Millet İttifakı HDP'ye ne verebilir?
ABONE OL

Türkiye siyasi tarihini yakından okuyanlar çok iyi bilir ki Osmanlı Devleti'nin tarih sahnesinden çekilmesiyle kurulan genç Cumhuriyet, Kürtleri ve İslamcıları sistem dışında bıraktı. Türkiye'nin dindarları, muhafazakârları, muhafazakâr milliyetçiler siyaset yoluyla sisteme eklenmeyi başardı ki bugün ülkeyi onlar yönetiyorlar.

'Sistemin parçası yapamadık'

Kürtler için şartlar daha da zordu. Evren Çelik Wiltse ile İHH için hazırladığımız "Tarih boyunca Kürt raporlarının analizi" çalışmasında geçen, İsmet İnönü'nün hazırlayıp Mustafa Kemal Atatürk'e sunduğu raporun bir cümlesi oldukça ilgi çekicidir. "Güneydoğu Anadolu illerini duygusal olarak, devlet işleyişi olarak ve ekonomik olarak sistemin bir parçası yapamadık." Bu önemli cümle ve raporların bütününe bakınca cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar Anavatan Partisi ve AK Parti hükümetleri hariç bölgede ilk rapordan son rapora kadar kayda değer bir gelişme olmamıştır.

Türkiye siyasi hayatına baktığımızda Türkiye tarihi boyunca Güneydoğu Anadolu meselesi bütün siyasi partilerin gündeminde olmuştur. 2004 yılında rapor çalışması için Diyarbakır'a gittiğimizde bir aşiret temsilcisi ilginç bir değerlendirme yapmıştı. "Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğundan bugüne kadar, bir Kürt olarak, ekonomik kalkınmayı yalnızca Özal döneminde; rahat nefes almayı ise şu iki yıllık AK Parti döneminde hissettik".

Bu makalede ele alacağımız konu: İsmet İnönü'nün zikrettiği "Bölge bizim olmadı" cümlesinden bugüne kadar bölgede değişen unsurlar nelerdir? Daha temelde üzerine gideceğimiz mesele ise bugünkü muhalefet partilerinin Kürt seçmene, HDP'ye ya da bölgeye ne vadedebileceğidir.

Çözüm arayışı

Kurulduğu günden beri AK Parti, Türkiye'nin devlet – millet arası kangren olmuş onca sorununu çözdükten sonra Kürt sorununu da çözmeye yöneldi. Recep Tayyip Erdoğan'ın tarihi Diyarbakır konuşması; Kürt kimliğinin tanınması, meselenin doğru teşhis edilmesi ve silahsız bir çözüm arayışı bakımından oldukça kıymetliydi.

Arap Baharı'nda Suriye iç savaşının çıkması ve küresel sistemin PKK ve HDP'ye dönük oluşturdukları kafa karışıklıkları, hem PKK'nın hem HDP'nin parti olarak çözüm sürecinden vazgeçmesine neden oldu. PKK yalnızca çözüm sürecini sabote etmekle kalmadı bunun yanı sıra yabancı güçlerin teşvikiyle Güneydoğu Anadolu'da özerklik ya da işgal gibi girişimlerde de bulundu.

Tepkinin arka planı

Bugün PKK'nın hiçbir eylem çağrısına cevap vermeyen, HDP'nin hiçbir mitingine katılmayan bölge halkı bu örgütlerle bağını koparmaktadır. Bu tepkinin arka planına baktığımızda üç hususun etkili olduğunu görmekteyiz:

1. PKK çözüm sürecini, küresel güçlerin ve İran'ın isteği doğrultusunda Suriye'de elde edeceği imkân karşılığında satmıştır.

2. Çukur eylemlerinde evleri mevzi olarak kullanmak için Kürt vatandaşların hanesine tecavüz etmiştir. Kendi çocukları lüks semtlerde refah içerisinde yaşarken gariban Kürt çocuklarını çocuk yaşta ölüme sürüklemiştir.

3. HDP siyaseten Türkiye partisi olmak yerine hem kendisini teröre teslim etmiş hem de Türkiye'nin jakoben partileri ile ittifaka girmiştir.

Asıl sorumuza gelecek olursak: Muhalefet partileri HDP'ye ne vadedebilir?

1. Anayasa: Seçime gitmeden Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ Parti, yeni anayasa iddiasında bulunamaz. Çünkü yeni anayasa gündeme geldiği zaman en asgari düzeyde HDP'nin çözüm sürecinde gündeme getirdiği bazı hususlar var ki hem CHP'den hem de İYİ Parti'den bu talepte bulunacaktır. Kaldı ki, bugün bırakın birlikte bir anayasa tartışması yapmayı, CHP ve İYİ Parti, HDP ile bir fotoğraf dahi vermekten çekinmektedir.

