‘Yatar hesabı' nasıl olacak şimdi?

İnfaz bahsi öyle bir alandır ki, hukuk eğitimi almış kimseler ile bir yakını mahkûm olanların sordukları soru ve aradıkları cevap neredeyse aynıdır. Hepimizin kafasındaki temel sorular şöyle: “Hangi suçlar kapsamda?” “Ne gibi değişiklikler var?” “Kapsam genişler mi?” ve son olarak “Yatar hesabı nasıl olacak şimdi?”…

10 Nisan 2020 Cuma 16:45
Açık Görüş Haberleri

Cüneyd Altıparmak / Hukukçu



Devletler “ceza verme ve infaz etme yetkisini” egemenlik hakları içerisinde değerlendirirler. Devletlerin belirlediği cezalar ve bunların infaz koşulları, suçlulukla mücadele yaklaşımlarını, diğer bir ifade ile öngördükleri suç politikalarını ortaya koyar. Suç politikası; esas itibariyle ceza hukukunun “toplumu koruma görevini” en uygun şekilde yürütebilmesi için izlenmesi gereken yollar ve ulaşılması düşünülen hedefler için kullanılması gereken araçların neler olduğudur. Akademik bir değerlendirme bağlamında gerçekten çok derin bir alanı olan suç politikası meselesinin topluma yansıyan üç yönü vardır: Hangi davranışlar suçtur? Suçların cezası nedir? Suçların cezasının infazı nasıl yapılır? Bu sorulara verilen cevapları bir arada değerlendirdiğimizde karşımıza devletin suç politikasının mihenk taşları çıkar. Bu sorulardan sonuncusunu odağa alarak, yapılan değişikliklere değinmek yerinde olacaktır.

Memnuniyet krizi

İnfaz değişikleri herkesi memnun etmez. Bu da değişmeyen ilkedir. İnfaz konusunda bir değişiklik gündeme geldiğinde, ‘en mükemmel düzenleme’ dahi olsa, hep bir biçimde eleştirilir: “Şu suçlar neden kapsam dışı?” “Bu bir gizli aftır.” “Anayasa Mahkemesi kapsamı genişletecektir.” “Düzenleme Anayasa’ya aykırıdır.” “Demokratik bir düzenleme değil.” vb… Bu eleştirilerin sayısını arttırabiliriz ancak infaz yasasında yapılan değişiklikler, değişikliklerin dönemi ve siyasal konjonktürü değişse de değişmez yargılar ile eleştirilir.

İnfaz, yerine getirmek demektir. Hukuki anlamda infaz demek, bir kararın veya hükmün gereğinin yerine getirilmesidir. Bir başka ülke mahkemesinin kararının ülkemizde yerine getirilmesini ifade eden “tenfiz”, borcunu ödeyen borçlunun icra dosyasının bitirilmesini ifade eden “dosyayı infaz etmek” deyimi ve nihayet ceza mahkemesince verilen bir mahkumiyetin tüm hükümlerinin yerine getirilmesi anlamında kullandığımız infaz... Bunlar hep aynı anlamı taşır: “Yerine getirmek.”

İnfaz, sadece kişinin cezaevine gönderilmesi demek de değildir. Adli para cezasının tahsil edilmesi, meslek ve çalışma belgesinin elinden alınması, konutta cezanın çekilmesi, kamu yararına çalıştırılma da birer infaz türüdür. İnfaz, cezaların uygulanması demek olduğu için suç işleyen kimseye ceza verilmesi ayrı bir alandır. Bir kimse verilen cezasının, mahkeme kararında yazıldığı süre kadar hapiste geçirerek çekmez, bunun nasıl olacağı infaz kanunlarında belirtilmiştir…

Korona süreci hızlandırdı

İnfaz değişikliği konusu, toplumda uzunca bir süredir konuşulagelmekteydi aslında. MHP tarafından “Bir değişiklik yapılmalı” şeklinde bir öneri ortaya atıldığında takvim 2019 yılının ilk yarısını gösteriyordu. Daha sonra infaz değişikliği konusunun “yargı paketlerine” girme ihtimali konuşuldu. Hatta bazı suçlara “temyiz yolu” açılması sebebiyle “kararları kesinleştiği için ceza evinde olan hükümlüler temyiz hakkını kullanarak” tahliye oldular. Ancak her ne kadar tahliyeler öngörülse de bu bir infaz değişikliği değildi. Tedricen ilerleyen bu süreçte ve komisyon görüşmelerinde, tartışma programlarında konuşulan, sonraya bırakıldığı bilinen bir infaz değişikliği hep söz konusuydu.

