İmam değil sahtekar

FETÖ elebaşı Gülen’in, Türkçe olarak basılmış 80 kitabı ile yaklaşık 670 saatlik sesli ve görüntülü konuşmaları analiz edildi. ‘Kendi Dilinden FETÖ Örgütlü Bir Din İstismarı’ adıyla raporlaştırıldı.

27 Temmuz 2017 Perşembe 07:00
Güncel Haberleri

Kemal GÜMÜŞ



Diyanet, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in İslam dinine verdiği zararları 40 yıl boyunca yaptığı 670 saatlik konuşmalarını, 80 kitabını, dergilerde yayınlanan bütün başyazılarını inceleyerek gözler önüne serdi. DİYANET İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı, hain şebekenin paralel devlet yapılanmasının yanı sıra da paralel bir din oluşturmaya çalıştığı, Feto’nun kendisini sahte peygamber gibi gösterdiğini, Allah’ın kendisiyle nida ile irtibata geçtiği hezeyanını 140 sayfalık raporunda tüm detaylarıyla ifşa etti. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Kendi Dilinden FETÖ Örgütlü Bir Din İstismarı” raporunu açıklarken, Feto’nun ayetleri de suistimal etmekten hatta kendine yormaktan geri durmadığını dile getirdi. Görmez, teröristbaşı Fetullah Gülen’in bir ayeti bağlamından, siyak ve sibakından tamamen koparıp herhangi bir ilke gözetmeden kendi menfaatinin aracı kıldığını vurguladı. FETÖ’nün dine verdiği zarara dikkati çeken Görmez, “FETÖ sadece devletlere değil, düşüncelere, inançlara ve kalplere sızma hareketidir” dedi. Raporda şu saptamalara yer verildi: Fetullah Gülen sıradan bir kimse değildir. O, ahir zamanda İslam’ı ihya etmek için Allah tarafından seçilmiş özel bir kişidir. Onun başlattığı hareket herhangi bir hareket değildir; tüm diğer Müslümanlar bir yana, onun hareketi bir yanadır. Gülen “seçilmiş” olduğundan, bağlıları da tıpkı Hz. Muhammed’e (s.a.s.) inanan sahabe topluluğu gibi güzîde bir topluluk, hatta ikinci sahabe neslidir. Gülen, mensuplarını sapkın fikirlerine ikna etmek için kendisini İslam dinini çok iyi bilen bir allame olarak sunmaktadır. Ancak burada özellikle kelam-fıkıh usulü çerçevesinde ortaya konulan İslamî bilgi yöntemine sözde değer vermekte; fakat aslında bunları gözardı etmektedir. Ayrıca sûfî gelenekte kullanılan bazı kavram ve söylemleri bağlamlarından kopararak mensuplarını ikna etmek için malzeme yapmaktadır. Bu çalışmada incelenen kitaplar ve ses kayıtları iyi irdelendiğinde vahyin bitmediği anlaşılmaktadır. O, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) yaşadığı miracı neredeyse her gün yaşamaktadır. Hz. Muhammed (s.a.s.) ile birlikte nübüvvet sona erdiği için açık veya zımnî bu türden iddiaları Müslümanlar tarih boyunca zındıklık, dalâlet, yalancı peygamberlik ve hak yoldan sapma olarak görmüşlerdir. Gülen uykuda veya uyanıkken, insanlar içinde; kısaca her durumda Hz. Peygamber’le görüştüğünü ima etmekte, ondan talimatlar alıp bağlılarına bunları Hz. Muhammed’in (s.a.s.)  emirleriymiş gibi yansıtmaktadır. Bu tutumuyla o, bir Müslümanın asla tevessül etmeyeceği biçimde dinin usul ve esaslarını çiğnemektedir.   