Bakan Fidan'dan SDG'ye son uyarı: Sabır tükeniyor

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG'nin zaman kazanmaya çalıştığına işaret ederek, "Tekrar askeri yollara başvurmak zorunda kalmak istemiyoruz ancak 'SDG', ilgili aktörlerin sabrının tükenmekte olduğunu anlamalıdır. 10 Mart Anlaşması'na bağlılıklarını yerine getirmeleri gereken bir noktaya gelmeliler." dedi.

18 Aralık 2025 Perşembe 12:27
Güncel Haberleri

AA



Fidan, TRT World'de yayınlanan "One on One" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Gazze Şeridi'nde ateşkese ve henüz ikinci aşamaya geçilmemesine ilişkin Fidan, bu ateşkesin Türkiye için çok değerli olduğunu belirterek, Gazze'de son 2 yıldır yaşanan dehşete, insanlık trajedisine ve soykırıma tanıklık ettiklerini hatırlattı.

Fidan, bu ateşkese ulaşmak için çok çaba gösterdiklerine işaret ederek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ifade ettiği gibi eylülde New York'ta ABD Başkanı Donald Trump ile yapılan toplantının ateşkese yönelik bir dönüm noktası olduğunu söyledi.

Trump'ın bu durumun ciddi olduğunu ve ABD'nin bölgedeki ülkelerle bir şey yapması gerektiğini anladığını aktaran Fidan, "Şu anda ateşkes var ancak ateşkes sürekli ihlal ediliyor." dedi.

Fidan, bu durumun Türkiye için "hayal kırıklığı yarattığını" dile getirerek, ateşkes kabul edildiğinden bu yana neredeyse 400 Filistinlinin öldürüldüğünü, Filistinlilerin ise ateşkese riayet etmeyi sürdürdüğünü ifade etti.

Barış Planı çerçevesinde tarafların insanların korunması ve insani yardım konusunda kabul ettiği şartların açık olduğunu ancak şu andaki insani yardım miktarının hiçbir zaman yeterli olmadığını vurgulayan Fidan, bu büyük zorluklara rağmen Müslüman ülkelerin ve uluslararası toplumun ateşkesin ikinci aşamaya ilerlemesini istediğini belirtti.

Fidan, buna yönelik kamuoyuna yansımayan bazı görüşmeler olduğuna, genellikle "Barış Kuruluna", "Uluslararası İstikrar Gücüne", günlük işlerin yürütülmesine ve yürütme komitesine odaklanıldığına işaret ederek, gelecek birkaç hafta içinde bu görüşmelerin bazı sonuçlarını görebileceklerini söyledi.

Türkiye olarak bu müzakereleri yakından takip ettiklerini ve katkıda bulunmaya çalıştıklarını aktaran Fidan, sahadaki ateşkes sürecini de gözlemlediklerini, herhangi bir ihlal veya sorun tespit edildiğinde ilgili muhataplarla görüşerek gerekli adımların atılması için teşvikte bulunduklarını kaydetti.

"(GAZZE İLE) AYNI DURUMU BATI ŞERİA'DA DA GÖREBİLİRİZ"

Fidan, aksi takdirde Gazze'de insanların katledildiği ve soykırıma uğradığı korku günlerine geri dönülebileceğine dikkati çekerek, "Bu sefer sadece Gazze'de de değil, bu durum bulaşıcıdır. Allah korusun, aynı durumu Batı Şeria'da da görebiliriz." dedi.

Uluslararası İstikrar Gücüne Türkiye'nin olası katılımı ve İsrail'in buna yaklaşımına ilişkin Fidan, "Türkiye'nin, İsrail'in Filistin'de işlediği suçlara ve on binlerce Filistinliyi katletmesine karşı insanlığın ve uluslararası vicdanın sesi olduğunun" altını çizdi.

