Abdurrahim Karadeniz / Yazar
Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), Alan Yeterlilik Testleri (AYT) sınavı 28/06/2020’de yapıldı. Sınavdan sonra, alışılageldiği üzere kimi uzmanlar, sınav sorularına dair değerlendirmeler yaptı. AYT soruları değerlendirilirken Türk Dili ve Edebiyatı sorularının belirleyiciliğine dair bazı yorumlar da işitildi. Binlerce gencin, geleceğiyle ilişkilendirilen söz konusu soruları, merak etmemek mümkün mü! Sorular görülünce ne denli belirleyici olacakları hemen anlaşılıyor zaten. AYT’deki Türk Dili ve Edebiyatı sorularının içeriği, bilimselliği; doğruluğu yanlışlığı değil beni endişelendiren. Soruların dili. Çünkü yirmi dört sorunun sadece biri (on sekizinci soru) dilimizin mantığına uygunmuş gibi görünüyor. Keşke Nurullah Ataç hayatta olsaydı da bu soruları görseydi.
2020 AYT sınavında, Türk Dili ve Edebiyatı alanından yirmi dört soru sorulmuş. Yirmi dört sorunun on tanesi “Bu parça”, biri “Bu cümle”, üçü “Bu beyitlerle”, biri “Bu dörtlükte”, ikisi de “Bu dizelerde” ifadeleriyle başlıyor; bütün sorular “aşağıdakiler” yönlendirmesiyle bitiyor.
Türkçede yer, yön bildiren başka kelime yokmuş; durumu başka türlü ifade edemeyen bir Türkçe varmış gibi bütün soruların “bu” (işaret sıfatı) kelimesiyle başlamasını anlamak mümkün mü? Ben anlayamadım. Yirmi dört soruda en çok yinelenen ikinci sözcük,“parça”. Bütün paragraflar, pasajlar, metinler, alıntılar hep “parça” sözcüğüyle niteleniyor. TDK Sözlüğü’nde parça (Farsça/ad) sözlük biriminin dokuz karşılığı var. Sözcüğün beşinci anlamı, yani yan anlamı, pasaj. “Bu parçadaki boşluklara sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?”sorusundaki “parça” yerine; alıntı, metin, paragraf, pasaj gibi hem terim hem de temel anlamlı bir dizi kelime dururken “parça”yı seçmek hangi dilin, düşüncenin mantığına uygun? Üstelik “parça”yı on soruda yinelemek olacak iş mi?
Yirmi üç adet Türk Dili ve Edebiyatı sorusunun yüreği en çok yaralayan ifadesiyse “aşağıdakilerden hangisi” yönlendirmesi. Soruya “bu”yla zemin hazırlanıyor, cevaba “aşağıdakilerden hangisi” yönlendirmesiyle geçiliyor.
Başka türlü yazılamaz mı?
Aşağıdakilerden hangisi yönlendirmesinin altındaki seçeneklerde neler, kimler yok ki! “Yaşam hakkında tecrübe edinmenin en kolay yolunun kitaplardan geçtiği” tarzında ifadeler; “Bilim ilerledikçe evrenin yaratılışına dair yapılan açıklamalar halk anlatılarından uzaklaşmış ve kesinlik kazanmıştır.” gibi yargı cümleleri; “ölçüleri– dağlar kadar – şaşırtıcıdır” nevinden kelimeler, kavramlar; “İstiare, Tevriye, Mecazımürsel, Teşhis, İntak” gibi söz ve anlam sanatlarının adları; “Nutuk, Devriye, Şathiye, Güzelleme, Münacaat” gibi nazım türlerinin adları; “Cengiz Han Destanı, Köroğlu Destanı, Satuk Buğra Han Destanı, Danişmend Gazi Destanı” gibi destan adları; “Klasisizm, Romantizm, Realizm” gibi edebî akım adları hep aşağıdakiler diye niteleniyor.
2020 AYT sorularının yüreği en çok yakanlarıysa şu sorular:
“16. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Hayâlî B) Taşlıcalı Yahyâ C) Fuzûlî D) Bâkî E) Necâtî
17. Bu parçada söz edilen şair aşağıdakilerden hangisidir?
A) Neşâtî B) ŞeyhülislamYahyâ C) Nef’î D) Nâilî E) Nâbî
21. Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdaki şairlerden hangisi getirilemez?
