AA
Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Soruşturma Bürosunca İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddiasıyla yargılanan sanıkların da aralarında bulunduğu bazı şüpheliler hakkında "suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama" suçundan soruşturma başlatıldı.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde haklarında dava açılan 47 sanığın yargılandığı dava dosyasıyla ilgili olarak, şüphelilerin işlemiş oldukları suçlar sırasında kara para aklama eylemi olup olmadığına dair inceleme yapılması için başlatılan soruşturma kapsamında MASAK raporu alındı.
Raporda, şüpheliler ve malen sorumluların "mal varlığı değerlerini aklama" suçunu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesi olduğu belirtilerek, şüphelilerin ve birkaç malen sorumlu şirketin taşınır, taşınmaz, hak ve alacaklarına el konulması istendi.
- 13 HASTANE VE 3 ŞİRKETE KAYYUM ATANDI
Hakimlikçe ayrıca, Anıl Çakır Gönen, Melike Özdemir, Adnan Sarı, Aydın Sarı, Ayfer Sarı, Metin Sarı ve Serhad Sarı ile GMZ Sağlık Hizmetleri İnşaat ve Turizm Limited Şirketi, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi ve Sarıoğlu Turizm Ticaret AŞ'nin de mal varlıklarına el konulması kararı alındı.
Öte yandan, Avcılar Hospital Hastanesi, Özel Doğa Hospital Hastanesi, Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Silivri Kolan Hastanesi, Esenler Güney Hastanesi, Özel Birinci Hastanesi, Özel Avrupa Şafak Hastanesi, Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Özel Bağcılar Şafak Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Çorlu Reyap Hastanesi, Özel Bağcılar Medilife Hastanesi, Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketine, GMZ Sağlık Hizmetleri İnşaat ve Turizm Limited Şirketi ve Sarıoğlu Turizm Ticaret AŞ'ye ise kayyum atandı.
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davada tutuksuz sanıklar savunma yaptı.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmada savunması alınan tutuksuz sanık doktor Hıdır Yüksel, 55 senelik hekim olduğunu ve ocak ayına kadar Esenyurt Reyap Hastanesi'nin mesul müdürlüğünü yaptığını söyledi.
Yüksel, prensip olarak hiçbir yolsuzluğa, sorumsuzluğa sebebiyet vermediğini belirterek, "Çalıştığım yerde böyle bir şey olması imkansız. Reyap Hastanesi'nin mesul müdürü olduğum için yenidoğan sorumlu hekimini ve sorumluları tanırım. Biz kurumsal bir hastanesiyiz. Çalıştığım süre içerisinde bana anne-babadan gelmiş herhangi bir şikayet yok. Hastane kurumsal olduğu için 2-3 ayda bir sağlık müdürlüğü tarafından denetlenir." dedi.
Hastanede cüzi bir ortaklığının olduğunu ifade eden Yüksel, tutuklu sanıklardan suç örgütü elebaşı olduğu iddia edilen Fırat Sarı ile yapılan sözleşmede, Sarı'nın sabit maaş alıp almadığına ilişkin soru üzerine mali konuları bilmediğini söyledi.
Sanığın avukatı Ramazan Zeybek ise örgüt kavramına uyan hususların gerçekleşmediğini, Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) her an hastaneyi denetleme hakkına sahip olduğunu belirterek, denetime açık olan bir durumda dolandırıcılık suçunun unsurunun oluşmayacağını ifade etti.
- SANIK ALİ AKSU'NUN SAVUNMASI
Birinci Hastanesi'nin mesul müdürü olan tutuksuz sanık Ali Aksu ise 32 yıllık meslek hayatında binlerce ameliyat yaptığını, böyle bir dosyada bulunduğu için çok üzgün olduğunu söyledi.
Epikrizin, hastaya yapılan tüm işlemlerin kaydedildiği, hekimlerin e-imzayla imzaladığı elektronik evrak olduğunu anlatan Aksu, SGK'nin, zaman zaman hastaneleri ziyaret ederek yerinde incelemeler yaptığını, hastanın basamağını yükseltmenin, ödeme yapılacağı anlamına gelmediğini, bazı hekimlerin üçüncü basamak olarak değerlendirdiği bir hastanın başka bir hekim tarafından ikinci basamak görülebileceğini aktardı.
Aksu, bu davada tartışmaların kaynağının SGK'nin basamağa göre ödeme yapması olduğunu belirterek, basamak düzeyleri arasındaki farklılık nedeniyle şu anda SGK ile hastaneler arasında çok sayıda dava bulunduğunu söyledi.
İhmali davranışla kasten adam öldürme iddiasının tamamen gerçeğe aykırı olduğunu savunan Aksu, iddianamede yer alan uzman görüşü raporunda tüm vakalarda subjektif yorumlar yapıldığını, raporun eksik ve hatalı olduğunu iddia etti.
- OPARA BEBEĞİN ÖLÜMÜ
Aksu, 6 aylık Michelle Nwandı Opara bebeğin ölümüyle ilgili de Beylikdüzü Medilife Hastanesine öksürük şikayetiyle getirilen bebeğin, muayene edilip reçetesi verildikten sonra taburcu edildiğini anlattı.
