MERVE YILMAZ ORUÇ
Sentene ve eşi İrfan’ın hikâyesini kimileri bilir kimileri belki ilk defa okuyacak. Van’ın Erciş ilçesindeki Karlıyayla Köyü’nde yaşayan ve yaptıkları fedakârlık ile gönüllerde taht kuran çift, herkese örnek oluyor. En büyük tutkusu çocuklar olan Sentene’nin bir çocuğu yok belki ama bağışladığı araziye yapılan okulda eğitim gören ve evladı gibi sevdiği 140 çocuğu var. Sentene, 13 yaşında evlenmiş. Şimdi onun bağışladığı okulda okuyan 13 yaşında kızlar var. Evlenmek, nedir onu bile bilmezken gelin olmuş. “Düğün oldu. Babamla birlikte eve gideceğimi düşünmüştüm. Kocam İrfan ‘Senin evin artık burası. Babanın yanına gidemezsin’ dedi. O zaman anladım evim artık burası.” diye anlatıyor o günü. Sentene’nin hikâyesi de burada başlıyor zaten. Evlendikten sonra bir süre çocukları olmamış. Van’da tedaviye başlamışlar ama sonuç alamamışlar. Bu süreçte eşi İrfan’da İstanbul’a Büyükada’ya çalışmaya gitmiş. İnşaatlarda çalışıp para biriktirmiş. Van’daki tedaviden sonuç alamayınca İstanbul’a gelmişler. Yıl 2003’te tedavi sonrasında hamile kalıyor Sentene. Kızı oluyor. Adını Yağmur koyuyor. Doğduktan 5 ay sonra hastalanıp böbrek yetmezliğinden vefat ediyor Yağmur. Sentene yaşadığı bu acıya rağmen umudunu yitirmiyor. İrfan İstanbul’da kazandığı para ile koyun alıyor. Onları çoğaltıp satıyorlar. Tekrar tedavi görüyorlar ama sonuç alamıyorlar. Sonra tüp bebek deniyorlar o da olmuyor. Bu dönemde köy yerinde komşularının kendisini tüp bebek yapıyor diye ayıpladığını söyleyen Sentene, “Ama eşim bana çok destek oldu. Arkamda durdu. Yeri geldi ana, baba, kardeş oldu.” diyor.
BİZ OKUYAMADIK ONLAR OKUSUN
Tüm bu mücadele devam ederken Sentene ile İrfan’ın hayatını değiştirecek bir telefon geliyor. İrfan Bey şöyle anlatıyor: “Yıl, 2010. İstanbul’da çalışıyorum. Telefon çaldı. Arayanlar arsamı satın almak isteyince telefonu yüzlerine kapattım. Sonra tekrar arayıp arsayı okul yapmak için satın almak istediklerini söylediler. Okul için istediklerini duyunca satılık arsamız olmadığını ancak bağış yapacağımı söyledim. O yıl okulun temeli atıldı, 2012’de açıldı. Okul açılınca ben de İstanbul’dan temelli döndüm. Şimdi okulda çalışıyorum. Köyümüze bir hizmette bulunmak istedik. Kışın buradaki çocukların okula gitmesi çok zor oluyordu. Şimdi daha rahat ulaşabiliyorlar.”
Okula Sentene ile İrfan’ın adını vermek istiyorlar ama onlar bunu kabul etmiyor ve köylerinin adının koyulmasını istiyorlar. Sentene Hanım hiç okula gidememiş, İrfan Bey de ilkokul terk. Maddi durumlardan dolayı okuyamadığını söyleyen İrfan Bey, “Başarılı bir öğrenci idim. Kayserili bir öğretmenim vardı. Bir gün beni tuttu kolumdan eve getirdi. Babama dedi ki ‘Ben bu çocuğu okutacağım.’ Babam kabul etmedi. ‘Onun çalışması gerekiyor’ dedi. Benim evladım olsaydı ben onu okuturdum. Kendisini kurtarsın isterdim. Eski insanlar kızları okutmazdı. Şimdi eskisi gibi değil gerçi aileler çocuklarını okutuyor. Biz de buna vesile oluyorsak ne mutlu. Geçen gün başıma çok güzel bir şey geldi. Hastaneye gittim. Kapıda sıra vardı. Bir hanım kız beni içeri çağırdı. İçeri bir girdim bizim okuldan mezun olan eski öğrencilerden biri. Beni tanımış içeri ondan önceden almış. O kadar sevindim ve duygulandım ki o an kanatlarım olsa uçardım.” şeklinde konuşuyor.
