'İstanbul’daki yaşanmışlıkların izini sürüyorum'

10 yıllık bir İstanbul tarihine şahitlik edeceğiniz Selahattin Kara Retrospektifi; Sanat ve Yaşamın İzinde sergisi açıldı. Resmettiği İstanbul eserleri ile tanınan Kara, “İstanbul’un şehir hayatına dair yaşanmışlıkların izini sürüyorum. Bu yüzden Boğaz, Karaköy, Eminönü, Taksim, Beşiktaş, Üsküdar ve Kadıköy’ü çiziyorum. Buraları gezerken, izlerken tarihin sesini duyar gibi oluyorum.” diyor.

7 Aralık 2019 Cumartesi 07:00
Cumartesi Haberleri

MERVE YILMAZ ORUÇ



Zeytinburnu Belediyesi’nin Kazlıçeşme Sanat Galerisi’nde düzenlediği Selahattin Kara Retrospektifi; Sanat ve Yaşamın İzinde sergisinin açılışı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla geçtiğimiz günlerde yapıldı. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibi olan Selahattin Kara, hayranı olduğu kadim şehir İstanbul’un sokakları, Boğaz’ı ve mimarisi yanında şehrin değişen yüzünü tablolarına ustalıkla yansıtıyor. Çalışmalarını, İstanbul’daki yaşamının her döneminde kendisini etkilemiş olan kent kompozisyonları üzerinden oluşturan Kara, kenti bütün jestleri ve duruşları ile resmedilmiş plan, perspektif ya da farklı açılardan kusursuzca aktarılmış mimari görünümlerle kurguluyor. Kara’nın 73 tane eserinin yer aldığı Sanat ve Yaşamın İzinde sergisi, İstanbul’un son on yılı hakkında ziyaretçilere bilgi veriyor. İstanbul’un eski yerleşim yerlerini resmeden Kara ile hem sergi hem de resim çalışmaları hakkında sohbet ettik. 

Sergideki eserler, Selahattin Kara’nın 2009’dan bugüne kadar yaptığı çalışmalardan oluşuyor. Kara’nın resim çalışmaları aslında daha eskiye dayanıyor. Öğrencilik yıllarında başlayan çalışmaları bir dönem sekteye uğrasa da 1980’li yılların sonlarına doğru kendini tamamen resime adamış. Bu zamana kadar binin üzerinde eser veren Kara, “Sanat benim yaşamımı adadığım alan. Onun izinde bir hayat sürüyorum. Hayatım sanata hizmet etmekle anlamlanıyor. Bu açıdan sergini adı Sanat ve Yaşamın İzinde” diyor.    

Sergiyi gezen ziyaretçiler, 10 yıllık süreçte geçmişe dönük olarak Kara’nın İstanbul’u resmettiği yerleri görecek. Belki de bu sayede on yıl öncesi ile şimdi arasında bir karşılaştırma bile yapabilir ziyaretçiler. Genelde İstanbul resimleri ile tanınan Kara, neden İstanbul’u resmettiğini şöyle anlatıyor, “Eserlerimin yüzde doksanından fazlası İstanbul resimlerinden oluşuyor. Bunun için bana İstanbul ressamı diyorlar. Her ressamda bir İstanbul hayranlığı olur. İstanbul dünyanın göz bebeği. Ama biz değerini çok bilemiyoruz. Dilerim ki 50-100 yıl sonra İstanbullular resimlerime baktıklarında ‘İstanbul ne kadar değişmiş’ demezler. Özellikle de tarihi değeri olan yerler fazla değişmez. Bizden 500 yıl sonra gelen kuşaklar da İstanbul’un bugününü görmeli.” 

Buralarda tarihin sesini duyuyorum

Genelde eski dokuyu resmeden Kara, “Yeni dokuyu, binaları resmetmek cazip gelmiyor. Uzun bir tarihi olan İstanbul’un şehir hayatına dair yaşanmışlıkların izlerini sürüyorum. Sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamın izlerinin sindiği eski yerleşim merkezlerini çiziyorum. Boğaz, Karaköy, Eminönü, Taksim, Beşiktaş, Üsküdar, Kadıköy… İnsanların hayat mücadelesi verdiği yerler buralar. Bu bölgeleri gezerken, izlerken tarihin sesini duyar gibi oluyorsunuz. İstanbul ile ilgili hikâye, roman okuduğunuzda ya da film izlediğinizde burada ne kadar ilginç hayatların olduğunu görüyorsunuz. Fantastik bir yer İstanbul. Dünya coğrafyasının odak noktası. Tarihsel bir estetik taşıyor. Tarihten bugüne kalan eserlere daha fazla ilgi gösteriyorum. İnanılmaz yapılar var.” diyor ve ekliyor, “Bir de balıkçılar çok fantastik geliyor bana. Onları resmetmeyi seviyorum. Karadenizli olmam da bunda etkili olabilir. Balıkçılarda İstanbul’un parçası ve çok eski bir kültürü. Önceden kıyılar ve Boğaziçi ahşap iskeleler ile dolu idi. Ben onların küçük bir kısmına denk geldim. Ama şimdi çoğu yok oldu. Ahşap iskelelere gidip orada sehpa kurup eserler çizme şansım oldu.” 

