Rusya'nın Kazakistan'a müdahalesi kolektif güvenlik mi kolektif savrulma mı?
ABONE OL

Kazakistan'da yaşanan olaylar neden-sonuç ilişkisi bakımından iki önemli durumu yeniden dünya gündemine getirmiştir. Bunlardan birincisi ve olayların nedenselliğini işaret eden, Orta Asya ülkelerindeki devlet-toplum ilişkilerindeki güvensizlik iklimiyken, ikincisi de yerel istikrarsızlığın Rus müdahalesiyle sonuçlandığı gerçeğidir. Kazakistan'daki devlet-toplum ilişkilerinin sorunsallarını ülke dinamiklerini çalışan kişilere bırakarak, Rusya'nın Kazakistan'daki iç meseleye müdahalesini bölgesel güvenlik ve jeopolitik bakımından analiz etmeye çalışalım.

Rus müdahalelerinin kapsamı

Rusya'nın hedef ülkelerde yayılmacılığa dayalı bir politika izlediği sır değil. Bu kapsamda, yayılmacılığının Rusya'nın yakın çevresindeki Kafkasya, Karadeniz ve Doğu Avrupa'dan başlayarak Orta Doğu ve Doğu Akdeniz'in giriş kapısı Suriye ile Kuzey Afrika'nın kapısı Libya'ya kadar uzandığı göze çarpmaktadır. Yöntemsel olarak ikili ve kolektif güvenlik antlaşmaları ile devletler seviyesindeki güvenlik işbirliği ilişkileri, "koruma sorumluluğu" reaksiyonuyla da devlet-dışı silahlı aktörlerle olan ilişkilerin de Rusya tarafından müdahale aracı olarak kullandığı görülmektedir. Rusya'nın Çeçenistan, Gürcistan, Ukrayna, Suriye ve Libya'daki doğrudan askeri müdahaleleri ile Azerbaycan-Ermenistan Savaşı'ndaki arabulucu tutumunun ardından Orta Asya ülkelerinin iç güvenlik meselelerine barışı koruma yaklaşımı yöntemsel olarak birbirinden ayrışsa da hemen hemen aynı maksada hizmet etmektedir; doğrudan müdahaleler Rusya'nın yayılma politikasıyla etki ve ilgi alanını genişletirken, arabuluculuk ve barışı koruma yöntemleri de Rus etkisini derinleştirmekte ve pekiştirmektedir.

Bilindiği gibi Kolektif Güvenlik Antlaşması ilk olarak 1992 yılında Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan tarafından imzalanmış, günümüze kadar bir takım değişikliklere uğrayarak Rusya, Beyaz Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ın üye olduğu Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütüne dönüşmüştür. Rusya'nın ABD'nin 2001 yılında Afganistan'a müdahalesiyle birlikte Orta Asya'da artan nüfuzuna karşı Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütüne işlerlik kazandırdığı da bilinmektedir.

