AA
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necati Muz'un liderliğinde, Tarım ve Orman Bakanlığı desteğiyle 2016'da "Hastalıklardan ve Kalıntılardan Ari Arı Kolonileri" projesi başlatıldı.
Uçmakdere mevkisinde 200 kovanda hastalığa dayanıklı arı yetiştirilmeye başlanan projede, önümüzdeki bir yıl içinde, arıcılıkta kullanılan yerli ilaç hammaddesinin elde edilmesi hedefleniyordu.
Ancak projenin tamamlanmasına bir yıl kala arıların bulunduğu kovanlar tahrip edildi, 4 milyona yakın arı telef oldu.
Kovanların tahrip edilmesine ilişkin jandarma ve Şarköy İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri bölgede incelemelerini sürdürüyor.
Prof. Dr. Mustafa Necati Muz, olaya ilişkin AA muhabirine "4-5 yıl boyunca ilaç denemelerine uygun arı kolonilerini geliştirmiştik ve ilaç denemelerini de yapıyorduk. Yüzde 84,5 etkinliğe ulaşmıştık. Yani sadece 1 sene kadar daha işlemlere devam edebilseydik patent ve ruhsat sürecine girilecekti." dedi.
Olay için "kesinlikle bir sabotaj" nitelendirmesinde bulunan Muz, çalışmaların hızlı bir şekilde yeniden ve büyük bir iştiyak ile başlayacağını vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Gerekirse bu projeyi sil baştan yeniden kurgulayıp da yaparız bunlar önemli değil, veteriner hekimler olarak bilgi, beceri ve donanıma sahibiz ve farklı illerde gruplarımız ve ekiplerimiz var, kısacası nelerin üstesinden geldik, bunun da üstesinden geleceğiz. Beni en çok yaralayan şey, bazı insanların 'Burası uydudan korunmalıydı, buranın güvenlik görevlileri 7-24 kapıda nöbet tutmalıydı, orada yatıp-kalkmalıydınız.' türünden eleştirileri. Hepiniz kendi bakış açınızdan haklısınızdır fakat bu çalışma normal üreticinin yaptığı bir iş değil ya da evinizin arka bahçesinde size ait 200 metrekarede yaptığınız bir çalışma, hobi değil. Burası, Trakya bölgesinin en yüksek mevkisi olan Ganos Dağları tepesinde, denizden 950 metre yükseklikte olan yaz günlerinde bile geceleri sıfır, kışın -30 dereceye düşen 4x4 araçlar ve traktörlerle gidilebilen, ormanın içerisinde yer alan ve insandan uzak engerek yılanlarının cirit attığı bir bölge."
Bölgedeki incelemelerin devam ettiğini hatırlatan Muz, "Ekiplerimiz ivedilikle köyün giriş-çıkış ve kavşaklarında yer alan mobese kameralarının peşine düştü. Ayrıca bölgeye gelen sinyal kayıtları ve o bölgede arıcılarla görüştüğü saptanan kişi veya kişilerle ilgili, detayının paylaşılmasının soruşturmayı aksatacağını düşündüğümüz çalışmalar başladı. Ekipler bunları paylaşmamızı da uygun görmüyorlar ama zaten bizim de orada birtakım güvenlik tedbirlerimiz var." dedi.
"Biz arıları Trakya bölgesinden topladık yani bizim dedelerimiz-ninelerimiz bize kendi nine ve dedelerinden kalan ve ata tohumu gibi muhafaza ettikleri arılarını, 'Al evladım, bunları ıslah edin' diye verdiler. Biz çalışmalara tekrar başlayacak iradeye, hırsa ve azme sahibiz çünkü mevzubahis olan devletimizin ve üreticimizin bekası olduğu zaman hiçbir olumsuzluk bizi yıldıramaz. Bizi asla yıldıramayacaklar, vazgeçiremeyecekler, başaramayacaklar. Gerek ekibim gerekse ailemin desteğiyle bu işi en yakın zamanda atlatıp, çözümleyip çalışmalarımıza devam edeceğiz. Uzun vadede milli ekonomimize de büyük katkı sağlayacak olan arıcılıkta kullanılan ithal ilaç hammaddelerine verilen paralar ülkede kalacak. Ayrıca oldu da o ilaçları satanlar stratejik bir hamle gereği 'Bu ilaçları artık size satmıyoruz' dediler. Dünyanın arıcılık yapan en büyük ikinci ülkesi olarak 10 milyon arımızı neyle ilaçlayacağız? Kendi hammadde üretimimiz yok, bu nedenle yola çıktık."
