Ustalık dönemi

Beş yıllık yeni dönem iç ve dış piyasalarda haklı bir umudun oluşmasını sağladı. Erdoğan'ın açıkladığı yeni kabine bize yine gösterdi ki ‘deneyim toplama ve insan kaynağı yetiştirme” hususunda sıra dışı bir devlet aklı söz konusu. Öyle görünüyor ki 2023 ve 2024'te yine önemli kararlar alınacak, uygulanacak ve toplumu rahatlatan bir döneme geçilecek.

9 Haziran 2023 Cuma 12:39
Açık Görüş Haberleri

Dr. Hülya Bulut/ Yazar



Ülkesini seven vatandaşlar olarak sandık başına giden her birimiz 28 Mayıs 2023 günü ikinci tura kalan cumhurbaşkanlığı seçimi için en az ilk turdaki kadar heyecanlıydık. Recep Tayyip Erdoğan, 14 Mayıs'ta gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turunda yüzde 49,52 ve 28 Mayıs'ta gerçekleşen ikinci turda ise yüzde 52,16 oranındaki oyu ile yine tek rakibinin kendisi olduğunu ispatladı. Yani, aslında Erdoğan sadece kendisi ile kendisinin koyduğu yüzde 50 barajı ile yarıştı!

Pandemiye, pandemi sonrasında küresel düzendeki yeniden yapılanmaya (RESET), yüksek enflasyona, finansal saldırıya, kurdaki ani hareketlenmeye, Rusya-Ukrayna savaşının etkilerine, dünyanın en büyük ikiz karasal deprem felaketine, Akdeniz'deki sıcak gelişmelere rağmen Türk halkının 'yaparsa Erdoğan yapar' düsturuna olan inancı, Türkiye'nin bir kere daha istikrardan, büyümeden ve ülkenin birlik ve bütünlüğünden yana tercih yapmasına neden oldu.

Allah uzun ve sağlıklı ömür nasip ederse inşallah Erdoğan'ın 21 yıllık kesintisiz yönetim sürecine eklenecek olan, 2023-2028 yıllarını kapsayan önümüzdeki beş yıllık dönemin Türkiye için ne kadar kritik olduğunu gören Türk halkı; sağduyusu, feraseti, irfanı, vicdanı ve analiz yeteneği ile Erdoğan'a 5 yıl daha yetki verdi. Ve Türkiye, bu son derece hayati öneme sahip eşiği atladığımızı gösteren seçim sonucunu muhteşem bir cumhurbaşkanlığı mazbata töreni ile de yedi düvele duyurdu. Dünyanın gözü Ankara'daydı.

Türkiye'nin kalkınma yüzyılı

Sandık sonuçları: (1) Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne, (2) Küresel ekonomik ve askeri yapılamalarda yerli ve milli projelere, (3) Erdoğan'ın 'üretim, yatırım, istihdam ve ihracat' odaklı kalkınma modeline, (4) Ak Parti'nin seçim beyannamesindeki kapsayıcı ve yüksek büyümeye, nitelikli istihdam artışına, katma değerli üretime, (5) 2028 yılında GSMH 1,5 trilyon dolar, kişi başına milli gelirin 16 bin dolara yükseltilmesi hedeflerine, (6) 2028'de istihdamın 36 milyona ulaşması beklentisine, (7) Kadın istihdamının yükseltileceğine ve (8) Enflasyonun düşürüleceği umutlarına 'Evet' dedi. Daha da önemlisi 'Bu Yüzyıl, Türkiye'nin Yüzyılı olsun' dedi.

Erdoğan'ın seçim sürecinde vurguladığı 'faizi indirdiğimiz gibi, enflasyonu da indireceğiz' söylemi her zamanki gibi arkası dolu, planı, politikası ve uygulama süreçleri hazır olan bir söylemdi. Enflasyonla mücadele için gözler cari fazlaya çevrilmiş olmasına rağmen, insanların içi yine rahattı. Çünkü, pek çok yazımda da ifade etmeye çalıştığım gibi Türkiye, terörle en üst seviyede, yüksek bir kararlılık ve tutarlılıkla mücadele ettikçe, yerlilik oranı yüzde 20'lerden yüzde 80'lere yükseldiği savunma sanayiindeki projeler kapsamında İHA-SİHA-KIZILEMA-HÜRKUŞ-BORA-UFUK-TCG Anadolu gibi savunma sanayinin yıldızları ile terörün kökünü kuruttukça; Gabar'da çıkarttığı günlük 100 bin varil petrolün miktarı da artmaya devam edecek. Karadeniz'deki doğalgaz, Akkuyu Nükleer Santrali, altın madenleri, lityum yatakları ve Doğu Akdeniz'deki kaynakların piyasaya akması ile de cari açığın nasıl finanse edileceği son derece net ve açık bir şekilde ifade edildi. Toplum bu gelişmeleri ve açıklamaları samimi ve ikna edici buldu.