Durumu kötüleşen bebeğin tekrar aynı hastaneye getirildiğini ve servise yatışının altıncı saatinde kalbinin durduğunu, bebeğe iki kez canlandırma işlemi uygulandığını aktaran Aksu, şöyle devam etti:
"Bebek yoğun bakıma alındı. Opara 6 aylık olmasına rağmen 5 kiloydu. 6 aylık bir bebeğin kilosunun 7,5-8 olması beklenir. Yani ciddi bir gelişim geriliği vardı. Keşke otopsi yapılmış olsaydı. Tarafınızca uygun görülürse Opara bebek için otopsi talep ediyoruz. Bu dosyanın en büyük eksikliği otopsilerin yapılmamış ya da yapılamamış olmasıdır."
Aksu, sanıkların çoğunu tanımadığını ve ortada suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğunu da düşünmediğini söyledi.
Tarafına isnat edilen hiçbir suçlamayı kabul etmediğini ifade eden Aksu, "Bu dava Türkiye Cumhuriyeti tarihinde doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının işbirliği yapılarak hayata gözlerini yeni açmış bebeklerin öldürüldüğü algısı oluşturulduğu ilk davadır. Toplum vicdanında mahkum edilmeye çalışıldık. Yazılı ve görsel medyada tarafıma itibar suikasti yapılmıştır." diye konuştu.
47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere 2 Aralık Pazartesi gününe ertelendi.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın öğleden sonraki oturumunda savunma yapan tutuksuz sanık hemşire Bahar Kanık, suçlamaları kabul etmeyerek, 2015 ile 2020 yılları arasında Çorlu Reyap Hastanesi'nde çalıştığını söyledi.
Hastanede ciddi bir yoğunluk olduğunu belirten Kanık, "Sorumlu hemşire, Fırat Sarı'nın motivasyon ödemesi olarak bize para vereceğini söylüyordu. Biz de bu parayı sorgulamadık. Ben sorumlu olduktan sonra Fırat Sarı parayı bana göndermeye başladı, ben de bu parayı hemşirelere dağıtıyordum." dedi.
Kanık, vefat eden Halime Alkari bebek ile ilgili ise şöyle konuştu:
"Halime bebek gerçekten kötü durumdaydı. Fırat Sarı'ya hastaneye gelmesini söyledim, o da İstanbul'da durumu kötü bir bebekle ilgilendiğini söyleyip, bize ne yapmamız gerektiği konusunda talimatlar verdi. Biz de ona göre müdahalelerde bulunduk. Bebeğin damarları dopamin ilacı nedeniyle tahrip olmuştu. Damar yolu açacak yer kalmamıştı ve son olarak kafasından damar yolu açmak zorunda kalmıştık. Dopamin ilacı da kafadan açılan damar yolundan verilebilecek bir ilaç değil. O yüzden bu ilacı kestik. Bebek iyice kötüleşti, canlandırmaya tepki vermedi. Fırat Sarı'ya durumu bildirdim. Biz hemşireler olarak bebeğin ölüm saatini tayin edemiyoruz, bu yüzden Fırat Sarı gelene kadar solunum cihazına bağlı halde bıraktık. Fırat Sarı ile bu konuda konuşurken ben bir filmde geçen repliği söyledim, Fırat Sarı da ona istinaden 'Dedemin fişi' dedi. Bu Halime bebekle ilgili değildi. Neyden bahsettiğimi bildiği için ona karşılık verdi."
Mahkeme başkanı, sanık Kanık ile Fırat Sarı arasında geçen, "Dedemin fişi" ve "Tüh bugün de besleyecektik, kalk kız besleyeceğiz seni." şeklindeki tapeleri okuyarak, sanığa çocuğu olup olmadığını sordu.
Sanığın çocuğunun olduğunu söylemesi üzerine başkan, "Şakalar yapıyorsunuz, kendinizi o bebeklerin annelerinin yerine koyun. Bebeğiniz hakkında doktor ile hemşire böyle konuşsa ne hissedersiniz?" dedi.
Kanık ise "Çok haklısınız, keşke yapmasaydık. İki kişi arasında geçen konuşmalar" yanıtını verdi.
Tutuksuz sanık hemşire Ceylan Çetin de bebeklere bakmadığını, ilaçların takibini yaptığını ifade ederek, Curosurf ilacını da kendisinin takip ettiğini belirtti.
Hasan Basri'yi, Fırat Sarı'nın hemşiresi olarak bildiğini söyleyen Çetin, "Bir gün benden ilaç istedi. Ben de 'Fırat Bey'in haberi olması gerekiyor.' dedim. Bir süre sonra yine geldi, aynı şeyi söyledim. Bir gün mesaime geldiğimde ilaç dolabında eksik vardı. Hasan Basri'yi aradım, ilacı sorguladım ve bana kendisinin aldığını söyledi. Ben de üstüne düşmedim çünkü herkesin ilacı aldığını bildiğini söyledi." ifadelerini kullandı.
Bir süre sonra 20-30 adet kadar ilaç kaybı olunca yönetime çıkarak durumu anlattığını dile getiren Çetin, "'Bu kadar eksiklik var.' dedim. Sizin ve Fırat Bey'in haberi varmış dedim. Bana, 'Nasıl izin verirsin?' diye kızdılar. Ben Hasan Basri'nin ilaç sattığını nezarette öğrendim." diye konuştu.
Bebekleri uzun süre yoğun bakımda tutma gibi bir durum olmadığını çünkü ailelerin sürekli gelerek bebekleri sorduğunu ifade eden Çetin, Fırat Sarı ya da şirketinden para almadığını savundu.
Duruşma, savunması alınmayan 3 tutuksuz sanığın dinlenilmesi için 2 Aralık Pazartesi gününe ertelendi.