‘Şeftali yerine motor üretmenin' bedeli
ABONE OL

Türkiye dünyada devam eden çatışmaların, gerilimlerin ve politik savaşların yoğun olduğu bir coğrafyanın merkezinde bulunuyor. Bununla birlikte Doğu Akdeniz’den Ege’ye, Karadeniz’den Balkanlar, Kafkaslar ve Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyada kendi milli politikaları çerçevesinde mücadele veren bir Türkiye var. Böyle bir ortamda ayakta kalmak ve caydırıcı bir güç olabilmek için savunma sanayinde milli teknoloji hamleleri kritik önem kazanıyor. Türkiye savunma sanayi proje sayısını 62’den 700’ün üzerine, proje bütçesini 5,5 milyar dolardan 60 milyar doların üzerine çıkartarak savunmada yüzde 70’leri aşan yerlilik ve millilik oranına ulaştı. Her geçen gün savunma sanayinde yeni ürünler ve proje teslimleri görüyoruz. Son bir haftada bile çok önemli projelerin hayata geçirildiğine şahitlik ettik. 23 Ağustos’ta Yeni Deniz Sistemleri kapsamında Acil Müdahale ve Dalış Eğitim Botu, Yeni SAT Botu ve Süratli Devriye Botlarımızın teslim töreni yapıldı. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda ise Cumhurbaşkanımız savunma sanayimize ilişkin önemli müjdeler vererek, iki yeni tesis açılışını yaptı ve yeni nesil lazer güdümlü topçu füzelerinin görüntülerini izletti. Dünyanın ilk 100 savunma şirketinin arasına yedi Türk şirketi girdi. Kalkınma mücadelemizde yaşadığımız acı tecrübeler buraya kolay gelmediğimizi gösteriyor. Milli teknoloji hamlesinin önündeki engellerin kaldırılması uzun ve önemli bir mücadelenin sonunda oldu.

Gizli bir el hep müdahale etti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 18 Temmuz 2020 tarihinde yaptığı konuşmada Türkiye’nin kalkınma mücadelesiyle ilgili şunları söylemişti: “Dünyada bütün başarıların arkasında azim, cesaret ve mücadele vardır. Unutmayalım, başarıya giden yol çoğu zaman engellerle, mayınlarla, sabotajlarla, hatta ihanetlerle doludur. Türkiye’nin bir asra yaklaşan kalkınma mücadelesinde bunların hepsi fazlasıyla yaşanmıştır. Ülkemizin özellikle ekonomide, üretimde, sanayide, finansta, dış politika ve güvenlikte bağımsızlığını sağlamaya dönük tüm hamleleri gizli bir elin müdahalesiyle hep engellenmiştir. Nuri Demirağ’ın uçak fabrikası, Nuri Killigil’in modern silah ve cephane fabrikası, Merhum Erbakan Hocamızın gümüş motor projesi birileri tarafından hep sabote edilmiştir. Otomotiv sanayinde ülkemizin önünde yeni bir yol açacak Devrim Otomobili girişimi de son derece basit sebeplerle rafa kaldırılmıştır.”

Merhum Erbakan Hocamızın Gümüş Motor üretimini engellenmek için yaptıkları ise kalkınma mücadelesine yönelik bir başka ihanettir. Merhum Erbakan Hocamız Gümüş Motor’un başına gelenleri şöyle anlatıyor: “Gümüş Motor’un ilk prototipi yapılıp test için ilgili makamlara götürüldüğünde bir engel çıktı. Neymiş; Avrupa standartlarına göre 5,6 litre olması gereken yakıt, bizim motorda 5,7 litre çıkmış. Bunun için onay veremeyeceklerini söylediler. Geri dönüp tekrar çalışmaya başladık. Gümüş Motor’u, Avrupa standartlarının dahi altında, saatte 5,5 litre motorin harcar hâle getirdik. Yine standartlara uygun olmadığı gerekçesiyle reddedildi! Tabii ki mesele aslında standart meselesi değildi. Mesele, Türkiye’nin şeftali yerine, motor üretmek istemesiydi.’’

