Murat Güzel
1990’lı yılların başından itibaren “Anadolu kaplanları”, “Yeşil sermaye”, “İslami Kalvinistler” vb. tabirlerle Türkiye’nin efkâr-ı umumiyesi gazete sayfalarından televizyon tartışmalarına kadar birçok alanda sık sık karşılaştı.
Dinden ekonomiye, İslamcılıktan kapitalizme, sosyolojiden tarihe çok farklı alanlardan dallanıp budaklanan, medyatik tartışmalarda asıl özü zayi edilse de Türk modernleşmesinin “özgüllüğü”nü savunanlara bolca malzeme tedarik edebilecekleri ya da tam tersi Türkiye’nin bu ekonomik gelişme modeliyle birlikte Batı’nın ve küresel ekonominin sömürgelerinden birine dönüştüğünü iddia edenlere kanıt sunabilecek bir süreç yaşanıyordu “taşra”da.
Türkiye’de 20.-21. yüzyıl dönümünden beri sadece sosyal bilimlerin değil medyanın da moda deyişleri arasına giren bu tabirlerin kaynağı neydi? Taşra
şehirlerinin küresel ekonomik süreçlere eklemlenen muhafazakâr-dindar girişimcilerin kastedildiği bu tabirlerle esasen Anadolu’daki büyük sanayileşme hamlesi övülüyor mu, yeriliyor mu, yoksa analiz mi ediliyordu?
Kurtuluş Cengiz, ODTÜ Sosyoloji bölümünde yazdığı doktora tezine dayanan kitabında moda tabirlerin cazip olduğu kadar kolaycı genellemelerine kapılmaksızın, işte bu olguyu inceleme altına alıyor. Tarihsel materyalist bir metodolojik çerçeveyle meseleye baktığını söylüyor Cengiz. Bu çerçeveyle söz konusu ekonomik gelişmenin tipik bir örneğine bakıyor: Kayseri’nin kıyısında bir küçük kasaba iken, global piyasaya iş yapan bir merkeze dönüşen Hacılar’a tutuyor merceğini.
Pratik ve pragmatik
Cengiz, Hacılar’da tipik bir kapitalistleşme ve modernleşme hikâyesi buluyor. Hırsla, “hatta hınçla” çalışan, pratik ve pragmatik bir kapitalist tipinin hikâyesi. Bir girişimci iştahının hikâyesi. Moda tabirlerin düşündürdüğü türden “kendine mahsus” bir hikâye değil. İlginçliği daha çok, modernizmin ve kapitalizmin nüfuz kudretini olanca canlılığıyla gösteriyor olmasında Cengiz’e göre. Cengiz’in okura sunduğu tarihsel materyalist “teorik” hikâyede Hacılar artık küçük bir kasaba değil, tipik bir kapitalizm şehri.
Ancak aynı verilerin, aynı mülakatların farklı teorik çerçeveler için farklı yorumlama modellerine ve yine farklı türden “hikâye anlatımları”na da imkân sağladığını vurgulamak gerekiyor.
Yine de Kurtuluş Cengiz, sunduğu veriler, zengin mülakatlar, ayrıntılı gözlemler ve keşif heyecanıyla, Türkiye’nin modernleşme literatüründe önemli bir yer tutacak bir eser ortaya çıkarıyor.
“Yav İşte Fabrikalaşak”, Kurtuluş Cengiz, İletişim, 2013
Lacan ne demişti?
Jacques Lacan çağdaş düşünürlerin en merak uyandıran ve en tartışılan yazarlarından birisidir. Ayrıca Lacan, Freud’tan beri gelmiş geçmiş en etkili psikanalist olarak kabul edilir. Lacan’cı teori, edebiyattan sinemaya, cinsiyet çalışmalarında sosyal teoriye kadar birçok farklı alanda yankı bulmuştur. Elinizdeki bu kitap, Lacan’ın kavramlarına ve yazılarına kolaylıkla ulaşabilen bir rehber olma niteliğindedir. Sean Homer, bu kitapta Lacan’ın “İmgesel ve Sembolik”, “Oedipus Kompleksi ve Fallusun Anlamı”, “Bilinçdışı Öznesi”, “Cinsel Ayrım” gibi kavram ve analizlerini detaylı olarak inceliyor.
Jacques Lacan, Sean Homer, çev. Abdurrahman Aydın, Phoenix, 2013
Merleau-Ponty için sözlük
Sartre ve Levinas ile birlikte en büyük Fransız fenomenologlarından biri sayılan Merleau-Ponty, Husserl, Heidegger ve Bergson gibi çağdaş felsefenin temel figürleriyle sıkı bir ilişki içinde olsa da, Montaigne, Pascal, Descartes gibi klasik filozoflardan da ayrılamaz. Sözlük, Merleau-Ponty’nin metaforik ve karmaşık gibi görünen ama aslında ince bir şekilde işlenmiş üslubunu aydınlatmak için hazırlanmış. Bu üslup, hali hazırda bizim yerimize düşünen eskimiş felsefi kategorilerden çıkarak fenomenolojinin betimleyici gücünü yeniden ortaya koymaya çalışır.
Merleau-Ponty Sözlüğü, Pascal Dupond, çev. Emre Şan, say, 2013
muratgzl@gmail.com