Fidan, Filistin'de yaşananların, Türkiye'nin karşı çıkması ve sesini çıkarması gereken bir durum olduğunu ve diplomatik olarak en başından beri bunu yaptığını vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu:

"İsrail, uluslararası toplumdan bu düzeyde eleştiri ve kınama görmeye hiç alışık değil çünkü uluslararası toplum onlara, istedikleri her şeyi yapma, güvenlikleri için gerekli gördükleri her şeyi yapma konusunda açık çek vermiştir. Bu, toplu katliam anlamına gelse bile... Bu durum on yıllardır böyleydi ve İsrail uluslararası sistemden muaf tutuldu ama bence bu dönem artık sona erdi." diye konuşu.

"İSRAİL, TÜRKİYE'NİN ULUSLARARASI İSTİKRAR GÜCÜNE KATILIMINA ŞİDDETLE KARŞI ÇIKIYOR"

Türkiye'nin ortaklarıyla beraber bu sonuca ulaşılması için çok önemli bir rol oynadığının altını çizen Fidan, "Bu yüzden İsrail, Türkiye'nin katılımına şiddetle karşı çıkıyor ama burada tek ilgili aktör İsrail değil. Burada başka ilgili aktörler de var, bu yüzden onlarla da görüşüyoruz." ifadelerini kullandı.

Fidan, en başından bu yana Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın barış süreci için insani, askeri, güvenlik, teknik, altyapı ve sağlık gibi alanlarda ne gerekliyse Türkiye'nin hazır olduğunu ifade ettiğini hatırlatarak, bu alanların Türkiye'nin üzerinde çok çalıştığı alanlar olduğunu dile getirdi.

Gazze'de belli desteklerin sağlanması konusunda spesifik alanlarda çalışan geniş ve departmanlar arası ekipler olduğuna değinen Fidan, bunun doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatı olduğunu ve Dışişleri Bakanlığının da bu çabaları koordine ettiğini anlattı.

Fidan, Türkiye'nin Uluslararası İstikrar Gücüne katılmaya hazır olduğunu, İsraillilerin açıkça itiraz ettiğini ve Ankara'nın da diğer ortaklarla görüştüğünü yineleyerek, Türkiye için önceliğin sahada neyin gerekli olduğunu görmeyi teşkil ettiğini ve bunu kimin yapığının ikincil bir mesele olduğunu söyledi.

Bakan Fidan, "Gazze'de insanlık ve insani değerler lehine başka biri gelip aynı şeyi yapabilirse, bizim için sorun yoktur ancak bizim yardımımıza çok ihtiyaç varsa, biz de katkıda bulunmaya hazırız." dedi.

"İŞBİRLİĞİ MEKANİZMASI İLE DEAŞ'LA BAŞA ÇIKILABİLİR"

Fidan, Suriye'deki duruma ve olası terör örgütü DEAŞ tehdidine yönelik, "Evet, DEAŞ kesinlikle büyük bir tehdit, bununla başa çıkabiliriz. Bölge ülkeleri olarak, Türkiye ve Suriye olarak, iyi bir işbirliği mekanizması olduğu sürece, bu sorunu etkili bir şekilde çözebileceğimizi düşünüyorum " ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin, son 40 yılda terör örgütü PKK ve diğer terör unsurlarıyla mücadele ettiğine ve terörle mücadele konusunda bölgede çok tecrübeli bir ülke olduğuna işaret eden Fidan, bu tehditle başa çıkmak için kapsamlı beceri ve yetenekler geliştirdiklerini belirtti.

Fidan, geçen yıldan önce, Suriye'deki tehdit ortamı nedeniyle, DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin sistemdeki çatlaklardan yararlanarak kendilerine bir yol bulabildiklerini anımsatarak, artık iç savaşın sona erdiğini, halkın Şam'ı yönettiğini ve şu anda sağlıklı bir işbirliği bulunduğunu dile getirdi.

