Milletlerin geleceği geçmişine benzer
ABONE OL
Osmanlı’nın son yüzyılı, Batı karşısında geriye düşmüş bir devletin yeniden var olma ve tutunma çabası ile geçmiştir. Tunuslu Hayrettin Paşa bu sorunu veciz cümlelerle tarif etmiştir. Osmanlı’nın içinde bulunduğu durumu anlatmak için külliyatlı bir müktesebat oluşmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün gelmiş olduğu durumu mukayese etmek için Hayrettin Paşa’nın vurguladığı içerik oldukça önemlidir:

Bilgi ufkunu genişletmek

“Bizim niyetimiz iki hedefe ulaşmaktır: Bunlardan birincisi devlet adamlarımızın İslam ümmetlerinin mevcut durumunu geliştirmek ve bunun için gerekli bütün yolların, özellikle de bilim ve bilginin ufkunu genişletmek, ziraat ve ticareti desteklemek, endüstrileşmeyi teşvik etmek, tembelliği ve gevşekliği yok etmek. Bunun için de en temel gereklilik kendisinden güvenlik ve umudun neşet ettiği iyi bir hükûmettir. Avrupa ülkelerinin zenginliği de bu yolla olmuştur. Bunun için de fazla delil getirmeye gerek yoktur.”

‘İyi yönetim’ örnekleri

Tunuslu Hayrettin Paşa’dan bir alıntı ile yazıya başlamamızın sebebi geçen iki yüzyıllık devlet ve yönetim tarihi konuşulurken ‘iyi yönetim’ örneği Batılı devletlerin uygulamalarıdır. Korona sürecinden sonra hangi devletin iyi yönetim modeli ortaya koyduğu ve hangi devletlerin koronavirüs karşısında çaresiz kalarak kaosa girdikleri gün gibi ortaya çıkmıştır. Koronavirüs süreci büyün dünya devletlerinin bir tiyatro sahnesinde sırasıyla bir oyunu sahnelemesine benziyor. Her devlet, bir şekilde sırayla sahneye çıkmış ve bütün dünya bu sahnelenen oyunu ibret ile izlemiştir.

Henüz tiyatro bitmiş değildir sahnedekilerin oyunu nasıl finale götüreceği merak edilmektedir. Öncelikle, kriz dönemlerinde Batılı devletlerin ‘kurumsal’ yapılarının pek iş görmediği, buna karşılık toplumsal dinamiğini ve üretim kabiliyetini kaybetmemiş, güçlü liderleri olan ülkelerin daha başarılı olduğu ortaya çıkmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, son 10 yılda birçok kriz ve uluslararası problemle uğraştı. Bu süreçte Tanzimat fermanı ile filizlenen, 60 ihtilaliyle kurumsallaşan vesayet sistemini tasfiye etmeyi başardı. Birçok terör örgütü ile mücadele etti. 40 yıl süreyle devletin içerisinde adeta paralel bir devlet kuran FETÖ terör örgütünü ve PKK’yı eylem yapamaz hale getirdi. Darbe girişimleri ile baş etti. Son 20 yılda ise, Osmanlı devletinin son yüzyılından başlayan ve bir yüzyıl daha devam eden devlet hantallığı, iş göremezlik ve istikrarsızlıktan kaynaklanan kangren olmuş binlerce problemin üstesinden gelmeyi başardı. Devleti, yönetilebilen yatırım yapan, hizmet üreten, sorun çözme kabiliyeti olan bir devlet haline getirdi. Hükümet, devlet yapısını hantallıktan kurtarıp işleyen bir devlet sistemi kurmak için büyük reformlar yaptı.

Kriz yönetme kabiliyeti

Bunlardan dolayı, Türkiye Cumhuriyeti devleti, koronavirüs sürecine, kriz yönetme ve eş zamanlı olarak birçok problemle baş etme kabiliyeti ve tecrübesi edinmiş olarak girmiş oldu. AK Parti, 2002 yılından başlayarak sağlık ve ulaşım yatırımlarını merkeze aldı. 2020 yılına gelindiğinde Türkiye, dünyada sağlık altyapısı en güçlü olan ülkelerden birisi haline gelmişti. Sağlık altyapısı, hastane binaları, tıbbi cihaz ve ekipmanlar, bütün bunlardan daha önemlisi iyi yetişmiş bir hekim ve sağlık çalışanı kadrosuna sahip olması Türkiye’nin önemli avantajlarındandı. Şehir hastaneleri, binaların cesametine bakılarak, hizmet fazlası yatırımlar saikıyla, muhalefet partileri tarafından eleştiriye tabi tutulmuştu. Oysa ki, hükümetin 18 yıldır sağlık alanında atmış olduğu bütün adımlar bugün Türk halkı tarafından büyük bir titizlikle takip edilip değerlendirilmektedir.