A) Tevfik Fikret B) Mehmet Emin Yurdakul C) Ziya Gökalp D) Mehmet Akif Ersoy E) Ahmet Haşim”
AYT sorularıyla ilgili basında yayımlanan yazılara, eleştirilere göz attım. Hiç kimse, soru dilinin saygısız yönüne dikkat çekmiyordu. Soruların içeriği, doğruluğu-yanlışlığıyla, zorluğu-kolaylığıyla ilgili değerlendirmeler yapılıyordu. Günümüz yazarları, şairleri de bir gün “aşağıdakilerden hangisi” ifadesiyle niteleneceklerini düşünmeliler. ÖSYM, yıllardır benzer soru dilini kullanarak saygısızlığı kanıksatıyor. 2020’de AYT sorularının (on sekizinci soru hariç) tamamının dili,aynı saygısızlığı, beceri yoksunluğunu ısrarla sürdürüyor.
Bu tür sorular, başka türlü yazılamaz mı?
a) Yukarıdaki alıntıda/metinde/paragrafta/pasajda boş bırakılan yere, adları aşağıda sıralanan şairlerimizin hangisinin adı yazılmalıdır?
b) Okuduğunuz alıntıda/metinde/paragrafta/pasajda boş bırakılan yere, hangi şairimizin adı yazılırsa paragrafın yargısı doğru olur?
c) ...’den alıntılanan yukarıdaki metinde/paragrafta/pasajda aşağıda adları sıralanan şairlerimizin hangisinin kişilik/sanat/şiir/roman/yazı özelliklerinden söz edilmektedir, gibi...
Bu tür soruların saygısız diline ek olarak –dil mantığı açısından– anlatımı da yanlış. Sanki aşağıda şairlerin, yazarların adı değil de kendileri duruyor! Elbette soru cümlesinde mecaz yapılıyor. Soru dili; yan anlamlarla, mecaz anlamlarla mı kurulmalı? Ayrıca sorulaştırmak için alıntılanan dörtlüklerin, beyitlerin, dizelerin, paragrafların cevabı çağrıştırmayacak nitelikteki yazarları, şairleri, nereden, kimden alıntılandıkları niçin belirtilmiyor? Böylesi kimliksiz, savruk yaklaşımların pedagojik gerekçesi olabilir mi?
Sınav derse; soru eğitime dâhildir. Pek çoğumuz sınavlarda dersten daha fazla öğrenmiş, soruları düşünürken daha ciddi eğitim almışızdır. Edebiyat disiplini başta olmak üzere hangi disiplinle ilgili ayrıntılar, terim kullanılmadan ifade edilebilir? 2020 AYT sorularında, ısrarla niçin terim kullanımından kaçınılıyor? Soru cümleleri, niçin ısrarla yan anlamda, mecaz anlamda ifadelerle kuruluyor?
Yanlış yerleşir kural olur
Dil kullanımında her yeni değişiklik, yani mutat konuşma/yazma tarzından her sapma, önce bir yanlıştır. Bu yanlış yerleşinceye, kural olarak kabul edilinceye kadar böyle kalır. Daha sonra o zamana kadarki tek doğru şekli, yanlış olur. (Walter Porzig, Dil Denen Mucize II, s. 109) Ancak bu değişim–2020 AYT sorularında gözlendiği gibi– her zaman masum değildir: Çünkü bazı değişimler düşüncenin, ifadenin, disiplinin dinamiklerini de değiştirir. Bu sene sınava giren on ikinci sınıf öğrencileri, lise birinci sınıftan itibaren yukarıda bahsettiğimiz saygıdan yoksun soru dilini çalıştı. Hatta on yıl, on beş yıl önce yapılan sınavların sorularını –dilleriyle birlikte– ezberleyenleri çoktur. Bu yıl lise birinci sınıfa başlayan öğrencilerimiz de aynı süreçleri yaşayacak. Türk Dili ve Edebiyatı dersinde öğrencilerimize nihayet AYT’de “aşağıdakilerden biri” olacak Fuzûlî’yi, Bâkî’yi, Mehmet Âkif’i, Mehmet Emin’i... nasıl sevdirebilir: Türkçe bilincini, dili doğru ve güzel kullanma alışkanlığını nasıl geliştirebiliriz?
