AA
Diyarbakır'daki temaslarını sürdüren Kurtulmuş, merkez Sur ilçesindeki tarihi İçkale'de bulunan Saint George Kilisesi'nde gerçekleştirilen TRT Haber-TRT Kurdi ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Kurtulmuş, Diyarbakır'ın her tarafının tarih koktuğunu belirterek, böyle bir kentte yayına katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
"Maalesef geçmiş dönemlerde bu bölgede insanların diken üstünde oturduğu, birbirlerinin gözünün içine bakmaktan kaçındığı günleri çok iyi hatırlıyorum. Çukur eylemlerinin gerçekleştiği günlerde maalesef burada yaşayan halkımızın çocuklarına hayatın nasıl dar edildiğini hatırlıyoruz. O zor zamanları çok şükür hem Diyarbakır hem Batman üzerinden atmış ve yeniden ayağa kalkmış." diyen Kurtulmuş, bugün Sur'u insanların huzurla ziyaret ettiğini görmenin mutluluğunu yaşadığını söyledi.
Diyarbakır'ın büyük medeniyetlere ev sahipliği yapan, asırlar boyunca İslam medeniyetinin merkezi olmuş kentlerden biri olduğunu belirten Kurtulmuş, "Maalesef terörün bu şehrin üzerinde estirmeye çalıştığı o fırtınalı dönemler geride kalmış, karabasanlar ortadan kalkmış. Milletimiz huzur içerisinde işleriyle ilgileniyor. Bu büyük bir kazanç. Terörün ortadan kaldırılması için büyük mücadele veren her birimizi gerçekten tebrik etmek gerekir." diye konuştu.
Kurtulmuş, "Korku, silah ve terör örgütünün ortaya koyduğu baskı ortadan kalkınca insanlar kendilerini daha iyi ifade edebilmek, hayata ve dünyaya ilişkin bakışlarını çok daha müspet noktaya getirmek konusunda rahatlamışlar." ifadesini kullandı.
Bazı meselelerin siyasetin konusu olmaması gerektiğine işaret eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Diyarbakır anneleri meselesi de bir siyasi mesele değildir. Evlatlarının acısını yüreğinde hisseden ve 'Nasıl bulunabilir?' diye kendilerince bir yol bulup bir şekilde terör örgütüyle irtibatlı olduğunu tahmin ettiği, bildiği siyasi partinin kapısında böyle bir arayış sürdüren aileler. Çok şükür bu arayışların bir kısmı da müspet sonuçlandı. Bunların içerisinde evlatlarına kavuşanlar oldu. Ümit ederiz ki; tüm anneler, aileler evlatlarına kavuşur. Kolay bir şey değil. Bu hazin bir tablo, insanlıkla ilgili bir mesele. Keşke diğer siyasi partiler, muhalefet partilerindeki arkadaşlarımız da gelsinler, en azından 'Biz de buradayız, sizin acılarınızı paylaşıyoruz, sizin derdinize biz de ortak oluyoruz.' diyerek bu annelerin acılarını paylaşıyor olsunlar. Bu siyaset dışı bir mesele."
Herkesin doğuştan getirdiği hakları olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, "Hangi ailede doğacağıma ben karar vermedim. Siz Kürt'sünüz, anneniz Kürt, o yüzden sizin ana diliniz Kürtçe. Benim herhangi bir dili kullanmam ya da sizin herhangi bir dili ana dil olarak kullanmanız size ne bir ayrıcalık sağlar, ne de bu mesele bir ayrımcılık vesilesidir. 30 senedir söylüyoruz, bu topraklarda ana dil ana sütü kadar helaldir." diye konuştu.