Tüm dünyayı pandemi alarmına sokan Covid-19 krizi ile birlikte cezaevlerindeki doluluk oranı, buraya sıçrama ihtimali, mahkûmların durumunun merak edilmesi ve salgın hastalık konusunda mevzuatın yetersiz kalması sebebiyle birçok düzenlemeye ihtiyaç duyuldu. İlk başta duruşmaların ertelenmesi, adliyelerin “en az personel” ile çalışması, sürelerin durması gibi değişimler oldu. Bu süreç devam ederken, infaz değişiklileri konusunun kamuoyu vicdanı ve toplumda olgunlaşma hızı da tetiklenmiş oldu. Salgının cezaevlerine henüz sıçramadan yapılacak bir düzenlemenin yerinde olacağı konusundaki kanaat sonucu bu husus gündeme alındı. Gerçekten de infaz kurumlarındaki doluluk oranları ve imkânlar bu konuda en ufak bir ihmalin bile önü alınamaz bir boyuta dönüşebilecek düzeydedir. Nitekim açık cezaevindekilere iki ay süreyle cezalarını evde çekmelerine olanak tanınması ve bu konuda Adalet Bakanlığı’na yetki verilmesi de bunun en net göstergesi.

Paket birçok ceza hukuku düzenlemesinde değişiklik getiriyor: Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Çocuk Koruma Kanunu, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, Hâkimler ve Savcılar Kanunu ve Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Kanunu (6352 sayılı) değişiklik yapılan kanunlar arasında. Pek tabii pakete kamuoyunda ismini veren Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (yani İnfaz Yasası) ciddi biçimde değişikliğe tabi tutuluyor, infaz rejimi baz alınarak paketteki değişiklikler ile mevzuat birbiri ile uyumlu hale getiriliyor.

Temel kavramlar

İnfaz bahsi öyle bir alandır ki, hukuk eğitimi almış kimseler ile bir yakını mahkûm olanların sordukları soru ve aradıkları cevap neredeyse aynıdır. Hepimizin kafasındaki temel sorular şöyle: “Hangi suçlar kapsamda?” “Ne gibi değişiklikler var?” “Kapsam genişler mi?” ve son olarak “Yatar hesabı nasıl olacak şimdi?”…

Meselenin anlaşılması için üç kavramın bilinmesi gerekir. Bu kavramlar, değişikliği daha iyi analiz etmemizi sağlayacaktır. Bunlardan ilki “denetimli serbestlik” kavramıdır. Denetimli serbestlik; yasa tarafından belirlenen deneme süresinde, kişinin cezasının sosyal hayat içerisinde infazına olanak sağlanmasıdır. Denetimli serbestlik, koşullu salıverilmeye bir süre kalınca başlanabilecek bir konudur. Hükümlü denetimli biçimde serbest bırakılır. Artık infaz kurumu idaresince değil denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından takip edilir. Suç işler veya denetimli serbestlik kurullarını ihlal ederse tekrar cezaevine gider.

Peki “koşullu salıverilme” nedir? Bir kimsenin mahkûm edildiği hapis cezasının kanunca öngörülen süresini iyi hal ile ve kurallara uyarak geçirmiş bulunması halinde, hükümlülük süresini tamamıyla bitirmeden cezaevinden çıkmasıdır. Böylece serbest hayata dönen hükümlü, bu konudaki şartları ihlal ederse yine cezaevine girecektir. Denetimli serbestlikten farklı olarak salıverilen bir kişi bir kontrol altında değildir. Halk arasında “yatar hesabı” olarak da adlandırılan “infaz hesabı” kavramı ise suçun işlendiği tarih, suçun türü, hükümlünün yaşı, mahsup süresi (tutuklu kalınan veya benzer sürelere), daha önce suç işleyip işlemediğine, cezanın türü gibi kriterlere bakılarak, mahkemece verilip ve kesinleşen karara göre hükümlünün infaz kurumunda geçireceği sürenin hesap edilmesidir.

