Nuh şehrinden yükselen ışık
ABONE OL

"Ey yeryüzü! 'Suyunu yut!' Ey gökyüzü! 'Sen de tut!' denildi." Su çekildi, iş bitirildi. Cûdi üzerine oturdu. "Zalimler topluluğu imha olsun!" denildi.

(Hud Suresi 44)

Şırnak yani "Nuh'un Şehri"... Cudi'ye oturan gemiden bu bahar hayat fışkırıyor. Tufanın ardından açan çiçeklerin yüzü Şırnaklı genç kızların, erkeklerin gülüşleri kadar güzel... Medeniyetin 'Beşiği'nde filizlenen umutlar taptaze... O beşikte büyüyen çocuğun adı 'Barış, sevgi, kardeşlik..." Allah bahtını açık, ömrünü bereketli eylesin...

Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu'nun davetlisi olarak salı günü Şırnak'taydık. Biliyorsunuz Şırnak "Nuh'un Şehri' anlamına geliyor. Hazreti Nuh'un gemisinin Cudi dağına oturduğuna ve Nuh Peygamber'in ailesiyle birlikte bu bölgede ikamet ettiğine dair bölge tarihçilerinin önemli araştırmaları mevcut. Hazreti Nuh'un Cizre'deki türbesi de bölgenin en çok ziyaret edilen mekanı. Ama konumuz bu değil.

Uluslararası Cudi Cup Turnuvası'nın açılışı vesilesiyle oradaydık. 'Maksat spor olsun' diye çıktığımız bu yolda karşılaştığımız manzara bizi derinden etkiledi. Salı sabah 03.30'da startını verip, gece saat 02.00'de İstanbul'a dönmüştüm ama hiç yorgunluk hissetmiyordum. Kafamda 'Acaba'larla çıktığım 24 saate yaklaşan bu yolculukta çok özel duygular yaşadım, bunları da sizlerle paylaşmak istedim.

Bordo-mavi kravatın cazibesi

Şırnak Şerafettin Elçi Havaalanına indikten sonra minibüslerle Şırnak'a geçtik. Şehrin merkezindeki Şehr-i Nuh Oteli'ndeki yemekte dikkatimi çeken ilk şey bordo-mavi kravat oldu. Kravatı takan kişinin masasına gidip, kendimi takdim ettikten sonra "Trabzonsporlu musunuz, modaya mı uydunuz?" diye takıldım. "Ben Belediye Başkanı Mehmet Yarka, Galatasaraylıyım ama ikinci takımım Trabzonspor" karşılığını verdi. Başkan'ın hemen yanında oturan Ak Parti Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu haliyle doğuştan Trabzonsporlu olunca ortaya sonu 'Selfie' ile biten güzel bir sohbet çıktı. Yemek sonrası Uluslararası Cudi Cup Tenis Turnuvası'nın startının verileceği alana indik. Herkes heyecanlı, coşkuluydu. Bu coşku ve heyecan protokol konuşmalarına da yansıdı.

Top sesi, barut kokusu

Yüreğime en çok dokunan Belediye Başkanı Mehmet Yarka'nın sözleriydi: "Şu anda Cudi Dağı'nın yamacındayız. (Eliyle karşıdaki dağı göstererek) Eskiden bu dağlarda, bu yamaçlarda top seslerinden, barut kokusundan bu gençliğin spor yapma imkanı kalmamıştı. Ama son yıllarda o kadar güzel bir sıçrama oldu ki belediyemizin Efeler Ligi'nde takımı var: Hatta bu sene Avrupa şansı yakalandı. Şırnak Belediye kız takımı birinci lige çıktı. Şırnak tüm dallarda gün be gün gelişiyor. Eğitimde de öyle. Geçen sene tıp kazanan 58 öğrencimiz var. Sporun birleştirici yanı vardır. Spor yapan insanda, kin, nefret kötü söylem olmaz. Bu gençler şimdi bir güzellik için bir aradadır. Şırnak'ta bunların konuşulması çok güzel."

İmar işini de tatlıya bağlarız

Başkan her an halkın içinde ve çok seviliyor. Kime sorsam "Şırnak'ı Şırnak yapan, adam gibi adam" dediler. Bu gözlemlerimi kendisine ilettim. "Ben gençliğimde çok çektim. Kendim Ankara'da yaşıyorum. Dört tane de torunum var. Tam torunlarıma zaman ayırıp, onları sevme hayali kurarken "Reis, Şırnak halkı seni istiyor. Görev sana düşüyor" dedi. Ben de 'Başımüstüne' deyip geldim. Üç yılda şükür çok güzel işler yaptık. Halk da çoğunlukla memnun. Ama bir konuda benden şikayetçiler. İmar konusu... "Şırnak'ın daha düzenli ve yaşanabilir bir kent olması için imara ayrı bir önem verdik." Bir şehir düzeni oluşturduk ama bu yeterli değil. Bundan sonra da şehrimizin imajını ve itibarını yüceltmek için çalışacağız. Bunun en etkili yollarından biri de spor... İnsanların ortak dili, barışın ve kardeşliğin ifadesi olan sporu çok önemsiyoruz" karşılığını verdi.