Hem öğrenciler hem öğretmenler onların evlatları
140 ÇOCUĞUM VAR BURADA
Çocuk hasretini buradaki öğrencilerle dindiren Sentene, aynı zamanda okulda gönüllü olarak çalışıyor. “Bu arsayı ilk istediklerinde İrfan beni de aradı. Biz okuyamadık onlar okusun dedik. Bağışladık. 140 çocuğum var burada. Çocuğum olmadığı için mutsuz değilim. Benim çocuğum değiller ama onları kendi çocuğum yerine koydum. Bazıları bana yenge, bazıları abla ya da hala der. Bu çocuklar bize de ses oldular. Okulda küçük bir kantinim var. Öğretmenlere çay yapıyorum. Çocukları çok seviyorum bir ihtiyacı olduklarında yanlarına koşuyorum. Özellikle kız çocuklarının yeri ayrı. Kızlarımız okusun küçük yaşta evlenmesinler. Meslek sahibi olsunlar.” diyen Sentene Hanım sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu okul köyün eğitim hayatını değiştirdi. Okul yokken ilçeye gidiyordu çocuklar. Taşıma sistemi vardı. Servisler maddi anlamda yük oluyordu ailelere. Ama şimdi öyle değil. Öğretmenlerle de aramız çok iyi. Hatta tayini çıkıp gidenler ile hâlâ görüşüyoruz. ” Sentene’nin okulda çalışıyor olmasını yanlış bulan insanlar varmış çevrede. “Kadın niye okula gidip çalıyor, neden gazetelere çıkıyor, film çekiyor gibi eleştiri yapanlar var.” Ancak onlar bu duruma çok takılmıyorlar. Hayat hikâyelerinin belgesel olması Sentene ve İrfan’ı heyecanlandırıyor. Belgesel fikrinin nasıl ortaya çıktığını ve yönetmen Mahmure Vaizoğlu ile yollarının nasıl kesiştiğini şöyle anlatıyor Sentene Hanım: “Mahmure Hanım’ı biz aslında ablası sayesinde tanıdık. Bir gün çay demledik içeceğiz. Kapının önünde biri var. İçeri çaya davet ettik. O kadın Mahmure Hanım’ın ablası imiş. Daha sonra Büyükada’ya geldiğinde onunla da tanıştık. En son bir yıl önce İstanbul’a gittim. Mahmure Abla ile konuştuk. O bana hikâyemi belgesel çekmek istediğini söyledi. İrfan’a sormadan kabul ettim. Bu sene Mahmure Hanım aradı beni. Belgeseli çekmek istediklerini söyledi. Eşim İrfan ile konuştum. O da kabul edince başladık çekimlere. Birkaç bölüm kaldı. Çekimler çok güzel geçti. Bazen ağladık bazen güldük. Belgeselde hayatım ile ilgili her şeyi anlattım.”
Karlıyayla’daki bu kadını herkes tanımalı
Belgesel Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Bölümü’nden mezun 10 kişilik bir ekip tarafından çekiliyor. Ve ekibin büyük bir kısmını kadınlar oluşturuyor. Çekimlerde çok güzel anlar yaşadıklarını anlatan Vaizoğlu, “Ağladığımız zamanlar oldu. Özellikle karne günündeki çocukların sevincini anlatamam. Onların karne görüntülerine de yer vermek istedik belgeselde. Öğrencilerle yaptığımız röportajda şunu gördüm ki okumaya çok hevesliler. Öğretmen, hemşire olacağız diyorlar. Hatta çocuklardan biri ‘Okuyacağım ve sana bakacağım Sentene Ana’ dedi. Aralarındaki sevgi inanılmaz.” diyor.
Belgesel’de Van’dan da görüntülerin olacağını belirten Vazioğlu içerikle ilgili şunları aktardı: “Hikâyeyi 30 dakikaya sığdıracağız. Sentene’nin röportajları, okuldaki çalışmaları, öğrenciler ile ilişkisi ve ev hayatı her şey bu belgeselde olacak. Bölgenin hem yaz hem kış görselleri, ekonomik ve sosyal yapısı da yer alacak. Karlıyayla’dan görüntüler alacağız. Belki bir anlatıcı da kullanabiliriz. Filmde ayrıca İrfan’ın, okul müdürünün, öğrencilerin de röportajları yer alacak. Bu yolculuğumuz Sentene ile başlayıp Sentene’nin umuda yolculuk hikâyesi ile son bulacak.”
İNSANI VE DOĞASIYLA BAŞKA BİR ŞEHİR: VAN
Sentene Ana belgeselinin tanıtım toplantısı, Karlıyayla Ortaokulu’nda gerçekleşti. Programda belgeselin yönetmeni Mahmure Vaizoğlu ile filmin çekimine destek veren BNP Paribas Cardif Türkiye İletişim ve İnovasyon Müdürü Tuğba Çamlı Cantürk konuşma yaptı. Toplantının ardından öğrencilerle ve günün kahramanları Sentene Hanım ve İrfan Bey ile bir araya geldik. Çocuklar pırıl pırıl. Okumaya hevesli. Hepsinin bir hayali var. Buraya okul yapıldığı için çok şanslı olduklarını söylüyorlar. Önceden okul çok uzak olduğu için sıkıntı çektikleri zamanlar oluyormuş. Bundan dolayı Polat ailesine müteşekkirler. Haberi bitirmeden önce Van’ın güzelliklerinden de bahsetmeden geçemeyeceğim. Daha havaalanına gelir gelmez sizi büyüleyen sanki kendinizi Akdeniz sahillerinde hissettiren Van Gölü karşılıyor. Karşıda Süphan Dağı tüm ihtişamıyla duruyor. En yüksek kısımlarındaki karlar hâlâ erimemiş. Tabi meşhur Van kahvaltısını da söylemeden geçmeyelim. Çeşit çeşit mezelerle hazırlanmış bir sofrada yapılan kahvaltı paha biçilemez. Van kedilerini de unutmadık elbette. Onları da ziyaret ettik. İnsanı ve doğasıyla bizlerde güzel hatıralar bırakan Van’a selam olsun.