Ortadoğu'nun yeni Lawrence'i Brett McGurk!
ABONE OL

Irak'ın işgali sonrası Kuzey Irak'ta özerklik ilanı, Irak anayasasının hazırlanması süreci, Tahran'ın Bağdat üzerindeki etkisinin artması, DEAŞ'ın ortaya çıkışı, ardından PKK/PYD'nin sözde Suriye Demokratik Güçlerine (SDG) evirilişi, özerk yönetimlerin, kantonların oluşması... Tüm bu süreçler yaşanırken en fazla ön plana çıkan bir isim vardı: Ortadoğu'nun yeni Lawrence'i Brett McGurk!

48 yaşındaki McGurk, Columbia Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Bir süre ABD Yüksek Mahkemesi ve Temyiz Mahkemesi'nde çalıştı. Irak'ın işgali sonrası oluşturulan "geçici koalisyon yönetiminde" başdanışman yardımcısıyken aynı zamanda ABD Bağdat Büyükelçiliği'nde hukuk müşavirliği yaptı. İşgal anayasasının oluşmasında etkin şekilde yer aldı. Bu süreçte masanın diğer tarafında da İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin gölgesi vardı. Yeni anayasa ile Başbakanlığı Şiilere, Cumhurbaşkanlığını Kürtlere, Meclis Başkanlığını ise Sünnilere verdiler. ABD Başkanı Bush'un, 14 ay süren Irak geçici koalisyon yönetiminin başına getirdiği Paul Bremer, bu durumu şöyle özetliyordu; "Mezopotamya'da, Abbasi Hilafetinin ardından Türklerle devam eden bin yıllık Sünni hâkimiyetini devirdik." Koalisyon yönetimi sonrası Irak Başbakanı olan Nuri el Maliki İran'a göbekten bağlı olan bir liderdi. Göreve gelir gelmez sert mezhepçi politikalar yürüttü. DEAŞ gibi örgütlerin oluşmasının önünü açtı.

Karıştırdıkça terfi aldı

Irak'a mezhepsel fitneyi yaydıktan sonra, McGurk 2005 yılında Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi'ne girerek Irak direktörü oldu. Daha geniş yetkilerle Irak'ı karıştırmaya devam etti. Buradaki gösterdiği performans beğenilmiş olmalı ki bir kez daha terfi etti. 2007 yılında Başkan Bush'un, özel asistanı, Irak ve Afganistan Stratejik Planlama ve Politika Geliştirme Kıdemli Direktörü olarak atandı. Başkan Bush ayrıca, Bağdat ile yapılan müzakerelerde Büyükelçi Ryan Crocker'ın ve ardından gelen Büyükelçi Christopher Hill ile çalışmasını istedi. Aynı görev Başkan Obama göreve başlayınca da devam etti. İşgal sonrası Irak'ın yeniden şekillenmesinin her aşamasında hep onun parmağı vardı. 2009 yılında Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'tan "Seçkin Onur Ödülü" aldı. Aynı yıl görevlerinden ayrılarak –tabiri caizse- ABD'nin "gölge dışişleri" olan Dış İlişkiler Konseyi'nde (CFR) uluslararası ilişkiler uzmanı olarak çalışmaya başladı ve ağırlıklı olarak Irak üzerine analizler kaleme aldı. Mimarı olduğu anayasanın bir "uzlaşma ürünü" olduğunu öne sürerken ABD'nin Irak'taki rolünü "belirsizliği yönetmek" olarak tanımladı. Bunun için de arka planda kalıp, arabuluculuk stratejisini ön plana çıkarıyordu. El-Kaide gibi terör örgütlerinin bölgede oyuna yeniden döneceğini ve "yüksek profilli saldırılar" düzenleyeceğini ön görüyordu. Zaten oyunu kuranlardan biri kendisi olduğu için sonuçlarının ne olacağını da çok iyi tahmin ediyordu. Başbakan Maliki, Sünnilere karşı acımasız tavrını daha da sertleştirmiş, Ebu Gurayb benzeri işkence merkezleri yeniden ortaya çıkmıştı. Şu cümleler Brett McGurk'a aittir; "Bir Irak atasözü, bir pastayı sırf güzel kokuyor diye fırından çıkarmamak gerektiğini söyler. Aynı şey Irak hükümetinin kurulması için de geçerli. Önümüzdeki aylarda, tehditler, taşkınlık ve daha fazla pazarlık, sahte şafak dönemleri göreceğiz. Ama pasta eninde sonunda pişecek. Amerika Birleşik Devletleri'nin yapabileceği en iyi şey, fırını özenle izlemektir." Oluşturulmasında önemli katkıda bulunduğu anayasa gereği, seçim sürecinde anlaşmazlık ve kaos çıkması kaçınılmaz bir gerçekti. Maliki hükümeti ile yapılacak güvenlik müzakereleri tıkanınca Obama hükümeti, McGurk'ü yeniden göreve davet etmişti. Katı mezhepçi politikaları ile tanınan Nuri el Maliki'yi Irak'ın başına bela eden de zaten kendisiydi. Maliki ile aralarının çok iyi olduğu söyleniyordu. 2008 yılında dönemin Bağdat Büyükelçisi Crocker ile birlikte Maliki'yi iktidardan devirmeyi düşünmelerine rağmen 2010 seçimlerinde yeniden Başbakan olmasını sağladı. McGurk'ün, benzersiz bir ilişkiye sahip olduğunu düşündüğü Maliki diğer yandan da İran'ın desteğini aldı. Koltuğunu sağlamlaştırdığını hissettiği zaman da Amerikan askerlerinin çıkması gerektiğini sakin bir dille dile getirmeye başladı. Zaten Obama göreve gelirken Irak'tan çekileceklerini açıklamıştı ki dediğini de yaptı. İkili oynayan Maliki'nin Bağdat'ta görev yapan CIA ajanlarını, üç yıl boyunca gizlice takip ettirdiği de ortaya çıkmıştı.

