Millet iradesinin hüküm süresine sýnýr çizilemez
ABONE OL

Ali Yalçýn / Memur-Sen Genel Baþkaný

Neredeyse çeyrek asýr geçti üzerinden 28 Þubat darbesinin. Kimileri onun bin yýl sürecek bir etkiye sahip olacaðýný söylüyordu. Her darbecinin, o anki güç vehmiyle böyle bir hevese kapýlmasý mümkün. Fakat burada asýl cevaplanmasý gereken "Bizzat kendisine meþru zeminde güç kullanma hakký veren millete karþý yapýlan darbenin sosyolojiyi deðiþtireceðine dair cüret nereden geliyor?" sorusudur. Bu soruya verilecek cevap bir mühendislik aracý olarak darbeye karþý, bizzat millet içinden çýkmýþ ve tamamen sivil alanda faaliyet gösteren kurum ve kuruluþlarýn geliþtirdikleri stratejileri ve katettikleri yolu da gösterir. Ne demek istiyorum? Aslýnda, 28 Þubat'ýn oluþturduðu anaforda çok acýlar çekildi, o dönemin gençliðinin özellikle idealist diyebileceðimiz kýsmýna aðýr imtihanlar uygulandý, azýmsanmayacak bölümünün hayatý karartýldý ve biz bugün bile o dönemden kalma maðduriyetlere þahit, maðdurlarla muhatap oluyoruz. O dönemin tartýþmalarýndan biri olan "iktidar-muktedir" ikileminden mülhem diyebiliriz ki, bu kadar yol alýnmasýna raðmen hâlâ bazý maðduriyetler giderilemediyse darbelerin sistem içinde oluþturduðu mekanik, varlýðýný sürdürüyor demektir. Bütün bunlara raðmen, biz katettiðimiz yolun da muhasebesini yapýp, rehavete asla kapýlmadan darbe dönemi anayasasýyla daraltýlmýþ hürriyet alanlarýný geniþletmek için var gücümüzle çalýþmalýyýz, hatta darbe artýðý anayasayý deðiþtirmeliyiz.

Darbenin ekonomi politiði

Darbe siyasal mühendislik aracýdýr, dedik. Dolayýsýyla her darbenin bir ekonomi politiði vardýr. Biz katettiðimiz yolun muhasebesini yaparken, milletten aldýðý meþruiyetle güç kullanma hakkýný istismar ederek emperyalizmin -hadi daha açýk söyleyelim- NATO þemsiyesiyle ABD'nin emrine verip gücü millete yöneltenlerin sivil uzantýlarýnýn ortaya konulmasý adýna, ekonomi politiðin teþhir masasýna yatýrýlmasý gerekiyor. Anayasal serüvenimiz de, baðýmsýzlýkçý politikalarýmýzý uygulamaya kalktýðýmýzda baþýmýza örülmek istenen çoraplarý da, beþinci kol faaliyetlerinden bazý ideolojik aparatlarý da daha net þekilde anlamak için darbelerin ekonomi politiðini iyi irdelememiz gerekiyor.

Gücün politik aparatý

Buna tipik bir örnek 82 Anayasasý'nýn çalýþma masasý konumundaki 80 darbesi üzerine David Rockefeller'in söylediði þu sözler: "1980 darbesi de bizim isteklerimiz doðrultusunda yapýldý. O zamanlar ülkede bir solcular, bir saðcýlar iktidara geliyor ve bizim isteklerimiz doðrultusunda ülke ekonomisini yönlendiriyorlardý. Fakat Amerika ve Avrupa'da geliþmiþ ülkelerin piyasalarý doyuma ulaþmýþlar ve biz yeteri kadar mal satamaz olmuþtuk. Bunun üzerine diðer az geliþmiþ ülkelere uyguladýðýmýz planý Türkiye'de de uyguladýk ve baþarýlý olduk." Bu sözler, CIA'nýn istasyon þefinin "Bizim oðlanlar becerdi/baþardý" ifadesinin þerhi niteliðindedir ayný zamanda.