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimler Bölümü, Dölerme Ve Suni Tohumlama Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özen Banu Özdaş da "Bildiğim kadarıyla bu projenin amacı hastalıklara karşı dirençli, bal ve döl verimi yüksek arılar ile damızlık kraliçe arıların üretilmesidir. İlaç sanayisinde kullanılan propolis, polen arı sütü gibi ürünlerin üretilmesi hedeflenmiştir. 6-7 yıl önce başlayan ve stratejik olan bu proje yurt içinde ve dışında birilerini rahatsız etmiş olabilir. Olayın basit bir hırsızlık olduğunu düşünmüyorum. Bir bilim insanı olarak gerek meslektaşım ve ekibi, gerekse de ülkem için oldukça üzgünüm. Yıllarca maddi-manevi emek, birileri tarafından maalesef yok edildi. Kolluk kuvvetlerimizin gerekli araştırmaları yapacağına ve suçluları en kısa sürede bulacağına inancım sonsuzdur." değerlendirmesinde bulundu.
Proje yürütücüsü Prof. Dr. Mustafa Necati Muz'un, arılarda suni tohumlama yaparak bölgeye adaptasyonu yüksek bir koloni oluşturmayı başardığını dile getiren Özdaş, arı kovanlarına özel kıyafetlerle yaklaşıldığını hatırlatarak "Sabotajı gerçekleştiren kişiler işi bilen profesyonel bir ekip olabilir. Sebep ne olursa olsun ülke ekonomisine büyük kazanç sağlayacak olan stratejik bir proje imha edildi" ifadelerini kullandı.
Bursa Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Aydın da projenin, "Milli İlaç Projesi Alanı" tabelası bulunan, 8-10 dönümlük, etrafı çevrili arazide yürütüldüğünü aktardı.
Proje kapsamında seçilen 25 koloninin yıllık bal veriminin arttığını dile getiren Aydın, "Bu kolonilerin gen kaynağı olan ana arıları çalınmış, yaklaşık 200 adet arı kovanının kapaklarının açıldığı, içindeki arı ve çerçevelerin yere çevrilip boşaltıldığı ve arıların ölüme terk edildiğinin tespiti, basına yansıyan video kayıtlarından anlaşılmaktadır." dedi.
"Bunu yapan kişi veya kişilerin sadece arılara zarar vermesi, olayın sıradan bir hırsızlık olmadığını gösteriyor" yorumunu yapan Aydın, "Bilimsel ve ülkemize katkı sağlayacak bir çalışmayı bilinçli olarak sabote etme çabası açıkça görülmektedir. Ülkemiz arıcılık konusunda dünyada önde gelen bir ülke olup birçok arı ırkının ana vatanı ve gen kaynağıdır. Bu nedenle böyle kötü niyetli çabalarla bu kaynak tüketilemez. Ama bu kötü niyet, dünyanın sigortası olan arılara, arıcılık camiamıza ve bilimsel çabalara en büyük düşmanlıktır." diye konuştu.
Ortamdan bal veya kovan çalınmadığına, alım-satıma konu maddi, ticari hırsızlık olmadığına dikkati çeken Aydın, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kaybın bir anda telafisi tabii ki imkansızdır ancak ortak akıl çerçevesinde bilgi ve birikimin ele alınarak, farklı tecrübelerin birleştirilmesi, el birliği ve güç birliğiyle yeniden başarılamayacak hiçbir konu yoktur. Ancak yapılan kötü niyetli girişim bu konuda emek harcanarak yapılan çalışmalara ciddi anlamda zarar vermiştir. Bu nedenle bu tip çalışmalarda ilgili kuruluşlarca çalışma alanlarının 7/24 kontrol edilmesi gerekliliği açıkça görülmektedir. Bu tip çalışmalar ülkemizin geleceğine yön verecek çalışmalardır."