İstanbul’un önemli eski yerleşim yerlerini birçok kez resmeden Kara, aklında kalan çizmediği bir yerin olmadığını söylüyor. Ancak Karaköy’ü son birkaç yıldır çizmeye başladığını ve aslında geç kaldığını dile getiren Kara, “Bir semti birçok kez geziyorum. Çünkü sürekli malzeme veriyor bu şehir insana. Ortaköy’de 20 yıl oturdum. Müstesna bir yer. Sahili, camisi, meydanı, Boğaz manzarası ile bana hep yeni fotoğraflar verdi. Tabi ki hâlâ Haliç’te, Boğaz’da resmedilecek çok güzel yerler var. İstanbul bitmez. Masal gibi bir yer. Ressamlar buranın resmini yapa yapa bitiremez. Ama eski dokusu azaldıkça bizim gibi klasik üslup ile resim yapanlar için esprisi de azalabiliyor. Yine de İstanbul; şiir, sinema, resim açısından asla bitmez ve daha çok sanat eserine ilham verecektir. “ şeklinde konuşuyor. 

Resimlerinin çoğunda insan figürünü kullanıyor, Kara. Ama küçük ölçülü resimlerinde insan yapmadığını belirten sanatçı, izleyicinin insan faktörüne takılmadan sadece peyzajı görmesini ve onu yaşamasını istediğini söylüyor.

Resimlerinde ara ara kendini de çiziyor. Selahattin Kara. Bu çalışmasında Beyazıt Meydanı’nın simge isimlerinden Şerbetçi Hüseyin’den şerbet alırken çizmiş kendini. Şerbetçi Hüseyin bu kültürü yaşatan isimlerden biri. Onu resimlerinde kullanmayı seviyor Kara. Ayrıca kendini çizdiği başka resimler de var.

Mehmet Çebi koleksiyonundan özel bir seçki ile hazırlanan Selahattin Kara Retrospektifi’ni, 20 Ocak 2020 tarihine kadar Zeytinburnu Kazlıçeşme Sanat Galerisi’nde ziyaret edebilirsiniz.

2017 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülü’nü alan Kara, “Bu ödül omuzlarıma artı yükler ekledi. Cumhurbaşkanının sergimizin açılışını yapması kıymetli. Kuşkusuz etkisi daha farklı oluyor. Böylece insanları sanata biraz daha yaklaştırabiliriz.” dedi.

Resimler kurgu değil gerçek hikâye

Eserlerinin hepsinin ayrı bir hikayesi var Kara’nın. “İstanbul’da yaşıyorum ve burası benim hikâyem. Bu eserler de hikâyenin parçası. Hayatımı İstanbul resimlerime vakfettim.” diyen Kara sözlerine şöyle devam ediyor: “Eserler özelinde bakıldığında her çalışmada farklı şeyler görmek mümkün. Mesela birileri oturmuş Kız Kulesi’ni seyrediyor. Ben de onların hikâyesini resmediyorum. Resimlerime giren figüranların o andaki hayatını çiziyorum aslında. Tarihi hikâyeler kurgulamıyorum. İstanbul’da çok farklı hayatlar var. Mesela balık tutan birini yapıyorum. İzlenimci resmin esprisi şudur. O anda gördüklerini hızlıca resme aktarırsın. Bir kurgu yok. Empresyonizm, günlük aldığın izlenimi sonuca dönüştürme olayıdır.” İstanbul dışında özellikle gençlik yıllarında tatile gittiği Datça’nın birçok resmini yaptığını belirten Kara, memleketi Rize’nin ve Antalya’nın da resimlerini yapmış. Bu aralar yeni proje üzerinde çalıştığını aktaran Kara, yine İstanbul’da birkaç bölgenin büyük anıtsal peyzaj çalışmasını yapmak istiyor. Haydarpaşa, Karaköy, Ortaköy gibi yerlerin de ekleneceği bu çalışmayı Türk resminde olmayan büyüklükte peyzajlarla yapacağını belirten Kara, komposizyon çalışmalarına başladığını söyledi. Son on yıldır Mehmet Çebi ile çalıştığını ve motivasyon anlamında kendisine büyük destek verdiğini anlatan Kara, “Son yapacağımız büyük ölçülü peyzajlarda resme figürün yoğunlaşmasında katkıları oldu. Son 10 yıllık sanat hayatımda yeri özeldir. Bu serginin hazırlanmasında da katkısı oldu. Ayrıca yine bu serginin düzenlenmesindeki katkılarından dolayı Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy’a teşekkür ederim.” dedi.