SENA PARLAR
Türkiye'nin terörle mücadelesinde en önemli kırılma noktalarından biri de hiç şüphesiz özellikle Irak ve Suriye'nin kuzeyinde yapılan harekatlar oldu.
Ülke içinde çok ciddi operasyonlar sonucu bitme noktasına gelen örgüt mensupları çareyi sınırın ötesine kaçmakta buldu. Ancak terörle mücadelesinde yöntem değiştiren Ankara, teröristleri sınırın ötesinde de takip etti ve özellikle Suriye ile Irak'ın kuzeyine yapılan operasyonlarla örgütün ülkemize yönelik harekat kabiliyeti iyice azaldı.
Geçtiğimiz günlerde Pençe-Kilit Operasyonları bölgesinde verdiğimiz 12 şehidin ardından TSK'nın ileri üslenme bölgeleri bilhassa sosyal medyada kara propagandaların da konusu oldu. Aralarında bazı emekli askerlerin bulunduğu kimi isimlere göre Irak'ın kuzeyinde zor arazilerde kışın barınmak yanlıştı. Askerler yaz dönemi sonrasında yeniden sınır hattının içine çekilmeliydi.
Peki, gerçekten de böyle bir şey mümkün mü? Tıpkı 90'larda olduğu gibi Mehmetçik sınırın ötesine geçmeli, oradaki teröristleri öldürüp geri mi dönmeli yoksa orada kalıcı mı olmalı? Mehmetçik'in Kuzey Irak'ta üslenmesinin yurt içindeki güvenlik paradigmasına etkisi ne? TRT Haber, tüm bu soruların cevabını SETA Kıdemli Araştırmacısı Doç. Dr. Murat Aslan ile konuştu.
Tehditleri sınırlarımıza dayanmadan kaynağında bertaraf etmeyi öngören "Terörle Mücadelede Yeni Güvenlik Konsepti" kapsamında atılan adımlarla ilgili genel bir değerlendirme yaparak anlatmaya başlıyor Aslan...
Hedefi, en genel haliyle 'teröristleri sınırdan içeri sokmamak, eylem yapamayacak duruma getirmek ve mümkün olduğunca kaynağında yok etmek' olarak açıklanan operasyonlar için "Askerin orada bulunması söz konusu alanların terör unsurlarında rahatlıkla kullanılmasının önüne geçiyor" diyor.
Mevcut tabloda Mehmetçik'in fiziken varlığı haliyle teröristlerin oradaki hareketliliğini kısıtlıyor. Murat Aslan'a göre eğer siz oradan askeri unsurlarınızı çekerseniz teröristlere serbest hareket etme imkanı verirsiniz. "Peki, serbest hareket ederlerse ne olur?" diye sorduğumuzda Aslan, "Onlar da sınırın öte tarafına geçer. Yani ülkemizin içindeki askeri ve sivil potansiyel hedeflere etki etmeye çalışır. Terörle mücadele yeniden yurt içine taşınır" yanıtını veriyor.
Pençe-Kilit Operasyonları kapsamında sınır hattı boyunca kurulan gözlem noktalarını ağırlıklı olarak askeri-güvenlik açısından ele alsak da Murat Aslan farklı bir pencere daha açıyor.
Terör örgütünün bölgedeki uyuşturucu kaçakçılığı ve yerel halktan haraç toplama gibi faaliyetlerine de dikkati çekiyor ve Türk askerinin bölgedeki varlığının örgütün mali yapısına da darbe vurduğunun altını çiziyor.
Operasyonların devam ettiği coğrafyanın son derece zorlu bir alan olduğunu biliyoruz. Aslan da hem iklim şartları hem coğrafi zorlukları hem de benzer negatif etkiler nedeniyle 'orada tutunmak yerine geri çekilmek gerek' düşüncesinin hakim kılınmak istenmesine karşı çıkıyor:
"Koşulların zor olması vazgeçmek anlamına gelmiyor. Eğer orada askeri güçlerinizi barındırmaktan vazgeçerseniz ülkenin güvenliğinden de vazgeçmiş olursunuz. Mücadeleye devam etmek zorundayız.
PKK'nın o bölgedeki etkisi tamamen kırılmalı. Eğer siz örgütün etkinliğini kıramaz, geri çekilirseniz bir nevi taviz vermiş olursunuz. Ve unutmamak gerekir ki, terör örgütlerine taviz verdiğiniz an terör sizi bir şekilde ele geçirir.
PKK unsurları saldırdı diye Irak'ın kuzeyinden çekilecek halimiz yok. Yapılması gereken şey; coğrafi ve iklim şartları uygun oldukça daha da ilerlemek. Irak'ın kuzeyinde siyasi ve sosyolojik açıdan farklı gruplar var. Belki iş birliği yapılabilecek olanlarla farklı adımlar atılabilir.
Eğer sınır hattını bırakırsanız o teröristlerle bu sefer ülkenizin içinde mücadele etmek zorunda kalırsınız. Ankara, bölgede daha kapsamlı, ileriye bakan bir yapıyla yoluna devam etmeli. Bu nedenle kesinlikle geri adım atılmamalı ve hatta uygun fırsatlar değerlendirilerek buradaki varlığımız daha da güçlenmeli."