Sûfilerin, yalnızca kişisel tecrübelerini aktarırken kullandıkları tasavvufî kavramlar, Gülen tarafından istismar edilerek toplumsal bir hareketi yönlendiren ilahî mesajlar gibi sunulmaktadır. Allah adına konuşuyorum’ Gülen: “Ben şimdi tepeden tırnağa his kesilmiş doğrudan doğruya O’nun rahmeti adına konuşuyorum. Şu anda adeta gazabını unuttum gibi …” (1979-07-09_Gonul Dünyamızdan-02 - Muhabbet fedailerinin özellikleri - Beraat Gecesi (İzmir-Hisar Camii), dk. 38 vd.) DİYANET: Bir kimse Yüce Allah’ın rahmetinin genişlediğini ve herkesi kapsadığını elbette anlatabilir. Ancak kimsenin Allah’ın rahmeti adına konuşma hakkı yoktur. Bir kişi Allah’ın rahmeti adına konuşmaya cüret ettiğinde sanki söylediği her şey Allah’ın sözü gibi algılanmaya başlar. ‘Hak’tan nida geldi’ Gülen: “Gözüm açık bir bir gördüm. Size tarif edem bir bir; Felekler burcuna çıktım, melekten merhaba gördüm, bana Hakk’tan nida geldi: zarfının üzerine bantlanmış gibi zarflar içinde size gelen ihsanlara şahit oldum…” (Hisar-3 (İrade Kahramanları), dk. 15.50 vd.). DİYANET: Gülen görünürde bağlılarına kendini adeta miraca çıkan kişiler gibi sunarak yüceltmektedir. ‘Allah’ın özel sırlarını biliyorum’ Gülen: “Allah beni terk etmedi, Allah ile aramdaki sırrı bana söyletmeyin, göz açıp kapayıncaya kadar ben çok yaramazlık yaptım. Çok serserilik yaptım. Arkamı döndüm giderken dahi bana seslendi nereye gidiyorsunuz.” (Ümitle Şahlanış, dk. 12:12-14:48). DİYANET:  Gülen yukarıdaki satırlarda Allah onu ve müntesiplerini hiç terk etmediğini ona seslendiğini ve Allah ile arasında sırlar olduğunu söylüyor. Gülen: “Arş ve Kürsî hakkında istifhama müstenid herhangi bir soru sorulmadıkça konuşmamayı tercih ederim. Zira bunları Rabbimin namusu gibi telakki ediyorum. Çok mahrem bir yakınımın iç çamaşırlarından nasıl bahsetmiyorsam, Arş ve Kürsî’den de bahsetmek istemem…” (Gülen, Fasıldan Fasıla 1, Nil Yayınları, İzmir 1995, s. 45). DİYANET:  Burada Gülen iki hususu vurgulamaktadır: Gülen, Arş ve Kürsî hakkında özel bilgilere sahip olduğunu ve bu bilgileri –hâşâ– Rabbin namusu bildiği için açıklamadığını söylüyor. Gülen’den ‘Allah ile görüşüyorum’ iddiası  Fetullah Gülen: “Şayet Allah, kendi katından göndermiş olduğu bir kısım ışınları, onun üzerinde kırıp, başkalarına yansıtıyorsa, bu yüce ve kutsî iş için o insanın, kendisini seçen Rabbi’ne karşı şükran duyguları ile iki büklüm olması gerekmez mi?” (Gülen, Fasıldan Fasıla 4, Nil Yayınları, İzmir 2009, s. 108). DİYANET: Gülen Allah’tan gelen ışınla Yüce Allah’ın gönderdiği vahiy, ilham veya keşif gibi bilgileri kastetmekte, bu bilgilerin kendisine geldiğini, bu bilgileri almak ve dağıtmak gibi yüce ve kutsal iş için seçilmiş kişi olduğunu söylemektedir. ‘Caminin kürsüsünde Allah vardır’ Fetullah Gülen: “O meclis öyle bir meclistir ki o meclisin kürsüsünde artık bakan, gören, duyan, her şeyimize nigehban olan (haberdar olan) Allah vardır. Ve eğer saflarınızın arasında dolaşan birisi varsa, yukarılardan ona müsaade edilmişse o da kendisi ile alakalı her toplantıda bulunup toplantıyı şereflendirmek için bulunan, gönüllerimizin sultanı, gönüllerinizin sultanı, insanlığın efendisi Hz. Muhammed Mustafa vardır.” (Görüntülü Vaazlar 1-Hisar 1, Kutsilerin Takvası, dk.10:40-12:00). DİYANET: Gülen’in konuştuğu kürsüde Allah’ın bulunduğu iddiası yüce Allah’a mekan isnat etmek anlamına gelir. Yüce Allah, “mekandan münezzeh” olduğu için O’na mekan isnat eden sözler kullanmak İslam inancına kesinlikle aykırıdır. Fetullah Gülen: “O kişinin haram karşısındaki bu tutumu, daha sonra Cenab-ı Hakkı müşahede gibi mühim bir neticeyi de semere verecektir. Bu müşahede ötede olabileceği gibi bu dünyada da olabilir.” (Gülen, Yol Mülahazaları, Nil Yayınları, İzmir 2008, s. 80). DİYANET: Kur’an-ı Kerim’e göre dünyada Allah”ı müşahede talebi Allah’ı layıkıyla takdir edemeyen