Kudüs'te Ramazan aşkın bir durum

“Mekke ve Medine’ye gittiğinizde hacı olursunuz. Ama Kudüs’e gittiğinizde Kudüslü” M. Abdülgafur Şahin’in yönettiği Kudüs’ün Işıkları belgeselinde kurulan en etkileyici cümlelerden biri belki de bu. Belgeselde Ramazan ayında Kudüs’ün nasıl bambaşka bir hâle büründüğü kayıt altına alınırken Kudüs’ün bizler için ne ifade ettiği de etkileyici bir dille anlatılıyor. Kamerasını çatışma görüntüleri dışında yaşayan, capcanlı Kudüs’e odaklayan Abdülgafur Şahin’le Kudüs’ün Işıkları’nı konuştuk.  

18 Mayıs 2019 Cumartesi 07:00
Cumartesi Haberleri

GÜLCAN TEZCAN



Kudüs ve Filistin denildiğinde aklımıza genellikle orada yaşanan çatışmalar geliyor. Gündelik hayata ilişkin pek fikrimiz yok. Bu anlamda belgesel nasıl bir manzara çiziyor? 

Maalesef günlük siyaset ve medya söz ettiğiniz çatışmaları ön planda tutuyor. Bunun doğal sonucu olarak Kuds-ü Şerif’i ziyaret etmek isteyenlerin kafasında güvenlik şüphesi oluşuyor. Halbuki “Gitmediğin yer senin değildir”. Her ne kadar buradan Kudüs’ü dert ediniyoruz zannetsek de aslında ne Kudüs’ü biliyoruz ne de Kudüslüleri tanıyoruz. Belgeselde işgal gerçeğini göz ardı etmeden, Kudüs’te Ramazan’ın bir günü nasıl geçiyor sorusuna odaklandık. Ana hikâye bir grup çocuğun etrafında şekilleniyor. Röportajlar ile de hem çocukların gün içinde uğradıkları mekanlar görünürken hem de içinde yetiştikleri dünyanın bir tasviri sunuluyor. 

Filistin’de Ramazan diğer İslam ülkelerinden çok farklı geçiyor. Sizce bu Ramazan neş’esinin nedeni nedir?  

Aslında tüm Müslümanlar Ramazan ayını neş’e ile karşılıyor ancak Kudüs’te bu durum bazı farklılıklar içeriyor. Görme fırsatı bulamadığım için Filistin’in geneli hakkında bir şey söylemem mümkün değil ancak Kudüs özelinde bu durum kesinlikle geçerli. Kuds-ü Şerif ve Ramazan-ı Şerif bir araya geldiğinde aşkın bir durum ortaya çıkıyor. Bununla birlikte Kudüs gibi farklı dinlerden insanlara ev sahipliği yapan bir şehirde ve Müslümanlar açısından bakacak olursak işgal altındaki bir şehirde özel bir kenetlenmenin olması kaçınılmaz. Bu karmaşa içinde var olabilmek için insanlar geleneklerine sıkıca sarılıyor. Kudüslü Müslümanlar Ramazan ayını bu kenetlenmenin de tesiri ile çok büyük bir coşku ile karşılıyor. Yüzyıllardır süregelen adetlerini yaşatma gayreti içindeler. Kurumların ritüelleri ile yaşaması gibi Kudüslüler de adetleri ile Kudüs şehrindeki varlıklarına bir delil oluşturuyor. 

Bütün bunlara ek olarak Ramazan ayında Mescid-i Aksa, mekânsal olarak çok yakın olmalarına rağmen yıl içinde ziyaret etmelerine izin verilmeyen Filistinliler için çeşitli kısıtlamalar ile birlikte ziyarete açık oluyor. Dünyadaki Müslümanlar da en çok bu ayda Kudüs’ü ziyaret ediyorlar. Dolayısıyla Kudüs diğer aylara nisbetle daha hareketli, daha coşkulu ve kısmen de olsa daha özgür bir şehir oluyor. 

Kudüs’te en dikkatinizi çeken Ramazan adetleri neler? 

