Türk-Rus tarihi artık barış üzerinden okunacak
ABONE OL

Geçen hafta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin İstanbul’u önemli bir işbirliği gerçekleştirmek için ziyaret etti. Bu ziyaretin resmi nedeni Rusya’dan başlayarak Karadeniz’den geçen bir boru hattı olan, Rus doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya teslim edilme projesiydi.

Kriz beklentisi

Ziyaret öncesi bölgemizde ciddi bir kriz yaşanmakta idi. Amerika Birleşik Devletleri saldırısı sonucu Irak topraklarında İranlı bir General öldürülmüş, olayın akabinde İran’ın füze ile misillemesi bölgede var olan gerilimi daha da tırmandırmıştı. Böyle bir gerilimli ortamda görüşmeden önce Türkiye ve Rusya arasında da çıkar çatışmasının yaşanacağı ve Libya ve diğer bölgelerdeki krizlerden dolayı tarafların karşı karşıya geleceği söylenmekteydi.

Kararlı işbirliği

Fakat beklenenin tam aksine iki liderin görüşmesinden sonra Vladimir Putin’in iki ülke arasındaki “stratejik ortaklığı’’ övmesi ve ikili işbirliklerinin bölgesel sapmalardan etkilenmeyeceğini belirtmesi farklı görüşlere son verdi. Basın toplantısında her iki lider Suriye, Libya ve diğer bölgesel krizlere odaklanarak işbirliklerini pekiştireceklerini ifade ettiler. TürkAkım’ın bu ortaklığı daha da güçlendireceğini de konuşmalarına ekleyerek Rus-Türk işbirliğinin her alanda gelişeceğini ifade ettiler. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Rusya ile olası farklı görüşlerin ve iki ülke arasındaki ortaklığın ve ortak çıkarların önüne geçemeyeceğini ve buna izin vermeyeceklerini belirtti. Türkiye ile Rusya arasındaki olası herhangi bir anlaşmazlıkta diyaloğun hüküm süreceğini ima ederek iki ülke arasındaki işbirliğinin kararlılıkla devam edeceğine inandığını ifade etti.

Avrasya’nın iki önemli büyük devletinin bu coğrafyamızda ortak çıkar alanları var. İster Karadeniz bölgesi ister Kafkaslar isterse merkezi Asya coğrafyası her iki ülke için önem arz etmektedir. Ortak çıkarlar bölgesi iki ülke arasında aynı zamanda çıkar çatışma alanına da dönüşebilir. Fakat baktığımız zaman her iki ülke bu bölgede ortak fayda aramaya çalışmaktadır.

Gözüken o ki her iki ülke arasında ister Avrasya coğrafyasında ister Ortadoğu’da ve en sonda Libya’da işbirliğine gidilmesi kaçınılmazdır. Her iki ülke de herhangi bir zıtlaşmaya gitmeyerek sorunları diyalog ile çözmeye çalışmaktadır. Bugün Rusya ve Türkiye’nin birbirine ihtiyacı vardır. Bunun esas nedenlerinden biri Ortadoğu’daki Amerikan politikalarıdır. ABD’nin bölgede yürüttüğü siyaset iki ülkenin çıkarlarına ters düştüğü için ister istemez hem Rusya hem Türkiye birbirinin tabiri caizse ayağına basmamaya çalışmaktadır. ‘’Suriye’deki yaşanan gelişmeler Astana süreci, Soçi Zirvesi, Ankara Zirvesi ve iki ülke liderleri arasındaki diyalog bunun en klasik örneğidir’’. Şu an Suriye’de çatışma her iki ülkenin de çıkarına uygun değildir.

