Dr. Hülya Bulut/ Yazar
Avrupa Birliği (AB), 2019 yılında açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal) ile 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefi doğrultusunda küresel çevre krizine karşı somut adımlar atmayı amaçlamıştır. 11 Aralık 2019'da Avrupa Komisyonu tarafından sunulan bu belge, AB Resmi Gazetesi'nde tek bir belge olarak yayımlanmamış, aksine Yeşil Mutabakat, AB'nin 2050 yılına kadar sürdürülebilir ve iklim nötr bir ekonomi oluşturmayı hedefleyen geniş kapsamlı bir politika çerçevesi olarak sunulmuştur. Bu kapsamda, çeşitli yasal düzenlemeler ve öneriler zamanla AB kurumları tarafından kabul edilerek yayımlanmıştır.
-AB İklim Yasası (EU Climate Law, EU-2021/1119), AB'nin 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarını net sıfıra indirme hedefini belirleyen bağlayıcı bir düzenlemedir ve Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın temel unsurlarından biridir.
-Avrupa İklim Paktı (The European Climate Pact) vatandaşları, toplulukları ve kuruluşları AB'nin iklim hedeflerine ulaşmasına katkı sağlamak amacıyla teşvik eden gönüllü bir girişimdir.
-Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism, CBAM) ise AB dışındaki ülkelerden gelen yüksek karbon emisyonlarına sahip ürünlere karbon vergisi getirmeyi amaçlayan bir düzenleme olup, tartışmaların ardından yasalaşmış ve AB Resmi Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Avrupa Yeşil Mutabakatı, doğrudan AB Resmi Gazetesi'nde tek bir belge olarak yayımlanmasa da, mutabakata bağlı yasama adımları, düzenlemeler ve eylemler zaman içinde yayımlanarak Avrupa'nın sürdürülebilirlik hedeflerine yönelik hukuki altyapıyı oluşturmuştur. Bu süreç, Avrupa Birliği'nin çevresel dönüşümünü adım adım gerçekleştiren kapsamlı bir stratejinin uygulamaya konduğunu göstermektedir.
Yeşil mutabakatın hedefleri
Çevresel sürdürülebilirliği sağlamayı hedefleyen bir plan olmanın ötesinde, Yeşil Mutabakat'ın temel hedeflerini şu şekilde sıralamak mümkündür: (I) Karbon nötr Avrupa (2050 yılına kadar karbonsuz bir ekonomi oluşturmak), (II) İklim eylemleri (karbon emisyonlarını azaltmak ve yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırmak), (III) Sürdürülebilir tarım ve gıda (tarımda çevre dostu ve sürdürülebilir uygulamaları benimsemek), (IV) Biyolojik çeşitliliği koruma (doğal yaşam alanlarını ve biyolojik çeşitliliği korumak), (V) Döngüsel ekonomi (atıkları azaltmak, geri dönüşümü ve yeniden kullanımı artırmak), (VI) Temiz enerji (fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçişi teşvik etmek), (VII) Sosyal adalet ve iklim adaleti (yeşil dönüşüm sürecinden herkesin eşit şekilde yararlanmasını sağlamak).
Son yıllarda çoğu girişimci, yenilikçi ve değer yaratan fikirlerini Yeşil Avrupa ilkelerini temel alarak geliştirdiği için girişimcilik ekosisteminin sadece ekonomik faydalar sağlamadığını, aynı zamanda sosyal adaleti artırmak ve yönetişimi güçlendirmek gibi dolaylı yararlar sunduğu da göz önünde bulundurulmalıdır. Dolayısıyla, Yeşil Avrupa ve girişimcilik arasındaki ilişkinin çok daha geniş kapsamlı bir strateji sunduğunu ve gelecekte daha kapsamlı bir hal alacağını söylemek mümkündür. Dolayısıyla, bu hedefe ulaşırken çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim unsurları birlikte düşünülmelidir.
Çevresel yönetişim
Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın en önemli hedeflerinden biri, 2050 yılına kadar karbon salınımını sıfıra indirerek "karbon nötr" bir ekonomi oluşturmaktır. Bu hedefe ulaşmak için, AB'nin yeşil enerjiye geçişi hızlandırması, yenilenebilir enerji kaynakları ve düşük karbonlu teknolojilerin yaygınlaştırılması, doğanın ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına yönelik somut adımlar atılması ve ekosistemlerin bozulmasını engellemek için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Yeşil dönüşüm, sadece karbon salınımını azaltmakla kalmaz, aynı zamanda döngüsel ekonomi modelinin benimsenmesiyle atıkların geri dönüştürülmesi ve kaynakların daha verimli kullanılması gibi çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine de odaklanır. Bu süreç, doğa dostu girişimlerin ortaya çıkmasını teşvik ederken, aynı zamanda girişimciler için de yeni iş fırsatlarını beraberinde getirmektedir.
