Medeniyete canavar diyen marş nasıl Paris'e gönderilir!

1921'de İstiklâl Marşı kabul edildi. Ancak buna itirazı olanlar vardı. Kazım Karabekir bu isimlerden biriydi: "Düşmanlarımız 'Türkler kabiliyetsizdir medeniyet kabul etmez' diye iddia ederken milletimizi 'Evet medeniyet canavardır' diye bağırtmak doğru mudur? Hilale ve Cenab-ı Hakka münacat kısımları ilâhiye yakışır, marşta maneviyatı kırar. Bütün bunlar şiir ve nutka girer fakat milletin İstiklâl Marşı için muvafık olmaz sanırım... Medeniyete canavar diyen bir marşın Paris'e gönderilmesi de garibdir."

7 Mayıs 2021 Cuma 16:16
Açık Görüş Haberleri

Doç. Dr. Hasan Ali Polat / Necmettin Erbakan Üniversitesi



Millî Mücadele döneminde millî kuvvetler, işgalcilere karşı mücadele ederken Ankara Hükûmetinin ele aldığı hususlardan biri de İstiklâl Marşı yazılması ve kabulü meselesi oldu. Bu çerçevede Maarif Vekâletinin İstiklâl Marşı müsabakası ilânı, 24 Ekim 1920'de Anadolu Ajansı tarafından duyuruldu; 7 Kasım'da da Hâkimiyet-i Milliye'de "Türk Şairlerinin Nazar-ı Dikkatine" başlığıyla çıktı. İlânda, memleketin dâhilî ve haricî istiklali uğrunda giriştiği mücadeleyi ifade ve terennüm için bir müsabaka açıldığı vurgulanarak kalem erbabı hizmete davet edildi.

'Kahraman ordumuza'

Bu davet kalem erbabı nezdinde karşılık bulsa da Maarif Vekâleti komisyonu millî marş olması münasip görülebilecek düzeyde bir güfte tespit edemedi. Bu sebepledir ki Maarif Vekili Hamdullah Suphi[Tanrıöver, 1885-1966], büyük bir şair olduğunu Balkan Harbi ve Cihan Harbi üzerine şiirleri ile ortaya koymuş olan Mehmed Âkif'ten[Ersoy, 1873-1936]millî marş yazması ricasında bulununca Âkif, "kahraman ordumuza" ithaf ettiği İstiklâl Marşı'nı kaleme aldı. Türk Milletinin istiklâl tutkusunu ve mücadele azmini veciz bir şekilde ifade eden bu marş, Hamdullah Suphi tarafından Büyük Millet Meclisi'nde 1 Mart'ta okunarak mebusların dikkatine sunulduktan sonra 12 Mart 1921'de mebuslar tarafından coşkuyla ve büyük ekseriyetle kabul edildi (TBMM ZC, 1954: 13, 85-90). Böylece, Millî Mücadele'nin millî marşı, Âkif'in İstiklâl Marşı oldu.

Medeniyete canavar diyen bir marş

Ardından bu güfteyi bihakkın karşılayacak düzeyde bir beste arayışına girişildi.

İstiklâl Marşı kabul edildi ancak bu marşa karşı çıkanlar da oldu. Bunlardan biri Kazım Karabekir'di. Kendisi de iki şiir yazarak Büyük Millet Meclisi'ne marş sunmuş, kabul edilecek marşın gönderdiklerinden aşağı olmamasını istemişti. Karabekir[1882-1948], 26 Temmuz 1922'de Heyet-i Vekile Reisi Rauf[Orbay, 1881-1964]Bey'e gönderdiği bir yazıda, Âkif'in İstiklâl Marşı hakkında şöyle demektedir:

"Akif Bey'in şiiri pek yüksek ve muhteremdir. Ancak milletin vicdanından çıkacak bir feryad değil muhterem şairin halka hitabesidir. Arkadaş hitabesiyle söylenen satırları millete başka biri hitab ediyor ki halk bunu okurken şahsiyetini küçültecektir. "Kim bilir belki yarın" hitabı millete dişinizi sıkın nasihatinden başka bir şey olmadığı gibi istiklâlimize muvaffak olduktan sonra da manasız olacaktır. Düşmanlarımız "Türkler kabiliyetsizdir medeniyet kabul etmez" diye iddia ederken milletimizi "Evet medeniyet canavardır" diye bağırtmak doğru mudur? Hilale ve Cenab-ı Hakka münacat kısımları ilâhiye yakışır, marşta maneviyatı kırar. Bütün bunlar şiir ve nutka girer fakat milletin İstiklâl Marşı için muvafık olmaz sanırım... Medeniyete canavar diyen bir marşın Paris'e gönderilmesi de garibdir." (Karabekir, 2008: 1244-45).

Rıza Nur[1879-1942]da, hatıralarında, kendisinin 500 lira ödüllü millî marş müsabakası açtırdığını ifade ederek Âkif'in şiirinin kabulü süreci hakkında şöyle demektedir: "Ben orada iken otuz kadar güfte, birkaç beste gelmişti. Ben Rusya'ya gidince, Hamdullah Suphi bunları hiç nazara almayıp, Mehmed Akif'in bu şiirini okuyup kabul ettirmiş. Bu yolsuz bir harekettir." Rıza Nur, kabulünü Hamdullah Suphi Bey'in işgüzarlığı olarak gördüğü İstiklâl Marşı'nı beğenmemekte, serbest şiir olmasını da istemektedir (Nur, 1967: 634-35). Rıza Nur ve Karabekir'in İstiklal Marşı eleştirileri 1925'teki millî marş müsabakasının gerekçesine benzemektedir.

Âkif tarassut altında

Âkif, Millî Mücadele hareketinin mühim simalarından biri olmanın yanı sıra 5 Haziran 1920'den itibaren Büyük Millet Meclisi'nde Burdur mebusudur. Âkif, 1920'den itibaren, Millî Mücadele'nin en mühim destekçilerinden birisi ve Burdur, Eskişehir, Afyon, Antalya ve Konya gibi şehirlerde halkı direnişe teşvik eden konuşma ve vaazları sebebiyle "Millî Mücadele'nin manevî lideri" sıfatını haiz bir kişiliktir.

1920-1922 yılları arasında etkili olan Âkif, Millî Mücadele'nin zaferle neticelenmesi üzerine Lozan Antlaşması öncesi TBMM'nin yenilenmesi kararı alınınca diğer muhalif mebuslar gibi seçimlerde adaygösterilmeyerek I. Meclis'ten tasfiye edilen isimler arasında yer aldı (Okay-Düzdağ: 2003: 432-34). Bundan sonraki süreçte de zımnen "istenmeyen adam" telakkî edilerek takiplere maruz kaldı.