Masada da sahada da

Türkiye ve Rusya arasındaki ikili ilişkileri sadece Suriye perspektifinden değerlendirmek de çok yanlış olur. Suriye konusu ikili ilişkilerde elzem bir niteliğe sahip değildir. Buna nazaran Akdeniz’de varlığını arttırmaya çalışan Rusya için Libya daha önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle Moskova ve Ankara’nın karşısına yeni bir zorluk çıkmaktadır. Rusya Libya’da Halife Hafter’i açık bir şekilde desteklemektedir. Bölgede askeri varlığının olduğunu kabul etmese de orada paralı Rus askerlerinin var olduğu bilinmektedir. Türkiye ise Birleşmiş Milletlerin tanıdığı meşru hükümetin başındaki Fayaz el Sarrac’ı tanıyor ve onunla ciddi bir işbirliği geliştirmeye çalışıyor. Masada diplomasi ayağını güçlendiren Türkiye sahada da varlığını göstermek zorundadır. Bu nedenle Türkiye askeri uzmanlarının Trablus’a gönderilmesi ve orada askeri güçlerin eğitilmesi, aynı zamanda Türk bayrağının dalgalanması Türkiye açısından önemli simgesel karakter taşımaktadır. Berlin’de yapılacak Libya toplantısında alınacak karardan aslı olmayarak hem Ankara hem Moskova Libya konusunda da çatışmaya gitmeyerek bölgesel barış için ortak hareket edeceklerinin sinyallerini verdiler. Bu durumda akla şu sorular gelmektedir. ‘’Niçin her iki ülke çatışmadan kaçınarak, kriz ortamlarında karşıt taraflarda olmasına rağmen diyalog çabasındadır?’’ Niçin Rusya’nın Suriye’de Libya’da veya Akdeniz’de varlığını arttırması Türkiye’yi tedirgin etmemektedir? Aynı zamanda Rusya da Türkiye’nin bu coğrafyada ister siyasi nüfuzunu ister askeri varlığını güçlendirmesine engel olmaya çalışmıyor?

Bunun en esas nedenlerinden biri, başta Amerika Birleşik Devleti olmak üzere Batılı devletlerin bu iki bölge devletinin çıkarlarını hiçe sayarak ve dikkate almadan bölgede kendi senaryolarını gerçekleştirmeye çalışmasıdır. İkinci en önemli sebep ise iki ülke arasındaki işbirliği ve birbirine olan ihtiyaçtır. Sırasıyla açıklayacak olursak; Kırım’ın ilhakı ve yaşanan Ukrayna krizinden sonra Suriye’ye askeri güç olarak yerleşen Rusya sorunları kendi sınırlarından uzağa yani Karadeniz’den Akdeniz’e aktarmaya çalışıyor. Türk boğazlarının kontrolünü elinde tutan Ankara ile diyalog bu açıdan Rusya için önemlidir. Diğer taraftan Ukrayna krizinden sonra Rusya’ya karşı ABD’nin, Avrupa Birliği’nin ve bazı ülkelerin uyguladığı ekonomik yaptırımlar Rusya’yı ekonomik olarak zor duruma sokmuş bu nedenle yaptırımlara katılmayan Türkiye, Rusya için ister Avrupa’ya ister Ortadoğu’ya ve Akdeniz bölgesine açılan umut kapısı olmuştur. Suriye’deki askeri operasyonlar sonrasında Türkiye ile yaşanan uçak krizi her iki ülkeyi daha gerçekçi politikalar yürütmeye zorlamıştır. Bu kriz her iki ülke için birbirine karşı olan ekonomik ve askeri kapasitelerini ne boyutta olduğunu ve neler yapabileceğini göstermiştir. Bu nedenle kriz kısa zamanda aşılmış ikili ilişkiler normale dönmüştür. Türkiye açısından ise Rusya iyi bir pazar, enerji ihtiyaçlarını karşılayan bir ülke aynı zamanda tarihsel ve kültürel bağlarla bağlı olan insanların yaşadığı coğrafyadır.