Konuyu dolaþtýrma niyetinde deðilim. Konumuz 28 Þubat. Fakat 28 Þubat'ýn anatomisini çýkarmak ve o dönemki politikalarla hesaplaþma yolculuðumuzun muhasebesini daha saðlýklý yapmak için "gücün politik aparatý darbelerin" genel mantýðýný çözümlemek gerekiyor. Darbelerin anasý 27 Mayýs anlaþýlmadan, ne 12 Mart anlaþýlabilir ne de 12 Eylül. 12 Eylül de anlaþýlmadan ne doksanlý yýllarda yaþanan örtülü darbeler anlaþýlabilir ne de 28 Þubat. Örneðin 60 ihtilali öncesi rahmetli Menderes'in kredi anlaþmasý yapmak için iki bakanýný Sovyetler Birliði'ne gönderdiðinde sokakta gösteri yapan solcu öðrenciler olayýný bilmeden, zaman zaman baþ gösteren bazý olaylarýn kökenine inemeyiz. Ya da 1961 Anayasasý'nýn 129. Maddesindeki "Ýktisadi, sosyal ve kültürel kalkýnma plana baðlanýr, kalkýnma bu plana göre gerçekleþtirilir" ifadeleriyle övülen planlamacý ekonominin yerine 24 Ocak 1980 kararlarýyla nasýl bütün kötülüklerin anasý ilan edildiðini, bunu yerine, neoliberal politikalarýn kutsandýðýný ve 12 Eylül darbesi ile söz konusu politikalarýn hayata geçirildiðini görmemiz gerekiyor, 28 Þubat darbesinin anatomisini ortaya çýkarmak, kimilerinin failin üzerine perde çekmek için "planlý darbe" dediði 15 Temmuz'un gerçek sebebini görmek için.

Hepsi birbirine baðlý

Evet, bütün darbeler birbirine baðlýdýr ve her darbe, emperyalistlerin oluþturduðu ekonomi politik mantýðýyla þekillendirilen bir mühendislik çalýþmasýdýr. Böylesi devasa bir stratejiye karþý sloganlar yetmez. Hatta kimi zaman sloganlar esasý perdeler, hatta stratejinin hayata geçirilmesini kolaylaþtýrýr. Bu tür kirli süreçlere karþý sivil toplumun þuurlandýrýlmasý ve güçlendirilmesi esas alýnmalýdýr. Biz, ilk günden itibaren, özellikle 28 Þubat'a karþý alanlarda direnirken, sonraki hesaplaþma sürecinde de nihayet 15 Temmuz ve sonrasýnda da bu gerçeðin altýný çizdik, slogandan ziyade, baðýmsýzlýkçý politikalarla emperyalist kuþatmayý yarmak için omuz verdik, akýl yürüttük, ter akýttýk, yaptýðýmýz çalýþmalarla tarihe not düþtük. Nitekim 28 Þubat'a iliþkin hazýrladýðýmýz raporlarla konuyu derinleþtirdik, örneðin postmodern darbenin ekonomi politik veçhesini deþifre ettik. Nasýl gelinmiþti 28 Þubat'a? Evet bütün darbeler birbirine baðlýdýr. Ama her darbenin kendi içinde bir mekaniði de vardýr. Nitekim diðer darbelerden farklý olarak "siviller" ilk defa iþin içine bu kadar sokulmuþ, sosyal mühendislik stratejisinin bir parçasý haline getirilmiþtir. Biz iþte tam da buradan hareketle olayýn geliþim sürecini hatýrlatmanýn önemli olduðunu düþünüyoruz. 28 Þubat darbesini anlayabilmek için iki hususu öne çýkararak analiz etmek gerekir. Bu baðlamda öncelikle bu darbeyi diðer darbelerle ayýran hususlara iþaret etmek yerinde olacaktýr. 28 Þubat, 1997 yýlýndaki MGK toplantýsýnýn tarihiyle anýlsa da aslýnda 90'lý yýllarýn baþýnda baþlayan ve 2010'lara kadar sarkan bir darbe süreci olarak görülmelidir. 90'lar bir yandan küresel dünya düzeninde kritik bir dönemi imlerken öte taraftan geliþmekte olan ülkelerde siyasi dizaynlarýn hýz kazandýðý bir sürece iþaret eder. 90'larda Sovyet bloðunun çöküþünden sonra, emperyalist zihniyet yeni bir düþman bulmuþtur, artýk zamanýn ruhu komünizm tehlikesi yerine siyasal Ýslam tehlikesini göstermektedir. Bu dönem; faili meçhullerin, yolsuzluk ve çete olaylarýnýn, ekonomik krizlerin, güneydoðuda terör olaylarýnýn pik yaptýðý bir dönemdir. 5 Nisan kararlarý sonrasý Ýkinci Dünya Savaþý'ndan sonra yaþanan en büyük ekonomik krizi yaþayan ülke ekonomisi yüzde 6 küçülmüþ, yüzde 148 faiz artýþý olmuþtur. ABD'nin Irak'a girmesiyle Türkiye üzerinde hesabý olan ülkeler artýk sýnýrlarýmýzdaki etkilerini arttýrýr duruma gelmiþtir. Bu süreçte aðýr silahlara sahip olmaya baþlayan PKK, Doðu ve Güneydoðu'yu terörize etmiþ, terör eylemleri artmýþtýr. Madýmak'ta, Baþbaðlar'da, Gazi Mahallesi olaylarýnda, cezaevi isyanlarýnda taþeron örgütler eliyle Türkiye'de büyük bir oyun sahnelenmiþtir. 90'larýn bu karanlýk günlerinde gizli bir el adeta toplumun sinir uçlarýna dokunmakta; Alevi-Sünni, Türk-Kürt, dindar-laik ayýrýmýný derinleþtirecek reaksiyonlarýn fitili ateþlenmektedir.