Öngörüleri bir bir çıktı!

Başkan Obama, Irak'ta yaptığı işleri beğenmesinin yanında referansları da çok kuvvetli olan Brett McGurk'ü, emekli olacak James Jeffrey'in yerine Bağdat Büyükelçisi olarak aday göstermeyi planladı. Hatırı sayılır bir seveni olduğu için Kongre'de onaylanmasının önünde bir engel de yoktu. Büyükelçi olarak atanmasına günler kala e-mail skandalı patlak verdi. 2008 yılında Bağdat'ta görevli olduğu dönemde, kendisi gibi evli olan WSJ muhabiri Gina Chon ile cinsel içerikli yazışmaları basına sızdırıldı. (olay ortaya çıktığında McGurk ve Chon eşlerinden boşanıp evlenmişlerdi) McGurk "yasak ilişki" yaşadığı sevgilisine bilgi sızdırmış, Gina Chon da bu bilgileri haber haline getirdikten sonra McGurk'e gönderip teyit ettirmişti. Chon, meslektaşlarına gönderdiği mektuplarda, McGurk'ün kendisine asla bilgi sızdırmadığını belirtirken yayınlanmamış haberleri McGurk'e göndererek Down Jones kurallarını ihlal ettiğini kabul etti. Olayın, Bağdat'ta tanışan, âşık olan, nişanlanan ve daha sonra evlenen iki kişinin oldukça basit bir hikâyesi olduğunu vurguladı. "Dört yıl önce Irak'ta Wall Street Journal için çalışırken aptalca hatalar yaptım ve bunun için de üzgünüm. Sevdiğim bir haber kuruluşundaki işimi bırakmak zorunda kaldım ve bu yüzden kalbim kırıldı." Skandal sonrası Beyaz Saray yönetimi McGurk'ün arkasında durdu, Bağdat Büyükelçisi James Jeffrey kongreye mektup yazarak tam destek verdi. Ancak 6 Cumhuriyetçi senatör, McGurk'ün Bağdat Büyükelçiliği görevi için yetersiz olduğu gerekçesiyle adaylığının geri çekilmesini istedi. Kongredeki oylamaya bir gün kala da McGurk affını istedi. Dönemin Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Tommy Vietor, McGurk'ün Irak savaşının en başından, askerlerinin çekildiği güne kadar oldukça etkili bir liderlik gösterdiğini vurgulayarak ülkeye hizmet etmesi için tekrar çağırılacağından şüphesi olmadığını açıkladı. Dediği gibi de oldu. Hemen bir yıl sonra 2013 yılı Ağustos ayında ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşleri, Irak ve İran'dan Sorumlu Bakan Yardımcılığı görevine getirildi. Göreve geldiğinde Irak'ta şiddet olaylarında belirgin bir artış yaşanmaya başladı. Selahaddin, Diyala, Anbar, Ninova'da bombalar patlıyor, El Kaide'nin Ramada ve Felluce'de bazı bölgeleri ele geçirdiğine dair haberler dünya medyasına düşüyordu. McGurk'ün, CFR'de iken yaptığı öngörüler(!) bir bir ortaya çıkmaya başlamıştı.