Post-Amerika dönemi

Şimdiye kadar Orta Asya'daki ABD üslerinin kapanmasına dönük etkisinin ötesinde önemli bir uygulamasının görülmediği Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütünün Kazakistan'daki iç güvenlik olaylarına müdahalesi bir ilk niteliği taşımaktadır. Bu bakımdan, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü Kazakistan'daki iç güvenlik meselesine güvenliği sağlanmak, istikrarsızlığı önlemek ve barışı korumak misyonuyla müdahale ettiğini iddia etmektedir. Şüphesiz örgüt, Kazakistan Devlet Başkanı Tokayev'in çağrısı üzerine ülkeye müdahalede bulunmuştur. Bunun için de antlaşmanın müdahaleye yasal zemin sağladığı ifade edilmektedir. Ancak, 2017'de Beyaz Rusya'da meydana gelen gösteriler neticesinde Beyaz Rusya Devlet Başkanı Lukaşenko da aynı şekilde örgütten müdahale talebinde bulunmuş ancak olumlu bir cevap alamamış, sadece Rusya müdahalede bulunmuştu. Bu noktada, örgüte yapılan çağrının zamanlamasının altını çizmekte fayda olabilir. Zira, Beyaz Rusya'nın çağrısı sırasında ABD henüz Afganistan'dan çekilmemişti Kırgızistan ve Tacikistan üzerindeki nüfuzu halen devam etmekteydi. Öte yandan Ermenistan Azerbaycan'a Karabağ'da henüz kaybetmemişti ve ABD'nin AGİT Minsk Grubu üzerinden Ermenistan üzerindeki nüfuzu da etkinliğini korumaktaydı. Şimdi ise ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi ve Azerbaycan'ın Karabağ'da Ermenistan'ı mağlup etmesiyle birlikte jeopolitik manada post-Amerika dönemi yaşanmaktadır. Bu anlamda Rusya'nın realist bir pragmatizmle mevcut güç boşluğunu dolduğu görülmektedir. Şüphesiz bu durum Türk dünyasının Kafkaslardaki kazanımları ile ABD destekli FETÖ iltisaklı KATİAD ve KATEV gibi kuruluşlarla mücadele açısından önemli sonuçlar üretmektedir, ancak Orta Asya'yı yeniden Rus hegemonyası riskiyle de karşı karşıya bırakmaktadır.

Zora dayalı istikrar

Rusya'nın Kazakistan'a barış koruma misyonu çerçevesinde gönderdiği askeri birliklerin niteliği Rusya'nın bu ülkedeki müdahaleci tavrı hakkında ipuçları sunmaktadır. Zira, Kazakistan'a gönderilen 76. Hava Taarruz Tümeni ( Hava İndirme) ve 46. Özel Kuvvetler Tugayı unsurlarının muharip birlikler olduğu ve Rusya'nın yakın çevresindeki etki alanlarında barış gücü uygulamalarından ziyade muharip görevler üstlendikleri görülmektedir. 76. Hava Taarruz Tümeni 1. ve 2. Çeçen Savaşlarında, Osetya Savaşında ve Kırım'ın işgalinde aktif rol almış muharip bir birliktir. Öte yandan, 46. Özel Kuvvetler Tugayı da Abhazya Savaşı, Dağıstan'daki Çeçen ayaklanmalarının bastırılması, Donestk'teki Rusya yanlılarının ayaklandırılması ve Kırımın işgal edilmesi sürecinde gayri nizami harp yöntemleriyle aktif olarak yer almıştır. Bir çok faaliyette, operasyonel eşgüdüm içinde hareket eden 46. Özel Kuvvetler Tugayı ile 76. Hava Taarruz Tümeni unsurlarının Rusya'nın yakın çevresindeki mevcut veya potansiyel çatışmaları düşük yoğunluktan orta-yüksek yoğunluğa taşıyan iki muharip birlik olduğu önemli bir ayrıntı olarak ifade edilebilir. O halde, tarihinde barış koruma uygulaması görülmeyen bu birliklerden Kazakistan'da muharip angajmanlar dışında uygulamalar beklemek doğru olmayabilir.

Müdahaleci politika

Rusya'nın Kazakistan'daki müdahaleci politikası, Gürcistan, Ukrayna, Karabağ, Suriye ve Libya'dan farklılaşarak Kazakistan'daki mevcut devletçilik anlayışını korumaya dönük Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü üyeleriyle müştereken yürütülen iç güvenlik uygulamalarını içermesi hasebiyle bir ilk niteliği taşımaktadır. Bu anlamda, Kazakistan'daki müdahale şeklinin modellenerek bölgede gelişecek diğer krizlere uygulanabileceği göz ardı edilmelidir. Orta Asya'daki Post-Amerika dönemi Rusya müdahalesiyle, FETÖ gibi örgütlerle de bir mücadele iklimi yaratacak olmasının yanı sıra, Kazakistan ve Kırgızistan'ı Rusya etkisinde kolektif savrulma riskiyle karşı karşıya bırakmaktadır.

@necdet4059