Fiyatlar aşağıya çekildi

Gümüş Motor tüm engellemelere ve zorluklara rağmen 1960 yılının Mart ayında seri üretime başlıyor. 1960 yılının başlarında dönemin Başbakanı Adnan Menderes ilk kez yerli motor imal eden fabrikayı gezer. Merhum Menderes Gümüş Motor fabrikasıyla ilgili şunları söyler: “Ben bir çiftçiyim. Benzer motorlardan kendim kullandım. Şimdi bu motorların Türkiye’de yapılmasının ne kadar büyük adım olduğunu çok iyi biliyorum. Ülkemizde bunların yapılabileceğini görmek, beni son derece memnun etmiştir.”

Gümüş Motor üretime başlayınca, ithalatçı firmalar 10 bin liraya sattıkları motorları damping yaparak 5 bin liraya kadar düşürdüler. Gümüş Motor risk alarak fiyatı daha da aşağıya çekti. Bu sefer ithalatçı firmalar 10 bin liraya sattıkları motoru beşte bir fiyatı olan 2 bin liraya kadar düşürdüler.

Amaçları milli kalkınmayı engellemek ve Gümüş Motor’u iflas ettirmekti. Maalesef milli kalkınma hamlesini engellemek isteyenler daha önce olduğu gibi yine başarılı olmuştu. Ancak milli teknoloji hamlesine inananlar mücadelelerini sürdürdüler. Bugün milli teknolojide çok önemli gelişmeler sağladık. Bu noktada Türkiye, geleceğe emin adımlarla yürüyor.

İlk 100’de yedi Türk

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli “Defense News” dergisi her yıl, bir önceki yılın savunma satışlarını esas alarak savunma sanayi şirketleri listesini yayımlıyor. “Defense News Top 100” adıyla yayımlanan bu liste dünyanın en prestijli savunma sanayi listesi olarak kabul ediliyor. Geçen yıl bu listede beş Türk şirketi varken bu yıl yedi Türk şirketi listede kendine yer buldu. Türkiye’nin savunma sanayinde son yıllarda yakaladığı ivme bu listeye de yansıdı. Ayrıca ASELSAN 48. sıraya yükselerek ilk 50 şirket arasına girme başarısı gösterdi.

Geçen yıl listede yer alan beş şirket ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN, BMC ve STM’ydi. ASELSAN, haberleşme sistemleri, radar ve elektronik harp sistemleri, elektro-optik sistemler, aviyonik sistemler, savunma ve silah sistemleri, komuta kontrol sistemleri, deniz sistemleri gibi alanlarda ürün ve çözümler geliştiriyor. TUSAŞ, Türkiye’nin yerli ve milli hava platformlarını geliştirip üretiyor. ROKETSAN, Mini Akıllı Mühimmat MAM-C, lazer güdümlü füze Cirit, orta ve uzun menzilli tanksavar füzeleri UMTAS ve OMTAS, lazer güdümlü uzun menzilli tanksavar füze L-UMTAS, SOM ve JSF uyumlu SOM-J hassas güdümlü stand-off mühimmatları, Hisar hava savunma füzeleri, Teber lazer güdüm kiti, Türkiye’nin ilk deniz seyir füzesi Atmaca, hava savunma sistemi Sungur gibi roket ve füze sistemleri üretiyor. BMC, zırhlı kara aracı üretiyor. STM, ise askeri deniz araçların tasarımı, modernizasyonu ve inşası, kamikaze (vurucu) insansız hava araçları, yenilikçi uydu teknolojileri, duvar arkası radar ve siber güvenlik çözümleriyle ilgileniyor. HAVELSAN ve FNSS, listeye bu yıl ilk kez giren Türk savunma sanayisi şirketleri oldu. Savunma sanayisinde HAVELSAN yazılım tabanlı çözümler geliştirirken, FNSS ise zırhlı kara aracı üretiyor.

İlk 100 savunma sanayi şirketi listesine giren şirketlerin ülkelerine baktığımızda Türkiye dördüncü sırada yer alıyor. ABD 41, Birleşik Krallık 10, Çin 8, Türkiye 7, Fransa 5, Güney Kore 4 ve Almanya ile İsrail 3’er şirket ile listede yer alıyor.