1994 yerel seçimlerinde Ýstanbul ve Ankara baþta olmak üzere birçok büyükþehir belediyesini alan Refah Partisi 1995 genel seçimlerinde de yüzde 21.38 ile birinci parti olarak çýkmýþtý. Refah Partisi'nin aldýðý bu sonuç Avrupa basýnýnda "içki yasaklanýyor, kadýnlar çarþafa girmeye zorlanýyor" þeklinde haberleþtirilmiþtir. Bu süreçte hem uluslararasý hem de ulusal medya, ayný talimatýn gereðini yerine getirir vaziyette ortak baþlýklar atmakta ve üzerinde çalýþýlmýþ bir korkuyu toplumun tamamýna yaymaya çalýþmaktadýr. Medya, sahte þeyh ve tarikatlarla toplumun bilinçaltýna þiddet yanlýsý, kadýn istismarcýsý, cahil ve tehlikeli dindar algýsýný yerleþtirmeye kararlýdýr. Eksen kaymasý iddialarýnýn medya, asker ve sözde sivil unsurlar üzerinden pazarlandýðý, kiralýk irtica faaliyetlerinin bol ve "isimsiz asker" imzalý bildirilerin popüler olduðu bu süreçte toplumun her kesimi laiklik testine tabi tutuluyor, baþbakanlýkta verilen iftar, Kudüs gecesi gerekçe gösterilerek silahsýz kuvvetler göreve çaðýrýlýyordu.

Þunu açýkça söyleyelim ki, "baþka bir yol mümkündür" demek müesses nizamýn düþman kodlamasý için yeterlidir. Refah-Yol hükümetinin cari ekonomik model içinde bulduðu bir çözüm dahi tahammülsüzlüðe sebep olmuþ, havuz sistemi ile iflas söylemleri boþa çýkarýlmýþ, rant kapýlarý devletin ve milletin sýrtýndan geçinenlerin önünü kesmiþtir. Biraz önce söylediðim darbenin sivil mekaniðine bir de bu açýdan bakmak gerekiyor. Nitekim darbeyle birlikte ülkenin yaþadýðý ekonomik krizler, birden hazinenin içinin boþaltýlmasý gibi konular bizim bu tezimizi doðrulamaktadýr.

