Bakü'de düzenlenen BM İklim Değişikliği Konferansı'nın (COP29) yankıları sürüyor. COP29'da hedeflenen iklim finansmanı sağlanabildi mi? COP29'u Türkiye penceresinden nasıl değerlendirebiliriz? Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği, iklim değişikliği ile mücadele konusunda neler yapıyor?
Birleşmiş Milletler, "Yeşil Dünya İçin Dayanışma İçinde" teması doğrultusunda bir araya gelinen COP29'a yönelik "Herkes için yaşanabilir bir gezegene yatırım yapma" sloganı ile iklim finansmanın önemini vurgulamıştı. Bilindiği üzere iklim değişikliği mücadelesi ve küresel ısınmanın durdurulabilmesi için trilyonlarca dolar ihtiyacı hep gündemde. Paris İklim Anlaşması'ndan beri beklenenler, yapılması gerekenler vardı. Önceki COP'larda öncelikleri belirtilmiş ancak bitmemiş başlıklar masadaydı. Ateşkes çağrısı; hidrojen, yeşil dijital, organik atıktan metan azaltma, dayanıklı ve sağlıklı şehirler için çok sektörlü eylem yolları, iklim eylemi için su beyanları; küresel enerji depolama ve şebekeler ile yeşil enerji bölgeleri ve koridorları taahhütleri ülkelerin değerlendirmesi için COP29 öncesinde bildirilmişti.
Küresel Durum Değerlendirme Raporlaması (GST) ve Kayıp-Zarar Fonu (LDF) iki mühim başlıktı. Ancak COP29'da iklim finansmanı hüsranı yaşandı. Gezegenimizin BM nezdinde tanımlı üç acil sorunu olan biyoçeşitlilik kaybı, çevre kirliliği ve iklim değişikliği gibi acı gerçekler ortadayken bu yılki konferansta iklim dayanışması sağlanamadı. "Yeşil dünya için dayanışma içinde" teması günümüzün moda tabiriyle "yalan" oldu. Yakın geçmişe baktığımızda, kanaatimce 2021'deki COP26 ile ulaşılan, içeriği mühim ittifaklar, beyanlar, mutabakatlar, taahhütler ve en önemlisi Glasgow İklim Paktı ötesine yeterince gidilemedi.