Sürdürülebilir büyüme

Türkiye'nin, 1982-2002 yıllarındaki ortalama büyümesi yüzde 4 iken, 2002-2022 yıllarında Ak Parti iktidarı döneminde bu rakam yüzde 5,5 olarak gerçekleşmişti. Erdoğan'ın liderliğinde son 21 yılda Türkiye ekonomisi ABD mortgage krizinde yaşanan küresel daralmanın etkisini yalnızca 2009 yılında hissetmesine rağmen, bunun haricinde Türkiye ekonomisinde önemli bir darboğaz yaşanmadı. Pandemiye rağmen ilgili yılda, Türkiye'nin büyümesi yüzde 1,8 oranında pozitif yönde gerçekleşti ve böylelikle OECD ülkeleri arasında, Çin'den sonra gelmek üzere 2. en büyük büyüme rakamını yakaladı.

Türkiye'nin GSMH'sı 2002'de 200 milyar dolar seviyesinde iken 2022 yılı itibarıyla 900 milyar doların üstünde seyretti. Kişi başına düşen milli gelir ise 3 bin dolarlardan, 10 bin dolarların üstüne çıktı. 2002'de kamu borcu oranının milli gelire oranı yüzde 70'ler mertebesinde iken, 2022 yılında bu oran yüzde 30'lara düştü. Bütçe açığının milli gelire oranı 2002'de yüzde 11'lerde iken, bu oran 2022 yılında yüzde 1'e geriledi. Bütçe içindeki faiz giderlerinin payı önemli ölçüde azaldı. Çok genel çerçevede mali disiplinden taviz verilmedi.

Türkiye bugün turizm, ihracat, doğrudan yabancı yatırım, seçim sonrası belirsizliklerin ortadan kalkması ve istikrarın devam etmesine bağlı olarak artması beklenen portföy yatırımları nedeniyle döviz gelirleri bakımından önceki yıla nazaran daha avantajlı bir konuma sahip. Dolayısıyla bir önceki yıl 97 milyar dolar olan enerji ithalatı ödemelerinin cari yılda daha da düşerek 50-60 milyar dolar civarında gerçekleşmesi beklenmekte.

Bölgesel kur düzenlemeleri

Bölgesel bazı güçler de dolarizasyondan kurtulmaya çalışıyor. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın oluşturduğu BRICS grubunun bu yöndeki eğilimleri Malezya gibi bazı ülkelerin de benzer görüşte olduğunu gösterdi. Otarşik para politikaları ile dolaylı da olsa dünyanın sırtına yük olan ABD'nin sıfır civarındaki faiz oranlarının yüzde 5 seviyelerine yükselmesi diğer tüm para birimlerine değer kaybettirmekle kalmadı. Dolara dayalı emtia fiyatlarındaki artış bağlamında pek çok ülkenin hem dış borcunu olumsuz yönde etkilerken hem de finans piyasalarında küresel bir volatiliteye neden oldu.

İşte tam da bu noktada, bölgesel kur düzenlemeleri yoluyla bu sorunların üstesinden gelmek mümkün olabilir. Bunun için katılımcı ülkelerle olduğu kadar, birebir ikili anlaşmalar yoluyla da, tıpkı dünyanın olası bir gıda krizine girmesine engel olarak 'tahıl koridorunun' inşasındaki üstlendiği aktif rol örneğinde olduğu gibi, Türkiye'nin liderlik bakımından etkin rol oynayacağı bu tür mikro bölgesel yapılanmalar, hukuki, yapısal ve operasyonel açılardan işlerlik kazanabileceği gibi uyumlu süreçlerin sürekliliği açısından da başarılı sonuçlar verebilir.

Beş yıllık yeni dönem iç ve dış piyasalarda haklı bir umudun oluşmasını sağladı. Erdoğan'ın açıkladığı yeni kabine bize yine gösterdi ki 'deneyim toplama ve insan kaynağı yetiştirme" hususunda sıradışı bir devlet aklı söz konusu. Öyle görünüyor ki 2023 ve 2024'te yine önemli kararlar alınacak, uygulanacak ve toplumu rahatlatan bir döneme geçilecek.

dr.hulyablt@gmail.com