Yeni bir biyoetik mümkün
ABONE OL

Biyoteknoloji; hücre ve doku biyolojisi kültürü, moleküler biyoloji, mikrobiyoloji, genetik, fizyoloji ve biyokimya gibi doğa bilimlerinin yanı sıra makine mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği ve bilgisayar mühendisliği gibi mühendislik dallarından yararlanarak, DNA teknolojisiyle bitki, hayvan ve mikroorganizmaları geliştirmek, özel bir kullanıma yönelik ürünleri oluşturmak ya da dönüştürmek için biyolojik sistemleri, canlı organizmaları ya da türevlerini kullanan uygulamaların tümüne verilen ad. Özellikle canlı klonlama (ki 5 Temmuz 1996'da Dolly isimli bir koyunun meme dokusundan bir hücre alındı, alınan bu hücre çekirdeği çıkartılmış bir yumurtaya aktarıldı ve elektrik şoku verilerek Dolly klonlandı), yapay organ ve doku üretimi, protein üretimi, bazı hormon, antikor, vitamin ve antibiyotiklerin üretimi gibi uygulamalarla bildiğimiz biyoteknoloji insan, hayvan ve bitki hücrelerinin fonksiyonlarını anlamak ve değiştirmek amacı taşıyan bir disiplin. Yirminci yüzyılın son çeyreğinden beri müthiş gelişme gösteren ve korkutucu bir hale gelen bu disiplinin beşerî varoluş, toplumsal yapı ve yönetim teknikleri üzerinde gerçekleştirmeye başladığı değişim hem bazılarının hayranlık duygularını kabartıyor hem de birçok ahlaki, etik, politik ve hukuki kaygı doğuruyor.

Alternatif biyopolitikalar

Özellikle maddi ve manevi varoluşumuza ilişkin olarak biyopolitikanın teknolojilerinin büyük ölçüde tehdit içermesi, biyopolitik teknolojilerin insani üremenin rasyonelleştirilmesinden tutun da bireysel sağlığın yönetimi, nöroloji, genetik araştırmaları, estetik müdahaleleri de içeren beden politikalarına kadar birçok alanda bu tehdidin sürekli güncellenmesi bilimsel özgürlük ile etik arasında kendiliğinden bir gerilimin doğmasına yol açmıştır. Böyle bir perspektiften biyopolitikanın alışılagelmiş beşeri varoluşun ve toplumsal sınırların nasıl belirleneceği noktasında bilimi denetleyen ve düzenleyen bir karar mekanizmasına da dönüşmektedir. Biyoteknolojik gelişmelerle mümkün hale dönüşen embriyonik kök hücre araştırmaları, klonlama, tüp bebek uygulamaları, embriyolar üzerinde yapılması mümkün genetik seleksiyon, taşıyıcı annelik uygulamaları dikkatle değerlendirilmesi gerekli uygulama alanları olarak belirmektedir.

Kitabının ana konusunu Batı'nın tarihselliğinden dolayı çatışan etik ve bilimin, bu çatışmalı durumunun yeniden gözden geçirilip biyoiktidarın birey ve toplum için olumlu biyopolitikalar oluşturma imkanının araştırılması olarak belirleyen Soner Tauscher, Batı'nın tarihselliğinden kaynaklanan travmalardan azade kılınmış bir şekilde biyoteknolojinin ortaya çıkardığı etik ikilemlere yönelik yeni bir etik tasavvuru araştırmayı hedefliyor. Alternatif biyopolitikaların arka planını oluşturacak böyle bir biyoetik tasavvurun ortaya çıkarılması için öncelikle Batı tarihselliğinde ve onun düşünce dünyasında yöneten-yönetilen ilişkilerini, birey-toplum-devlet bağlamında hukuk yapım süreçlerini ve bu süreçlere ahlakın/etiğin etkilerini irdeleyen Tauscher, yeni bir biyoetik anlayışın nüvesini barındırdığını savladığı İslam düşünce dünyasını ve tarihselliğini de ihmal etmiyor. Çalışmasında Batı ve İslam medeniyetlerinin tarihselliğinin kapsamlı bir mukayesesini yapmayan Tauscher, bunun yerine felsefi düşüncenin, kültürün, ekonominin ve etiğin etkisi altındaki yöneten-yönetilen ilişkilerindeki dönüşümleri bağlam odaklı tartışıyor.

