MERVE YILMAZ ORUÇ
Kanser, bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünüp çoğalmasıyla beliren kötü hücrelere denir. Modern tıp, kanserin ve tümörün insanların yaşam tarzı ve değişen yaşam koşullarından dolayı ortaya çıktığını söylese de aslında kanserin geçmişi çok daha eskilere dayanıyor. 2016 yılında Güney Afrika’da çalışmalar yürüten bir grup bilim adamı insanlığın beşiği olarak adlandırılan Swartkrans bölgesinde yaptığı araştırmalarda dünyanın en eski kanser vakasına rastladı. Araştırmacılar, Johannesburg yakınlarındaki Swartkrans Mağarası’nda bulunan ayak parmağında nadir görülen ve ölümcül bir tür olan “osteosarkom” kemik tümörünün olduğunu belirledi. Kanserin tıp literatüründeki ilk adı, M.Ö. 400’lü yıllarda Hipokrat döneminden, Yunanca yengeç anlamına gelen “karkinos” idi. M.S. 160’lı yıllarda hekimlik yapmış Yunan hekim Galen (Claudius Galenus) kanseri, sıvıların en kötücül olanı siyah safraya ithaf etti. Galen’e göre kanser, cerrahi yollarla tedavi edilmemeliydi, bunun nedeni siyah safranın diğer bütün sıvılar gibi vücuda yayılması ve engellenmesinin güç oluşuydu. Galen’in tıp üzerindeki etkisi yüzyıllar boyunca sürdü. 16. ve 18. yüzyılda çıkarılan insan anatomilerinde siyah safraya rastlanılmadığı için Galen’in siyah safrası tarihe gömüldü. 1300’lerin ortalarında “Aklınızın çelinmesine izin verip ameliyata kalkışmayın” diye yazdı John Arderne. 16. yüzyıl cerrahı Ambroise Pare çalışmalarında kömürde kızdırılmış havyayla ya da sülfürik asit macunuyla kimyasal olarak yakılan tümörlerden söz ediyordu. 1850-1950 yılları arasında anestezi ve antiseptiklerin bulunmasının ardından doktorlar cerrahi yolla tümörleri çıkarmaya başladılar. 20. yüzyılın başlarında kendi bölgesiyle sınırlı olup sıçrama yapmamış birincil tümörler ameliyatla alınabilir hale geldi. Ancak, kısa bir süre sonra tekrarlayan tümörler yeni tedavi metotlarının bulunmasını sağladı. Kanserli bölgelerin tamamen alınması gündeme geldi. Kanser hastalığının dönüm noktaları; X-ışınlarının ve kemoterapinin ortaya çıkışı oldu. Günümüzde kanser tedavisinde hâlâ kemoterapi ve radyoterapi uygulanıyor. Bunun yanı sıra sayısız tedavi yöntemleri kullanılıyor, yenileri geliştiriliyor. Dünya genelinde de kanser hastalığının etki alanı her geçen gün artış gösteriyor. 21. yüzyılda kanser konusunda en önemli noktanın korunma ve erken teşhis olduğu biliniyor. Bu nedenle, kanserojen maddelerin tespiti ve gerekli önlemlerin zamanında alınması oldukça önemli.
KADINLARDA OBEZİTEYE DİKKAT
Ülkemizde de kanser yaygın olarak görülüyor. T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü 2015 istatistiklerine göre; erkeklerde trakea, bronş ve akciğer kanseri kadınlarda ise meme kanseri en sık görülen kanser türleri. Akciğer kanserinin teşhisinde genellikle geç kalınıyor. Çocukluk çağı kanserlerinde ise lösemi en sık görülen kanser türü. Genç erkeklerde testis kanseri, non-hodgkin lenfoma ve beyin, meninksler, merkezi sinir sistemi kanserleri, kadınlarda ise tiroit, hodgkin hastalığı ve beyin, meninksler, merkezi sinir sistemi kanserlerinin ön planda olduğu görülüyor. Ülkemizde meme kanseri 50 ila 69 yaş arasında daha çok görülüyor. Meme, uterus korpusu ve over gibi kadın kanserlerinde en önemli risk faktörlerinden birisi de obezite. Obezitenin etken olduğu kanserler daha çok kadınları etkiliyor. Tiroit kadınlarda en sık görülen ikinci kanser iken erkeklerde dokuzuncu sıradadır.
PROF. DR. ÖZCAN YILDIZ
AZ VE ORTA GELİRLİ ÜLKELERDE KANSER ORANLARI DAHA YÜKSEK
Kemoterapi ve birçok kanser ilacının lösemi, lenfoma ya da testis tümörleri gibi hastalıkları son evrede teşhis konulsa dahi çok yüksek oranda tamamen iyileştirme şansına sahip olduğunu belirten Yıldız, “Meme, akciğer, pankreas, safra yolları, mide, barsak kanseri gibi türlerde dahi erken evrede tanı konursa kemoterapinin de katkısıyla iyileşme şansı yüksektir. Kanser tek bir hastalık değildir. Her bir kanser türünün nedeni ve oluşum mekanizması farklı olduğundan kanserin çaresini bulduk demek çok zordur.” diyor ve ekliyor: Bazı bitkisel ürünlerin kanser oluşmasını ve oluşmuş bir kanserin büyümesini yavaşlattığına dair laboratuar ve hayvan deneyleri vardır ancak şimdiye kadar insanlarda belli bir kanseri tedavi ettiğine dair tıp dünyasında bir araştırma yayınlanmadı.
"Kanserli organizmayı çöp eve benzetirsek o evi yaşanır hale getirmek için ilkin o eve çöp girişini engelleriz. Ardından sabırla evi temizlemek ve onarmak gerek. Çöpleri aceleyle yok etmek için benzin dökülürse evdekiler de yanar."
DOKTOR ESRA KIRSEVER
KANSERİN TEDAVİSİ KANSER OLMAMAK
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ KANSER ENSTİTÜSÜ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. ŞUAYİB YALÇIN
TANISI ZOR AMA YAYGIN BİR TÜR
50 yaş ve üzerinde NET kanserinin daha çok görüldüğüne dikkat çeken Prof. Yalçın bu hastalığa cerrahi tedaviyle çok iyi cevaplar alındığını söylüyor. Cerrahi müdahale şansı olmayan durumlarda da semptom kontrolünü sağlamak mümkün. Türkiye’deki NET hastaları için ilk kez online bir bilgi ve paylaşım ortamı oluşturuldu: netileyasamak.com. Unutmamak gerekir ki, NET ile sosyal hayattan kopmadan uzun yıllar boyunca yaşamak mümkün. Aslında bu, tüm kanserler için de geçerli; kanserle yaşamak mümkün!