Bağdat'a ilk geldiği yıllarda, Bağdat İslam Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapan Ebubekir El Bağdadi, 10 yıl sonra 2014'de DEAŞ'ın kuruluşunu ilan etmişti. (Bakınız; Ebubekir el-Bağdadi: Bir projenin sonu https://www.star.com.tr/acik-gorus/ebubekir-elbagdadi-bir-projenin-sonu-haber-1490993/) 2014 yılı Eylül ayında, DEAŞ ile mücadele adına kurulan uluslararası koalisyonda Obama'nın özel temsilcisi olan General John Allen'ın yardımcılığı görevine getirildi. Bir sene geçmeden General Allen'in sürpriz şekilde emekliye ayrılması ile Başkan'ın "koalisyon özel temsilcisi" makamına oturdu. Bu görevlerde iken DEAŞ'a karşı PKK ile yakın ilişkiye girilmesine yönelik çalışmaları o başlattı. 2014 yazında Irak Sincar dağında, akabinde Süleymaniye'de ABD'li danışmanlar ile PKK'nın gizli görüşmelerini sağladı. DEAŞ, 2014 yılı Ekim ayında Ayn el-Arab'a (Kobani) saldırıp mahallelere girene kadar ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri müdahale etmedi. Pentagon sözcüsü John Kirby de CENTCOM Komutanı Lloyd Austin de "Kobani düşebilir" açıklamasında bulunurken dünya kamuoyunun gözünün bu noktaya çevrilmesini sağladı. Ayn el-Arap düz bir coğrafya olmasına rağmen koalisyon güçleri ancak üç hafta sonra hava operasyonlarına başladı. Türkiye sınırlarını açarak 200 binden fazla Kürt'e kucak açtı bunun yanında DEAŞ'a karşı mücadele etmesi için Peşmergelerin geçişini sağladı. McGurk, DEAŞ'a karşı mücadelede PKK/YPG'nin propagandasına o günlerde daha da hız verdi. Bir süre sonra gizliden görüşmeler açıktan yapılmaya başlandı. PKK/YPG sözcüsü, "kırmızı listede" 4 milyon lira ödül ile aranan terörist Polat Can'dan plaket aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu olay karşısındaki tepkisini, 2016 Eylül ayında 71. BM toplantısı için gittiği New York'ta Başkan Yardımcısı Biden ile yaptığı görüşme sonunda McGurk'ün yüzüne karşı da gösterdi. Sonrasında CENTCOM Komutanı Joseph Votel de PKK'lı teröristlerle alenen görüşüp, birlikte fotoğraflar verdi. McGurk'ün, Ebu Velat kod adlı Salih Müslim, Şahin Cilo/Mazlum Cudi kod adlı Ferhat Abdi Şahin, Aldar Halil kod Velid Halil, Ronahi Delil kod adlı İlham Ahmed, Dilan Rihan kod adlı Asya Ayşe Abdullah gibi PKK/KCK üyeleriyle zaten açık işbirliği var.