İşbirliği mekanizması olduğu sürece bu tehditle başa çıkılabileceğinin altını çizen Fidan, şunları kaydetti:

"Bu nedenle, devrimin ilk aylarında, 2025'in başlarında, diğer bölge ülkeleriyle bir araya geldik ve şöyle dedik 'Bakın, Suriye şimdi iyileşme yolunda. Derin yaraları var ve iyileşmek için zamana ihtiyaçları var, bu yönde ilerlemek için uluslararası ve bölgesel desteğe ihtiyaçları var. Ancak bu arada, başka düşman unsurların bu süreçten yararlanmasını istemiyoruz.' Bu nedenle, o dönemde terörizmin en büyük tehdit olduğunu ve müdahale etmemiz gerektiğini düşündük. Bu işbirliği, Suriyeli ortaklarımızın zihninde ayrı bir farkındalık yaratmak açısından çok yararlı oldu çünkü onlar DEAŞ tehdidinin çok iyi farkındalar ancak 'uluslararası toplum DEAŞ ile nasıl mücadele ediyor ve ne tür mekanizmalara sahip', onlar artık devlet aktörleri ve bir devlet aktörü olarak bu sorunu diğer bölgesel ortaklarla birlikte ele alırken nasıl davranmalılar, bu onlar için başka bir şeydi ancak bu alana giriş yapmaları iyi oldu. Onlar bu sorunu çözme konusunda çok yetenekli ve istekli."

Fidan, Suriye'nin geçen ay Washington'da belgeleri imzalayarak ABD öncülüğünde 2014'te kurulan DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyonun parçası olduğunu anımsattı.

Bunun iyi bir girişim olduğunu vurgulayan Fidan, Suriye'nin diğer ülkelerle birlikte DEAŞ'la mücadeleye kararlı olduklarını çok net bir şekilde ortaya koyduğunu dile getirdi.

"HİÇBİR TERÖRİST UNSURUN SURİYE'Yİ İYİLEŞME YOLUNDAN ÇIKARMASINA İZİN VERMEMELİYİZ"

Fidan, askeri uzmanlarla, istihbarat uzmanlarıyla, diğer bölge ülkeleriyle, ABD ve diğer herkesin DEAŞ'la mücadele gündemini ilerlettiğine dikkati çekerek, "Hiçbir terörist unsurun Suriye halkını ve devletini iyileşme yolunda raydan çıkarmasına asla izin vermemeliyiz." dedi.

Suriye'de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG'nin durumuna ve Suriye'ye entegrasyon sürecine ilişkin Fidan, "Elbette sürecin hızından memnun değiliz. Biz, Suriyeliler ve bazı diğer ortaklar, isimlerini vermek istemiyorum, topluca 'SDG'nin daha fazla zaman kazanmaya çalıştığını düşünüyor. Bence kendileri için başka fırsatlar umut ediyorlar, belki başka bir bölgesel kriz şeklinde, belki de İsrail'in Suriye ve diğer yerlere yönelik yayılmacı politikaları nedeniyle. Bu yüzden, bence iyi olan şey, Amerikalı ortaklarımızın bu sürecin tamamlanması gerektiğinin çok iyi farkında olmaları çünkü bu, ülkenin birliği için çok önemli." diye konuştu.

Fidan, Suriye muhalefetinin her farklı unsurunun, silahlı grupların, "SDG" hariç, şu anda Suriye Savunma Bakanlığına bağlandığını anımsatarak, "Çünkü onlar eski muhalefet yapısında muhalefet üyesi değillerdi. Farklı gruplar vardı. Her zaman tek bir komuta ve kontrol altında değillerdi. Şimdi ise Savunma Bakanlığının komuta ve kontrolü altına girmeyi kabul ettiler. Bu, ulusal birlik için çok önemlidir çünkü bir devlette farklı otoritelere izahat veren iki veya üç farklı silahlı yapı olamaz. Böyle bir durumda birlik ve egemenlikten söz edilemez." ifadelerini kullandı.