Başarı unsurları

Koronavirüs süreç yönetimi, Türkiye iç siyasetini doğrudan etkilemiştir. Kamuoyunda Sağlık Bakanlığının uygulamaları yüksek düzeyde takdir görmüştür. Ortalıkta koronavirüs benzeri bir tehlike yokken, Sağlık Bakanlığı olası salgın tehlikelerini konu edinmiş, bu konuda raporlar ve senaryolar hazırlamıştır. Türkiye’de henüz vaka görülmeden önce bilim kurlunu oluşturmuş ve dünyadaki gidişata bakarak zamanında tedbirler almıştır. Bu tedbirlerden dolayı virüsün Türkiye’de etkili olması geciktirilebilmiştir. İlk vaka ortaya çıktıktan sonra tedbirler sıkılaştırılmış, fakat toplumun tedbirlere uyum sağlaması çok kolay olmamıştır. Ancak nisan/mayıs aylarında yapmış olduğumuz kamuoyu araştırmasında görülmektedir ki, halkın konu ile ilgili bilgi sahibi olma ve tedbirlere uyma durumu yüzde 90’ların üzerindedir. Bugün itibari ile bu alanda toplumsal bilinç oluşmuş durumdadır. Bu bilinç sürecin bundan sonraki yönetimini daha da kolaylaştıracaktır. Vaka sayılarının artması ve hastanelerde yoğunlukların yaşanması, Türk sağlık sistemini dünyanın bütün büyük devletlerinde olduğu gibi, çok ciddi bir sınavla karşı karşıya bırakmıştı. Gün geçtikçe Türkiye’nin süreci dünya ortalamasından ve Avrupa devletlerinin tamamından daha iyi yönettiği ortaya çıkmıştır. Elbette ki bu süreç, başarıyla yönetildikten sonra Türkiye sağlık sistemi, birçok araştırmaya konu olacak ve bu başarının arkasındaki saikler tartışılacaktır. İlk etapta Türkiye sağlık sisteminin başarısını etkileyen unsurlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

- Yetkin hekim ve sağlık çalışanları kadrosu

- Zamanında teşhis ve hastanelere kolay kabul

- Güçlü radyoloji altyapısı

- Güçlü sağlık altyapısı

- Doğrudan tedavi ile ilgili olmasa da vatandaşların tamamına yakınını kapsayan sosyal güvenlik sistemi

- Bunların hepsinden daha önemlisi tedavi süreçlerinin bütünüyle ücretsiz olması.

Koronavirüs süreci, Türkiye’de henüz yeni sayılabilecek olan, Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin bir krizle test edilmesi bakımından önemli bir sınavdı. Kamuoyu gündeminde daha çok Sağlık Bakanlığının uygulamaları öne çıkmakla birlikte, ülke yönetimi bir bütün olduğu; ‘iyi yönetim’in kendisini devletin bütün kurumlarında hissettirmediği takdirde sistemin bir yerden açık vereceği ve sürecin akamete uğrayacağı unutulmamalıdır. Bu kriz Cumhurbaşkanı tarafından oldukça dikkatli ve dinamik bir şekilde yönetilmiştir. Karar alma mekanizması hızlı bir şekilde işletilmiştir. Hazine ve Maliye Bakanlığı, piyasaları yönetilebilir düzeyde tutmaya çalışırken, Milli Eğitim Bakanlığı online ortamda eğitimi yönetebilmiş, İçişleri Bakanlığı tedbirler sürecini sıkı bir şekilde denetlemiştir. Bütün kurumsal kapasitenin ötesinde sağlık çalışanları bu krize bir seferberlik duygusu ile katılmış zaman zaman kendi sağlıklarını riske ederek cansiperane bir şekilde problemin üstesinden gelmek için büyük fedakarlıklar ortaya koymuşlardır. Türk milleti bu metanetli duruş karşısında minnettardır.

CHP’li seçmen ne diyor?

Koronavirüs süreç yönetimi bir vaka kritik olarak ele alınmalı. Başkanlık sistemi ve dinamik yönetim bakımından değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır. Yeni sistemin hantal ve gelişmelilere direnç gösteren bütün ayakları tespit edilip bütüncül bir yönetim etkinliği oluşturulmalıdır. Bu açıdan koronavirüs süreci yönetimi, devlet siyasetinin dinamik bir yönetim şekliyle yeniden kurumsallaşması için önemli bir model olma özelliği göstermiştir.