Türkiye'nin rahatsızlığı artınca PKK/YPG'ye kılıf giydirilerek sözde "Suriye Demokratik Güçleri (SDG) haline getirildi. Bunun yanında hem CIA hem de NCTC (Ulusal Terörle Mücadele Merkezi) raporlarında PYD'nin, PKK'nın Suriye uzantısı olduğu açıkça belirtiliyordu. Bu raporlara erişim yasağı getirildi. SDG'ye teslim edilmek üzere binlerce tır silah yardımı yapıldı. Tüm bunlar Brett McGurk'ün bizzat koordinesinde gerçekleştirildi. Rakka ve Münbiç'te anlaşmayla DEAŞ terör örgütünü tahliye edip PKK/YPG'li teröristleri yerleştirmede başrolü oynadı. Arap nüfusun yoğun yaşadığı bu şehirlerde kendi sözleriyle "Türk tarafını ikna etmek için" türlü hilelere başvurdu. Bunun yanında Irak'ta, İran destekli Şii Milislerin güçlenmesini sağladı. Haşdi Şabi'nin alt yapısında McGurk isminin olduğunu söylersek abartmış olmayız. Bugün bile Haşdi Şabi'ye bağlı 80. Tugay, Ninova'ya bağlı Sincar'da PKK'nın kolu YBŞ ile kol kola faaliyet gösteriyor. Hatta seçim çalışmaları yapan KDP'ye bağlı siyasetçileri silah zoruyla ilçeye sokmuyorlar. Bölgede demografinin değiştirilmesi planının ardında da Brett McGurk var. Irak ve Suriyeli Hristiyanlar için McGurk'ün bir kâbus olduğunu belirten Ninova'daki Hristiyanlar da bu duruma isyan etti. "Ninova'daki Hıristiyan kasabalarını İran destekli milislere verdin. Ortağın PKK/YPG yıllarca Suriye Hıristiyanlarını ve Kuzeydoğu Suriye'de yaşayanları terörize etti. Biliyordun ve onlara fon sağlamaya devam ettin!" (Bakınız; SDG'nin mimarlarını tedirgin eden operasyon: Sincar https://www.star.com.tr/acik-gorus/sdgnin-mimarlarini-tedirgin-eden-operasyon-sincar-haber-1605801/ )

Daha çok göreceğiz...

Trump Başkan olunca da McGurk görevine devam etti. Ancak Suriye'den asker çekme kararına tepki olarak Aralık 2018'de görev süresinin dolmasına iki ay kala istifa etti. Görevden ayrıldıktan kısa süre sonra Stanford Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve İşbirliği Merkezi'nde öğretim üyesi oldu. McGurk'ün eseri yabancı teröristler ABD'de de ortaya çıktı. 10 Ocak Florida Eyalet Meclisi'ne saldırı ile ilgili tutuklanan Daniel Baker, Trump destekçilerine yönelik saldırı planlayan Michael Windecker benzeri birçok terörist geçmişte PKK/YPG safında yer almıştır. ABD Adalet Bakanlığı hazırladığı iddianamede "YPG, ABD hükümeti tarafından yabancı terör örgütü olarak tanınan PKK'nın alt koludur" ibaresine yer vermiştir. Bu tür yabancı teröristler Brett McGurk'ın koordinesiyle örgüte katılmışlardır. ABD'ye döndüklerinde PKK/SDG'nin sözde Vaşington temsilcisiyle Öcalan resimleri eşliğinde pozlar vermişler, örgüt propagandası yapmaya devam etmişlerdir.

Biden ABD Başkanlığına seçilince ilk iş olarak McGurk'ü Ulusal Güvenlik ekibine dahil edip Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü olarak görevlendirdi. Kuzey Suriye'de sınırlarımız boyunca bir terör devleti kurmak için mesai harcayan McGurk'ü, yeni göreviyle Akdeniz, Libya, Cezayir, Tunus, Sudan ve Fas ile olan ilişkilerimizde belli ki karşımızda (perde arkasından olsa da) görmeye devam edeceğiz.

[email protected]