"'SDG' İLGİLİ AKTÖRLERİN SABRININ TÜKENMEKTE OLDUĞUNU ANLAMALI"

Bunun çok önemli olduğunu, herkesin bunu anladığını ancak Türkiye'nin işlerin diyalog, müzakere ve barışçıl yollarla halledilmesini umduğunu vurgulayan Fidan, şunları kaydetti:

"Tekrar askeri yollara başvurmak zorunda kalmak istemiyoruz ancak 'SDG', ilgili aktörlerin sabrının tükenmekte olduğunu anlamalıdır. 10 Mart Anlaşması'na bağlılıklarını yerine getirmeleri gereken bir noktaya gelmeliler. Herkes, bu anlaşmayı gecikmeden ve çarpıtmadan yerine getirmelerini bekliyor çünkü bu anlaşmadan sapma görmek istemiyoruz. Günün sonunda, biliyorsunuz, Şam'daki Suriyeli ortaklarımız da bunun ulusal birlikleri için çok önemli bir adım olduğunu görüyorlar. Bir anlamda iyimserim. Umarım doğru taktik, teknik ve işbirliği biçimlerini kullanırsak, hedefe ulaşacağımızı düşünüyorum. "

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI

Rusya-Ukrayna Savaşı'na değinen Bakan Fidan, "Elbette, bu savaştan doğacak herhangi bir ateşkes, herhangi bir barışı memnuniyetle karşılarız çünkü bu savaş 4 yıldır sürüyor. Ve tıpkı Gazze'deki savaşta olduğu gibi, büyük yıkıma ve insan hayatı kayıplarına neden oluyor." diye konuştu.

Avrupa'nın orta yerinde, 21. yüzyılda böylesine konvansiyonel bir savaşa tanıklık etmenin Avrupalıların hayatları boyunca asla hayal etmeyecekleri bir şey olduğunu kaydeden Fidan, Avrupa halkının bu tür sahnelerin İkinci Dünya Savaşı dönemine ait olduğunu düşündüklerini söyledi.

Fidan, 2025'te Avrupa'nın ortasında "büyük çaplı bir konvansiyonel savaş yaşandığına" dikkati çekerek, bunun binlerce can aldığını ve büyük şehirlerde büyük yıkıma yol açarak şehirleri enkaz alanına çevirdiğini dile getirdi.

Bu durumun bölge ülkelerini ve savaşın bölgesel olarak tırmanması tehdidini oluşturduğunu aktaran Fidan, "Özellikle Karadeniz'e doğru tırmanan savaş Türkiye'yi ve diğer kıyı ülkelerini de tehdit ediyor. Bu nedenle Türkiye, en başından beri çok yoğun şekilde çalışıyor ve ateşkes için mümkünse gerçekten katkıda bulunmak için de çok çaba sarf ediyor." ifadesini kullandı.

Fidan, Ankara'nın diğer ortaklarıyla birlikte çok sayıda girişimde bulunduğunu, özellikle son birkaç haftadır görüşme trafiğinin yoğunlaştığını, tarafların tartışma düzeyinin ve ciddiyetinin arttığını görmekten memnuniyet duyduklarını anlattı.

Bakan Fidan, Avrupalı aktörlerin de artık sürece dahil olduğunu belirterek, ABD'nin arabuluculuk sürecini yönettiğini ve bu hususta ABD Başkanı Donald Trump ve ekibine yaptıkları için "özel bir takdir" borçlu olduklarını vurguladı.

Gazze'deki gibi bu tür bir sürecin ancak ABD'nin aktif katılımıyla mümkün olduğunun görüldüğünü bildiren Fidan, halihazırda Türkiye'nin Trump ve ekibiyle, Ruslarla, Ukraynalılarla ve Avrupalılarla temas halinde olduğu mesajını verdi.

- TARAFLAR "ANLAŞMAYA ÇOK YAKIN"

Fidan, tarafların gelinen noktada "anlaşmaya çok yakın" olduğunun altını çizerek, muhtemelen üzerinde mutabık kalınacak metnin Ukrayna kamuoyuna sunulacağına ve bunun Ukrayna tarafının iç dinamikleriyle ilişkili bir konu olduğuna dikkati çekti.

Tarafların olası bir "kağıt üzerinde anlaşmaya" varması halinde bunu kamuoyuna sunmanın yolunu bulacaklarını aktaran Fidan, burada Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin yanı sıra Ukrayna halkının iradesi ve Avrupa'nın tutumunun da önemli olduğuna değindi.