Dağa giden tek genç yok

Peki terör ortamı... Ya yine geri gelirse... Başkan bu konuda çok net: "O devir bitti. Dağa giden tek bir gencimiz bile yok. Bizim şimdi hedefimiz Batı'ya göç eden Şırnaklıları da geri çevirmek. Bu konuda devletin destek ve teşvikleri çok önemli. Batı'da yaşayan gençlerimiz geri dönerse, oradaki görgü ve birikimlerini de buraya getirirler. Tersine göçü başarabilirsek, bölgenin gelişmesi ve kalkınması da hızlanır. Bundan sonra çalışmalarımızı bu temel üzerine inşa edeceğiz. Ben bu bölgenin insanıyım ve bu insanların refahı için onlarla el ele verip, çalışıyoruz. Burası mübarek bir şehir. Her sabah belediyeye girdiğimde Kur'an-i Kerim'e el basar, yemin ederim. Akşam çıkarken de bir hata yapmadan günü tamamlamışsam şükrederim, dua ederim. Benim kapım Şırnaklılara 24 saat açık. Resmi bir görevli olmasına gerek yoktur. Sıradan bir vatandaş gelsin benden hesap sorsun, gece 3'te de isterse hesap veririm."

Çok kişiyle, çok fazla şey konuştuk. Hepsini burada aktarmam zor. Ama gözlemim şu, bölge terör belasından bıkmış. Huzurun korunması ve kardeşçe yaşamak için her zamankinden daha güçlü bir irade var. Hendek olaylarıyla gündeme gelen Cizre'de de aynı atmosfer hakim. İyi yürekli, misafirperver insanlar gördük hep. Bize kendimizi çok değerli hissettirdiler. Dengbêj evindeki konser harikaydı. Ama yaşanması gereken güzellikler bir güne sığacak gibi değildi. Teşekkür edip İstanbul'un yolunu tutarken yüreğimizi Şırnak'ta, Cizre'de bıraktık. En yakın zamanda, ilk fırsatta tekrar ziyaret etmek ümidiyle döndük. Bir kez daha ve bütün samimiyetimle şunu vurgulamalıyım: "Bizim insanımız güzel.... Ve bu bahar Şırnak'ta, Cizre'de açan barış çiçekleri hiç solmayacak, bütün ülkeyi kuşatacak kadar güçlü." Cizreli Araştırmacı Yazar Abdullah Yaşın'in bizi karşılarken söylediği sözlerle noktalayalım yazımızı: "Hepimiz Cudi'ye oturan gemiden dünyaya yayılan kardeşleriz. Kardeşlerimiz hoş geldiniz..."

Coğrafya mı kader kader mi coğrafya?

İbni Haldun'un 'Coğrafya kaderdir' teorisini hiç bu kadar sorgulamamıştım. Şırnak'a giderken uçaktan uzun uzun bölgeyi seyrettim. Kadim medeniyetlerin beşiği Mezopotamya'nın bu kadar kurak ve çorak görüntüsü insanın içini parçalıyor. Oysa Fırat ve Dicle nehirlerinin kenarlarında uçsuz bucaksız boş araziler var. Sosyolog değilim ama bir gözlemimi de sizinle paylaşmadan geçemeyeceğim. Benim kanaatim bölgede ciddi bir kültürel ve sosyal değişime ihtiyaç var. Kadınların daha fazla üretime katılması, her yere kadın elinin değmesi gerekiyor. Karadeniz insanının ülkede her alanda söz sahibi olmasında inanın bana o odun yükünün altında horon tepen Karadeniz Kadını'nın ruhu var. Kuşkusuz 'Coğrafya kaderdir' sözü kadar 'Coğrafyanın kaderini belirleyen insandır' hipotezine kafa yormak zorundayız.

Bir alkış borçlandık!

Malum Anadolu'nun folkloru çok zengin. Şırnaklı gençler de Uluslararası Cudi Cup Turnuvası'nın açılış töreninde harika bir gösteri sundular. Ritim ve müzik etkileyiciydi. Ama ne yazık ki biz alkışlarımızla onların sahne performansının hakkını veremedik. Çünkü gösteri ne kadar güzelse, finali de o kadar amatörce bitti. Önce kızlar indi sahneden, sonra da erkekler... En son bir kişi kaldı. Biz gösterinin ardından ekibin hep beraber sahneye çıkıp, izleyenleri selamlamasını ve alkışlanmasını bekledik ama nafile... Onlara bir alkış borçlandık.

Oyuncak dağıtan amca nerede?

Cizre'ye gidip de Hazreti Nuh'un türbesini ziyaret etmemek olmaz. Türbe ziyareti için meydana indiğimizde kafiledeki kadın arkadaşlarımızın yanına yaklaşan bir kız çocuğu, "Oyuncak dağıtan amca nerede?" diye sordu. Belli ki çocuk daha önce bölge ziyaretlerinde oyuncak dağıtan Cumhurbaşkanı'nın tekrar geldiğini düşünüyordu. O an yanımda para ya da kredi kartı olmamasına çok üzüldüm. Kendimi 'Seyfi Baba'yı ziyaret eden Akif gibi mahcup hissettim, merhumun hüzünlü şiirinin son beyti kalbimde çınladı: "O zaman koptu içimden şu tahassür ebedî/ Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!"

Hiç fena değil

Şırnaklı gençlerin tenis oynaması önemli. Ben 12-13 yaşlarındaki gençlerin bir maçını epey izledim. Güzel hareketlerini alkışlamaktan kendimi alamadım. İnanın bana izlemesi de oynaması kadar keyifli. Kenardaki havluyla terlerini silmeleri bile çok havalıydı. Doğu'nun çocuklarının bir güneş gibi sporda da yükseleceğinin emareleri var. Yeter ki huzur ve imkan olsun.