Ýþte tam buradan hareketle, konfederasyon olarak Eðitim-Bir-Sen bünyesinde hazýrladýðýmýz raporlarda Türkiye'nin neler kaybettiðini, nasýl bir mühendislik çalýþmasýna maruz kaldýðýmýzý adil þahitlik doðrultusunu ekonomi politik veçheyi de gözler önüne serecek þekilde analiz ettik:

"28 Þubat'ta dindarlar irtica yaftasýyla düþmanlaþtýrýlýrken darbenin sosyoekonomik ve siyasal faturasý tüm topluma çýkarýldý. Cezalandýrýlanlar zahirde dindar kesim gibi görünse de darbenin ekonomik faturasýný milletçe ödedik. Darbenin sebep olduðu toplam zincirleme ekonomik zarar 381 milyar dolar, bu süreçte el konulan bankalarýn devlete getirdiði yük 17.3 milyar dolar, kamu bankalarýndan kartel medyasý þirketlerine kullandýrýlan kredi miktarý 3 milyar lirayý buldu. 1996-1997 yýllarýnda iç borcun GSMH'ya oraný yüzde 21 iken 2001'de bu oran yüzde 69.2'ye çýktý. Bu baðlamda, darbenin ekonomik tahribatý birkaç neslin geleceðini çalacak kadar büyük olurken, 28 Þubat'ýn çalýþma hayatýnda açtýðý derin yaralar da birkaç neslin travmasýna dönüþtü. Sadece 1997-2001 yýllarý arasýnda kýlýk kýyafet nedeniyle 33 bin 271 öðretmen soruþturmaya uðradý, 11 bin öðretmen istifa etti, 3 bin 527 öðretmenin görevine son verildi. Ýrtica gerekçesiyle 210 vali/kaymakam hakkýnda rapor tanzim edildi. Bin 635 TSK personeli irtica suçlamasýyla ihraç edildi. Yaklaþýk 6 milyon insan fiþlendi. Katsayýdan dolayý önü kesilen gençlerin buhar olan üniversite hayallerini, okula bir daha dönemeyenlerin kaybolan gelecek umutlarýný, çoðu devamsýzlýktan atýldýðý için sayýlarý bile tespit edilemeyen baþörtülü kýzlarýmýzýn yaþadýðý hak ihlallerini düþündüðümüzde, bu süreçte kayýt altýna alýnan maðduriyetlerin, gerçekte var olanlarýn çok altýnda olduðunu rahatlýkla söyleyebiliriz."

Olayýn açtýðý yaralar, baþta ifade ettiðimiz bin yýl sürecek retoriðinin neleri perdelediði iþte bu araþtýrmada gözler önüne seriliyor. Bugün flulaþmaya yüz tutmuþ dönemin resimlerini, gazete manþetlerini ve onuncu yýl marþý eþliðinde sallanan parmaklarý bir hatýrlayýn. Turnikelerle örülen seddi, yerlerde sürüklenen baþörtülü genç kýzlarý, ikna odalarýný, asker karþýsýnda hazýr ola geçen yargý mensuplarýný, sivil toplum kuruluþlarýný, iliþtirilmiþ gazetecileri ve Sincan'da yürüyen tanklarý... Manzara flu olsa da içte býraktýðý yara derindir. Ne var ki, tarih akmaktadýr, her sahih acý ayný zamanda sahih bir hesaplaþmanýn da önünü açar. Bizim için ölçü budur ve o gün sokaklarda, bugün de sendikal mücadele zemininde, hukuk alanýnda dönemin açtýðý yaralarý kapatmaya çalýþýyoruz, anayasal zeminde darbelerle hesaplaþýyoruz. Öte yandan, bugün gelinen noktada bin yýl sürecek denen darbe düzeni, millet iradesine çarptý ve cüruflarýný saçarak tarih sahnesinden çekildi. Millet iradesi, kendisini kadiri mutlak sanan darbecilere çok deðil, yedi yýl içinde hadlerini bildirdi. 28 Þubat darbesi sonrasýnda ülke tarihinde yüz aký olan bir ilk de gerçekleþti. Darbeciler yargýlandý, 21'i müebbet hapse mahkûm edildi. 2013 yýlýnda Memur-Sen olarak baþörtüsü yasaðýna karþý topladýðýmýz 12 milyon 300 bin imzayla toplumsal talebin gücü kamu otoritesinin iradesiyle birleþti ve kamuda baþörtüsü yasaðý kalktý. 28 Þubat maðduru birçok kamu görevlisi iþlerine geri döndü, öðrencilere af çýkarýldý, okullarýný bitirmeleri için fýrsat verildi. Ancak bütün bu olumlu geliþmelere raðmen hala bazý maðduriyetlerin giderilemediði de can sýkýcý bir gerçektir.

