayını belirleyecektir.

CDU'nun her iki eyalet seçimlerinde başarılı olup büyük ortak konumunda eyalet koalisyon hükümeti kurma durumunda Laschet'in başbakan adayı olması yüksek ihtimal olacaktır. Aksi takdirde Laschet'in eski Başbakan Kohl ve mevcut Başbakan Merkel'in kaderini paylaşma riski ağır basacaktır. Kohl ve Merkel ilk defa CDU'nun genel başkanı olduklarında parti yöneticilerin baskısıyla başbakanlık adaylığını CSU genel başkanlarına bırakmışlardı: 1980 genel seçimlerinde Kohl adaylığı Franz Josef Strauss'a ve 2002 genel seçimlerinde Merkel ise Edmund Stoiber'e bırakmıştı. Strauss ve Stoiber Başbakan adayı olarak seçimi kaybetmişlerdi.

Siyasi formasyon

1961 Aachen doğumlu olan Armin Laschet, Katolik orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası kömür madeni mühendisi, annesi ise ilkokul öğretmenidir. Laschet evli ve üç çocuk babasıdır.

Yüksek eğitimini Bonn Üniversitesi ve Münih Üniversitesi'nde Hukuk ve Siyaset Bilimi dallarında almıştır. 1987 yılında avukatlığa başlamıştır. Ayrıca ilerleyen yıllarda gazetecilik eğitimi de alan Laschet, 1986-1994 döneminde gazetecilik ve özel sektör yöneticiliği yapmıştır.

Laschet siyasi kariyerine 1994-1998 döneminde CDU'dan milletvekili olarak Federal Meclis'te başlamıştır. Akabinde 1999-2005 döneminde Avrupa Parlamentosu'nda da milletvekilliği yapmıştır. 2010 yılından beri KRV eyaleti meclisinde milletvekilliği yapmaktadır. Böylelikle yerel, ulusal ve Avrupa düzeyde Avrupa, federal ve eyalet düzeyde siyasi tecrübe edinmiştir.

Laschet teamplayer olmasından dolayı liderliği baskın bir çizgide değildir. Toplumu kutuplaşmadan ziyade toparlayıcı bir üslup ile birleştirici kılma eğilimindedir. Bundan dolayı parti içinde farklı fraksiyonları bir arada tutup idare edebilecek kabiliyete sahiptir.

Yukarıda belirtildiği üzere Laschet merkeze yakın ve liberalizme açık bir muhafazakar formasyonundadır ve bu bağlamda Merkel'in çizgisini devam ettirebilecek en uygun siyasetçidir. Laschet göçmenlere yönelik ılımlı ve liberal çizgidedir.

Türkiye politikası

Laschet, hem Türkiye açısından hem de Almanya'daki Türkler açısından ılımlı bir siyaset yürütmektedir. Laschet'in özellikle 2005-2010 arası KRV eyaleti Aile, Kadın ve Uyum Bakanlığı döneminde Almanya'daki Türklerin en yoğun yaşadığı eyaletlerinden biri olan KRV'de Türklerle yakın ilişki kurması, kendisinin genel anlamda Türk-Alman dostluğuna önemli katkılar sunmasına olanak sağlamıştır.

Laschet'in Türkiye politikası Merkel çizgisi ile birebir örtüşmekte. Bu bağlamda Laschet geçmişte örneğin Türkiye ile Almanya arasında yaşanan gerilimlerde Merkel'e yakın rasyonel tonda söylemlerde bulunurken, Türkiye'nin bir NATO üyesi ve AB'ye komşu ülke olarak Almanya için jeostratejik önemine işaret etmiştir. Bu doğrultuda sıklıkla diyalog vurgusu ve "ahde vefa" çağrısı yapan Laschet Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini mümkün görmese de, AB sürecine son verilmesine de karşı çıkan az sayıdaki CDU'lu siyasetçilerdendir.

Merkel'in başbakanlık görevi Eylül 2021 genel seçimlerinden çıkacak yeni hükümetin göreve başlamasıyla birlikte bitmiş olacaktır. Son kamuoyu araştırmalarının verilerine göre muhafazakar CDU/CSU ile çevreci sol Yeşiller Partisi'nin koalisyon hükümeti kurma olasılığı oldukça yüksek görünmektedir. Bu durumda CDU/CSU'nun belirlediği Başbakan adayı hükümeti kurma görevini üstlenecektir. CDU'nun Genel Başkanı Armin Laschet kuvvetle muhtemel Merkel'den sonra Başbakanlık koltuğuna oturacaktır. Laschet'in Türkiye politikasının Merkel'in çizgizinde ilerlemesi beklenebilir. Laschet farklı ortamlarda Türkiye'nin ikili ve AB ilişkilerinde sahip olduğu stratejik önemine atıfta bulunmaktadır.

Genel anlamda ikili ilişkiler, farklı boyutlara ve geniş kapsama sahip olduğundan, bir sonraki Alman hükümetinin Türkiye politikasını koalisyon formasyonundan bağımsız karşılıklı milli çıkarlar belirleyecektir. İkili ilişkilerde konjonktürel gerginlikler muhtemelen olacaktır, lakin işbirliği fırsatlarına kalıcı zarar verilmeme olasılığı yüksektir.

[email protected]