1925 yılı, Âkif açısından zor bir senedir. Şubat 1925'te Şeyh Said Ayaklanmasının çıkması; Fethi[Okyar, 1880-1943]Bey'in istifası ve İsmet[İnönü, 1884-1973]Paşa'nın hükûmet kurması ile sonuçlanarak 4 Mart'ta Takrir-i Sükûn Kararı çıkarılmasına vesile oldu. Bu kararın birinci maddesi; irtica ve isyana, memleketin içtimai nizamı ve huzurunu bozmaya, emniyet ve asayişini ihlale sebep olacak neşriyatın hükûmet ve cumhurbaşkanı tasdikiyle men'ini mümkün kılmaktaydı. Nitekim Âkif'in başyazarı olduğu, fikirlerini aktarma imkânı bulduğu ve hatta çocuğu gibi gördüğü Sebîlürreşâd mecmuası Takrir-i Sükûn Kararı'nın birinci maddesine istinat edilmek suretiyle kapatıldı. İlaveten, Âkif'in yakın arkadaşı ve Sebîlürreşâd mecmuasının sahibi Eşref Edip[Fergan, 1882-1971]de tevkif edilerek Şark İstiklal Mahkemesine gönderildi. Diyarbakır'da İstiklal Mahkemesi tarafından idamla yargılanan Eşref Edip, Sebîlürreşâd'ın yayımını durdurma şartıyla beraat etti(Albayrak, 1995: 474). Aslında Sebîlürreşâd'ın kapatılması ve Eşref Edip'in tevkifi Âkif'e de zımnî bir mesajdı. Zira Âkif de bu dönemde gözetim altındaydı. Nitekim kendisine yönelik takip, başyazarı olduğu Sebîlürreşâd'ın kapatılması ve yakın arkadaşı Eşref Edip'in tevkifi gibi hususları dikkate alan Âkif, 1925 Eylül/Ekim ayında hicreti münasip görerek çok sevdiği vatanındancüdâ düşüp Mısır'a gitti.

Yeni millî marş müsabakası

İstiklâl Marşı yerine yeni bir millî marş için müsabaka hazırlıkları Âkif'in hicret kararı alarak Mısır'a gitmesi öncesinde başladı. Belki de Âkif, millî marş müsabakası hazırlıkları içerisinde olunduğundan haberdardır ve yurt dışına çıkmasında bu durumun da etkisinin olduğu düşünülebilir.

29 Haziran 1925 tarihli müsteşar Nafi Atıf[Kansu, 1890-1949]imzalı Maarif Vekâleti Müdürler Encümeni kararı, yeni millî marşa ihtiyaç olduğunu vurgulamakta ve "evvelce güftesi Âkif Bey tarafından nazm olunan İstiklâl Marşı sadece tarihimize intikal edecek bir marş mahiyetinde olduğundan ayrıca bir (Millî Marş) tertibine ihtiyaç vardır" denilmektedir. Akabinde Maarif Vekâletine Hars[Kültür]Müdürü Hamit Zübeyir[Koşay, 1897-1984]imzasıyla ve 5 Kasım 1925 tarihinde gönderilen bir yazıda, 29 Haziran tarihli Maarif Vekâleti Müdürler Encümeninin kararına vurgu yapılmakta ve "Millî Marş güftesi Âkif Bey'in manzumesi olmayacaksa besteden evvel güftesinin bir müsabaka usulüyle yahut şairlere hususî müracaatla temini mecburiyeti karşısındayız" denilmektedir. Hamit Zübeyir'in bu yazısı 7 Kasım'da Maarif Vekâleti Vekili ve Dâhiliye Vekili Mehmet Cemil [Uybadın, 1880-1957] tarafından imzalandı ve "Müsabaka açılarak yeni bir Millî Marş güftesi intihabı ve müsabaka masrafının Hars tahsisatından verilmesi muvafıktır" denildi (BCA., 180.9.0.0/6.39.6-10).10 Kasım'da Maarif Vekâleti Vekili Mehmet Cemil imzalı ve "Millî Marş güftesini tespit için müsabaka" başlıklı bilumum şair ve gazetelere yönelik hazırlanan duyuru metni, 13 Kasım'da Hâkimiyet-i Milliyebaşta olmak üzere Cumhuriyet ve İkdâm gibi gazetelerde "Millî Marş" başlığıyla yayınlandı (Hâkimiyet-i Milliye, 13.11.1925: 1). Maarif Vekâletinin millî marş müsabakası ilân metni şu şekildedir:

"Millî Marş"

"Güftenin vakarlı, ümit saçıcı, ruhu yükseltici olması şarttır. Açık bir Türkçe ile veciz surette Türklüğün varlığını, büyük mazisini ve daha büyük istikbalini ifade etmelidir. Güftenin muhtasar olması da bir meziyet teşkil eder... Âkif Bey'in İstiklâl Marşı büyük mücadelelerimizin kutsî bir hatırası olarak saklanacak ve millî marş yanında İstiklâl Marşı unvanıyla merasimde söylenecektir."