Panzehiri sivil toplumdur

Memur-Sen olarak bu maðduriyetlerin son bulmasý için geçtiðimiz çarþamba günü bir basýn açýklamasý ile kamu otoritesine çaðrýda bulunduk. 27 Mayýs darbesindeki maðdurlarýn zararlarýnýn tazmini için bir komisyonun kurulduðu gibi 28 Þubat maðdurlarý için de bir komisyon kurulmasý çaðrýsýnda bulunduk. 28 Þubat maðdurlarýnýn cezalarýnýn affedilmesi ile yetinilmemeli hukuki olarak iade-i itibarlarý yapýlmalýdýr. Adli ve idari soruþturma ve kovuþturmalarla taciz edilmeleri dolayýsýyla maðdurlara manevi tazminat ödenmeli, eðitim haklarý gasp edilenlerin kamuda istihdamlarýný saðlamak için durumlarýna ve mezuniyetlerine uygun kadrolar-pozisyonlar ihdas edilmelidir. Görevlerine son verilmesine, devlet memurluðundan çýkarýlmalarýna baðlý olarak farklý sosyal güvenlik kurumlarýyla iliþkilenerek emekli olmak durumunda kalanlarýn emekli ikramiyesi ile emekli maaþ kayýplarý hesaplanmalý ve ödenmeli, emekliliklerine iliþkin hukuki konumlarý düzeltilmelidir. Af, göreve dönüþ veya sosyal güvenlik primlerinin ödenmesi ve iadesi gibi iþ ve iþlemlerle ilgili olarak hak düþürücü süre ve/veya zaman aþýmý süresi uygulanmamalý, söz konusu iþ ve iþlemler ilgililerin baþvurusuna ihtiyaç olmaksýzýn doðrudan tesis edilmelidir. Adaletin tesisi ve kamu vicdanýnýn rahatlatýlmasý; 28 Þubat'ta zarar gören herkesin maddi ve manevi zararlarýnýn tazmin edilmesi ve de 28 Þubat zulmünü üreten ve buna ortak olan herkesin cezalandýrýlmasýyla mümkündür.

Geldiðimizi yeri ne küçümsüyoruz ne de yeterli görüyoruz. Daha önce belirttiðimiz gibi her zemin ve þartta darbeyi üreten mekanizmayla ve her ikisinin en büyük dayanaðý olan darbeci anayasasýyla mücadelemizi sürdüreceðiz. Çünkü, darbelerin üreticisi emperyalistlerin ekonomi politiði olmakla birlikte, güce dair rutini anayasa retoriðidir. Stratejisiyle birlikte taktik kapasitesini yok etmediðimiz sürece, darbe, bir ihtimal olarak kendisine yaþam alaný üretecektir. Tam da bu yüzden anayasa dâhil darbenin bütün mevzuatýný hayatýmýzdan çýkarmanýn yanýnda, hayatýmýzla birlikte inancýmýzý, fikrimizi ve Yeni Türkiye idealimizi hayata katacak ve teminat altýna alacak milli ve yerli perspektifle ruha sahip kýlýnmýþ, sivil, demokrat ve özgür bakýþla kaleme alýnmýþ ve yüksek meþruiyet kurgusuyla herkesin fikrine baþvurulmuþ milletin saf fakat bir o kadar da güçlü iradesinden onay alýnmýþ, bize ait bir anayasa için bütün örgütlü gücümüzü ve fikri yükümüzü katkýya ve katýlýma hazýr hâlde tutuyoruz. Anadolu tarihinin kendisine yüklediði kutlu yürüyüþü ve adalet üzere hüküm sürüþünü temin için anlayýþý ve anayasasý yenilenmiþ, hedefleri kadim deðerlerle belirlenmiþ, büyük ve güçlü Türkiye'nin kuruluþuna katký sunmaya her daim hazýrýz.

@_aliyalcin_