Star Gazetesi
İsrail, 8 Haziran 1967'de USS Liberty adlı bir Amerikan istihbarat gemisine saldırdı. İsrail ordusunun kasıtlı saldırısında gemi mürettebatındaki 34 Amerikalı öldü ve 172 kişi yaralandı. Ancak, bu olaydan sonra ABD hükümeti herhangi bir tepki göztermezken, aksine Tel Aviv'e daha yakın ilişkiler kurdu.
ABD'nin bu kayıtsızlığı ve İsrail'in cezasız kalışı gelecekteki saldırıların adeta önünü açtı.
Altı Gün Savaşı'na dört gün kalmış ve İsrail Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs'ü işgal etmiş, Ürdün, Mısır ve Suriye ordusuna karşı başarı elde etmişti. Tel Aviv, ABD'ye bunun sınırlı bir savaş olacağını ve Suriye'deki Golan Tepeleri ile Mısır Sina Yarımadası gibi bölgelerin ele geçirilmeyeceğini söylemişti, ancak zamanı geldiğinde verdiği vaatlerin tam tersini yaptı.
O dönem Akdeniz'de de ABD'nin bir ordu gemisi seyir halindeydi. Uluslararası sularda yüzen ve günün en gelişmiş teknolojisiyle donatılan Amerikan istihbarat gemisi Liberty'de, yaklaşık 300 mürettebat görevliydi.
Savaş nedeniyle tüm dünyada tansiyon had safhadaydı. Soğuk Savaş yıllarıydı ve İsrail; Mısır, Suriye ve Filistin gibi Sovyetler Birliği'nin 3 Ortadoğu müttefiği ile savaş halindeydi.
Altı Gün Savaşları, adından anlaşılacağı üzere kısa sürede sona erecek, bölgeyi Batı'nın lehine yeniden şekillendirecek ve Tel Aviv'i Amerika'nın en büyük müttefiklerinden biri konumuna getirecekti.
Bu kritik savaş, o dönemde çok yönlü ele alınamamış, savaşın ABD'nin çıkarlarına ettiği hizmet gözardı edilmişti.
Savaş öncesi büyük çaplı başka bir kriz daha yaşansa da, bu kriz gündeme taşınmadı.
8 Haziran günü öğleden sonra saat 14:00'te İsrail güçleri, Amerikan bayrağı taşıyan USS Liberty'ye saldırma emri verdi. Her ne kadar o dönem inkar edilse de, El Cezire'nin ortaya çıkardığı ses kayıtlarına göre İsrail, geminin en az yedi kez ABD Donanması'na ait olduğunu teyit etmişti.
Herhangi bir tahrik sebebi olmaksızın yapılan saldırıda toplam 34 Amerikalı öldü ve 172 kişi yaralandı.
Olaydan kısa bir süre sonra, Başkan Lyndon Johnson yönetimine bilgi verildi. İsrail, bunun kasıtlı bir saldırı olduğunu kabul etti, ancak gemiyi "yanlış" tanımladıklarını iddia etti. Bu mazeret ABD tarafından hemen kabul edilmese de, Johnson hiçbir zaman kapsamlı bir soruşturma emri de vermedi.
İsrail ordusu, o dönem olaya karışan birkaç kişiyle ilgili 'göz boyama' suçlamalarında bulundu. Bu oyun mahkeme salonuna kadar devam etse de, daha ön soruşturmada askeri yargıç Sgan-Aluf I. Yerushalmi tarafından bu suçlamalar düşürüldü.
Görgü tanıklarının ifadeleri de Amerikan raporunun dışında bırakıldı. Öte yandan olayı tarihi bir skandala dönüştüren en önemli şeylerden biri, kanıtlar ortadan kaybolması oldu.
Birçok ABD askeri, istihbarat ve sivil yetkili de İsrail'in "bunun bir Amerikan gemisi olduğunun farkında olmadıkları" iddiasına itiraz etti.
Fakat konu hakkında konuşanlar ABD-İsrail ilişkilerini tehdit ettiği gerekçesiyle susturuldu.
Eski ABD'li amiral Thomas Moorer tarafından "benzeri görülmemiş ve ulusal bir rezalet" olarak nitelenen olayla ilgili ABD Kongresi'nde hiçbir zaman resmi bir duruşma yapılmadı.
USS Liberty'den kurtulanlar, bunun bir savaş suçu olarak görülmesi ve saldırı emrini verenlerin adalete teslim edilmesi için kanıtlar topladılar fakat onların da bu talebi hiçbir zaman yerine getirilmedi.
Günümüze gelindiğinde bile USS Liberty saldırısından kurtulanlar ve yakınları 55 yıl sonra adalet aramaya devam ediyor.
ABD medyası, olayın büyüklüğüne veya kasıtlı bir saldırı olmasına bakmaksızın USS Liberty hikayesi hakkında neredeyse tamamen sessiz kaldı.