Terör suçlarının tümü, cinsel suçlar, adam öldürme, kadına karşı suçlar ve uyuşturucu suçları kapsam dışında kalıyor. Bu suçların infaz biçimi önceki gibi devam edecek ve yukarıdaki suçlardan fail olanlar bu kanundan yaralanamayacak. Söz konusu suçlarla ilgili cezaevinde geçirilen süre aynen devam edecektir. Bu suçlar dışındaki tüm suçlar kapsamda. Kapsamdaki suçların 30.03.2020’den önce işlenmiş olması yeterli.

Af meselesi

Af konusuna gelirsek; af iki türlü olur. İlkin, bir eylemi suç olmaktan çıkarırsanız af söz konusudur. Ya da bir kimsenin bir suçunun cezasını ortadan kaldırırsanız af söz konusudur. Burada yapılan değişikli cezanın ortadan kaldırılması veya bir suçun ceza olmaktan çıkarılması değildir. Yapılan değişiklik infaz koşullarını ve sürelerini değiştirmektir. Bunu ihlal eden kişilerin tekrar cezaevine dönmesi kuralı değişmemiştir. Kamuoyunda bunun “bir gizli af olduğu” tartışması siyasi gündeme dair bir konudur. Bu ülkede birçok kez infaz düzenlemesi olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Her infaz değişikliği düzenlemesine af demek mümkün değildir.

Bir diğer soru da konunun Anayasa Mahkemesi’ne taşınması sorunudur. Geçmişte Rahşan Affı olarak bilinen infaz değişikliğinde Anayasa Mahkemesi kapsamı biraz genişletmiş ve indirim meselesini eşitliğe aykırı bulmuştu. Özellikle terör suçları bağlamında ifade hürriyeti içinde kalması gerektiği fikri ile bazı suçların da bu paket kapsamına alınması dile getirilip Anayasa Mahkemesin böyle bir karar vereceğini ileri sürmekteler. Ancak Anayasa Mahkemesi önünde gelen Rahşan Affı konusunda, terör suçlarının kapsam dışı bırakılması konusunda bir karar vermemiş, bu biçimde bir kapsam dışılığı eşitlik ilkesi ile bağdaştırmamıştı. Bu konuda da aynı yönde karar vereceğini değerlendirmekteyim. Ancak, terör kapsamındaki bazı suçların “ifade hürriyeti” bağlamında kalması gerektiği konusunun ileri sürenlerce bir takım gerekçeleri olabilir.

Bu konunun Meclis’in ortak gündemi ile ve titizlikle hazırlanan bir kanun ile suç vasfı değiştirilerek yapılmasını tartışmak yerine, “suç vasfı aynı kalsın ve tahliye edilsinler” demek bu konuyu ileri sürenlerin sorunu yüzeysel olarak ele aldığından başka bir şeyi göstermez. Tüm bunlara rağmen Anayasa Mahkemesi’nin yapacağı yorum ve vereceği karar meseleyi farklı noktalara taşıyabilir bunu da belirtmek isteriz. Paket sonrası gözler Anayasa Mahkemesi’ne dönecektir…

Yeni gelen düzenleme ile koşullu olarak salıverilme için önceden aranan infaz koşulu cezanın üçte ikisini cezaevinde geçirmiş olmaktı. Şimdi bu süre yarıya düşüyor. Önceden denetimli serbestlik cezanın son yılında mümkün iken, cezanın son üç yılında olmak yeterli olacaktır. Bir örnek vererek izah etmek isterim. Bu kanundan önce 6 yıl ceza alan birisi 3 yıl ceza evinde geçirmek zorundaydı. Bu yasa yürürlüğe girerse bu bir güne düşecek. 30 Mart 2020’den sonraki suçlar için bu süre 2 yıl 4 ay 24 gün olacak. Bu yasal değişiklik 30 Mart 2020 öncesi işlenmiş tüm suçları kapsıyor. Karar verilmiş, cezasının infaza başlamış olmasına veya yurt dışına kaçmış veya ülkede saklanmış olmasına bakılmaksızın herkesi kapsıyor. Tek istisnası belirttiğimiz ve listesini sunduğumuz suçlar.

