Recep Yiğit/ Yazar
Son yıllarda el-Kaide ve benzeri örgütlerin etkinliğinin arttığı bölge haline gelen Batı Afrika ülkelerinde, ekonomik sıkıntılarla birlikte yaşanılan istikrarsızlık hız kazanmıştır. Bu durum başta Mali, Burkina Faso ve Nijer olmak üzere bölge ülkelerini dış aktörlerin müdahalesine ve etkisine açık hale getirmiştir. Buna paralel olarak, bölge ülkelerinin artan terör tehdidine karşı koyma kapasitesinde de ciddi problemler ortaya çıkmıştır. Bu gelişmelerden hareketle Rusya, Batı Afrika üzerinde nüfuz alanını genişleterek bölgesel güç olma çabasına girmiştir. Bu doğrultuda Wagner paramiliter grubu etkin bir şekilde kullanan Rusya, bölgede artan güvenlik boşluğundan istifade ederek Mali, Burkina Faso ve Nijer hükümet güçlerinin yetersiz kaldığı bölgelerde terörle mücadelede etkin bir rol üstlenmiştir. Bu durum ise yereldeki güvenlik dinamiklerinde önemli değişikliklere neden olurken bölgedeki problemleri de küresel aktörlerin müdahalesine de açık hale getirmiştir.
Wagner grubunun Batı Afrika'da güç kazanması, Mali, Burkina Faso ve Nijer askeri hükümetlerinin Fransa ve diğer Batılı devletlerle olan ilişkisini koparmasının ardından hız kazanmıştır. Fransa'nın 2013 yılında başlattığı Barkhane operasyonuyla bölgedeki varlığı, eski kolonileri olan civar ülkelerde anti-Fransız bir dalga yaratarak hem yerel hükümetlerin hem de bölge insanının Rusya'ya yakınlaşmasına sebebiyet vermiştir. Buradan hareketle Rusya, Wagner grubu üzerinden bölgede yalnızca terörle mücadele kapsamında faaliyetler yürütmekle kalmayıp bölge insanı için kendisini Batı emperyalizmine karşı "anti-sömürgeci" bir müttefik olarak konumlandırmaktadır. Benimsenen bu yöntemin, Fransa ve Batılı devletlere karşı büyüyen karşıtlık ile bir paralellik içerisinde olduğu görülmektedir. Böylece ilgili ülkeler Wagner paramiliter grubunun sağladığı desteği Batılı güçlere göre daha güvenilir bir alternatif olarak değerlendirdiği görülmüştür.
Wagner Grubu, Mali, Nijer ve Burkina Faso hükümetlerinin güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak için önemli bir aktör haline gelmiş olsa da son dönemde gerçekleştirdikleri operasyonlarda sivil halkı hedef aldığı görülmektedir. Bölgeden paylaşılan görsellerde Wagner grubunun özellikle Mali'de rastgele sivilleri hedef aldığı, cinsel istismarlar ve zorla yerinden etmeler gibi birtakım insan hakları ihlallerine karıştığı görülmektedir. Bilhassa Mali'nin Cezayir'e sınır bölgesi olan Timbuktu'da Tuareglere yönelik gerçekleştirilen operasyonlar neticesinde birçok sivil kayıpları yaşanmıştır. Aynı şekilde Wagner grubunun doğal kaynaklar bakımından zengin bölgelerde gerçekleştirdiği operasyonlar da bölge insanı arasında huzursuzluk meydana getirmiştir.
Artan sivil kayıpları, paramiliter grupların daha aktif olması ve devlet otoritesinin zayıflaması, bölgedeki güvenlik dengelerinde önemli değişikliklerin meydana gelmesine neden olmuştur. Özellikle kırsal kesimlerde ve sınır bölgelerinde yaşayan sivillere yönelik artan hak ihlalleri, ilk zamanlarda Batılı güçlere göre daha güvenilir bir alternatif olarak beliren Wagner paramiliter grubuna karşı yerelde karşıtlığı beraberinde getirmiştir. Oluşan bu karşıtlığı fırsat bilen el-Kaide'nin Batı Afrika Kolu Cemaat Nusret el İslam vel Müslimin (JNIM), yoğun sivil kayıplarının yaşandığı bölge ülkelerinin kırsal ve sınır bölgelerinde davet ve propaganda faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır. Kendilerine alternatif bir koruma arayan bölge halkı ise JNIM'a olan desteği artırmakta ve örgüte yeni üyeler kazandırmaktadır. Bu durum, el-Kaide'nin kırsal bölgelerde daha sağlam yer edinmesi yanı sıra Sahel bölgesindeki kontrolünün genişlemesine neden olmaktadır.
Wagner paramiliter grubunun eski lideri Yevgeni Prigozhin'in 2023'teki ölümünden sonra, Wagner Grubu'nun Afrika operasyonları Rusya Silahlı Kuvvetler Genelkurmayına bağlı askeri istihbarat teşkilatı GRU'nun denetimi altına girdiği bilinmekte. Bu yeniden yapılanma, Rusya hükümetinin, bölgedeki stratejik ve ekonomik çıkarlarını güvence altına alacak şekilde faaliyetlerinin Wagner üzerinden sürdürebilmesi anlamına gelmektedir. Wagner, Rusya adına Batı Afrika'da güvenlik desteği sağlarken, doğal kaynaklara erişim ve koruma konusunda Rusya'nın etkisini pekiştirmekte. Rusya'nın uyguladığı bu strateji, Batılı devletlerin bölgedeki etkisini dengelemek için bir hamle olarak değerlendiriliyor.
Batılı ülkeler ise Sahel bölgesindeki istikrarsızlığın artması ve Rusya'nın Wagner paramiliter grubunun etkisini genişletmesine karşı Gine Körfezi ülkelerine yönelik askeri yardımlarını artırmakta. Avrupa Birliği ve ABD gibi birçok aktör devlet, özellikle Benin ve Fildişi Sahili gibi stratejik öneme sahip ülkelere yönelik askeri eğitimler, istihbarat desteği ve lojistik yardımlarda bulunmaktadır. Ayrıca ilgili devletler, deniz güvenliği ve terörle mücadele konularında iş birliğini artırmak amacıyla Gine Körfezi'nde askeri varlıklarını da genişletmektedir. Bu adımlar, Batılı güçlerin bölge üzerindeki kontrolü sağlama amacını yansıtması bir yana, Rusya'nın artan etkisine karşı bir denge unsuru oluşturmayı amaçlamaktadır. Ancak bu karmaşık çok aktörlü çatışma ortamı Sahel'deki güvenlik dinamiklerini daha da karmaşık hale getirmekte; siyasi istikrarsızlığı da derinleştirmektedir. Bölgesel çatışmaların artması, ülkelerin siyasi ve ekonomik istikrarını zayıflatırken, yerel halkın da kendi güvenliğini sağlamak için el-Kaide gibi yerel örgütlere katılımını artırmaktadır. Öte yandan bu gelişmeler, uzun vadede Batı ve Rusya destekli güçlerin karşı karşıya geleceği daha geniş çaplı bir çatışma ortamının zeminini hazırladığı görülmektedir. Bu çatışma ortamının ise Gine Körfezi kıyıları olacağı açıktır.