TürkAkım’ın getirileri

Türkiye’nin Yeni Asya açılımı ile birlikte bu coğrafyanın, ister merkezi Asya, ister Rusya’nın Türkiye için önemi daha da artacaktır. İki liderin ekonomik görüşmelerde karşılarına koydukları yüz milyar dolarlık ticaret hacmi ise ekonomik işbirliğinin boyutlarının, hedefinin göstergesidir. Türkiye ile Rusya arasında aynı zamanda enerji alanında işbirliği gelişmektedir. Bu işbirliği sadece ismi geçen TürkAkım olmayıp aynı zamanda Mersin’de yapılan Türkiye’de ilk nükleer santral olan Akkuyu santralinin yapımı da buna örnektir. Türkiye Almanya’dan sonra Rusya’nın en büyük doğalgaz tüketicisidir. Rusya için jeopolitik öneme sahip olan TürkAkım Projesi Türkiye için ekonomik çıkar meselesidir ve ülkemizi enerji hub olma yönünde elini güçlendirmektedir. Aynı zamanda Rus turistlerin Türkiye turizm sektöründe önemli yeri vardır. Her yıl ülkemize milyonlarca Rus turist gelmektedir. Türk inşaat sektörü Rusya’da ciddi başarılara imza atmıştır ve atmaya devam etmektedir. Türkiye otomotiv sektörü ve beyaz eşya sektöründen başlayarak yaş meyve sebzeye kadar çeşitli alanlarda Rusya’ya ihracat gerçekleştirmektedir. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler enerji alanındaki işbirliği ve gelişmeler, ülkelerimizin dış politikalarını da etkilemektedir. Bölgesinde eşit güce sahip olan iki ülke bu nedenle bu dengeyi korumaya çalışacaktır.

Risklerin boyutu

Fakat bu olumlu gelişmeler ışığında olası riskleri unutmamak gerekiyor. Daha öncede ifade ettiğimiz gibi ister Suriye’de, ister Libya’da, ister Karadeniz bölgesinde ve Ukrayna meselesinde, ister Kafkas bölgesindeki Karabağ sorunu Güney Osetya ve Abhazya sorunları ile ilgili konularda, taraflar tamamen karşıt görüşlere ve tutumlara sahip. Gerçi iki ülke arasındaki işbirliği bu olumlu yönde devam ederse bu alandaki diyaloğu pekiştirerek sorunlu bölgelerde kalıcı barışı sağlamamız mümkündür. Fakat kriz ihtimalini de her zaman göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Öte yandan iki ülke arasındaki bugün yaşanan taktiksel işbirliğinin gelişerek devam etmesine bakmayarak, bunun stratejik boyutta olduğunu söylemek için çok erkendir. Bu nedenlidir ki iki devlet başkanı, bu tür krizleri atlatmak ve sorunları en üst düzeyde çözmek için sık sık bir araya gelmektedir. Bu görüşmeler bir yandan iki ülke arasında yaşanabilecek risklerin olası ihtimalinin boyutunu, öte yandan kriz yaşanmaması için en üst düzeyde irade ortaya konacağını gösterir. Çatışma olasılığı olan alanların çıkar alanlarına çevrilmesi her iki ülkenin geleceği açısından önemlidir. Çatışma bu iki ülkenin işine yaramaz. Aynı zamanda Avrasya’nın bu iki büyük ülkesi arasında gelişmekte olan işbirliği ve diyalog, dış güçlerin baskısı sonucu değil direkt olarak görüş ayrılıkları çözülerek gelişirse her iki ülkenin çıkarına olacaktır. En hassas nokta ise Türkiye ve Rusya arasındaki işbirliğinin Karadeniz bölgesinden başlayarak merkezi Asya’ya kadar uzanan büyük coğrafyada siyasi, askeri ve ekonomik istikrarın oluşmasına katkısıdır. Bu durum, her iki ülke ile iyi diyaloğu olan bölge ülkelerinin kendilerini güvenli hissetmesine yardımcı olacaktır. Bölge bu iki ülke arasındaki işbirliği ile yeni bir döneme girmiştir. Bölge üzerinde dış güçlerin müdahalelerini daha az hissedecektir. Bunun için her iki devlet yeterince siyasi diplomatik ve tarihi geçmişe sahiptir. Son yüz yılda savaş yaşamayan bu iki ülkenin tarihini artık savaş üzerinden değil barış üzerinden yorumlamamız daha doğru olacaktır.

@togrulismayil65