Sadece Newsweek, Beyaz Saray'daki üst düzey bir yetkilinin "İsrail'in gemiyi kasten hedef aldığına inandığı" iddiasına bir makalesinde yer vermişti.
O dönem Newsweek'in kaynağının Başkan Johnson'ın olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Fakat başkanın tutumu, hiçbir zaman değişmedi.
Bu argüman, Johnson'ın gerçeği bulmaya çalışmış olabileceğini, ancak bundan daha çok Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Yahudi oylarını ve lobi desteğini daha çok önemsediğini gösteriyordu.
İsrail, yine de "bu konuyu takip etmekten vazgeçmesi" için Başkan'a ilginç bir hediye verdi. Tel Aviv, Vietnam'da ABD uçaklarını vuran Sovyet füzelerini ifşa etti. Mısır Sina'sındaki kara saldırısında Sovyet füzelerini ve kullanım kılavuzlarını ele geçiren Yahudiler, ellerindeki teçhizat ve dökümanları başkana hediye etti.
Uzmanlar, İsrail'in USS Liberty'ye saldırdımasına ilişkin bazı gerekçeler gösteriyor. Asıl sebep bu nedenlerin karışımı da olabilir.
İlk neden olarak İsrail'in, 'toprak peşinde değiliz' yalanını karşılık, ABD'nin Tel Aviv'in gerçek niyetleri hakkında bir istihbarat bulma endişesi.
Bir diğer neden, ABD'nin Mısırlıları suçlamak için bir Amerikan gemisini batırmak üzere ortak bir ABD-İsrail operasyonu olasılığı.
Nedenlerden biri de, İsrail'in işlediği savaş suçları örtbas etmek. Örneğin, İsrail'in Sina'da, 1000'den fazla Mısırlı esiri öldürdüğü ortaya çıkmıştı. İsrailli tarihçi Uri Milstein, 1967 savaşında Mısırlı askerlerin teslim olmak için ellerini kaldırdıktan sonra İsrail askerleri tarafından öldürüldüğü birçok olay olduğunu söyledi.
İlginç bir şekilde, 2017'de Intercept, olaya ışık tutacak iki gizli Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) belgesi yayınladı.
Belgelerden biri NSA'nın kendi İbranice harf çeviri sistemine sahip olduğunu ortaya çıkardı. Intercept makalesinde, bu belgenin ABD'nin bir zamanlar İsrail'i bir "istihbarat hedefi" olarak gördüğünü kanıtladığını belirtiliyor. Bu güne kadar NSA, o gün İsrail sinyallerini yakaladığını kabul etmiyordu, bu iddia da yayınlanan araştırma raporlarıyla çelişiyor. Ancak, uzmanlar bu bilgilerin gizli ve de eski belgeler olduğunu belirterek ne gibi bir etkisi olacağını öngöremiyor.
USS Liberty saldırısından hiç kimse suçlu bulunmadı. Haziran 1967 savaşından bir yıl sonra, İsrail'e yönelik ABD yardım bütçesi %450 oranında genişletildi ve Tel Aviv, ABD'ye her zamankinden daha yakın hale geldi.
Hiçbir ABD hükümeti, 34 ABD vatandaşının öldürülmesinin üzerine gitmedi. Korkunç olay, ABD medyasında hiç yankı bulmadı. Sonuç olarak, İsrail'in ABD'nin önemli bir müttefiki olması, Amerikalıların hayatlarından daha önemli oldu.
Aradan yaklaşık 40 yıl geçtikten sonra Mart 2003'te, Gazze Şeridi'nde buldozer kullanan bir İsrail askeri, Rachel Corrie adlı ABD'li genç bir kadını ezerek öldürdü. ABD hükümeti, İsrail'e yine kayıtsız kaldı. İsrail, askerini 2012'de suçsuz buldu. ABD hükümeti de bu karara yine kayıtsız kaldı.
Yaklaşık bir ay önce de Filistinli-Amerikalı gazeteci Shireen Abu Akleh bir İsrail askeri tarafından kasıtlı olarak vurularak öldürüldü. ABD Dışişleri Bakanlığı başlangıçta, soruşturma konusunda İsrailli müttefiklerine güvendiğini iddia etmişti. İsrail ise Shireen Abu Akleh'in öldürülmesini soruşturmayacağını ve askerlerinden birinin sorumlu olması durumunda bile herhangi bir suç unsurundan sorumlu olmayacağını açıkladı.
Son olayda da Başkan Joe Biden ve ekibinin 1967'den beri var olan, ABD vatandaşlarını öldürmekten sorumlu olsa bile İsrail'i asla cezalandırmamaya yönelik aynı "kuralları" takip ettiği görülüyor.
Star Gazetesi