Yeni millî marşın gerekçeleri aslında Âkif'in medeniyet tasavvurunun "makbul" telakki edilmediğinin de bir göstergesidir. Nitekim Âkif'in İstiklâl Marşı'ndaki "medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" gibi ifadeleri kıylükale (dedikodu, boş söz)sebep görülmektedir. Âkif'in şiiri "Türklüğe sembol olacak bir marşta Türk kelimesi bir defa olarak geçmez" denilerek eleştirilmektedir. Ancak İstiklâl Marşı'nın Millî Mücadele döneminin bir hatırası olarak saklanması da istenmektedir (KYEBMK: 8258; Arabacı-Şahin, 133-37).

Netice itibariyle 13 Kasım'da gazetelerde boy gösteren millî marş müsabakasına bazı şairler şiirleriyle iştirak ettiler. Müsabakaya katılan bol "Türk" vurgulu şiirlerden biri ve şiir boyutuyla en başarılısı Enis Behiç'in[Koryürek, 1891-1949]"Türklerin Neşidesi" adlı şiiridir. Behiç Bey, 6 Ocak 1926 tarihinde bir dilekçe ile "Maarif Vekâletince Türklerin Millî Marşı için açılmış olan müsabakaya, ikinci yaprağa yazdığım şiirle giriyorum" diyerek başvurusunu yaptı (KYEBMK: 8258):

Türklerin Neşidesi

I

Biz kimleriz?.. Biz "Altay"dan gelen erleriz.

"Çamlıbel"de uğuldarız; coşar; gürleriz...

Biz öyle bir milletiz ki ezelden beri

Hak yolunda, yalın kılıç, hep seferberiz...

"Zafer", bizim şaha kalkmış küheylanımız;

Atıldı mı durduramaz ne dağ, ne deniz...

Felâketler pençemizde oyuncak olur;

Yangınlarla bütün cihan al sancak olur...

Tan yerinden yıldırımlar saçan sesimiz

Gün batısı üzerinde şöyle duyulur:

Fırtınalar yoldaşıdır nara salan Türk...

Hey koca Türk, Tanrısından kuvvet alan Türk!..

II

Yürüyoruz, başımızda Ay-yıldızımız,

Genç, ihtiyar, kadın, oğul, kızımız...

Soyumuzda ne kahraman kardeşler vardır:

Türkmen, Oğuz, Başkur[t], Tatar ve Kırgızımız...

Zincirlere vurulamaz arslanlarız ki

"Orhun"da var "Kültigin"den kalma yazımız...

Hamlemizden yere geçer kanlı saraylar...

Bizce birdir gedalarla baylar, giraylar...

Medeniyet şimşeğinden gelir hızımız;

Sorma: Kimdir kanatlanmış bu genç alaylar?

Bunlar bütün nura doğru akın eden Türk...

Hey koca Türk, uzakları yakın eden Türk!.."

Millî Marş müsabakasına katılan isimlerden İzmirli İsmail Hakkı Bıçakçızade[1869-1946]de 6 Aralık 1925'te "Türk Millî Marşı"başlıklı şiirini Maarif Vekâletinin dikkatine sundu (KYEBMK: 8258):

Türk Millî Marşı

Türküm Türk'üm, Türk'tür şarkın şanlı büyük milleti

Müstakilim nedir bilmem esareti zilleti

Türk'üm benim aslım şarkın güneşi

Tarihimin yazılamaz bir eşi

Altay, Türgiş, Yakut, Kaçar, Kın benim

Azer, Tatar, Kırgız, Macar, Çin benim.