Ramazan adetlerinin en başında sokakların süslenip rengarenk ışıklar, hilal şeklinde fenerler ile aydınlatılması geliyor. Gecenin karanlığında içinde bulunduğunuz renk cümbüşü büyük bir coşku hissettiriyor. Ramazan ayının ilk birkaç gününden sonra Kudüslüler iftarlarını yapmak üzere Mescid-i Aksa’nın her yerini dolduruyor. Her tarafta sofralar kuruluyor, iftarlıklar ikram ediliyor. Herkes elindekini etrafındakiler ile paylaşma gayreti içine giriyor. Kıble Mescidi ve Kubbet’üs-Sahra’nın yanı sıra Mescid-i Aksa avlusunu dolduran on binlerce insanın teravih namazı kılması birlik duygusunu kuvvetlendiriyor. Teravih sonrası sahura kadar şehir uyumuyor. Ramazan’a özel tatlılar ve şerbetler eşliğinde muhabbetler ediliyor. Şehrin dar sokaklarında yürürken evlerinin önünde oturmuş çay içip sohbet eden insanlar sizi hemen sahura kadar ağırlamaya talip oluyor. 

Belgeselin çekim süreci nasıl geçti? İsrail çekimler konusunda zorluk çıkardı mı?  

Çekim sürecinde zorluk yaşamamak için öncelikle İsrailli makamlara izin başvurusunda bulunduk. Bize ‘hayır çekemezsiniz’ demedikleri gibi yazılı olarak bir izin vermeye de yanaşmadılar. Bunun üzerine ekip ve ekipmanı kaliteden taviz vermemeye gayret ederek minimalize ettik. Hazırlık sürecinde filmi çekmeyi düşündüğümüz kamera ile test çekimleri yapıp askerlerin tepkilerini ölçtük. 

Resmi olarak izin alamamış olmak turist vizesi ile çekimlere gitme zorunluluğu doğurmuştu. Bunun sonucu olarak sadece beş çekim günümüz vardı. Bir, iki kere Mescid’e ekipman ile girmemize izin verilmemesi dışında İsraillilerle problem yaşamadık. Olası problemleri öngördüğümüz için alternatifli program hazırlamıştık. Bu şekilde onlara bağlı sorunların üstesinden geldik. Bizi en çok zorlayan ise bazı Filistinli kardeşlerimizin çekim için sözleştiğimiz saatlere uyma konusundaki hassasiyeti(!) oldu. 

Belgeselde kimlerin hikâyeleri var? Ramazan Kudüs’te hayatı ne yönde değiştirip dönüştürüyor? 

Film Kudüslü çocukların etrafında şekilleniyor. Röportajlar ile farklı sosyal çevrelerden insanların görüşleri üzerinden çocukların içinde büyüdükleri bu ortamı anlamaya çalıştık. Kudüs’te doğup büyümüş, ailesi kuşaklar boyunca bu şehirde yaşamış ve geleneğe hakim biri olan Sosyal Antropolog Ali Kleybo ile Ramazan ayı, adetleri ve sosyal hayata etkisi üzerine konuştuk. Merak ettiğimiz bir diğer husus ise Kudüs seyahatinin başka yerlere yapılan yolculuklardan farkı idi. Dünyanın pek çok bölgesinde bulunmuş ve farklı coğrafyalarda yaşamış olan Hasan Sevil bu konuda ufuk açıcı oldu. Gündelik hayatın nabzını ise esnaf ile tutmak istedik. Bu amaçla kadim şehrin tarihi bir fırınında çalışan fırıncılarla konuştuk. Finale doğru ise bu kutsal şehrin tüm güzelliklerin içinde ama işgal altında doğup büyüyen Müslüman çocukların gelecek vizyonlarını Mescid-i Aksa’nın hemen yanındaki okulda öğretmenlik yapan İman Fityâni Va’rî’den dinledik. 

Kudüs’ü diğer şehirlerden ayıran özellik, hâl nedir sizce? 

Kudüs sizi ilk andan itibaren sarıp sarmalıyor. Doğu’dan Batı’ya pek çok şehirde bulundum. Ancak Kudüs’te hiçbirinde hissetmediğim bir duygu sardı beni. Sanki bu şehrin yabancısı değildim. İstanbul’a döner dönmez içimde Kudüs özlemi başladı. Sonraki ziyaretlerime de memleketime gidermiş gibi gittim. Bu sebeple herkesin bir kere olsun Kudüs’e gitmesini öneriyorum. Zaten Kudüs geri kalanı kendisi hallediyor. Taş binaları, dar sokakları, birbirine bağlanan geçitleri ve tarihi yapısıyla sinematografik bir şehir. Neredeyse her köşesinde güzel bir kadraj oluşturmak mümkün. İçinde barındırdığı tezatlarda bir sinemacı olarak bizlere geniş alanlar açıyor.