Visal’e ulaşmak için yürünen meşakkatli yol: Ariflerin Satrancı

Payitaht Abdülhamid dizisinin 20. bölümünde seyirciler tasavvuf yolculuğunun bir özeti olan Şatranc-ı Urefa ile tanıştı. Osmanlı satrancı olarak da adlandırılan Şatranc-ı Urefa yani Ariflerin Satrancı Sevgili’ye kavuşma çabası içinde zor ve meşakkatli geçen dünya hayatının bir haritası. Oyunun mükafatı ise visale ulaşmak...

3 Mart 2018 Cumartesi 07:00
Cumartesi Haberleri

BÜŞRA UĞRAŞ



TRT 1 ekranlarında yayınlanan Payitaht Abdülhamid dizisinin 20. bölümünde izleyici bir oyunla tanıştı: Ariflerin Satrancı. Dizide Abdülhamid ile Rus ajan Parvus arasında geçen diyalog ile yeniden gündeme gelen Şatranc-ı Urefa, Ariflerin Satrancı ya da Osmanlı Satrancı olarak anılan oyunu bugün pek de bilinmiyor. İslam mutasavvıfı Muhyiddin İbn-i Arabî (1165 – 1240) ya da Mevlid’in yazarı Süleyman Çelebi (1351 – 1422) tarafından icat edildiği varsayılan, oynayana yaşadığı, geçirdiği çeşitli halleri, yaşantıları ve idrak seviyelerini öğretmeyi amaçlayan bu oyunu daha yakından tanımaya ne dersiniz?

Şatranc-ı Urefa, Yılanlı Dama, Osmanlı Satrancı ya da Ariflerin Satrancı gibi adlarla bilinen oyunun tarihine baktığımızda iki kişi çıktı karşımıza; İslam mutasavvıfı Muhyiddin İbn-i Arabî ve Mevlid’in yazarı Süleyman Çelebi. Oyunu tasarlayan kişinin kim olduğu ve tarihi hakkında net bir bilgi olmasa da çoğunluk 8 asır önce Muhyiddin İbn-i Arabî’nin öğrencilerine tasavvufu öğretmek için icat ettiğini söylüyor bizlere. Monopol oyununun atası olarak görülen Ariflerin Satrancı sufilerin ‘yolda ilerleyişlerinde’ kullanılmış. 10x10+1 toplam 101 kare bulunan oyun tahtasında yukarıyı gösteren oklar sıçrama yapılabilecek noktalar, aşağıyı gösterenlerse düşüş yaşanabilecek olanlar. Klasik tasavvuf öğretisindeki ‘Varlığın Birliği’ fikrini temel alan ilerleyişin sistemli hale getirilmesinden oluşuyor denilebilir. Bahsettiğimiz noktalar, yol’u ve yoldaki halleri gösteriyor oynayana. Şatranc-ı Urefa yani Ariflerin Satrancı’nın yaygın olarak bilinen satrançtan çok farklı olduğunu belirtmek gerekir.  Üstelik ‘oyun’ demek bile pek doğru değil; Şatranc levhası, Sevgili’ye kavuşma çabası içinde zor ve meşakkatli geçen dünya hayatının bir haritası gibi tasarlanmış. Kişinin Rabbine ulaşmak için yürümek zorunda olduğu yolda, önüne çıkacak sayısız hamleden yüz tanesine işaret ediyor. Tasavvuf yolunda atılan yüz adımdan sonra ise ‘Visal’e ulaşılabiliyor.

NEDAMETE ULAŞMAYAN OYNAYAMAZ

Şimdi dilerseniz oyunun nasıl oynandığına bakalım: Şatranc-ı Urefa, tek bir sayı fırıldağı ve oyuncu sayısı kadar piyonla Kızma Birader oyununa benzer şekilde oynanıyor. Oyun tahtasında 10 x 10 + 1, toplam 101 kare bulunuyor. Amaç, gelen zardaki kadar basamağı ilerleyerek 101. basamağa yani ‘Visale’ ulaşmak. Kimi basamaklar sizi daha aşağıya gönderirken, kimileri de ileriye götürüyor. Oyuna başlayabilmek için mutlaka 6 atmak gerekiyor. Çünkü böylece Zillet (hor görme, alçalma, aşağılık, alçaklık), Teessüf (acınma, yazıklanma), Rica (yalvarma), Kavga, Adavet (düşmanlık, hınç, kin) gibi hallerden geçilip, pişman olunarak Nedamet basamağına gelinir ve oyuna başlamaya hak kazanılır. Bu, İslam tasavvufunda Allah’a ulaşmak için evrilmeye başlayan nefsin ilk uyanış derecesi olan Nevfs-i levvame’ye işaret eder. Yaptıklarından ve kötü hallerinden pişmanlık duyan (levm eden) insan tasavvuf yoluna girer. 6. basamaktan sonra sırayla Hicran (ayrılık, acı), Gurbet (yabancı yer), Karar basamakları geçilerek ilk 10 basamakta fazla zorlanmadan ilerlenebilir. 10. basamak olan Rıza’ya (hoşnutluk, memnunluk, razı olma, istek) varılır. F                                                    akat 11. basamakta Sohbet-i Sek’e (biriyle köpek tabiatıyla, yani köpeklerin havlaması, hırlaması gibi kavga ederek görüşmek) gelindiğinde 2. basamağa, Teessüf’e geri dönülür. Eğer bu basamağı geçebilirseniz karşınıza Mihnet (sıkıntı, dert), Duzah (cehennem), Zeval (alçalış, sona erme), Zahmet (zor, yorgunluk), Meşakkat (güçlük) gibi dereceler çıkar. 21. basamakta karşılaşılan İstiğna (ihtiyaçsızlık taslama) sizi neredeyse en başa, 3. basa­maktaki Rica ‘ya (yalvarma) geri götürür. 