Önemli değişiklikler var

Ülkemizin hukuku dahi magazinleştirebilme kabiliyeti marifetiyle pakette getirilen önemli değişikliler atlanıyor. Örneğin konutta ceza çekme imkanı, çocuğu olan kadınların tutuklanma yerine başka tedbirle adli kontrol altına alınması gibi yerinde değişiklikler var. Mesela yerel mahkemelerin kesin kararları tekerrüre esas kabul edilmeyecek. Kapsamlı bir infaz hakimliği kurumu geliyor. Artık önceden mahkemelerden istenecek kararları infaz hakimliğinden isteyeceğiz. Cezaların toplanması ve infaz biçimi değerlendirmesi bu hakimliğe ait olacak. “İyi hal” değerlendirilmesinin kriterlere bağlanması, infaz savcılığı işlemlerine karşı hakimliğe itirazının önünün açılması da ciddi birer değişiklik olarak göze çarpıyor. Salgın hastalıkta izinden geç dönülmesi mümkün olabilecek. Doğum yapmasından itibaren bir kadının bir buçuk yıl infazının ertelenmesini isteyebilmesi hakkı olacak. Hükümlünün eş veya çocuklarının sürekli hastalık veya malullükleri nedeniyle bakıma muhtaç olmaları durumunda infazın bir yıl ertelenmesi talep halinde artık mümkün olacak. Özel izin üç günden yedi güne çıktı. İznin hastalık veya doğal afet gibi zorunlu hallerde birleştirilmesinin önünün açılması mümkün artık. Kamuya yararlı bir işte çalıştırılma bahsinde iki saat ücretsiz çalışma bir gün karşılığına denk gelecek. En fazla sekiz saat çalışılabilecek. Buna göre bir kişi sekiz saat çalışıp, dört gün infaz düşümü alabilecek. Bunlar önemli ve insan haklarına uygun adımlar.

İnfaz düzenlemeleri eleştirilebilir. Ancak çocuklar, yaşlılar ve kadınlar yönüyle yerinde bir takım düzenlemeler içeriyor. Bir oran/orantı çerçevesinde hareket edilmiş. Denetimli serbestlik ve koşullu salıverme sürelerindeki düzenlemeler de yerine, dünya örneklerine uygun düzeyde. Sayı olarak yararlanacakların 90 bin olarak belirtiliyor, ancak mahsup söz konusu oldukça bu sayı peyde pey değişecek ve artacaktır. Bir anda, üç yıl sonra tahliye olacaklar birkaç ay sonra tahliye olabilir hale gelecektir. O halde şöyle demek daha doğru olur, kanunda belirtilen ve kapsam dışı olan suçlar haricindeki herkes bu değişiklikten infaz süresinde göre istifade edecektir.

KAPSAM DIŞI SUÇLAR

• Kasten öldürme suçu (madde 81, 82, 83),

• İşkence suçu (m.94, 95),

• Eziyet suçu (m.96),

• Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar (madde 102, 103, 104, 105),

• Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132,133,134,135,136,137,138),

• Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal veya ticareti (madde 188),

• Devletin güvenliğine karşı suçlar (örgüt üyeliği suçu dahil),

• Anayasal düzene karşı suçlar,

• Milli savunmaya karşı suçlar,

• Devlet sırlarına karşı suçlar,

• 3713 sayılı TMK (Terörle Mücadele Kanunu) kapsamına giren suçlar, (örneğin örgüt propagandası suçu)

• Koşullu salıverilme hakkı geri alınan hükümlüler (infazı yananlar) aynı hüküm nedeniyle bu paketten yararlanamazlar… Bkz. İnfaz kanunu, geçici 6.maddeye.

cuneydaltiparmak@yahoo.com