Almanya'da koalisyon imkanları... Üç farklı senaryo
ABONE OL

2021 Almanya seçimleri, 16 yıl Başbakanlık görevi sona eren Merkel sonrası önemli bir eşik olarak kabul ediliyor. Bu seçim birçok açıdan Alman kamuoyunda merak konusuydu. 2021 Almanya seçimlerinin diğer seçim tartışmalarından farklı olduğunu söyleyebiliriz. Hristiyan Demokrat Birlik Partisinin (CDU) tarihinin en düşük oyunu alması, birinci gelen partinin yüzde 31'nin altına düşmesi ve 2002'den sonra Sosyal Demokrat Partisinin (SPD) ilk defa birinci parti olması gibi ilkler, 2021 seçimlerini simgeliyor.

2021 seçimlerinde, salgının da etkisiyle 61,6 milyon oy hakkına sahip seçmenden 46,5 milyonu sandığa gitti. Seçime, Avrupa ve Almanya standartlarının üzerinde yüzde 76,6 gibi yüksek bir katılım oldu. Salgın nedeniyle seçmenlerin yüzde 40'nın oylarını mektupla kullanması da katılımı artıran faktörlerden. Almanya tarihinde birinci gelen parti ilk defa yüzde 31'den daha düşük oy aldı. Bir diğer önemli seçim sonucu, CDU/CSU'nun 1949 yılından sonra, tarihinin en düşük oyu alması. Yüzde 24,1 oy alan CDU/CSU ortaklığının oy oranı, önceki seçime göre yüzde 8,9 düşüş yaşadı. Merkel'in halefi CDU Genel Başkanı Armin Laschet ise ilk defa girdiği genel seçim yarışında ciddi oranda oy kaybına uğradı. Seçim sonuçlarından sonra Laschet istifa sinyali vererek başarısızlığı üstlenen lider oldu. Almanya'da tarihin en büyük sel felaketinde 176 kişi ölürken CDU Genel Başkanı Laschet'in sel bölgesini ziyaret ederken yanındakilere şakalar yapıp kahkahalar atması, seçim öncesi halk tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Benzer şekilde Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) arasında yaşanan aday tartışmaları da seçmenlerde olumsuz bir imaj oluşturdu. Bu durum CDU oylarının düşmesinde etkili oldu.

Olaf Scholz'un rolü

Seçim sonuçlarının dikkat çeken başka tarafı ise SPD'nin 2002 yılından sonra ilk kez seçimden birinci parti çıkmayı başarması. Bu zaferde SPD genel başkanı Olaf Scholz'un yönetimi ve başarılı seçim kampanyalarının rolü bir hayli fazla. Seçimden iki ay önce beklentilerin üzerine çıkarak partisinin oylarını 10 puan artırdı ve bir önceki seçime göre oylarını 5,3 puan yükseltti. Aynı zamanda iklim krizinin daha çok hissedildiği bu dönemde, programında iklim krizi için önerilere yer vermesi ve asgari ücretin artırılması gibi seçmeni etkileyecek vaatlerde bulunmasının olumlu sonuç verdiği görülüyor.

Yeşiller beklentiyi karşılamadı

Seçim öncesi birçok ankete göre, Yeşiller Partisinden önemli bir çıkış bekleniyordu. Ancak, anketlerin aksine Yeşiller Partisi her ne kadar bir önceki seçime göre oylarını yüzde 5,9 artırsa da beklentileri karşılamadı. Zira seçim öncesi anketler Yeşiller'in yüzde 24'lere ulaşabileceğini tahmin ediyordu. Parti lideri Annalena Baerbock'un doktora tezinde intihal yaptığı iddiası, ek gelirlerini beyan etmemesi ve bazı konuşmalarında ırkçı ifadelere yer vermesi gibi nedenler seçmeni başka partilere itti. Buna rağmen Yeşiller'in parlamento seçimlerde tarihin en yüksek oyunu aldığını not etmek gerekiyor.

Alman siyasetinde temel aktör

Dünyada ve Avrupa'da geçtiğimiz yıllarda artan aşırı sağ rüzgârı ve popülizm politikaları nedeniyle Almanya seçimlerinde AFD'nin seçim sonuçları merak konusuydu. Fakat beklenenin aksine Alternatif Almanya Partisi oy kaybına uğrayan partiler arasında kaldı. Buna rağmen 2013 yılında Euro krizine tepki olarak kurulan AFD 2015 yılındaki sığınmacı krizini siyasi araç olarak kullanarak partinin tabanını genişletti. Akabindeki 2017 seçiminde yüzde 12,6 gibi yüksek oy alarak ilk defa Federal meclise girmeyi başardı. Siyasi söylemlerinde özellikle İslam ve göçmen karşıtlığını ana eksene oturtan parti, kısa zaman içerisinde Alman siyasetinde temel aktör olmayı başardı. Kısmen oy kaybına uğramış olsa da oyunu yüzde 10'nun altına düşürmemesi yerini sağlamlaştırdığının göstergesi. Özellikle Doğu Almanya'da birçok eyalette birinci parti olarak çıkması dikkat çekici. Bilindiği gibi PEGİDA harekâtı da Doğu Almanya'da ortaya çıkmıştı. Doğu eyaletlerde halihazırda göçmen nüfus az olmasına rağmen orada AFD'nin hem taban bulması hem de seçimlerde göç karşıtı bu partinin desteklenmesi manidar. Parti ile ilgili endişeler halihazırda devam ediyor, zira seçilen 83 AFD'li vekil arasında Neo-Nazi gruplarla bağlantıları bulunan birçok isim var. Koalisyon görüşmeleri sürerken bu zamana kadar partilerin tamamı AFD ile ortaklık kuracaklarına yönelik bir açıklama yapmadı. Partilerin genel olarak aşırı sağ parti ile koalisyon yapmaya sıcak bakmadıkları yorumu yapılabilir.

