AA
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, Türk Devletleri Teşkilatı 11. Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'ni ve teşkilatın hedeflerini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Türkiye, Türk dünyasının öncüsü ve lokomotif ülkesidir. Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), İstanbul, Semerkant, Bişkek, Astana, Bakü ve Budapeşte gibi manevi başkentlere sahip olan bir uluslararası organizasyondur.
Dünya, 21. yüzyılda çok kutuplu bir uluslararası sistemin inşası yolunda ilerliyor. 2001'den itibaren, Türkiye, Rusya ve Çin gibi ülkeler çok kutuplu ve daha adil bir dünya düzeni kurmayı hedeflerken, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ise tek kutuplu sistemi sürdürme çabası içindedir. Türkiye'nin dış politikası, bu iki grup arasındaki mücadelenin merkezinde belirleyici bir rol oynuyor. Bu bağlamda Türkiye'nin, bölgesel işbirliklerinden küresel işbirliklerine doğru genişleyen ilişkileri her geçen gün daha da önemli hale geliyor.
18. yüzyılın ortalarından itibaren Türkistan ve Kafkasya, Rusya tarafından işgal edildi. Moskova 1917-1991 yılları arasında Orta Asya'da bulunan Türkistan'ı; Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan olarak ayırdı. Ancak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) 1991'de dağılmasından sonra 1992'de Türkiye öncülüğünde Türk Dilini Konuşan Devlet Başkanları Zirvesi kuruldu. 2022'de ise Semerkant'ta Türk Keneşi adını Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) olarak belirledikten sonra, 6 Kasım 2024'te Bişkek zirvesinde önemli kararlar aldı.
- BİŞKEK ZİRVESİ VE TDT'NİN KURUMSAL GELİŞİMİ
TDT, bugün kurucu ve gözlemci üye ülkeleriyle, 180 milyon nüfus ve 6 milyon kilometrekareyi aşan stratejik coğrafi konumuyla bölgesel bir aktör olma yolunda hızla ilerliyor. TDT bünyesinde yeni yapıların kurulması ve işbirliğinin genişletilmesine yönelik önemli kararlar arasında TDT'nin yeni bayrağının kabul edilmesi, 2025 Gayriresmi Zirvesi'nin Macaristan'da yapılması, TDT Sivil Koruma Mekanizması ve Türk Yeşil Finans Konseyinin (TYFK) kurulması ile Türk Dünyası ideallerini güçlendirmek amacıyla Türk Dünyası Şartı'nın onaylanması, TDT üyesi ülkelerin Kızılay dernekleri arasında Türk Kızılayı kurulması ve Bişkek'in 2025'te Türk dünyasının dijital başkenti ilan edilmesi bulunuyor.
Alınan kararlar arasında, TDT Merkez Bankaları Konseyinin kurulması, dijital ekonomi ve uzay alanında işbirliğinin artırılması, TDT için geniş bir dil modelinin geliştirilmesi amacıyla mutabakat zaptının imzalanması da yer alıyor.
Ayrıca zirvede, İsrail'in Gazze ve Lübnan'a yönelik saldırıları telin edildi. Zirve boyunca bölgedeki insani durumla ilgili endişeler dile getirilerek sivillere yönelik ayrım gözetmeyen saldırılar kınandı ve acil bir ateşkes çağrısında bulunuldu. Lübnan'da acil ateşkes talep edilerek, Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü'ne (UNIFIL) yönelik saldırılar kınandı. TDT tarafından küresel barış adına ifade edilen bu kararlar dikkate değerdir.
- TDT'NİN "MERDİVENLEME" STRATEJİSİ
Ekonomi, finans ve enerji alanları başta olmak üzere küresel düzeyde krizlerden etkilenen dünyanın en gelişmiş ülkeleri son 20 yılda ortalama 4-5 kat ticaret hacimlerini artırdıkları Türk dünyası coğrafyasının önemini biliyor, bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirerek burada konumlanmaya çalışıyor. Bu dönemde, Türkiye'nin ve TDT'nin ortaya koyacağı sıkı işbirliği ve birliktelik ruhuna dayalı duruş, Türk dünyasının yeni dünya düzeninin güçlü bir kutbu olmasını sağlayacaktır.