2. Açık ittifak:

Millet ittifakının HDP ile açık ittifak yapma şansı yoktur. Onların beklentileri, yalnızca Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığını merkeze alarak hiçbir temel mesele hakkında hiçbir fikir- varsayım ya da vaat ortaya koymadan HDP'nin oyunu almak aynı zamanda da masada göstermemek şeklindedir ve siyasi tutumları da bu yöndedir. HDP siyasetinin veya Kürt seçmenin bu aldatıcı tutum karşısında nasıl bir güven tesis edecekleri ise oldukça düşündürücüdür.

3. Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ Parti'nin yaslandığı gelenekler:

Bilindiği gibi Güneydoğu Anadolu'da ciddi kopuş tek partinin son dönemlerinde ve 12 Eylül uygulamalarında ortaya çıkmıştır. Bugün hâlâ bütün tartışmalarda Kürt meselesi, Kürt sorunu dendiği zaman bu iki dönemdeki uygulamalar gündeme getirilmektedir. Bir yönüyle bu problemin faali başka bir deyişle bizatihi uygulayıcısı Cumhuriyet Halk Partisi ve NATO konsepti ile çalışan milliyetçilerin NATO'cu kanadıdır ki bu kanat bugün İYİ Parti'de temsil edilmektedir. Bir tarafın ittihatçı, diğer tarafın da NATO'cu olduğu bir sistemde acaba bu güven nasıl tesis edilecektir?

4. Kürt meselesi, PKK'nın varlığı ya da HDP siyaseti zahirde bir iç politika meselesi olmakla beraber bir yönüyle de küreselleşmiş bir meseledir. Türkiye hangi ülkeyle karşı karşıya gelse HDP karşı ülkeyle ittifak yapmaya çalışmaktadır. Türkiye ile Rusya'nın en gerilimli olduğu dönem Selahattin Demirtaş'ın Rusya'ya gitmesi bu konuda verilebilecek en sarih örneklerden biridir. Fakat son dönemlerde Türkiye Cumhuriyeti Devleti gerek sert gücüyle gerek yumuşak gücü ile daha güçlü, daha etkin bir devlet haline gelmiştir ve Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ülkeleri, Mısır, İsrail gibi birçok devlet Türkiye ile yeniden diyalog kurma çabası içine girmiştir. Türkiye de bu ilişkileri onarma çabası içerisindedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yükseldiği bir dönemde, fiilen silahlı kanadı çökertilmiş olan PKK terör örgütünün de zayıfladığı gözlenmektedir. PKK artık 2013 ile 2019 arasındaki pozisyonunda değildir. Vaka şu ki Sn. Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden bir siyaset kurgulamak Türk siyasetine, ekonomisine, günlük hayatın idamesinde hiçbir katkı sunmayacağı gibi Kürt meselesini de tahkiye ve hilecilik üzerinden yorumlama ve çözüme kavuşturma şansı yoktur.

Yeni rota oluşturuluyor

İttihatçı ve jakoben partilerin bölge halkına vadedebileceği pek bir şey yoktur. Öyle zannediyorum ki, AK Parti hükümeti de yeni bir rota oluşturmaktadır. Bu rotada, daha çok demokrasi, daha çok diplomasi ve güçlü ekonomi ile Türkiye'nin var olan pozisyonunu güçlendirmeyi hedeflemektedir.

Ülkede demokrasinin güçlenmesi, İzmir ile Diyarbakır'ın eşitlenmesi ve oluşacak bu demokratik atmosferin bölgeyi de kuşatacak bir perspektifini bölgeye ancak AK Parti sunabilir diye düşünüyorum. Her ne kadar Milliyetçi Hareket Partisi üzerinden hükümet eleştirisi yapılsa da Cumhur İttifakı'nın siyaset yaptığı dönemde bölge halkının demokratik haklarında köklü bir gerileme olmamıştır. Cumhur İttifakı var olan demokratik ortamı muhafaza etmiştir ve gelecekte bunu daha fazla güçlendirme kabiliyetindedir. Bu bağlamda muhalefet partilerinin siyasetin hiçbir meselesinde ciddi bir çabası yokken ülkenin en yakıcı meselesinde ellerini soğuk sudan sıcak suya sokma yolunu deneme imkanları da yoktur.

[email protected]