26 Eylül akşamı seçim sonuçları açıklanırken Die Linke partisinin yüzde 5'lik seçim barajını aşıp aşmayacağı seçim akşamı dikkatle takip edildi. Sol parti yüzde 4.9 oy oranı alarak baraj altı kalsa da Alman seçimine özgü (Direkt Mandat ) kuralı sayesinde 39 sandalye ile mecliste temsil ediliyor. Son seçime göre oylarını yüzde 4,3 düşürerek oy kaybı yaşayan parti sıralamasına girdi. Koalisyon ortağı olduğu eyaletlerde sosyal harcamalarda yapılan kesintilerde imzasının bulunması, göçmen karşıtı yaklaşımları ve salgın dönemindeki belirsizlik tavrı seçmen gözünde itibarını düşürdü.

Koalisyon görüşmeleri

26 Eylül seçim sonuçları parlamento aritmetiğinde farklı koalisyon imkanları tanıyor. Buna göre partilerin oy oranlarına ve meclisteki temsil edilen vekil sayısına göre hükümetin kurulması için üç farklı senaryo ortaya çıkıyor. Bunlardan ilki büyük koalisyon olarak adlandırılan, seçimden galip çıkan ilk iki partinin ortaklık kurması. Bu durum mevcut iktidar ortaklığının devamı anlamına geliyor. Ancak her iki partinin de bu konuda istekli olmadığı görülüyor. Bir başka seçenek ise Jamaika koalisyonu olarak nitelendirilen Hristiyan Demokratlar, Yeşiller ve Hür Demokrat Parti'yi de kapsayan ortaklık yapısı. Diğer seçenek ise kamuoyunda trafik lambası koalisyonu olarak nitelendirilen Sosyal Demokrat Parti, Yeşiller ve Hür Demokrat Parti ile muhtemel koalisyon yapısı. Seçimlerde partisinin oylarının artmasında önemli katkısı olan Olaf Scholz 27 Eylül'deki açıklamasında trafik lambası koalisyonu kurma niyetinde olduğunu açıklayarak parti olarak düşüncelerini açığa vurdu. İktidarın daha ekolojik, sosyal ve liberal hükümet kurma niyetinde olduğunu belirtti. Geçen tartışmalar zemininde ilk olasılık olarak bu üç parti ile koalisyon yapılacağı düşüncesi devam ediyor. Koalisyon görüşmelerine başlayan partiler, ittifak olmaları halinde Almanya'da ilk kez üçlü koalisyon kurulmuş olacak.

Göçmen temsiliyeti arttı

Almanya'da her dört kişiden biri göçmen kökenli. Buna karşın oy kullanma hakkına sahip göçmen kökenliler toplam oy kullananlar içerisinde sadece yüzde 12'ye tekabül ediyor. Die Linke partisinden seçilen 39 vekilden 11'i göçmen kökenli bireylerden oluşuyor. Sol parti yüzde 28,2 ile göçmenlere en yüksek seçilme imkânı veren parti. 206 üyeli SPD meclis grubunda sadece 35 milletvekili göçmen kökenli. Bu da toplam seçilenlerin yüzde 17'sine denk geliyor. Yeşiller Partisinden seçilen 118 milletvekilinden 16'sı göçmen. Merkez partisi olarak adlandırılan CDU/CSU meclis grubunda 196 vekilden sadece 9'u göçmenlerden oluşuyor. Hali hazırda CDU/CSU göçmen kökenli insanların en düşük oranına sahip olan parti. Seçim sonuçlarına göre toplam 83 göçmen kökenli vekil parlamentoda. Bu oran toplam vekil sayısı içerisinde yüzde 11,3'e tekabül ediyor. 2017 seçimlerine göre temsiliyette yüzde 3 artış var. Öte taraftan, Almanya'da yaşayan Türkiye kökenli oy kullanma hakkı olan Alman vatandaş sayısı 1 milyon 250 bin civarında. 61,5 milyonluk seçmen kitlesi içerisinde Türkiye kökenli seçmen oranı yüzde 2,03 oranına tekabül ediyor. Bu seçimde partiler 100'ün üzerinde Türk kökenli aday açıklamıştı. Bir önceki seçimde 14 olan Türkiye kökenli milletvekili sayısı, 2021 seçimlerinde 18'e yükseldi. Özetle geçmiş yıllara göre göçmenlerin mecliste temsiliyeti artmış olsa da Alman nüfusu içerisindeki yüzde 22'lik göçmen nüfusa göre hala düşük olduğu görülüyor. Buna rağmen göçmenlerin Alman siyasetine ilgisi her seçimde artıyor. Gerek aday sayısının artması gerekse partilere üyelik oranlarının artması bunun göstergesi.

Sonuç olarak, Seçim öncesi anketlerde aldığı oylardan düşük görünen SPD'nin son dönemeçte oylarını artırarak 2002'den sonra birinci parti olmayı başarması Alman seçimlerine damga vurdu. Bild gazetesi ve farklı anketler de Olaf Scholz'u Başbakan görmek isteyenler bir hayli fazla. Dolayısıyla farklı koalisyon imkanları olmuş olsa da Scholz'un Başbakan olmayacağı bir formülün halk nezdinde zayıf kalabileceğini söyleyebiliriz. Bu süre zarfında FDP ve Yeşiller partisinden yapılan açıklamalar da SPD ile koalisyon kurma eğiliminde. 2021 seçimleri 16 yıllık Merkel sonrası ilkleri barındırması yanında Almanya ve Avrupa için yeni bir dönemin de başlangıcı.

[email protected]