Sosyal yönetişim
Avrupa Yeşil Mutabakatı, "Adil Geçiş" (Just Transition) ilkesine de büyük bir önem atfeder. Bu ilke, yeşil dönüşümün, ekonomik olarak dezavantajlı gruplar üzerinde olumsuz etkiler yaratmaması gerektiğini vurgular. Fosil yakıtlara dayalı sektörlerde çalışan bireyler, yeşil ekonomi fırsatlarından yararlanabilmeleri için beceri kazandırma ve yeniden iş gücüne entegrasyon gibi destekleyici programlarla güçlendirilir. Sosyal yönetişim anlayışı, toplumsal eşitliği teşvik eder ve yeşil dönüşümün yalnızca çevresel değil, toplumsal refahı da gözetmesi gerektiğini belirtir. Özellikle kadınlar, etnik azınlıklar ve yaşlılar gibi marjinal grupların dönüşüm sürecinden dışlanmaması gerektiği vurgulanır. Bu yaklaşım, sosyal dışlanma ve eşitsizliğin önlenmesi adına politika geliştirmeyi zorunlu kılar.
Kurumsal yönetişim
Yeşil dönüşümün başarılı bir şekilde hayata geçirilebilmesi için güçlü bir kurumsal yönetişim gereklidir. Avrupa Yeşil Mutabakatı, şeffaflık, hesap verebilirlik ve etkili politika geliştirmeyi teşvik eder. Bu, yalnızca devletlerin değil, özel sektörün de yeşil hedeflere ulaşmak için sorumluluk taşıması gerektiği anlamına gelir. Şirketlerin çevresel etkilerini raporlaması ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için düzenli olarak performanslarını değerlendirmeleri beklenir. Kurumsal yönetişimde, güçlü işbirliklerinin ve katılımcı karar alma süreçlerinin desteklenmesi gerektiği de vurgulanır. AB, çevresel hedeflere ulaşabilmek için hükümetler, özel sektör ve sivil toplum arasındaki işbirliğini güçlendirecek etkili bir altyapı oluşturur. Bu sayede, politika yapıcılar ve kurumlar arası işbirliğiyle daha etkili ve sürdürülebilir çözümler üretilir.
Girişimcilik ve inovasyon
Çevresel, ekonomik ve kurumsal sürdürülebilirlik ile girişimcilik ve inovasyon arasındaki bağlantı, modern iş dünyasında büyük bir öneme sahiptir. Girişimcilik, yeşil ekonomiye geçişi hızlandıran, yenilikçi iş modelleri geliştiren ve çevre dostu teknolojiler üreten bir itici güç olarak rol oynar. Çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak, girişimcilere pazarda rekabet avantajı sağlayan yeni fırsatlar sunmak anlamına da geliyor. Örneğin, yenilenebilir enerji çözümleri, atık yönetimi, sıfır atık projeleri ve döngüsel ekonomi girişimleri, elektrikli araçlar, güneş enerjisi panelleri, biyo-plastik üretimi gibi konular girişimcilere yeni iş fırsatları yaratırken, aynı zamanda çevreyi korumaya ve sürdürülebilirliğe de katkı sağlarlar.
Sürdürülebilirlik ve inovasyonun güçlü bağlantısı
Avrupa Yeşil Mutabakatı, çevresel, ekonomik ve kurumsal sürdürülebilirlik alanlarında birbirini tamamlayan unsurlar içerir. Bu süreçlerin başarıyla yönetilmesi, hem toplumların refahını artırmakta, hem de gezegenin korunmasına katkı sağlamaktadır. Girişimcilik ve inovasyon, bu sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmanın en etkili yollarından biri olarak öne çıkar. İnovasyon, yeni teknolojiler ve iş modelleriyle çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliği desteklerken, girişimcilik de bu süreçlerin hayata geçmesini hızlandıran bir katalizör işlevi görür. Girişimciler, çevre dostu ürünler ve hizmetler geliştirerek, sadece pazarın değil, aynı zamanda toplumsal ve çevresel yararların da önünü açar.
Geleceğe umutla bakmak
Türkiye'nin bu alandaki çabalarına gelecek olursak... Türkiye, AB'nin yeşil dönüşüm hedeflerine katılma konusunda ciddi bir kararlılık sergilemiştir. Avrupa Yeşil Mutabakatı'na doğrudan dâhil olmasa da, AB ile gümrük birliği ilişkisi ve dış ticaretinin büyük bir kısmını Avrupa ile yapması nedeniyle, bu mutabakatın Türkiye için de önemli etkileri bulunmaktadır. Türkiye'nin AB ile olan ekonomik bağları, özellikle karbon emisyonlarıyla ilgili düzenlemelere uyum sağlama zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, Türkiye'nin Avrupa Yeşil Mutabakatı'na uyum sağlama süreci, birçok sektörde dönüşüm gerektiren bir durum oluşturmaktadır.
