Cüneyd Altýparmak / Hukukçu
"Sosyal medya nefret için
küresel bir megafon saðlýyor."
António Guterres
Nefretin bizi götüreceði tek yer karanlýktýr. Seçimler yaklaþtýkça baþta siyasi konularda olmak üzere hemen her konuda nefret alanýný geniþleten, olgunun yerine algýnýn geçtiði bir bilgi ekosistemine ilerliyoruz... Olaylara bakýþ açýsý nefret kaynaklý olunca, "düþüncenin", "hakikatin" ve "toplumsal faydanýn" bir önemi kalmýyor. Nefret bir yalana inanmamýzý ve yaymamýz kolaylaþtýrýyor, ayrýmcýlýðý ise sýradan bir reflekse dönüþtürüyor adeta... Nefret, sosyo-psikolojik bir durum. Bunun önlenmesi için ahlak kurallarýnýn yanýnda hukuki düzenlemelere ihtiyaç duyuyoruz. Bu yazýmýzda, nefret söylemlerini hukuk baðlamýnda ele almaya çalýþacaðýz.
Nefret nedir?
Sözlük anlamý "bir kimseye, bir þeye karþý duyulan çok olumsuz duygu" olarak tanýmlansa da kavram artýk bundan ibaret deðil... Nefret bir duygu olarak kalýrsa bir sorun teþkil etmez. Ýþ eyleme yani bir söze, davranýþa veya "görmezden gelmeye" dönüþürse, sorun olmaya baþlýyor. Hukukun ilgilendiði düzlem tam da bu noktada: Nefret davranýþlarý! Bunlar kimi zaman aþaðýlayýcý bir þaka, kimi zaman kitleleri tetikleyen bir beyanat olabileceði gibi, kimi grubun haklarýný veya bir ýrkýn varlýðýný görmezden gelme, yok sayma gibi de seyredebiliyor. Þüphesiz en kötüsü bunun fiziki müdahaleye dönüþmesi. Burada temel saik, yani kiþinin harekete geçme nedeni, nefret!... Nefret sadece inanýþ veya doðuþtan gelen özellikler sebebiyle olmayabiliyor. Dil, siyasi düþünce, ekonomik durum, sosyal sýnýf, dýþ görünüþ, engel haller, meslek veya diðer farklýlýklar da sebep unsuru içinde.
Ýnsan haklarý baðlamý
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 1997/20 sayýlý tavsiye kararýnda "ýrkçý nefret, yabancý düþmanlýðý, antisemitizm veya hoþgörüsüzlük ifade eden saldýrgan milliyetçilik de dahil olmak üzere, hoþgörüsüzlüðe dayalý diðer nefret biçimlerini yayan, teþvik eden, savunan ya da haklý gösteren" her türlü ifade biçiminde bir taným getirmiþtir bu konuda. Nefrete müteakip nefret edilenin hak ettiði halde tercih edilmemesi veya nefret edilmeyene yönelmek, nefret sonrasý bir davranýþ olarak vücut bulur ki biz buna "ayrýmcýlýk" diyoruz... Ayrýmcýlýk bir kayýrma veya önceleme olarak ortaya çýkabileceði gibi yok sayma veya hakkettiði halde hakkýný teslim etmeme olarak da tezahür edebiliyor.
Nefret söylemi ve ayrýmcýlýk bir insan hakký ihlalidir. Konu þiddete dönüþtüðünde bunu tespit etmek görece kolaydýr. Ancak ifade noktasýnda kalýrsa bu sefer düþünce ve ifade özgürlüðü noktasýndan meseleye bakmak gerekir: Nefret içerdiði iddia olunan söz, "ifade özgürlüðü" kapsamýna dahil midir? Sýradan ve normal gibi görünen bir söz aslýnda nefret eylemi olabilecek nitelikteyken "sinir bozucu" bir beyan; ifade özgürlüðü kapsamýnda ele alýnabilir durumdadýr. Bunun bir kritere baðlanmasý gayet güçtür. Böyle bir durumda bakýlmasý gereken yürürlükteki mevzuat ve ilkelerdir. Mevzuat derken kastýmýz antlaþmalar ve sözleþmelerdir. Ýlkeler ise uluslararasý kurumlarýn ürettiði metinlerdir.
Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi...
