Teknofest ve islam bilim tarihi üzerine
ABONE OL

Türkiye için umut var… Her zaman da var olacak… Teknofest 2018 dolayısıyla açtığımız Prof. Dr. Fuat Sezgin standı ile bir kez daha bu umuda şahit olduk. En yeni teknolojilerin halka arz olduğu ve herkesin katılımına açık olan bu derece büyük bir organizasyona ev sahipliği yapmak ülkemiz adına gurur verici. Selçuk Bayraktar ve beraberindeki beyin takımı gerçekten halk ile bilimin buluştuğu, eksikleri olan ancak hoşgörülebilecek büyük bir organizasyona imza attı. Yarım milyon insanın ziyaretine açık tüm teknoloji stantları, geldikleri son noktayı katılımcıların ilgisine sundu. Hayatında ilk defa uçak gören çocuklar olduğunu, onların istedikleri gibi gezebilecekleri dev uçakları gördüklerinde verdikleri tepkilerden fark etmiş olduk. İnsansız hava araçları ile ülkemizin teknoloji adına neler yapabilecek durumda olduğunu göğsümüz kabararak deneyimledik. Gençlerimiz teknolojik buluşlarını yarıştırarak bu konuda hem yeteneklerini sergilediler hem de umudumuza umut kattılar. Belki bu zamana kadar teknoloji fuarları ile zaten bunlar yapılıyordu diyebilirsiniz. Ancak Teknofest’in farkı fuarlar gibi sadece belli bir kitle ile sınırlanmayıp tüm halkın davetli olmasındadır. Bir etkinliğin her kesimden insana açık olmasının yarattığı farkı hem organizasyon sırasında hem de etkileri ile sonrasında görmek mümkündür. Evrene yeni bir ilmi çerçeveden bakmanın kökleri atılırken ve bu anlayış yayılırken, özellikle İngiltere’de, halkın desteğinin sonuçlarının diğer Avrupa ülkelerinde rastlamadığımız özgün sonuçlarını görürüz. Dönemin (17. yüzyıl) kahvehaneleri, müzeleri, akademileri üniversitelerin görevini üstlenir hatta üniversitelere alternatif eğitimler sunarlar, halkın yeni bilim hakkında bilgilenmesine aracı olurlar. Halka açık, ücretsiz (ya da oldukça cüz’i fiyatlı), ayrıcalık gözetmeyen bu mekanlar dönemin en ünlü bilim insanları ile tanışma, bilgi alma ve kendi pratiklerini de onlara aktarma imkanları sunmuştur. Bugün bedava kek ve çay üzerinden eleştirilen ve boş insanların mekanı olacağı düşünülen millet kıraathaneleri ülkemiz adına önemli bir projedir. İngiltere’de kahvehanelerde sadece bir penny karşılığında kahve ve çikolata verilir. Amaç insanlara sadece ucuz kahve hizmeti sunmak değildir, herkesin çekinmeden gelebileceği, her kesimden insana açık, bilgi alışverişinin rahatça yapılabileceği mekanlar oluşturmaktır. Millet kıraathaneleri de bu amaca hizmet edebilirse ülkemiz adına çok verimli sonuçları olacaktır.

Halk uzmanlık alanı olmayan, ilgisi dahi olmadığı bir konuda bilgi sahibi olursa ne olur? Bunun en önemli sonucunu şöyle ifade edebiliriz: Halkın ülkesi ve kendisi için yeni bilme yöntemlerine şahit olması ve katkısına inanması bu gelişime beraber katılmasını sağlar. Bilginin önemini teorik ve pratik olarak deneyimleyen insanlar eğitimin ve gelişmenin de önemini fark etmiş olurlar. Bir ülkenin gelişebilmesi ise her bir bireyinin eğitimi ile yakından ilgilidir. Bu anlamda gereken alt yapı için en önemli adımlar bu şekilde atılmış olur. Ancak böyle bir ortamın oluşabilmesi için halkın ikna olması gerekir. İkna olmak, kandırmak demek değildir. Yeni bilimsel gelişmelerin vizyonu açık olarak halka sunulursa, insanlar ortak bir sağduyu geliştirerek bu amacın önemine ikna olurlarsa işte o hareketin başarısına kimse engel olamaz. Bilim Devrim’i dediğimiz dönüm noktasının önemli bir kısmı da budur: En yukarıdan en aşağıya kadar aynı ortak inançla ülkesi ve kendisi için çaba göstermek.

