AA
Beyoğlu'nda terör örgütü PKK/YPG tarafından 13 Kasım 2022'de düzenlenen terör saldırısına ilişkin aralarında patlayıcıyı koyan Ahlam Albashır'ın da bulunduğu 36 sanığın yargılandığı dava 17 Temmuz'a ertelendi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Marmara Cezaevi karşısındaki salonda görülen duruşmaya, Ahlam Albashır'ın da aralarında yer aldığı tutuklu 15 sanık ve avukatları ile 14 müşteki katıldı.
Tutuklu 12 sanığın Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandığı duruşmada, bazı müştekilerle yakınları da hazır bulundu.
Mahkeme başkanı, iddianamenin Arapça tercümesinin sanıklara tebliğ edilmediğini söyleyerek, savunma yapmama hakkının olduğunu bildirdi.
Kimlik tespitinde tutuklu sanık Ahlam Albashır, eşinden boşanmış olduğunu, okula hiç gitmediğini, okuma bildiğini ancak yazma bilmediğini söyledi.
Albashır, iddianame kendisine gönderilmediği gerekçesiyle "Daha sonra beyan vermek istiyorum." diyerek savunma yapmadı.
Duruşmada savunma yapan Ahmed Carkes, 2014'te kaçak yollardan Türkiye'ye girdiğini, kardeşi olan tutuklu sanık Ammar Carkes'in korsan taksicilik yaptığını söyledi.
Libyalı bir iş adamının yanında bir süre şoförlük yaptığını belirten Ahmed Carkes, daha sonra kardeşinin yanında korsan taksicilik yapmaya başladığını belirtti.
Kendisine ait aracı olmadığını ve kardeşinin çalışma yöntemini bilmediğini anlatan Ahmed Carkes, "Ammar bana sadece konum gönderir, müşteriyi alır gelirim, ücretini gönderirim. İstanbul dışına hiç çıkmadım. Edirne'ye gitmedim, Khalil'i (firari sanık Khalil Manja Hussein) hiç görmedim, sadece kendisinin Suriye uyruklu olduğunu biliyorum. Olay günü Khalil beni aradı. Esenler'de bir şahsın olduğunu, almam gerektiğini söyledi. Aracın Ammar'da olduğunu söyledim ama bana araç ayarlamam gerektiğini söyledi. İkamet ettiğim bölgede Ahmet isimli arkadaşım var. Onun arabasını emanet aldım. Daha sonra Khalil bana konum gönderdi, oraya gittim." diye konuştu.
Ahmed Carkes, Khalil'in kendisine, Ahlam Albashır'ın ailesinden kaçtığını söyleyerek, onu Edirne'ye götürmesini istediğini kaydetti.
Sanık Carkes, şöyle devam etti:
"Gece vakti iyi göremediğim için gidemeyeceğimi söyledim. Yolu bilmediğimi ve aracım olmadığını söylemiştim. Başka bir araç bulmamı istedi. Korsan taksicilik yapan Rıdvan isimli şahsı aradım. Pazar günü çalışmadığını söyledi. Khalil'i arayıp durumu anlattım. Khalil bana kızın kimsesi olmadığını, burada tek başına olduğunu söyleyerek, evimde misafir etmemi istedi. 'Sabaha kadar sende kalsın.' diye çok rica etti. Bildiğim kadarıyla Khalil, mültecileri Suriye'den Türkiye'ye kaçak yollarla getirir. Bu kadının da kaçak yollardan girdiğini öğrendim. Kimliği yoktu. Bu sebeple evimde kalmasını kabul ettim. Khalil benden kıza telefon almamı istedi."
Eve geldiklerinde Khalil'in kendisini arayarak, Ahlam Albashır'ın telefonunu kırmasını istediğini ifade eden Carkes, bu durumdan şüphelenmediğini, bir süre sonra da Albashır'a telefon aldığını söyledi.
Sanık Carkes, akşam kahvede otururken yanına gelen polis tarafından götürüldüğü karakolda kendisine Albashır'ın fotoğrafı gösterilip, Taksim'de patlama gerçekleştirdiğinin söylendiğini belirterek, "Bana nerede olduğunu sordular. Evde olduğunu söyledim. Esenler'e gitmeden önce hiçbir şekilde görmedim, bu kızı tanımıyorum. Sadece Khalil'in talebi üzerine ve Türkiye'de kimsesi olmadığından dolayı bizde kalmasını kabul ettim. Yaşanan olaylardan dolayı çok üzgünüm. Ben terör örgütü üyesi değilim. Ne silah ne de savaş eğitimi aldım. Devlete karşı bir eyleme katılmadım, kimsenin emri altında çalışmıyorum. Gözaltına alındıktan sonra telefonuma el konuldu, sosyal medya hesaplarım incelendi. Telefonum incelendikten sonra terör örgütleriyle iletişimim olmadığı tespit edildi." ifadelerini kullandı.