Bu konuda bulunduðumuz lig itibarýyla AÝHM kararlarý bir mihenk olarak kabul edilmektedir. Kararlara baktýðýmýz zaman þu sonuca ulaþabiliriz sanýrým: 1. Söylemi gerçekleþtirenin konumu önemlidir. Bir siyasinin göstermesi gereken dikkat ile gazetecinin haber maksatlý bakýþ açýsý birbirinden farklýdýr. 2. Söylem eleþtirel mahiyet taþýyorsa aykýrýlýk teþkil etmeyebilecektir. 3. Açýklamanýn aleni veya yayýlma potansiyeli olan bir biçimde yapýlmasý gerekir. 4. Söylem bilinir veya tarifi mümkün bir kitleye yönelmelidir. Ve son olarak 5. Söylemin bariz bir aþaðýlama, rencide etme, ötekileþtirme unsuru bulunmalýdýr. Anne Weber'in Nefret Söylemi El Kitabý'ndan alýntý yaparak verelim: "2006 yýlýnýn bahar aylarýnda "Konuþma Kürsüsü" programýnýn yayýný sýrasýnda sunucu dikkatini çeken ve kendisini "rahatsýz eden" bir mektuptan bahseder. Mektubun yazarý olan izleyici, Normanry hükümetinin, o dönemde medyada da yaygýn biçimde tartýþýlmakta olan, Lowetya'daki iç savaþtan kaçan Lowetyalý sýðýnmacýlarý kabul etme kararý nedeniyle duyduðu "iðrenme" hissini ifade etmektedir. Bu izleyici, açýkça, Lowetyalý sýðýnmacýlarýn "olduklarý yerde kalmalarý gerektiðini, neyi hak ettilerse onu yaþamakta olduklarýný" ifade etmiþtir...Bütün bu unsurlar dikkate alýndýðýnda, verilen cezanýn demokratik bir toplumda zorunlu olmadýðý görülmektedir. Bu davada Avrupa Mahkemesi büyük olasýlýkla, Normanry Devleti'nin Sözleþmenin 10'uncu maddesini ihlal ettiði kararýna varacaktýr."
Her düzenlemede arandýðý gibi nefret ve ayrýmcýlýða karþý müdahalelerin de orantýlý ve ölçülü olmasý aranýr. Ýnsan haklarý mahkemelerinin konuya bakýþý da bu yöndedir. Ülkemizde nefret ve ayrýmcýlýk konusundaki en önemli düzenleme TCK m.122'deki kuraldýr. Buna göre, bir kimse dil, ýrk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düþünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklýlýðýndan kaynaklanan nefret nedeniyle bir kiþiye kamuya arz edilmiþ olan bir taþýnýr veya taþýnmaz malýn satýlmasýný, devrini veya kiraya verilmesini, kamuya arz edilmiþ belli bir hizmetten yararlanmasýný, iþe alýnmasýný, olaðan bir ekonomik etkinlikte bulunmasýný, engeller ise kendisine bir yýldan üç yýla kadar hapis cezasý verilebilecektir. Burada ifade etme, kamu yayma veya söyleme eylemleri suç olarak sayýlmamýþtýr. Nefret saiki ile iþ, kamu imkanlarýndan faydalanma, hizmetlerden istifade etme gibi ayrýmcýlýk eylemleri suç olarak kabul edilmiþtir. Bunun yanýnda "dolaylý olarak nefret saik ile iþlenen suç" olarak sayabileceðimiz düzenlemeler de vardýr: "Ýbadethanelere ve mezarlýklara zarar verme" (TCK m.153), "Halký kin ve düþmanlýða tahrik veya aþaðýlama" (TCK m.216), "Ýnanç, düþünce ve kanaat hürriyetinin kullanýlmasýný engelleme" (TCK m.115) gibi suçlarý, hakaret, cebir kullanma, tehdit gibi genel suçlarý da bu kapsamda ele almak mümkündür.