Son 20 yılda yapılanlar
Son 20 yılda Türkiye, yenilenebilir enerjiye yaklaşık 50 milyar dolar yatırım yaparak kapasitesini büyük ölçüde artırmıştır. Güneş, rüzgar ve hidroelektrik enerjisi projeleri ön plana çıkmıştır. 2023 itibarıyla güneş enerjisi kapasitesi 10.000 MW'a, rüzgar enerjisi kapasitesi ise 10.000 MW'a ulaşmış, bu yatırımlar sırasıyla 10 milyar dolar ve 6-7 milyar dolar olarak tahmin edilmektedir. Türkiye'nin hidroelektrik kapasitesi de 30.000 MW seviyelerine ulaşmıştır. Yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik etmek için YEKDEM gibi mekanizmalar kullanılmış ve Yeşil Mutabakat hedeflerine uyum sağlamak amacıyla yeni projelere kaynak aktarılmaktadır.
Türkiye, sıfır emisyonlu teknolojiler konusunda da önemli adımlar atmış ve elektrikli araç üretimi (TOGG) ile şarj altyapısının geliştirilmesiyle önemli ilerlemeler kaydetmiştir. 2023 itibarıyla binlerce şarj istasyonu kurulmuş ve çeşitli teşvikler sağlanmıştır. Sanayide enerji verimliliği artırılmış, yenilenebilir enerji kullanımı teşvik edilmiştir. Yeşil OSB projeleri ile çevre dostu üretim tesisleri desteklenmiş, ulaşımda elektrikli otobüsler, demiryolu taşımacılığı ve sıfır emisyonlu deniz taşımacılığı projeleriyle karbon emisyonları azaltılmıştır. Ayrıca, karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik düzenlemeler ve yeşil finansman mekanizmaları oluşturulmuş, AB Yeşil Mutabakatı'na uyum sağlamak için sıfır emisyonlu teknolojiler teşvik edilmiştir.
Tarımda sürdürülebilir uygulamaları yaygınlaştırmak ve çevre dostu yöntemleri benimsemek için de önemli adımlar atılmıştır: Organik tarımın teşvik edilmesi, su verimliliğini artıran projeler ve damla sulama teknolojileri, toprak koruma çalışmaları, sertifikalı tarım uygulamaları, biyo-teknolojik yenilikler, yerel üretimin desteklenmesi ve sıfır atık yönetim sistemlerinin geliştirilmesi...Bu gelişmeler, hem çevreyi hem de gıda güvenliği ile halk sağlığını korumayı amaçlamıştır.
Karbon ticaret sistemine dahil olma ve emisyon azaltımı hedefleri bağlamında 2012'de Karbon Piyasası ve Emisyon Ticareti (ETS) sistemine dair çalışmalar başlamış, 2015'te Avrupa Birliği'ne benzer bir karbon ticaret sistemi kurma hedefi belirlenmiştir. 2021'de Türkiye, ulusal karbon piyasası planını başlatmış ve Paris İklim Anlaşması'na uyum sağlamak için çalışmalar yapmıştır. Ayrıca, karbon vergisi ve teşvikler aracılığıyla yeşil finansman mekanizmaları devreye sokulmuştur. 2021'de net sıfır emisyon hedefi açıklanmış ve enerji, sanayi, ulaşım gibi sektörlerde emisyon azaltımına yönelik projeler başlatılmıştır.
Yeşil dönüşüm ve sürdürülebilirlik konusunda kamu ve işletmeleri bilinçlendirmek için eğitim ve farkındalık programları başlatmıştır. Bu süreçte, çevre dostu üretim, enerji verimliliği ve yeşil ekonomi konularında sertifikalı eğitimler verilmiş, medya ve sosyal medya aracılığıyla farkındalık kampanyaları düzenlenmiştir. Ayrıca, AB Yeşil Mutabakatı'na uyum sağlamak için iklim değişikliği ve yeşil dönüşüm üzerine seminerler yapılmış, işletmelere çevre dostu üretim pratikleri ve yeşil finansman konusunda eğitimler verilmiştir. Okullarda çevre bilinci oluşturulmuş ve sürdürülebilir yatırımlar konusunda farkındalık artırılmıştır.
Yıllardır devam eden hızlandırma programları (TÜBİTAK Clean Tech, UTİB TechXtile, Smartnet vb.), özellikle Ar-Ge, inovasyon ve teknoloji girişimciliği ekosistemini bu dönüşümlere hazırlamak için büyük çabalar sarf etti. Bu tür desteklerin ve vizyonların genişletilerek devam etmesinin faydalı olacağı da gayet açık. Şimdi....Yapılan bunca şeyden sonra, hep birilerinin söylediği eksen kayması eleştirisinin haksızlığı bir kere daha ortaya çıkmıyor mu? Ne dersiniz? Türkiye, dünyanın değişen dinamiklerine tüm kurumlarıyla gayet çevik bir şekilde cevap vermiyor mu sizce?