Kovid-19'u atlatan Dr. Kartal: Eşimle helalleştim, çocuklarımı emanet ettim

Yeni tip koronavirüse (Kovid-19) yakalanmasıyla başlayan ölüm-kalım savaşının kazanan tarafı olan ve yoğun tedavi sonucu sağlığına kavuşan Dr. Savaş Başar Kartal, hastalığın ciddiyetine karşı uyararak, kuralların özenle uygulanması gerektiğine dikkati çekiyor. Dr. Kartal, "Hastalığın 5. gününde artık vücudumun dayanamamaya başladığını görünce eşimle helalleştim, çocuklarımı emanet ettim" dedi.

8 Temmuz 2020 Çarşamba 11:36
Güncel Haberleri

AA



Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Dr. Kartal, Türkiye'de ilk vakanın ortaya çıkmasının ardından Kovid-19'a yakalanarak hastalığı yenmek için mücadele eden isimlerden biri oldu.

Vakaların en yoğun olduğu dönemde, birçok sağlık çalışanı gibi kovid-19 pozitif hastalarının bulunduğu alanda görev yapan Dr. Kartal, hastalığa karşı verdiği yaşam mücadelesini AA muhabirine anlattı.

Korona gibi bir salgının dünyada 100 yılda bir yaşandığını ve dünyanın tümünü etkilediğini aktaran Kartal, salgının Çin'den başlayıp Avrupa ülkelerine geldiğinde ellerinden geldiğince zihinsel olarak hazırlanmaya çalıştıklarını söyledi.

Dr. Kartal, "Ne kadar hazırlanırsanız hazırlanın, 100 yıldan beri böyle bir şey gözükmediği için doğal olarak büyük bir tepki oldu. Vatandaş korkularını anladı, sağlıkçılar açısından tedirginlikler oluştu. Salgın çok hızlı gelişti. Tabii biz İstanbul'da olduğumuz için öncelikle yurt dışından gelenlerle İstanbul salgına yakalanmış oldu. İlk hastaları karşılamaya başladığımızda çok büyük bir fırtına öncesi sessizlik gibi oldu. Yavaş yavaş artmaya başladı, ilk gelen hasta grupları çok ağırdı. Yaklaşık 20 hastamızın 12-13 tanesi akciğer tutulumuyla gelmeye başladı. Bu da çok büyük bir oran." diye konuştu.

Hastalara tanı konulurken akciğerdeki bilgisayar tomografi sonuçlarından destek aldıklarını dile getiren Kartal, o günleri şöyle anlattı:

"O süreçte kovidi yöneten başhekim yardımcısı olarak alanda kalmamız gerekti. Maske kullanıyorduk ama tabii virülansı çok yüksek bir tabloydu. Bu noktada da yakalananlardan biri oldum. Birinci hafta bitiminde kırgınlığımı hissedince hızla kendi sürüntümü enfeksiyon uzmanlarımıza aldırdım. Yatış yapıldı, sonraki günlerden itibaren ateş başladı. Çok yoğun bir hastalık süreci geçirdim. Yaklaşık dört gün ateş düşürülemedi. Ağır bir ateş tablosu yaptı. Kendi hastalıklarım da vardı. Hastalık akciğerlerimin tümünü zatürre ile kapladı. Oksijen alamamaya başladım tabii oksijene bağlandık. Yoğun bir oksijen tedavisi almaya başladım."

- "TOPLAMDA 14 GÜN OKSİJENE BAĞLI YAŞAMAK ZORUNDA KALDIM"

Dr. Savaş Başar Kartal, 14 gün oksijene bağlık yaşamak zorunda kaldığını, oksijen alındığı için hareket etme şansının dahi olmadığını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Hareket edecek gücünüz de kalmıyor. İnsanda hekim olarak da tablonun nereye gelişebileceğini bildiği için ayrı bir tedirginlik oluşuyor. Çünkü siz adım adım vücudun nereye gittiğini tahmin edebiliyorsunuz. Hastalığın ilerleme sürecinde akciğerlerinizin dolduğunu hissediyorsunuz. Sizin başınıza neler getirebileceğini, oksijenin başınıza neler getirebileceğini biliyorsunuz. Daha sonra burun arkası ve akciğerde kanamalarım oluşmaya başladı. Çünkü kan değerlerinizi çok bozuyor ve virüs akciğerlerinizde alyuvarlarınıza saldırmaya başlıyor. Oksijen taşımanızı bir daha engellemeye başlıyor. Vücudunuzu kıpırdatamaz hale geliyorsunuz. Hem hastalıkla mücadele ediyorsunuz psikolojik olarak hem de diğer hekim ve hemşire arkadaşların desteğine muhtaçsınız. O süreci hastanede hem yönetici hem hasta olarak yaşadığım için yan odalardaki gece vakti sesleri duyuyorsunuz. İnsanlar nefes almakta zorlandıkları için ölüm korkularının sesleri geliyor. O halde bile sağlıkçılar odalara girip hizmet verdiler."