inkârcılar tarafından gündeme getirilmiştir. Kitleleri bu şekilde yönlendirmek ise Kur’an ayetlerine açıkça aykırı olan bâtınî bir tavrı, dini bir hakikat gibi sunmaktır. ‘Meleklerle görüşüyorum’ Gülen: “Desem ki size, ben her gün bir tane cinle görüşüyorum desem yalan söylemiş olmam. İçiniz de vardır böyle bin tane. Melaike-i kiramla görüşen bir sürü insan vardır, desem yalan söylemiş olmam.” (Giriş, Tebliğde gaye ve metot,dk. 04:50) DİYANET: Melek ve cinlerle görüşme beyanlarını, muhatapların zihinlerini ele geçirip iradelerini teslim almak için kullanıldığı anlaşılmaktadır. En başta Gülen olmak üzere örgütten birçok kişinin meleklerle görüştüğü şeklinde bir şayianın bilinçli bir şekilde yayılması örgüt mensuplarının motivasyonunu artırma ve yapıya yeni eleman devşirmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır. MELEĞE DİLİNİ TUT DEDİM Gülen:  “Sizin hakkınızda hep hüsn-ü zan besledim, sizi kaydederken, sizin hesabınıza bakarken, sizin durumunuzu değerlendirirken sol gözümü kapadım. Defterin sol tarafına elimi koydum, sol meleğe dilini tut dedim ve hep sağı işletmeye çalıştım. Sağla baktım, sağla gördüm, sağca görmeye çalıştım ve her şeyi defterin sağ tarafında aradım…” (Ümit ve Korku 1, dk. 08:39-09:07) DİYANET: Gülen burada bağlılarının amel defterlerini gördüğünü, hatta kaydedip değerlendirdiğini ve günahları yazmakla görevli meleğe talimat veriyor. Bütün bunları yapabilen kişi olarak cemaat açısından kendisini çok yüce(!) bir konuma yerleştiriyor. Melekler Cenâb-ı Hakk’ın buyruğunun dışında hiçbir şey yapmazlar. ‘Peygamber ile görüşüyorum’ Gülen: “Niceleri vardır ki, kurb-i huzura müşerref olurlar, doğrudan doğruya iltifat görürler, selam verir selam alırlar, oturur orada sohbet ederler, Resûl-i Ekrem’le konuşup hemdem olup sohbet edenler arasında bulunduk ya Rabbi. Selam verip alanlar arasında bulunduk!” (1978-11-03 Hac- 3, dk. 01:12:00 vd.) “Allah bize olan lütuflarını rüyalar yoluyla lütfediyor veya bazı saf gönüller sayesinde ‘yakazalar’ vasıtasıyla içimize akıtıyor, başta Efendimiz olmak üzere birçok sahabe, evliyâ ve mukarrabinle görüştürüp buluşturuyor.” (Gülen, Prizma 1, Zaman Gazetesi Yayınları, İstanbul 1997, s. 205) DİYANET: Kur’an-ı Kerim’e aykırı bir şekilde Peygamber Efendimizin ölmediğini, ondan bir takım emirler aldığını iddia etmek en başta Kur’an-ı Kerim’e ters düşer. Yukarıdaki satırlarda Gülen, bazen rüya bazen de uyanıkken/yakaza halinde bağlılarına Allah’tan bir lütuf olarak Hz. Peygamber, sahabe, evliya ve mukarrebînle görüştüğünü söylüyor. RAPOR BiR YILDA HAZIRLANDI Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan edinilen bilgiye göre, Din İşleri Yüksek Kurulu, FETÖ’nün elebaşı Fetullah Gülen’in 40 yıllık dini söylemini “Kendi Dilinden FETÖ -Örgütlü Bir Din İstismarı” başlığı altında inceledi. Çalışmada, “bazı vaazlarında açıkça Allah’ı gördüğünü ve Hz. Peygamber ile görüştüğünü söyleyen FETÖ elebaşının nasıl çarpık bir din anlayışı ürettiği, İslam’ın asli kaynaklarında ve sahih uygulamasında yeri olmayan bir sapkın dini söylem geliştirdiği”, kendi ifadeleriyle gözler önüne serilerek ifşa edildi. Din İşleri Yüksek Kurulu’nca yaklaşık bir yıldır kapsamlı olarak süren çalışmada, FETÖ’nün bozuk din anlayışı, “Allah ile Aldatma”, “Peygamber ile Aldatma”, “Karma Teoloji” ve “Cemaat Adı Altında Örgütlenme” başlıkları ile FETÖ’nün kendi kaynaklarından tespit edildi.