Kitabının ilk iki bölümünde Batı dünyası ile İslam dünyası arasındaki sosyolojik, kültürel, iktisadi ve fikri farklılıkları göz önünde tutarak biyoteknolojik gelişmelerin çıkardığı yeni sorun alanlarına yönelik muhakkak kaynağını yerelden alan alternatif yaklaşımların önerilmesi gerektiğini düşünen Tauscher, İslam hukuk düşüncesinde bulunan makasıd ve maslahat fikrinin günümüz biyoetik sorunlarının çözümüne nasıl uyarlanabileceğini örnekliyor. Yerel tefekkürden yola çıkarak evrensel etiğe katkı sunabilecek etik temellendirmeler oluşturmaya çalışan Tauscher böylece alternatif biyopolitikaların imkanının araştırılmasını kitabının ana hedefine dönüştürüyor.

Biyoteknoloji, biyopolitika ve etiğin kesişim alanında tartışan Tauscher böylece belirlenebilecek bir sorumluluk etiğinin olumsuz sonuçlar doğuran ve beşerî varoluşumuzu tehdit eden biyoteknolojik gelişmeleri, bir anlamda bilimi sınırlayabilecek alternatif biyopolitikaların oluşturulması gerektiğini düşünüyor. Bu kapsamda doğa, insan ve devlet kavramları da tartışmanın içinde yer alıyor.

Farklı Bir Biyoetiğin İmkânı

Soner Tauscher

Paradigma, 2024

Büyülenmeyle dehşete kapılma arasında insan

Yeni Fransız sosyolojisinin öncü isimlerinden Roger Caillois'in kutsal hakkındaki düşüncelerini ihtiva eden kitapta Caillois kutsalın daimî hakikatini hem kor alevden büyülenmede hem çürümüşlükten dehşete kapılmada buluyor. Ona göre "Kutsal, yaşam verendir ve yaşamı alıverendir, akan yaşamın doğduğu pınardır, içinde kaybolduğu haliçtir. Ama hiçbir durumda yaşamla aynı zamanda bütünüyle sahip olamayacağımızdır. Yaşam yıpranma ve kayba uğramadır. Kendini daha iyi muhafaza maksadıyla beyhude yere varlığında sebat etmek ve her türlü sarftan kaçınmak için yırtınır. Pusuda ölüm beklemektedir onu."

İnsan ve Kutsal

Roger Caillois

çev. Haldun Bayrı

Doğu-Batı, 2023

Dijital iletişim toplumsal iletişimsizliğin yeni adı

Dijital iletişim araçlarının yarattığı toplumsal coşkunun bir yerde asılsız ve dekoratif olduğunu düşünüyor César Rendueles. Ortak varoluşumuzun teşvik etmesi gereken şeyi, yani birbirimize gösterdiğimiz ilgiyi teşvik etmeye faydası yok elbette bu iletişim türünün. Böylelikle iletişim teknolojisindeki yenilikleri, uzun zaman boyunca toplumsal hayatı olumlu yönde değiştirebilecek ütopik bir unsur olarak gören, bu yeniliklerin ekonomik ve siyasi koşulların eşitlikçi bir yeniden inşasına zemin hazırladığı fikrinde ısrarcı olan Avrupa solunun teknolojinin çözüme dönük iddialarının gerçekliğini yeterince sorgulamadığı da anlaşılır. Rendueles, temelde bu iddiaları sorguluyor kitabında.

Sosyofobi: Dijital Ütopya Çağında Siyasal Değişim

César Rendueles

çev. Alev Türker Ok

İletişim, 2024

  • Murat Güzel
  • açık görüş
  • kitap