TÝHEK'in müdahil oluþu
"Kiþilerin eþit muamele görme hakkýnýn güvence altýna alýnmasý" konusunda görevli olan Türkiye Ýnsan Haklarý ve Eþitlik Kurumu nefretin ayrýmcýlýða dönüþtüðü noktada verdiði kararlar ile sürece müdahil oluyor. Suçla korumanýn yanýnda, idari olarak böyle bir kurumun ihdas edilmiþ olmasý çok önemli. Zira Kanununun 5.maddesinde eðitim ve öðretim, yargý, kolluk, saðlýk, ulaþým, iletiþim, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler, sosyal yardým, spor, konaklama, kültür, turizm ve benzeri hizmetleri sunan kamu kurum ve kuruluþlarý, kamu kurumu niteliðindeki meslek kuruluþlarý, gerçek kiþiler ve özel hukuk tüzel kiþileri, yürüttükleri faaliyetler bakýmýndan bir denetleme yetkisine sahip bu Kurum konuyu çok titiz incelemektedir. Bir kararýndaki þu ifadeler çok ilgi çekicidir: "Bu çerçevede emlakçýnýn ev sahibinin kriterlerine uygun kiracý bulduðunu ve ev sahibinin aile binasýna bekar erkek istemediðini söylemesi, ayrýmcýlýk talimatý aldýðýný ve bunu da uyguladýðýný göstermektedir. Baþvurana bekâr erkek olduðu için ev kiralanmamasý olayý, ev sahibinin talimat vermesi ve emlakçýnýn bu talimatý uygulamasý sonucu gerçekleþmiþtir. Bu nedenle emlak müþaviri M.'nin ayrýmcýlýk yasaðýný ihlal ettiði tespit edilmiþtir"
Özel kanun
BM Nefret Söylemi Stratejisi ve Eylem Planý "bir kiþiye veya gruba kim olduklarýna, baþka bir deyiþle dinlerine, etnik kökenlerine, milliyetlerine, ýrklarýna, renklerine, soylarýna, cinsiyetlerine veya diðer kimlik faktörlerine dayalý olarak aþaðýlayýcý veya ayrýmcý bir dil" kullanmak olarak tanýmladýðý bu durum, artýk bütüncül bir biçimde ele alýnmayý gerektiren bir konuma ulaþtý... Etkisi itibarýyla toplumsal barýþý bozan bu söylem ve eylemlerin en son örneðini Gülþen meselesinde yaþadýk. Usuli bir takdir hatasý sebebiyle "esasýna" giremediðimiz konu, birçok noktada uyarýcý mahiyette. Manipülasyon çaðý olan bu evrede, bu tip konularýn toplumsal fay hatlarýna dinamit döþemek için elveriþli araçlar olduðunu görmek, konuyu tekrar düþünmemiz gerektiðini vurguluyor.
Bu eylemlerin mahiyeti ne olmalý? Suç mu, Kabahat mi? Bu tür ifadelerin cezasý hapis mi, kamuya faydalý çalýþma mý veya para cezasý mý? Tutuklanmalý mý fail derhal yoksa adli kontrol yeterli mi olmalý? Bunlara karar verip, ölçülü ve orantýlý ve fakat toplumun tümünün "evet bu doðru" bir adým diyeceði bir düzenlemeye, kurallar bütününe ihtiyacýmýz olduðunu düþünüyorum. Ülkemizde suçlar ve kabahatler baðlamýnda daðýnýk görünümü olan "nefret ve ayrýmcýlýk ile mücadele" disiplini var. Ama birçok ülkede böyle deðil. Ayrýmcýlýk ve nefret konusunda özel düzenlemeler var. ABD'deki "Ayrýmcýlýðýn Yasaklanmasý Düzenlemesi", Ýngiltere'deki "Ayrýmcýlýk Karþýtý Yasa", Berlin "Ayrýmcýlýkla Mücadele Yasasý", Fransa'daki benzer düzenlemeler bunlara örnek olabilir. Türkiye açýsýndan bu konudaki düzenlemelerin tek bir metinde toplanmasý uygulamadaki sorunlarý da gözeterek "takdire dayalý" alanýn daraltýlarak bir metin üretilmesi ihtiyacý var. Tüm bunlara sosyal medyanýn aracý olduðu durumlarý düþünerek bakmak gerekiyor. Yeni düzenlemelerin temel rotasý "ayrýmcýlýk ve nefret" söylemi ile mücadele olmalý. Geliþen konjonktür ve getirecekleri göz önünde tutulursa "Ayrýmcýlýk, Nefret ve Yalan Bilgi ile Mücadele Yasasý" baþlýðý ile bu meselenin kurgulanmasý gerektiði sonucu çýkýyor. Her þeyi hukukla düzenlemek mümkün deðil. Çok kültürlü bir geçmiþi olan bu toplumun köklerindeki "insaf yasasýný" anýmsamasý da lazým. Hayat normatif düzenlemelerden ibaret deðil. Sözlerimizin, eleþtirilerimizin mantýða dayalý bir adalet duygusuna ihtiyacý var. Adalet, adliyelerden, hakimlerden, savcýlardan istenmeden önce kendimizden talep etmemiz gereken bir olgudur. Bireysel adalet anlayýþýnýn temelinde ise "insaf" yatmaktadýr....
Yazýmýzý bir Kerkük Türküsünün sözleri ile bitirelim:
Gecenin yarýsýdýr/Yar ömrün varîsýdýr/ Ýki gözüm insaf et/ Ýnsaf din yarýsýdýr.
@cuneyd6parmak