Durgun deniz, Tibet, Baykal, Altaylar

Demir dağlar, gümüş çağlayan çaylar

Türk ilidir, Türk ilidir, Türk ili

Beş bin yıldır hakkı över Türk dili

....

Göklerimde yıldırımlar uçuşur

Yurtlarıma giren düşman tutuşur

Kızıl şafak, parlak yıldız, bir hilal

Ben yapmadım bak da ondan ibret al.

Müsabakaya katılan isimlerden biri de Muhittin[Akyüz, 1870-1940]Bey'dir ve onunMarş-ı Millî unvanlı şiiri aşağıdadır (KYEBMK: 8258):

Marş-ı Millî

Cümle millet ferahlandı gülüyor

Aziz vatan sahibini buluyor

Islahıyla henüz ziynetleniyor

Her tarafı cennet-asa oluyor

Yaşasın vatan, yaşasın millet deniyor

Ne büyük nimet bu söz söyleniyor

Ehl-i vatan ahd ve misak ettiler

Vatan için ölmeyi mukaddes bildiler

Vatandaşlar el ele birleştiler

Yaşasın adalet, yaşasın müsavat dediler

Arslan yürekli Kemal Paşa uludur

İtikadı iman ile doludur

Allah'ın pek sevgili kuludur

Askerimiz her tarafta doludur.

Millî Marş müsabakasına kaç şairin şiiriyle iştirak ettiği kesin olarak bilin(e)mese de Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü Kütüphanesindeki İstiklal Marşı ile ilgili belgelerden elli kadar şiirin müsabakaya sunulduğu görülmektedir (KYEBMK: 8258). Ancak Maarif Vekâletine sunulan bu şiirler, millî marş olarak kabul edilebilir nitelikte bulunmadı. O yüzdendir ki Âkif'in millete emaneti olan İstiklâl Marşı'nın değiştirilmesi mümkün olmadı. Ancak 1930'ların sonuna doğru İstiklâl Marşı'nın değiştirilmesi meselesi yeniden gündeme geldi. Nurullah Ataç gibi bazı isimler, İstiklâl Marşı'nın "zamanın ruhu" ve milletin "bugünkü ideal"leriile örtüşmediği iddiasında oldular. Ataç'ın "Yine Akif" başlıklı bir yazısında bu hususta şöyle denilmektedir (Akşam, 6.3.1937: 3, 8):

"...Şiir tarafından vazgeçelim, Akif'in manzumesi bugün bizim millî marşımız olabilir mi? İstiklâl, bizim için aşılmış bir idealdir. ...İstiklâl Marşı'nda bizim bugünkü ideallerimize uyacak, onlara hiç olmazsa bir telmih sayılacak hiçbir şey yoktur. 'Lâ kavmiyete fi'l-islâm'düşüncesile yazıldığı için Türk'ten, Türkiye'den bahsedemez. İçinde ezan vardır, minare vardır, imamı, müezzini, kayyumu ile bütün cemaat vardır, millet yoktur. Doğrusu bir marş değil, bir ilâhî, bir 'tazarru'dur....Bize şimdi, ideallerimize uygun, hiç olmazsa onlarla tezad teşkil etmiyecek bir marş lâzım. Niçin yazılamamış? Bugünkü şairlerimiz MehmedAkif kadar da mı yazamazlar?..."

Nihayetinde 11 Ocak 1938'de Ulus gazetesi eliyle Cumhuriyetin 15. Yılı münasebetiyle Marş Müsabakasıilân edildi (Ulus, 11 Sonkânun 1938: 4). Hatta bu müsabakaya Falih Rıfkı'nın[Atay, 1894-1971]isteğiyle Necip Fazıl[Kısakürek, 1904-1983]da "Büyük Doğu Marşı" ile katıldı. Bu müsabakanın millî marş müsabakası olduğu hususu kesin değildir; zira müsabaka millî marş müsabakası olarak açılmamıştır. Ancak Necip Fazıl, bu müsabakanın 15. Yıl müsabakası olmadığını kazanan şiirin İstiklâl Marşı ya da Türk Millî Marşı olarak kabul edilmesinin planlandığını belirtmektedir (Büyük Doğu, 8 Ekim 1943, Nu: 4, I. Devre, s. 12; Türinay, 2007: 86). Ancak bu marş müsabakası, Gazi Mustafa Kemal'in[Atatürk, 1881-1938]vefatı üzerine rafa kaldırıldı (Türinay, 2007: 78).