Uzun yıllar devam eden Kürtçe üzerindeki baskıları, Kürtçenin kullanılmasıyla ilgili baskıları AK Parti iktidarları döneminde ortadan kaldırdıklarını aktaran Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Diyarbakır Cezaevinin dili olsa da konuşabilse. Orada sadece Türkçe konuşamıyor diye insanlara ne eziyetlerin yapıldığı yakın tarihimizin maalesef karanlık hatıralarından. İnsanlar, yaşlı kadınlar hastaneye gittiğinde Türkçe bilmediği için Kürtçe konuşmaya kalktığı zaman türlü yanlış uygulamalarla karşılaşırlardı. Bunların hepsi geride kaldı. Türkiye artık bu dil üzerinden baskı devirlerini çok çok geride bırakmıştır. Ama şuna karşı da milletimiz uyanıktır. Nasıl ana dil ana sütü kadar helalse ana dili vesile kılarak bunun üzerinden siyaset yapmak da o kadar haramdır. Ana dili istismar etmek, bunun üzerinden insanlara ayrımcılık ya da ayrılıkçılık tohumları ekmek de doğru değildir. Dil konusunda ve özellikle Kürtçe uygulamaları konusunda çok mesafe aldık, büyük özgürlük alanları açıldı. Geçmişin o karanlık günleri geride bırakıldı. Böyle olması gerekirdi, normal olan buydu."
Kurtulmuş, son 40 yıllık süreçte Orta Doğu coğrafyasında iki fay hattının sürekli tetiklenmeye çalışıldığına dikkati çekerek, "Birisi etnik ayrımcılık, diğeri de mezhep ve meşrep ayrılıkları. Bu ülkenin insanları inşallah bunlara prim vermedi, bundan sonra da vermeyecektir. Dillerimizin farklılığını, doğuştan gelen bir hak olarak görüyoruz." şeklinde konuştu.
Dünya ekonomisindeki gelişmelerin Türkiye ekonomisine de etki ettiğini dile getiren Kurtulmuş, "Türkiye'de ekonomik alanda birtakım ciddi sıkıntılarla karşı karşıya olduğumuz aşikar. Bunların farkındayız. En başta hayat pahalılığı olmak üzere üretim maliyetleri, üretim girdilerindeki artma söz konusu, bunları biliyoruz. Vatandaşımızın gündeminde olup da bizim gündemimizde olmayan herhangi bir ekonomik sorun yok. Bunların nasıl ortadan kaldırılacağını da biliyoruz. Eldeki imkanlar çerçevesinde vatandaşlarımızın sıkıntılarını azaltabilecek, özellikle dar gelirli ve sabit gelirli vatandaşlarımızın alım gücünü artırabilecek tedbirlere başvuruyoruz." ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, kısa süre içerisinde bu sorunların önemli bir kısmının geride kalacağını aktararak, Türkiye ekonomisinin bunu aşabilecek bir yapısal bütünlük içerisinde olduğunu bildirdi.
Kurtulmuş, "Ekonomik ortam çok değişken, fiyatlar çok oynak. Dolayısıyla daha fazla kar elde edelim kaygısıyla fiyatları aşağıya indirmiyorlar. Hatta mallarını stokluyorlar. Stokçuluk milletimiz tarafından da hiçbir zaman tasvip edilmemiş bir şey. Tefecilik ve stokçuluk, bunların ikisi neredeyse birbiriyle eşit görülür. Dolayısıyla bu ekonomik ortamda daha fazla para kazanmak derdinde olan vatandaşlarımıza söyleyeceğimiz, inanın buradan kazandığınız 3 kuruş fazla paranın hiçbir hayrını görmezsiniz." diye konuştu.
Çiftçilerin de üretim maliyetlerinde yükselmeler olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, maliyetler yüksek olduğu halde yol boyunca bütün arazilerin ekilip, biçildiğini gördüklerini belirtti.
Kurtulmuş, "Boş arazimiz yok. Çiftçimiz bütün zorluklara rağmen toprakla uğraşmaktan, üretimden vazgeçmiyor. Bu sene bereketli hasat olacağını biliyoruz. Evet maliyetler yüksek olabilir ama çiftçimizin yüzünün güleceği bir sene olacak inşallah." dedi.
Bölgeyi ilgilendiren iki önemli barajın bitme noktasına geldiğine işaret eden Kurtulmuş, bu barajların iki yıl içerisinde tamamlanmasının beklendiğini ifade etti.
Numan Kurtulmuş, bu barajlar ve sulama kanallarının açılmasıyla arazilerin çok büyük bir kısmında sulu tarıma geçileceğini, bunun aynı zamanda enerji maliyetlerinin de aşağıya çekilmesi demek olduğunu kaydetti.