Uzay sınırını geçmek

30 Ağustos Zafer Bayramı’nda savunma sanayimize ilişkin önemli müjdeler geldi. Türkiye’nin artık Uzay Liginde olduğu, Patlayıcı Hammaddesinde dışa bağımlılığının azaltıldığı, Yeni nesil lazer güdümlü topçu füzemizin geldiği müjdeleri ülkemiz için son derece önemli haberler oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ROKETSAN’ın Uydu Fırlatma Uzay Sistemleri ve İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi ile Patlayıcı Hammadde Üretim Tesisinin açılışına katıldı. Burada hem uzaya erişerek hem de milli hammadde üretim tesislerimizle dışa bağımlılığı azaltarak büyük bir kilometre taşını daha geride bıraktığımızı ilan etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca milli teknolojilerle fırlatılan ilk yerli sonda roketi ile uzaydan elde edilen görüntüleri de kamuoyuyla paylaştı.

Savunma Sanayi Başkanlığı ülkemizin uzaya attığı ilk adımın nasıl başarıldığını, yürütülen projenin kapsamında nelerin olduğunu ve projenin ülkemize ne tür katkılar sağlayacağını içeren bilgileri de paylaşıyor. Bu çerçevede Türkiye, 2012 yılında Savunma Sanayii İcra Komitesinde Türkiye’nin uzaya bağımsız erişmesi konusunda alınan kararla çalışmalara başladı. Uzay Sistemleri ve İleri Teknolojiler Araştırma Merkezinin kurulması görevi SSB tarafından ROKETSAN’a verildi. Türkiye’nin uzaya bağımsız erişiminin sağlanması için SSB ile ROKETSAN arasında 2018’de Mikro Uydu Fırlatma Sistemi Geliştirme Projesi (MUFS) imzalandı.

Proje kapsamında dünyada sayılı ülkenin sahip olduğu uydu fırlatma, test etme, üretme altyapısı ve üs kurma yeteneğine kavuşulacak, yerli uydu uzaya fırlatıldığında hem savaş hem barış zamanında Türkiye’ye güvenli bilgi akışı sağlanacak. Tarımdan savaş istihbaratına kadar her alanda ülkemizin geleceğine katkı sağlayacak uydu, anlık bilgi ve koordinatlarla askerimizin işini kolaylaştıracak.

Öngörülenden erken

ROKETSAN’ın verdiği bilgilere göre proje üç yılda 24 farklı teknolojiyi kendi mühendislik gücüyle yerli paydaşlarla geliştirildi. Normalde dört yılda uzaya erişme hedefine bir sene erken ulaşılırken üç yıllık çalışma sonunda Türkiye tamamen kendi geliştirdiği teknolojilerle uzaya ilk adımını atmış oldu. MUFS Projesi kapsamında milli teknolojilerle fırlatılan ilk yerli sonda roketi 130 kilometre irtifaya çıkarak, uzayın sınırı kabul edilen 100 kilometre çizgisini aştı. Bu nedenle ilk yerli sonda roketi, uzay sınırını geçen ilk Türk aracı olma özelliğine kavuştu.

ATMACA füzesi

Zafer Bayramında iki önemli gelişmenin videoları da yayınlandı. Bunlardan ilki ATMACA füzesinin kabiliyetlerini video ile gösterdi. Atmaca ile Türkiye, dünyada gemisavar füzesi üretebilen 5 ülke arasına girmiştir. Atmaca 200 kilometreden fazla menzili ile denizin sadece birkaç metre üstünden giderek düşman unsurları tarafından radarla tespit edilemiyor. Belirlenen bir hedefe gönderilen Atmaca, o hedef hareket etse dahi takip ederek imha edebiliyor. İkinci ise Roketsan’ın Nisan 2020’de başlattığı TRG-230 Füze Sistemine lazer arayıcı başlık entegrasyonu çalışmasının test atışı görüntüleri yayınlandı. Görüntülerde, BAYKAR tarafından üretilen Bayraktar TB2 SİHA’nın lazer işaretlemesi yaptığı hedef, Lazer Güdümlü 230 mm Füze Sistemi (TRLG-230) tarafından başarılı şekilde vuruldu. Bu füze sistemiyle, İHA ve SİHA’ların işaretlediği hedefler karadan vurulabilecek.

Türkiye milli teknoloji hamlesinde her geçen gün yeni başarılara imza atıyor. Önemli bir coğrafyanın merkezinde bulunmak, dünyadaki çatışmalar ve gerilimler, tarihin üzerimize yüklediği vazifeler, milli ve bağımsız politikalar için savunma sanayindeki millileşme hamlelerini devam ettirmeliyiz. Şairin dediği gibi

“Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh;

Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh.”

@TarkanZengin