- "İLK HAFTADA ÇOK BULAŞTIRICI BİR TABLO VARDI"

Hastanede yaklaşık 140 personelin hastalığa yakalandığını, çok iyi önlem almalarına rağmen hastalığın bulaştığını vurgulayan Kartal, "İnsanlar 'Sağlıkçılar çok iyi önlem almadı mı?' diyor ama ilk haftada çok bulaştırıcı bir tablo vardı. O tablonun içerisinde biz elimizden geleni yaptık. Sonuçta hastalık çok hızlı bulaşıyordu. Çok sayıda sağlık personeli özveriyle alanda kaldı, odalara girdi refakatçi alamadık. O noktada hastaların anne, babaları oldular, ben dahil. Hem de insanlara büyük bir özveriyle hizmette bulundular. Ben şahsım adına da müteşekkirim." ifadelerini kullandı.

Dr. Kartal, hastalığın herkes tarafından ciddiye alınması gerektiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Buna çalışırken yakalanan bir sağlıkçı olarak da söyleyebilirim, yakalanmadıkça ciddiyetini tam olarak anlamanız mümkün değil. Ne zaman oksijeni alamadığınızda, eliniz kolunuzu hareket ettiremediğinizde çok daha net anlıyorsunuz ki bu virüs yeni geldiği için çok daha farklı bir hastalık. Eğer özellikle diyabet, şeker, sedef gibi hastalıklarınız varsa çok hızlı vücudunuza saldırıyor, açıklarınızı çok hızlı yakalıyor ve hızla sizi oksijensiz bırakıyor. Sadece akciğerde zatürre yapmıyor, menenjite çevirebiliyor, kalp kaslarınızı tutabiliyor. Bir hasta olarak büyük tedirginlikler yaşadım. Çocuklarım da var. Şöyle söyleyeyim hastalığın 5. gününde artık vücudumun dayanamamaya başladığını görünce eşimle helalleştim, çocuklarımı emanet ettim. Çünkü belli bir şey varsa kaçamazsın. İnanılmaz bir şekilde arkadaşlar tıbbi olarak da destek verdiler. Yoğun oksijen tedavileri, tıbben denenebilecek her şeyi denediler."

- "SALGININ DURMASI İÇİN HERKESE BİR SOSYAL SORUMLULUK DÜŞÜYOR"

İyileşmesinin ardından 3 hastaya plazma bağışında bulunduğunu ve bunun hastalığı geçirmiş olanlar tarafından bir borç olarak görülmesi gerektiğini vurgulayan Kartal, "Çok yoğun bir tedavi sonucunda 10. günden itibaren toparlamaya başladı vücut, kırılma dönemi genelde 8. gün. O noktada vücudun nereye gideceği çok daha net belli oluyor. Çok ağır geçti, sanırım hastanede en ağır geçiren sağlıkçı olarak yaş itibarıyla da atlattığım için çok mutluyum." dedi.

Dr. Kartal, insanların maskesiz dolaşmasından, mesafeyi korumayıp insanları riske etmelerinden dolayı üzüldüğünü dile getirerek, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Biliyorsunuz genç insanlar, taşıyıcı olma ihtimalleri yüksek insanlar. Kendileri daha semptomsuz geçiriyorlar ama karşıdaki insanlara bulaştırma şansları yüksek. Lütfen başkasının hayatını riske etmeyin. O an taşıyıcı olabilirsiniz, maske çok önemli, sosyal mesafe çok önemli, şu an yaz ayları kapılar pencereler daha açık virülans daha düşük. Salgının durması için herkese bir sosyal sorumluluk düşüyor. Yakalanıp geçirmiş ve hayatta kalmış bir hekim olarak uyarmak istiyorum. Lütfen kendinizi ve insanları koruyun. Lütfen mesafelere dikkat edin. Ülkemiz sağlıklı kalsın."