CEFAYI ÇEKEN SEFAYA KAVUŞUR

Ödüllü basamaklardan ilkiyle 23’te karşılaşırsınız: Cefa (ayrılıkta bı­rakma, eziyet etme). Cefa çeken daha sonra Sefa süreceğinden doğrudan 31. basamağa gönderilir. Benzer bir şekilde 26. basamakta Fırsat’ı yakalayan kişi Tecrübe kazanmak için doğrudan 56. basamağa yollanır. Oyun 26. basamaktan sonra zorlaşır: Rakip (başka birisiyle aynı şeye istekli olma) olunursa, ayrılık acısının çekildiği 7. basamaktaki Hicran sizi beklemektedir ya da birilerinin arasına Nifak ( ayrımcılık ) sokuyorsanız, 6. basamaktaki Nedamet (Pişmanlık) sizi buyur eder. 39. basamağa kadar devam eden cezalar kısmını geçmek çok zordur, fakat bu aşamaları bir geçerseniz maneviyat basamaklarında hızla yol alırsınız. Bu arada karşılaşabileceğiniz haller olan 43. basamaktaki Kemâl (olgunluk, tamlık, bilgi, fazilet) 5. basamaktaki Adavet’ e (düşmanlık, hınç, kin), 91. basamaktaki Gurur (boş şeylerle övünme) en başa gönderir ve neredeyse bitiriyorken sizi Rıza’ya yollayan 100. basamaktaki Kazâ insanı aşağılara çekmek için bekliyordur. Yukarıdaki basamaklarda sonuca yaklaştıran hâller de vardır. Örneğin 89’daki İzzet (aziz olmak, saygı, ikram, yücelik) 98’deki Bad-ı Aşk’a (aşk fırtınası), 90’daki Vahdet’e kadar gitmenizi sağlar. Bunların ara­sında en ilginci 87’deki Muhabbet’tir (sevme, sevgi, dostluk, dostça konuşma). Bu basamağın altında “BUYRUN VİSALE” yazmaktadır ve sizi doğrudan oyunun bitiş noktası olan VİSALE (dosta ermek, sevgide kavuşmak) taşımaktadır.

Monopol oyununun atası olarak görülen Ariflerin Satrancı (Şatranc-ı Urefa)’nı bir rivayete göre İbn-i Arabi sufilere tasavvufu öğretmek ve bu yolu idrak etmeleri için icat etmiş. 

BİR OYUN DEĞİL YOLDUR

Payitaht Abdülhamid dizisinin 20. bölümünde Abdülhamid ile Parvus arasında satranç ile ilgili gelişen diyalog ve devamında oynadıkları oyun dikkat çekmişti. Bölümde kendisine satranç hediye eden Parvus’a Ariflerin Satrancı’nı anlatan Abdülhamid Han “Kalelerin yıkıldığı, atların öldüğü, vezirlerin bir hiç uğruna feda edildiği, sadece Şah’ın yaşamasına ve kazanmasına müsaade eden bir oyun. (Satranç) İsterseniz sizinle başka bir oyun oynayalım; Ariflerin Satrancı… En aşağıdan başlarsınız, zilletten en dipten, en üste vuslata erersiniz. Hakiki kavuşma. Bu oyun değil bir yoldur. Rakibiniz sadece sizsiniz. Güvercinler sizi uçurur, yılanlar aşağı çeker… Mesela çevirdiniz (sayı fırıldağı) ‘kin’e geldi. Aşağı düşersiniz. Her hamle için ben size bir sual soracağım. Bilirseniz ilerlersiniz… Sorularıma doğru yanıt verirseniz sizinle tecrübemi paylaşırım!”