Fidan, halihazırda Avrupalıların "ateşkes etrafında birleşmiş görünmesinin" oldukça önemli olduğunu kaydederek, görüştükleri Avrupalı liderlerin bu konuda "samimi ve ciddi" göründüklerini dile getirdi.

Buna rağmen Avrupalıların kendi güvenlik kaygıları da olduğunu ifade eden Fidan, Ukraynalıların da bu endişelere sahip olduğunu ve güvenlik garantileri talep ettiklerini anımsattı.

Fidan, Moskova'nın da güvenlik kaygıları olduğunu ve ek garantiler istediklerini söyleyerek, tüm bu taleplerin bir araya getirilip herkesin kabul edebileceği format ve plan oluşturmanın son derece zor bir iş olduğunu ancak şu anda bir anlaşmaya çok yakın olunduğunu bildirdi.

- TÜRKİYE'NİN ARABULUCULUK ÇALIŞMALARI

Türkiye'nin savaş devam ederken Karadeniz Tahıl Girişimi ile taraflar arasında anlaşma yapılabilmesini sağladığını belirten Fidan, bunun Akdeniz'e erişim imkanı tanıdığı ve temel olarak deniz güvenliğiyle ilgili olduğunu, başta Afrika olmak üzere dünya piyasalarına 30 milyon ton tahılın ulaşmasına yardımcı olduğunu hatırlattı.

Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın insani nedenlerle bu girişime büyük hassasiyet gösterdiğine değinerek, Erdoğan'ın hala bunun öneminden söz ettiğini, zira savaşın Afrika'daki, Latin Amerika'daki, hatta Avrupa ve Orta Asya'daki insanların yaşamını da etkilediğini dile getirdi.

Bu sebeple deniz güvenliğinin "son derece önemli" olduğuna işaret eden Fidan, Rusya ve Ukrayna'nın, dünyaya sattıkları enerji ürünlerinin yanı sıra aynı zamanda büyük tahıl üreticileri olduğunu vurguladı.

Fidan, Rusya ve Ukrayna'nın dünyanın geri kalanına sağladığı birincil ürünün tahıl olduğuna dikkati çekerek, bu nedenle gündemi ilerletmeye ve deniz güvenliğine ulaşmaya özel önem verdiklerini söyledi.

Amerikalıların arabuluculuğundaki Rusya ve Ukrayna tarafları arasında tam plan hakkında büyük bir tartışma döndüğünü belirten Fidan, "Şu anda olan şey, tüm ilgili aktörlerin bir barış planına, bir barış paketi planına dahil olması ve artık sınırlı ateşkes anlaşmaları hakkında fazla tartışmamalarıdır. Sınırlı derken, enerji, altyapı ve deniz güvenliği ile sınırlı olduğunu kastediyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ben, muhataplarımızla yaptığımız görüşmelerde, tam bir ateşkes ve barış planına ulaşamazsak, lütfen bu sınırlı anlaşmayı yapalım diyoruz." şeklinde konuştu.

Fidan, son haftalarda Türk gemilerinin her iki tarafın da hedefi haline geldiğini ve Türkiye'nin bu durumdan ciddi şekilde etkilendiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Artık insansız hava araçları sadece savaşan tarafların bölgelerinde değil, bizim topraklarımıza doğru da uçuyor. Bu da kıyı ülkeleri için daha fazla sorun yaratıyor. Aynı şeyi Romanya'da, Bulgaristan'da da gördük ve her şey birkaç yıl önce mayınların Karadeniz'de sürüklenerek Boğaz'a ulaşmasıyla başladı. Bir noktada, Boğaz'daki tüm gemi trafiğini engelleyecek kadar tehlikeli hale geldi. Dolayısıyla bunlar da bizim ordumuzla ve diğer kıyı ülkeleriyle, özellikle Romanya ve Bulgaristan'la işbirliği içinde uğraştığımız sorunlar."