GENAR Araştırma olarak Türkiye gündemi ile ilgili yapmış olduğumuz son çalışmada, halkın bu süreçteki siyasal ve sosyal tutumunu araştırdık. Türk halkının yüzde 75’i sürecin yönetimini başarılı bulmaktadır. Konu Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olunca, değerler daha yukarıya tırmanmaktadır. Araştırmadaki en ilginç bulgulardan birisi, Cumhuriyet Halk Partili seçmenin yüzde 61’i Fahrettin Koca’yı başarılı bulmaktadır. Türk seçmeni dinamik bir seçmendir. Koronavirüs kriz yönetimi, siyasi tercihlerde önemli değişimleri beraberinde getirdi. Yerel yönetim seçimleri bittiğinde, Millet İttifakı Ankara İstanbul ve Antalya gibi şehirleri kazanmıştı. Türkiye genelinde CHP’nin yerel seçim oylarını artırması, yerel seçimde elde edilen başarının genel seçimlere de yansıyacağı beklentisini doğurmuştu. Bununla birlikte AK Parti oylarında devam eden bir gerileme beklentisi vardı. Bir yönüyle AK Parti’den ayrılan aktörlerin parti kurma çabaları da benzer bir beklentiye dayanmaktaydı. Yerel seçimlerden yaklaşık bir ay sonra yapmış olduğumuz ülke gündemi araştırmasında, yerel seçim sonuçlarının Cumhurbaşkanlığı ve genel seçim sonuçlarına yansımadığı, bilakis Cumhur İttifakı’nın seçimlerde almış oldukları oyları korudukları görülmüştü. Cumhur İttifakı’nın o günkü oyu yüzde 52 civarından idi, bu sonuç da araştırmanın hata payı muvacehesinde seçim sonuçları ile benzerlik göstermişti.

AK Parti ile Cumhuriyet Halk Partisi arasında ilginç bir met-cezir yaşanmaktadır. Konu hizmet yatırım kriz yönetimi ve sorun çözme odaklı olunca, AK Parti, belirgin bir şekilde rakiplerinin önüne geçmektedir. Fakat daha polemiğe dayalı bir siyaset hüküm sürdüğünde, Cumhuriyet Halk Partisi daha avantajlı bir konum elde etmektedir. Bu farklılığın sebepleri incelemeye değer bir konudur. AK Parti bugüne kadar, tarihten gelen önemli bir misyonu temsil etmekle birlikte yüzde 50 oy oranını muhafaza etmek için daha ziyade yatırımcı reformcu bir kitle partisi olarak kendisini konumlandırageldi. Buna karşılık CHP kitlesini siyasallaştırdı konsolide etti. Konu ve içerik ne olursa olsun, iktidara karşı olan her meselede, yekvücut bir tutum sergileyebildi. AK Parti tarafından yapılan eleştiriler Cumhuriyet Halk Partisi tabanında karşılık bulmazken CHP eleştirileri AK Parti tabanında karşılık buluyor. Bu durum Turgut Özal’ın da karşı karşıya kaldığı bir sorundu ve bu siyaset tarzı ile başa çıkmakta oldukça zorlanmıştı.

Eleştiri siyaseti çıkmazı

Nisan sonu ve mayıs başında saha çalışmasını yapmış olduğumuz son araştırmada Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraki dönemde oy oranı olarak en yüksek seviyeye ulaştı. Türkiye’nin üç milliyetçi partisi durumlarını korumaktadır. Buna karşılık yerel seçim sonrası sosyolojik sıkışmışlığını ( yüzde 23 -27) aşıp aşamayacağı merak edilen, CHP’nin oy kaybederek klasik mevziini muhafaza ettiği görülmüştür. Cumhur İttifakı’nın koronavirüs süreç yönetimi kamuoyu tarafınna oldukça yüksek oranda beğenilmiş ve bu beğeni siyasi sonuçlara yansımıştır. CHP’nin son dönemlerde yapmış olduğu eleştirilerin karşılık bulduğu bir gerçekti. Fakat sağlık konusundaki eleştirileri havada kalmıştır. CHP’li seçmen uygulamaları yüksek oranlarda beğenmektedir. Muhalefet dilinin doz aşımına uğrayıp, meselenin darbe söylemine kadar götürülmesi, bu çıkmaz eleştiri siyasetinin karşılık bulmayışından kaynaklanıyor olabilir.

Yazının başında Hayrettin Paşa’nın iyi bir devlet yönetiminin taşıması gereken özelliklerinden bahisle Osmanlı’nın sorunlarını öne çıkarışını anlatmıştım. Bugün Türkiye, İspanya, İtalya, İngiltere ve ABD devletleri mukayese edildiğinde, iyi yönetim örneği olarak Türkiye öne çıkmaktadır. Türkiye’nin iki yüz yıllık çabası boşa gitmemiştir. İbn-i Haldun “su nasıl suya benzerse, milletlerin geleceği de geçmişine benzer” demiştir’. Türkiye adım adım bölge gücü olma yolunda ilerlemektedir. Batı illüzyonu ile umudunu kaybedenlerin ülkesine olan inançlarında bir yenilenmeye gitmesine ihtiyaç vardır. Krizler milletlerin ve devletlerin kabiliyetlerini ortaya çıkarır ve Türk milleti teyakkuz zamanlarında çok başarılı bir millettir.

[email protected]