Patlama sonrası firari sanık Bilal el-Hacmaus'un yurt dışına kaçmasına yardım ettiği iddiasıyla yargılanan sanık Ammar Carkes ise korsan taksicilik yaptığını ifade ederek, Khalil Manja Hussein'i hiç görmediğini öne sürdü.
Ammar Carkes, "Khalil bana İstanbul içinde yolcu ulaştırma işi gönderiyordu. Nadiren de Edirne'ye gönderiyordu. Khalil'le 7-8 ay çalıştıktan sonra onun göçmen kaçakçılığı yaptığını öğrendim. Daha fazla getirisi olduğu için il dışı yolculukları tercih ediyordum. Bunda bir sorun görmedim. Khalil beni hep farklı numaradan arıyordu. Edirne'ye ulaştırmamı istediği kişilere telefon ve sim kart almamı talep ediyordu." ifadelerini kullandı.
Khalil'in kendisini arayarak iki kişiyi Edirne'ye götürmesini, onlara telefon ve sim kart almasını istediğini anlatan Carkes, Khalil'in kendisine yolladığı konuma, "Ben Khalil'in gönderdiği kişiyim." diyerek bir erkek şahsın geldiğini, bu kişiyi Edirne'ye götürdüğünü söyledi.
Ammar Carkes, firari sanık Bilal el-Hacmaus'u Edirne'ye bıraktıktan sonra İstanbul'daki evine döndüğünde orada olan Ahlam Albashır'a, el-Hacmaus'u tanıyıp tanımadığını sorduğunu aktardı.
Albashır'ın tanıdığını söylediğini ifade eden Ammar Carkes, akşam yemeğinden sonra kardeşi Ahmed Carkes'in polis tarafından gözaltına alındığını öğrendiğini anlattı.
Ammar Carkes, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Korsan taksicilik yaptığımız için bununla ilgili sorun yaşadığını sandım. Khalil'i arayarak, Ahmed'in gözaltına alındığını söyleyip, bu kızla ilgili olup olmadığını sordum. Bana kızın ailesinden kaçtığını söyledi. Evde televizyon izlerken Taksim'deki patlama haberi çıktı. İnternete baktığımda bu kızın fotoğrafını gördüm, benziyordu. Fotoğrafı Khalil'e gönderdim, 'O kız mı?' diye sordum. Khalil bana, 'Elinden ne şekilde gelirse o şekilde kızdan kurtul.' dedi. Ben Allah'tan korkarım, bu şeylerle bir ilgim yok. 10 dakika sonra polis hem kendisini hem bizi gözaltına aldı."
Saldırıdan önce Ahlam Albashır ve Bilal el-Hacmaus'u evlerinde 1 aya yakın süre misafir ettiği iddiasıyla yargılanan tutuklu sanık Fatma Berkel ise Hasan isimli şahsın eşini aradığını, gelecek bir çifti evlerinde misafir etmelerini istediğini söyledi.
Berkel, evlerine gelen Albashır ve el-Hacmaus'a İstanbul'da ev bulmanın zor olduğunu belirtip neden geldiklerini sorduğunu, el-Hacmaus'un da çalışacaklarını söylediğini kaydetti.
Sanık Berkel, bir süre sonra Albashır ve el-Hacmaus'la ev kiralamaları gerektiğine ilişkin konuştuklarını anlatarak, şöyle devam etti:
"Bize, 'Siz bize kiralayın.' dediler. 'Kimlikleriniz yok, yapamayız.' dedik. Bizde iki haftadan fazla kaldılar. Eşimin kız kardeşi geldi, evde yabancı birinin kalmasını istemediğini söyledi. Bizim evden çıktılar, yolda eşimin kardeşinden atölyenin anahtarını alıp orada kalmışlar. Sabah gittiğimizde atölyede uyuduklarını gördük. 'Siz nasıl evlisiniz?' diye sorduk çünkü orada başka bir erkek daha kalıyordu. Ahlam da 'Elimizde olan bir şey değil.' dedi. Yaklaşık iki ay kadar atölyede kaldılar. Olaydan bir gün önce Bilal'e 'Kimsenin atölyede kalmasını istemiyorum.' dedim çünkü komşular şikayet etmeye başladılar. Bana 'Tamam, yarın ev tutacağım.' dedi. Olayın yaşandığı gün evden çıkmadım. Eşim atölyeye gitti. Bir tamir işi vardı, 20 dakikalığına gidip döndü. Döndüğünde Ahlam ve Bilal'in atölyede olmadığını söyledi."