Görüldüğü üzere İstiklâl Marşı, kabul edildiği 12 Mart 1921 tarihinden itibaren biri 1925 diğeri 1938'de olmak üzere iki defa değiştirilmeye çalışıldı. Ancak iki teşebbüs de herhangi bir şekilde sonuç vermedi. Daha sonra da 1982 Anayasası'nın üçüncü maddesinde "millî marşı İstiklal Marşı'dır" ifadesine yer verildi, dördüncü madde ile de değiştirilmesinin teklif edilemeyeceği belirtildi.

Neticede İstiklal Marşı, bir "millî mutabakat metni" olarak yüz yıldır değiştirilemeden ayakta kaldı. Değiştirme çalışmaları, Batılı devletlere kültürel yakınlık gibi bir savrulmanın da eseri idi. Milletin gönlünde benimsenen şiir, kabul edilmelidir ki, daha üstünü ortaya konamadığı için varlığını sürdürmektedir. Bu aynı zamanda, Akif'in ölüm döşeğinde iken dile getirdiği, "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın" temennisinin yerini bulduğunun da işareti durumundadır.

Kaynaklar

Cumhurbaşkanlığı Arşivi (CA): 561110.

Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü Kütüphanesi (KYEBMK): 8258, (26.11.1341, 6 Kânunusani 1926, 12 Kânunusani 1926 tarihli belgeler).

T.C. Devlet Arşivleri Başkanlığı, Cumhuriyet Arşivi (BCA.): 180.9.0.0/6.39.6-10. (29 Haziran 1341, 5 Teşrinisani 1341 ve 10 Teşrinisani 1341 tarihli belgeler).

T.B.M.M. Zabıt Ceridesi(TBMM ZC),D. 1, C. 9, İçt. Senesi 2, (1 Mart-13 Nisan 1337), TBMM Matb., Ankara 1954.

Akşam: 6 Mart 1937, Nu: 6601, (ss. 3, 8).

Büyük Doğu: 8 Ekim 1943, Nu: 4, I. Devre, s. 12.

Ulus, 11 Sonkânun 1938, Nu: 5910, s. 4.

Hâkimiyet-i Milliye: 7 Teşrinisani 1336/7 Kasım 1920, Nu: 72, s. 2; 13 Teşrinisani/Kasım 1925, Nu: 1578, s. 1.

Arabacı, Caner-Bekir Şahin, İstiklal Marşı'nı Değiştirme Çabaları ve Millî Şairde Dirilmek, Çizgi Yay., Konya 2018.

Karabekir, Kâzım, İstiklal Harbimiz, C. II, Yapı Kredi Yay., İstanbul 2008.

M. Orhan Okay-M.Ertuğrul Düzdağ, "MehmedÂkif Ersoy", Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 28, 2003, (ss. 432-39).

Necmettin Türinay, "İki İktidar Değişimi Döneminde Mehmet Âkif ve İstiklâl Marşı Tartışmaları (1937-11 Kasım 1938)", Mehmet Akif Bilgi Şöleni, Türkiye'de Modernleşme ve Gençlik, TYB. Yay., Ankara 2007. (ss. 78-95).

Nur, Rıza, Hayat ve Hatıratım, C. III, Altındağ Yay., İstanbul 1967.

Sadık Albayrak, "Eşref Edip Fergan", Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 11, 1995, (ss. 473-74).

polathasanali@hotmail.com