HABER MERKEZİ
Poke.com adlı yapay zeka uygulaması, Kaliforniya'dan gelen Alman göçmenler tarafından kurulmuş bir şirket olan Interaction tarafından geliştirilmiştir. Uygulamada bir genç adamın Paris'e gidişi, orada yaşadığı deneyimler ve sonunda dönüş kararını yapay zeka asistanı ile tartışması anlatılmaktadır. Bu reklam kampanyası, Avrupa'nın yapay zeka alanında yaşadığı paradoksu gözler önüne sermektedir: Kıta, yenilikçi fikirler ve yetenekli insanlar üretebilmesine rağmen, bu fikirlerin büyütülüp ölçeklendiği yer nadiren Avrupa olmaktadır.
Interaction'ın kurucu ortaklarından Marvin von Hagen, yapay zeka ile ilgilenen herkesin Silikon Vadisi'ne gelmek istediğini belirtmektedir. Bu iddia, somut verilerle desteklenmektedir. Girişim şirketi Accel'in raporuna göre, 2023 ve 2024 yıllarında ABD, Avrupa ve İsrail'de üretken yapay zekaya yatırılan paranın yüzde seksenine yakını Amerikan firmalarına akıp gitmişdir. Stanford Üniversitesi'nin 2025 Yapay Zeka Endeksi Raporu'na göre ise, 2024 yılında ABD kırk adet kayda değer yapay zeka modeli üretirken, Çin on beş model ve Avrupa sadece üç model üretmiştir. Bu rakamlar, yapay zeka alanında kıtalar arasında ne kadar büyük bir fark bulunduğunu açıkça göstermektedir.
Tüm ABD teknoloji şirketlerinin yaklaşık yüzde onbiri Avrupalı kurucular tarafından kurulmuştur. Ancak Avrupa'da başlayan yüzlerce umut verici şirket, özellikle yapay zeka ile doğrudan ilgili olanlar, Amerika Birleşik Devletleri'ne taşınmıştır. Listen Labs'ın kurucu ortağı ve Alman gurbetçi olan Florian Juengermann, bu yapay zeka devriminin parçası olmak isteyen insanların ABD'ye gelmek zorunda olduğunu söylemektedir. Juengermann, Almanya için üzüntü duyduğunu da ifade etmektedir.
Teknoloji kurucuları, yapay zeka şirketleri kurmak için ABD'ye gitmelerinin birden fazla nedeni bulunmaktadır. Silikon Vadisi yapay zeka şirketleriyle dolu olduğu için, orada bir yapay zeka şirketi kurmak daha kolay hale gelmektedir. ABD'de daha fazla girişim fonu bulunmakta ve bu fonlar bilinmeyen ürünlere yatırım yapmakla daha fazla ilgilenmektedir. Ancak kurucuların kendilerine ve Avrupa'daki yapay zeka savunucularına göre, daha büyük ve daha önemli bir neden daha vardır: Teknoloji profesyonelleri genellikle düzenlemeden derinden şüphelidir ve Avrupa'nın, özellikle yapay zeka söz konusu olduğunda, bolca düzenleme bulunmaktadır.
Son aylarda, Avrupa'da merkezi bulunan teknoloji şirketleri ile bazı ulusal hükümetler ve Avrupa Komisyonu'nun kendisi, yapay zeka şirketleri üzerindeki düzenleyici yükü azaltmaya çalışmıştır. Mevzuatın uygulanmasının kilit bölümlerini erteleyerek veya AB'nin tüm çerçevesini yeniden değerlendirmesi için savunuculuk yaparak bu hedefi gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Ancak yapay zeka düzenlemesi söz konusu olduğunda Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki farklar, düzeltilmesi o kadar kolay değildir. Her iki kıtada da teknoloji endüstrilerinin nasıl geliştiğini bilgilendiren derin kültürel farklılıklar bulunmaktadır.
Akademisyenler ve endüstri üyeleri, kültürü değiştirmenin Avrupa'nın hem kıtada daha fazla yapay zeka profesyonelini tutması hem de kalanları daha girişimci olmaya teşvik etmesi açısından çok önemli olduğunu söylemektedir. San Francisco merkezli Founders Fund'da çalışan Alman yatırımcı Robert Windesheim, bugün Almanya gibi Avrupa ülkelerinin hala olağanüstü yetenekleri elinde tuttuğunu ancak bu yeteneğin enerjilerini yeni şirketler yaratmaya yönlendirmesini sağlayan kültürel atmosferden genellikle yoksun olduğunu belirtmektedir.
Avrupa'nın yapay zeka alanında geri kalması, sadece finansal veya teknik bir sorun değildir. Bunun yerine, bölgenin girişimcilik ve yeniliğe karşı tutumunun, düzenleyici ortamının ve teknoloji sektörüne yönelik genel yaklaşımının bir sonucudur. Avrupa, yapay zeka devriminin merkezinde yer almak istiyorsa, yalnızca mevzuatını değil, aynı zamanda teknoloji ve girişimciliğe karşı kültürel tutumunu da dönüştürmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, kıtanın yetenekli insanları ve yenilikçi fikirleri, daha uygun ortam sunan ABD'ye göç etmeye devam edecektir.