Dilin tekabüliyet ilkesi
Terry Eagleton, ‘Hayatın anlamı nedir?’ sorusunun ‘Arnavutluk’un başkenti neresidir?’ sorusuyla benzerliğine dikkat çekerek Wittgtenstein’in ‘Bir ağrım var.’ cümlesinin ‘Bir şapkam var.’ cümlesiyle yapısal ve sözdizimsel benzerliğine değinerek dilbilgisinin bizi nasıl bu şekilde düşünmeye sevk ederek oyuna getirdiğini (Terry Eagleton, Hayatın Anlamı, s. 17-19) göstermeye çalışır. Dilbilgisinin böyle tuzakları vardır. Kalıp olarak doğru bir cümle, bir başka kullanımda kalıp olarak yine doğru olmakla birlikte düşünce mantığı itibarıyla yanlış olabilir. Böylesine mantıklı yanlışlıklar, dilin tekabüliyet ilkesiyle anlaşılır. İfade, nesnel gerçekliğe uymuyorsa dilin böyle kullanımı yanlıştır. 2020 AYT (16, 17 ve 21) soru cümlelerinin altında şairler, yazarlar (bizzat; kanlı canlı) bekliyor mu? Beklemiyorsa bu cümleler, gerçekliğe tekabül etmiyor demektir: Yanlıştır. Ancak ifadenin nesnel gerçekliğe uyumuna, mecaz anlamlı dil kullanımları dâhil değildir. Çünkü mecazî kullanımlar ifadeyi, niyetliliği yönüyle okura iletir. “AYT Sınav Soruları” gibi onlarca yıl, milyonlarca gencin zihnini, düşünüşünü, dil kullanımını etkileyecek metinlerin çok daha titiz, çok daha dikkatli hazırlanması gerekmez mi?
Nasıl bir psikolojinin ürünü?
Bazı psikologlar iki geniş düşünüş tipi arasında ayrım yapar. Bunlardan birisi, gerçekliğe uyumlu düşünüş, yani G-düşünüş’tür. Bu düşünme türü karmaşık bilgilerin tahliline ve problem çözümüne ilişkindir. Korkzybskici genel anlambilim, hemen hemen yalnızca G-düşünüşle ilgilenmekte ve yol gösterici ilke olarak dilimizin, temsil ettiği nesnel gerçekliklere uyumlu olması gerektiğini kabul etmektedir. Ama otistik düşünüş ya da O-düşünüş denilen başka bir düşünme çeşidi daha vardır. İsminin de ima ettiği gibi bu, çok ilkel olan ve öncelikle “gerçeklik”e uyumlu olmayan zihnî bir faaliyettir. (...) Problemler, genelde G-düşünüş açısından tanımlanmakta ve belki en iyi şekilde G-düşünüş biçimiyle çözülmektedir. Bu, kelimeler tarafından yanlış yola sevk edilmeme veya engellenmeme anlamına gelir. (John C. Condon, Kelimelerin Büyülü Dünyası, s. 104-5)
1974 yılından bu yana genel ve ulusal sınavla giriliyor üniversitelere. Sınavların hazırlanması, takvim, soru bankası ve soruların basılması gibi işlevleriyle 1981’den bu yana bu işi YÖK ile koordineli olarak ÖSYM (Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi) yürütüyor. Üstelik sadece üniversitelere girişte de değil, yabancı dil, lisansüstü sınavları, askeriyeden diyanete, tıpta uzmanlıktan, kamu personeli seçme sınavlarına kadar ve daha pek çok genel sınavı hazırlayan, uygulayan bir kurum ÖSYM. Her yıl, on milyon civarında insan bu kurumun eleklerinden geçiyor... Kısaca millet olarak, kaderimizin dönüm noktalarında hep karşımıza çıkan bir kurum... (Sibel Eraslan, ÖSYM’nin Yaptığı Sadece Soru Hatası mı?,Star, 01.07.2020) Bu kurum; 2020 AYT, Türk Dili ve Edebiyatı sorularını O-düşünüş biçimiyle hazırlayarak Türkçemizi; “bu”, “parça”, “aşağıdakilerden”, “hangisi” ne sıkıştırıp Köktürk Kitabeleri’nin kıvrak üslûbundan çok daha geri bir anlatım düzeyine çekiyor.
2020 AYT soru kitapçığında Türk Dili ve Edebiyatı sorularının altında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanı soruları vardı. O sorulara bakma(!) cesaretini bulamadım.
akaradeniz1@gmail.com