Berkel, bir süre sonra kendilerini arayan Ahmet adlı kişinin atölyede polislerin olduğunu söylemesi üzerine atölyeye gittiklerini anlattı.
Karakola götürüldüklerinde sanık Ahlam Albashır'ın Beyoğlu'ndaki bombalı saldırıyı gerçekleştirdiğini öğrendiklerini iddia eden Berkel, o dönemde hamile olduğunu ve olay nedeniyle düşük yaptığını söyledi.
Berkel, terör örgütü üyesi olmadığını öne sürerek, beraatini talep etti.
Duruşmada savunma yapan diğer tutuklu sanıklar da tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya gelen 14 müştekiden 13'ü şikayetçi olduklarını ancak davaya katılma talepleri olmadığını beyan ederken, müşteki Hicran Karaç'ın avukatı Samet Aytaç Aktemur, şikayetçi olduklarını ve müvekkilinin davaya katılma talebi olduğunu söyledi.
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar vererek, firari sanık Khalil Manja Hussein'in hayatta olup olmadığına dair Emniyet Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına hükmetti.
Hakkında yakalama kararı çıkarılan sanıkların infazının beklenmesini kararlaştıran heyet, duruşmayı 17 Temmuz'a erteledi.
Beyoğlu İstiklal Caddesi'nde, terör örgütü PKK/YPG tarafından 13 Kasım 2022'de düzenlenen bombalı saldırıda, 6 kişi hayatını kaybetmiş, 99 kişi de yaralanmıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, soruşturma kapsamında terör örgütü YPG/PYD'nin özel istihbarat elemanı olan sanıklar Ahlam Albashır ve Bilal el-Hacmaus'un örgüt tarafından özel eğitime tabi tutulup talimatlandırılarak patlayıcı malzeme eşliğinde Türkiye'ye gönderildiklerinin tespit edildiği belirtiliyor.
Sanıkların, örgütün kurduğu ağ vasıtasıyla illegal yollardan İstanbul'a intikal edip örgüte ait evlere yerleştirildiği aktarılan iddianamede, bu kişilerin gelen talimatla söz konusu eylemi gerçekleştirdiklerinin belirlendiği bildiriliyor.
İddianamede, sanık Bilal el-Hacmaus'un Edirne'den yurt dışına firar ettiği ve hakkında yakalama emri düzenlenip kırmızı bülten talebinde bulunulduğuna vurgu yapılarak, Terörle Mücadele Daire Başkanlığının yaptığı araştırma ile bombalı saldırı eylemini organize edip talimatını veren örgütün sözde yönetim kadrosundaki Cemil Bayık, Hülya Oran, Sabri Ok, Saliha Bişkin, Velid Halil, Layika Gültekin, Fehman Hüseyin ve Ferhat Abdi Şahin ile Khalil Manja Hussein (Halil Menci) hakkında yakalama emri düzenlendiği kaydediliyor.
İddianamede, 36 sanığın "devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma", "silahlı terör örgütü kurma veya yönetme", "silahlı terör örgütüne üye olma", "tasarlayarak, bombalama suretiyle çocuğa karşı adam öldürme", "tasarlayarak, bombalama suretiyle adam öldürme", "tasarlayarak, bombalama suretiyle adam öldürmeye teşebbüs etme", "tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme" ve "göçmen kaçakçılığı" suçlarından cezalandırılması talep ediliyor.
Müşteki olarak 123 kişinin yer aldığı iddianamede, sanıklardan Ahlam Albashır'ın "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı terör örgütüne üye olmak"tan 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar, "tasarlayarak bombalama suretiyle çocuğa karşı kasten öldürmek"ten ağırlaştırılmış müebbet, "tasarlayarak bombalama suretiyle kasten öldürme" suçundan 5 kez ağırlaştırılmış müebbet, 99 kişiye karşı "tasarlayarak bombalama suretiyle kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 1930 yıldan 2 bin 970 yıla kadar ve "tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi" suçundan da 12 yıldan 24 yıla kadar olmak üzere toplamda 7 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 1949 yıldan 3 bin 9 yıla kadar hapsi isteniyor.