Topluluk içerisinde Türkiye'nin en batıdaki Asyalı olarak konumlanması, 85 milyondan fazla nüfusu, beşeri sermayesi, gelişmiş hizmet sektörü, önemli askeri gücü, sahip olduğu büyük ekonomik potansiyeli ve yüz yıllık devlet tecrübesi, ülkemize topluluk içerisinde başat aktör olma fırsatı sunuyor.
TDT'nin vizyon belgeleri değerlendirildiğinde kültürel, ekonomik, siyasi ve askeri hedeflerine daha çok iktisadi alanda kullanılan ve son yıllarda uluslararası ilişkilere adapte edilen "merdivenleme" stratejisiyle planlı ve aşamalı bir şekilde yaklaştığı söylenebilir. TDT, ilk basamak olarak kültürel birlik ve işbirliği içerisinde uyumlu çalışma mekanizmasının altyapılarını oluşturuyor. Akabinde topluluk, ikinci basamak evresinde bir üst hedef olan ekonomik, siyasi ve askeri işbirliği aşamalarına ulaşmayı hedefliyor ve gerçekleştirilen zirvelerde bu gayeyle adımlar atılıyor.
- DOĞU VE BATI ARASINDA KÖPRÜ: TDT
Son dönemde küresel ekonominin istikrarı sağlayabilmek için arayış içerisinde olması ekonominin ağırlık merkezinin Batı'dan Doğu'ya doğru kaymasını hızlandırdı. Bu durum, Orta Asya Türk devletlerini ve Türkiye'nin içinde bulunduğu Avrasya bölgesini küresel ekonominin merkezi haline dönüştürdü.
Türkiye, Yeniden Asya çalışmalarıyla Batı'nın tek kutuplu sistemine karşı çok kutuplu dünya düzenini savunan bir dış politika yürütüyor. Bu denge politikası, ülkenin küresel barış ve güvenliği tesis etmeye yönelik aktif diplomasi faaliyetleriyle destekleniyor.
21. yüzyıl Türk yüzyılı olma yönünde ilerliyor. Türk dünyasında bugün büyük gelişmeler yaşanıyor. TDT ile sağlanan siyasi birliktelik önemli bir şekilde yol almaya başladı.
TDT'ye üye ülkelerdeki zenginlik sadece demografik ve jeo-stratejik değerlerle ölçülemez. TDT aynı zamanda uluslararası düzeyde bir aktör olarak halihazırda uluslararası sistemin güç dağılımını okuyabildiği ölçüde ekonomik ve siyasal uzuvlarını geliştiriyor. Bunun sonucu olarak teşkilat, küresel ve bölgesel barışın tesisinde, kısa vadede mutlak istikrar olmasa da, çatışma bölgelerinin barışa ve küresel düzeyde nispi istikrara kavuşmasında etkili olabilecek bir aktör olduğunu uluslararası kamuoyuna göstermeye başladı.
Bugün yeniden şekillenen 21. yüzyıl küresel hakimiyet mücadelesinde TDT; Rusya, Çin ve Batı arasında, "Dünya 5'ten büyüktür" stratejisine uygun olarak, ortak alfabeden başlayarak ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri işbirliğini artırıyor ve bu anlamda Kafkasya, Kıbrıs ve Macaristan hattında hızla yol alıyor.
Rusya ve TDT arasındaki siyasi uyum, karşılıklı işbirliği ve bölgesel istikrarı pekiştirecek bir nitelik taşıyor. Bu birliktelik karşısında, Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne yönelik politikalarını gözden geçirme zorunluluğu doğarken AB de Türkiye ve TDT ile daha yakın ve dengeli ilişkiler kurmak durumunda kalacaktır. Avrupa'nın yaşlanan nüfusu ve ekonomik yavaşlaması, Türk nüfusu ve etki alanlarının değerini yeniden ön plana çıkarıyor. Bu bağlamda 21. yüzyıl, Türkiye öncülüğünde Türk dünyasının kendi tarihini yazmaya başladığı bir "Türk Yüzyılı" olarak şekilleniyor.
[Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörüdür.]*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.