Fuat Sezgin’in ardından

Teknofest ile ilgili bu genel değerlendirmenin yanında kendi standımıza ait kişisel tecrübemizden de bahsetmek isteriz. Bizim (Sayın Mustafa Kaçar ve ekibi) bu organizasyon ile asli amacımız tüm katılımcılara İslam Bilim Adamları’nın, bilim dünyasına kazandırmış olduğu bilimsel aletleri bizzat deneyimleyerek tanıtmaktı. Standımızda bu amaç doğrultusunda İslam Bilim Adamları’na ait buluşlardan tıpkı yapımlar ve bazı orijinal ürünler sergiledik. Bunlar: Güneş saatleri, su saatleri, rubu tahtaları ve usturlaplardır. Prof. Dr. Fuat Sezgin müzesine ait olan bu modeller aracılığı ile teorik bir sunum yanında bizzat dokunabilecekleri ve şahit olabilecekleri bir ortam oluşturduk. Ömrünü İslam Bilim Tarihi araştırmalarına vakfetmiş bir usta olan Prof. Dr. Fuat Sezgin’in bu yıl aramızdan ayrılışı bu konuda yapılan çalışmaların önemini daha da kavramamızı sağladı. Verilen emeklerin boşa gitmediğini her birinin yolumuzu aydınlatacak bir ışığı yaktığını tecrübe ettik. Açıkçası üniversite yıllarında Bilim Tarihi okurken ince bir kitapla, oryantalist yazarların eserleriyle geçiştirilen ve sanki bilime, felsefeye hiçbir katkısı olmamış gibi aktarılan İslam Bilim Tarihi derslerinden sonra bu konuda gençleri ilgili beklemiyordum. Bizim de bir yerlerde eksilen umutlarımız devreye giriyordu. Ancak Teknofest’e katılan yerli, yabancı katılımcıların İslam Bilim Tarihi’ne gösterdikleri ilgi karşısında umutsuzluğumdan rahatsız oldum. İslam bilim aletlerinden usturlap tanıtımına gösterilen yoğun ilgiden anladık ki hiçbir şey bizim dönemimizdeki gibi üstü örtülü kalmamış.

Ayrıca bu alandaki özgün çalışmalarıyla, özellikle İslam Düşünce Atlası gibi, tüm insanları kendi topraklarının tarihi tecrübesini tanımaya davet eden Sayın İhsan Fazlıoğlu ve ekibine de teşekkür etmek gerekir. İslam Bilim dünyasına dair günümüzde yapılmış pek çok çalışmaya rastlamamız mümkün olsa da İslam Düşünce Atlası’nın önemi bu konuda yapılan derli toplu, oldukça kapsayıcı ve eksikleri tamamlayıcı nitelikte bir içeriğe sahip olmasındadır. İslam Bilim Tarihi çalışmaları aslında bir anlamda ülke olarak bizim bilim özgeçmişimiz diğer bir ifade ile cv’miz gibidir…

En asil savaş

Prof. Dr. Fuat Sezgin vakfı ile iş birliği içinde çalışan ve bu alanda emeğini esirgemeyen, Osmanlı Bilim Tarihi konusunda yaptığı araştırmalarla tanıdığımız Mustafa Kaçar’ın da destekleriyle Teknofest İslam Bilim Tarihi standı ile bu amaca biz de ortak olduk, baktık ki tüm Türkiye de ortak olmaya hazır. Cumhurbaşkanımızın 2019 yılını Prof. Dr. Fuat Sezgin yılı ilan etmekle çok isabetli bir karar verdiğini de tecrübe etmiş olduk. Şair Alfred Noyes bilim tarihi üzerine yazdığı bir şiirinde şöyle der: Savaşları yücelttik… Niçin bu en asil savaşı yüceltmedik… Ömrünü bilime adamış sessiz kahramanların savaşını… Onun bu anlamlı şiiri ile vurgulamak istediğim belki tüm yazımız boyunca bizim de hizmet ettiğimiz amaç bu olacaktır. Siyasi tarihe gösterdiğimiz önem kadar bilim tarihine de önem vermemiz elzemdir. Buradaki emek sadece bizim ülkemizde değil tüm insanları, insanlığı daha yüce mertebelere taşımak içindir. Bu sessiz ve emektar kahramanların adımlarını takip etmeyi unutmayacağımıza dair ümidim var. Teknofest aracılığı ile bu ümidi bizimle paylaşan Türk halkıdır, bu anlamda toplu iğne ucu kadar bile olsa katkı sağlayanlara minnetlerimizle… Umudumuz her daim bakidir.

[email protected]