- "ATEŞKESİN SAĞLANMASINA TAM DESTEK VERİYORUZ"

Tüm bu sorunlara son vermenin en kısa yolunun ateşkesin sağlanması olduğuna değinen Fidan, "Bu nedenle buna tam destek veriyoruz. Umarım ateşkes sağlanır. Aksi takdirde başından beri uyardığımız gibi, gerginlik giderek tırmanıyor. Bölgesel gerginlik çok tehlikeli ve bu bölgede kalmayabilir. Avrupa'nın farklı bölgelerine de sıçrayabilir." dedi.

"GKRY'nin yakında AB başkanlığını devralacak olmasını bir zorluk mu yoksa fırsat mı olarak değerlendirdiği"ne ilişkin soruyu yanıtlayan Fidan, bu durumun Türkiye için de bir fırsat olabileceğini belirtti.

- "GKRY FIRSAT BULDUKLARI HER YERDE BİZİ ENGELLİYOR"

Fidan, GKRY'nin uluslararası platformda, Türkiye'nin önüne engeller koyduğuna işaret ederek, "Fırsat buldukları her yerde bizi engelliyorlar. Ancak Avrupa'nın karşı karşıya olduğu mevcut tehditler karşısında, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki işbirliği ve ilişkilerin her zamankinden çok daha anlamlı ve önemli hale geldiğini düşünüyorum. Yani Kıbrıs Rum Kesimi, AB ile Türkiye arasında büyük bir engel teşkil ediyor. Ve ne yazık ki AB'nin iç işleyiş sistemi Kıbrıslı Rumların bu tür eylemlerine izin veriyor." diye konuştu.

Kıbrıs sorununu miras olarak aldıklarını ancak bunu gelecek nesillere bırakmak istemediklerini vurgulayan Fidan, "Eski zihniyete bağlı kalmak zorunda değiliz. Daha yaratıcı olabiliriz çünkü zaman akıyor ve nesiller, gelecek nesiller bizden bir çözüm bekliyor." ifadelerini kullandı.

Fidan, Kıbrıs'ta iki devletli çözümün tek gerçekçi çözüm olduğunun ve herkesin bunu bildiğinin altını çizerek, "Türkiye olarak Annan Planı ve Crans-Montana sürecinde olumlu bir tavır aldık, Kıbrıslı Türkler BM planına lehte oy verdiler. Ancak Kıbrıslı Rumlar bunu reddetti." şeklinde konuştu.

- "ALTERNATİF İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMDÜR"

Kıbrıslı Rum yetkililerin, Kıbrıs için eşit güç, servet ve yetki paylaşımı anlaşmasına asla "evet" demeyeceklerini aktaran Fidan, "Onlar bunu biliyor, biz bunu biliyoruz, Avrupalılar bunu biliyor. Bu bir gerçek. Öyleyse bunun alternatifi iki devletli bir çözümdür. Bunu yapabiliriz. Ve iki devletli çözümden sonra her türlü işbirliğini veya siyasi birliği kurabilirler. Bu onlara kalmış. Ancak acilen yapmamız gereken şey, bu anı değerlendirmek ve Kıbrıs'ı bir cennet haline getirmek için her türlü tarihi fırsatı kullanmaktır." dedi.

Fidan, Akdeniz ülkelerinin turizm, ekonomi ve sanayiye yüklü yatırımlar yaptıklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Kıbrıslı Türkleri izole etmeyi bırakın, kaliteli bir işbirliği başlatabiliriz. Siyasi sorunu dondururken, ekonomik kalkınma, bölgesel kalkınma, enerji kaynaklarının kullanımı, turizm, sanayi ve her şeyden hep birlikte yararlanabiliriz. Ancak eski hedeflere ve zihniyete bağlı kalmak, bu sorunu olumlu bir şekilde ele almamıza yardımcı olmuyor. İşte, onlara vermek istediğimiz mesaj budur. Çünkü toplum uzun süredir bir şekilde şartlandırılmış durumda, bu yüzden politikacıların U dönüşü yapması çok zor. Ama birisi gerçeği söylemek zorunda. Birisi, Ada'daki gerçekler, hepimizin kaçırdığı fırsatlar ve mevcut fiili durum nedeniyle yarattığımız riskler hakkında gerçeği söyleyecek kadar cesur olmak zorunda."