ALİ DEMİRTAŞ
TV8 kanalında yayınlanan yarışma programlarıyla ünlenen ve katıldığı son yarışmadan diskalifiye edilen Murat Özdemir, geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından paylaştığı hayvana şiddet görüntüleriyle gündeme geldi. Bir papağana uyguladığı işkence görüntülerine gösterilen tepkiler üzerine gözaltına alınan Özdemir ardından akıl hastanesine sevk edildi. Sonradan öğrenildi ki Özdemir’in ilk vukuatı bu değil, daha önce de kadına şiddet dahil birçok sabıkası bulunuyor. Buna rağmen milyonların izlediği bir programa çıkarıldı ve sağlıksız davranışları rating uğruna tolere edildi. Kamuoyu aylarca bu şahısı izledi. Murat Özdemir medyanın ürettiği ilk yapay fenomen değil. Bütün bu yaşananlar medya üreticileri ile medyanın kamusal işlevinin yeniden sorgulanmasına neden oldu. Kamuoyu yaşananlardan sonra nefretini dile getirirken bu fenomeni kamuoyu önüne çıkaran medya patronu Acun Ilıcalı’yı da hedefine aldı. Bir Twitter kullanıcısı Acun Ilıcalı’nın yaşanan olayla ilgili kınama mesajı yayınlaması üzerine tepkisini şöyle dile getirdi: “Rating uğruna en psikopatları bul, yarışmacı diye programa sok, her bölümde kavga çıkart, sonra da yarattığın dünyanın karakterlerini ‘lanetle’ yok öyle, önce programlarını bir hizaya sok Acun Ilıcalı!” Tepkiler elbette bununla da sınırlı değil. Ancak hala sadece sorunlu ekran ünlülerini konuşmakla yetiniyoruz. Peki medyanın sorumluluğu hakkında neden konuşmuyoruz? Prof. Dr. Nilgün Tutal Cheviron ile bu tür ekran ünlülerine maruz kalmamak için medyada ne tür bir içerik denetimi uygulanması gerektiğini konuştuk.
TELEVİZYONCULAR KENDİLERİNE ETİK SORULAR SORMUYOR
MEDYANIN SORUMLULUĞUNUN ALTI ÇİZİLMELİ
Medyadaki sorunlu içeriğe sahip bazı programlar ve bu programlarda yaşanan olumsuzluklar konusunda RTÜK kamuoyundan gelen tepkiler üzerine kimi yayınlara bazı cezalar verse de bu cezalar çoğu kez caydırıcı olmuyor. Dolayısıyla medyanın kamusal işlevi kolaylıkla yok sayılıyor, görmezden geliniyor. “Medyanın yaratacağı toplumsal zararlar söz konusu olduğunda özellikle fikri kısıtlamaların hukuki bir bağlamda düzenlenmesi söz konusuyken, medyanın rating arayışının öne çıktığı yarışma türü programlar tehlikesiz ve suya sabuna dokunmayan içerikler olarak görüldüğünden siyasi irade bu programları denetlemeyi kendine iş edinmiyor.” diyen Tutal, tüm medya içeriğinin ticari kaygıyla oluşturulduğu bir çağda medyanın ürettiği çığırtkan içeriklerin de bu nedenle kimseyi rahatsız etmediğine dikkat çekiyor ve ekliyor: “Sorun tüm medya sektörünün içerik üretiminde olduğu için ve bu içeriğin üretiminde niteliksizleşme başat bir sorun olduğu için, medya sahiplerinin asıl sorumluluğu burada başlıyor. Ama hangi içeriğin nasıl yayılacağı konusunda en önemli öğe, medyanın kamusal bir işlevi olduğunun altının çizilmesi olabilir.”
ŞİDDET NORMALLEŞTİRİLİYOR
PSİKOLOG VE SOSYOLOG DENETİMİ ŞART
Aile ve medya üzerine çalışmalar yürüten AKODER’in konuyla ilgili açıklamaları ise şöyle: “Geçtiğimiz günlerde bir papağana şiddet uygulayan ve bunu sosyal medyada yayınlayan sözde Master Şef Murat Özdemir üzerinden şu analizi yapmaktayız: TV şovlarında rating yapan ve çok dikkat çeken tipler, korunmaya muhtaç seviyede mental ve duygusal olgunluğa sahip olabilirler hatta engelleri olabilir ama ekranlarda allanıp, pullanıp yetişkin olarak sunulmaktadır. Bu tipler, ceza ehliyeti olmayacak derecede patolojik ve psikotik ruh durumunda olabilirler, ancak TV ışıkları altında ilk bakışta normal görülebilirler. Medya içerik üreticileri bu kişileri ekran fenomeni yaparken bu durumları ya bilerek yapıp istifade ediyorlar yani bu kişileri istismar ediyorlar ya da tespit edemiyorlar ekranda açığa çıkıyor!” AKODER medya profesyonellerine ise şu çağrıda bulunuyor: “Yapımcılar, ötekinin sorumluluğunu üstlenmek zorundasınız! Hem bu kişileri istismar ediyor hem de toplumda bunları izleyip yeterince alımlama yapamayan başta çocuklara yanlış rol modelleri dayatıyorsunuz. Gelin toplumu çözümsüz çelişkilere boğmaktan vazgeçin. Kamu olarak devlet, nasıl bir inşaatta meydana gelecek kazalardan önceden yetki verdiği uzmanları sorumlu tutuyorsa, ekranlarda gerçek kişileri kullanan programlarda da psikolog ve sosyolog denetimi şartı koymalı. Bu tip ekran kazalarında başta yapımcı ve bu uzmanlar hesap verme durumunda kalmalı. Ancak daha sıkı denetimle bu gerçek kişilerden şöhrete kavuşan kişilerin yıkıcılığından toplum korunabilir.”