Usta gazeteci-yazar Mehmet Metiner'in meþru ve onurlu bir siyaset anlayýþýný, yýllarýn verdiði deneyim ve tecrübeyle 'Siyasi Erdemler Risalesi’ kitabýnda anlatýyor. Siyasetin sadece 'devlet/ülke' üzerinden tanýmlanamayacaðýný ifade eden Metiner, siyasetin, onu yapan insanla alakalý olduðunu belirtiyor. Peygamber Efendimizin Veda Hutbesi'ni 'Müthiþ bir insanlýk manifestosu' olarak nitelendiren Metiner, Veda Hutbesi'ni yeni bir siyaset teorisi için referans olarak gösteriyor.-Kitabý yazma fikri nasýl düþtü içinize? Nasýl yol aldýnýz?-Sanýrým Nisan ayýnýn sonlarýna doðruydu. Korona dolayýsýyla Mart’tan itibaren Ankara’daki evime kapanmýþ, yazmak istediðim halde bir türlü vakit bulamadýðým için hep yazmayý ertelediðim BEDÝÜZZAMAN SAÝD NURSÝ, NURCULUK VE FETULLAH’IN HAÞHAÞÝLERÝ kitabýmýn artýk son bölümüne geldiðim günlerden birinde deðerli dostum MHP Grup Baþkanvekili Erkan Akçay aradý. O gün Star gazetesinde çýkan siyasetin erdemiyle ilgili yazýmý tebrik ettikten sonra “Niçin bu konuda bir kitap yazmýyorsun? Günümüzün siyasetnamesi türünden bir kitabý acilen yazmalýsýn!” dedi. Ben de kabul ettim. Telefonu kapattýktan sonra bana kitap isimleri gönderdim. SÝYASÝ ERDEMLER RÝSALESÝ’ni beðendim. Yani diyeceðim o ki bu kitabýn fikir babasý da isim babasý da Erkan Akçay dostumdur. Bana ise yazmak düþtü. Konuþtuðumun ertesi günü oturup aralýksýz yazdým. Kitap bittiðinde son bölümüne geldiðim diðer kitabým boynu bükük bekliyordu. Hala bekliyor. Kitabýn yazýmý bitince deðerli kardeþim Serhat Albayrak’la konuþtum. Saðolsun hemen talimat vererek kitabýn Turkuvaz yayýnlarýnda çýkmasýný saðladý. Bu kitap fikrini içime düþürüp yazmamý saðlayan Erkan Akçay dostuma ve kitabý hemen yayýnlayarak okurlarla buluþturan Serhat Albayrak kardeþime sonsuz teþekkür borçluyum.-Kitabýnýzýn giriþinde siyasete anlaþýlabilir teorik bir çerçeve çizmiþsiniz. Siyaset nedir sizce?-Siyaset en geniþ anlamýyla baktýðýmýzda hayatýmýzýn her alanýný kapsayan bir faaliyet türüdür aslýnda. Bir tür yönetim olarak baktýðýnýzda bu böyle. En küçük toplumsal birimden en büyük siyasal organizasyon olan devlet birimine varýncaya deðin hayatýn her alaný yönetmeyle alakalýdýr. Yöneten ve yönetilen iliþkisi insanýn var olduðu her yerde geçerliliðini sürdürecektir. Ancak siyaset denince çoðunluðun aklýna sadece devlet/ülke yönetimi geliyor. Bu doðru olsa bile eksik bir yaklaþým. Siyaset onu yapan insanla alakalýdýr. Siyasetin kalitesi de, erdemi de, ahlaký da insanla alakalýdýr. Nasýlsanýz siyaseti öyle yaparsýnýz. Benim siyasetten anladýðým, halktan alýnan gücün halkýn hizmetine adaletle ve erdemle sunulmasý eylemidir. Bu anlamda siyaset çok þerefli ve erdemli bir hizmetin adýdýr. Günlük hayattaki karþýlýðý ne yazýk ki bu içerikten büyük ölçüde yoksun. Halkýmýz siyaset denildiðinde siyasetçilerin iþ ve eylemlerini anlýyor. Üzülerek beyan etmek isterim ki, siyasetin gündelik karþýlýðýnýn sözünde durmamak, seçildikten sonra sýrra kadem basmak, halka tepeden bakmak ve halkla ilgilenmemek anlamýna dönüþen karþýlýklarý siyaseti itibarsýzlaþtýrýyor. Dahasý, ilkesizlik ve omurgasýzlýk, yani “dün dündür, bugün bugündür!” felsefesine dayalý söz ve davranýþlarý ilkeden ve erdemden kopartan söylem ve duruþlar siyasete ve siyasetçiye olan güveni aþýndýrýyor. O yüzden siyaseti yeniden erdemli insanlarýn taþýyýcý aktör olduðu bir hizmet aracýna dönüþtürmek þart.<img class='rich-text-photo' src='https://imgscdn.stargazete.com/imgsdisk/2020/09/15/1560233861730-23232323-1509202016001722148f604b8d.jpg'/>-Peygamber Efendimizin (sav) siyaset, devlet ve insan anlayýþýný nasýl özetlersiniz?-Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Efendimizi doðru tanýmlamak lazým. O Allah’ýn kulu ve elçisidir. Bir tek görevi vardýr: Allah’tan kendisine gönderilen mesajlarý iletmek. Bu taným Kutsal Kitapta yer alan tanýmdýr. Peygamberimiz asla bir siyasetçi deðildir. Bir devlet kurmakla görevlendirilmiþ biri deðildir. O bir hükümdar deðildir. Peygamberimizin hükümranlýk anlayýþýný devlet ve hükümdar kavramlarý üzerinden izaha kalkýþmak, yapýp ettiklerini siyaset-siyasetçi zaviyesinden deðerlendirmek doðru deðildir. Peygamberimizin yaptýðý eylemin elbette siyasetle alakasý vardýr. Peygamber elbette siyasal ve toplamsal bir organizasyona önderlik etmiþtir. Ýnsan-insan iliþkilerinin var olduðu her yerde kaçýnýlmaz olarak siyaset vardýr. Peygamberimiz katýksýz ve koþulsuz bir ilke adamýdýr. Sözünü eðip büken biri deðildir. Herkese anladýðý dilden hitap eden ve herkesin aklýna göre konuþan biridir. Siyasetinde yalan yoktur, kandýrmaca yoktur, büyüklenmek yoktur. Peygamberimizin en belirgin vasfý, güvenilir olmaktýr. Kendisine düþman olanlar bile onun için “Muhammed-ül Emin!” demiþlerdir. Peygamberimizin adaleti her þeyin baþýna koyan biridir. Ondan asla adaletsizlik sadýr olmamýþtýr. Peygamber adý konmamýþ bir yönetim organizasyonun, yani bir tür devletin baþýnda iken iki þeyi esas almýþtýr: Ýstiþareyi ve adaleti. Peygamber olmasýna raðmen arkadaþlarýyla istiþare etmeyi olmazsa olmaz önemde görmüþtür. Bunun Allah’ýn bir emri olduðuna inanmýþtýr. Arkadaþlarýný da hep bu bilinçle eðitmiþ ve yönlendirmiþtir. O yüzdendir ki Ýkinci Halife Hz. Ömer minberde konuþurken camideki kadýnlardan biri kendisine itiraz edebilme yürekliliðini göstermiþtir. Bu bilinç dolayýsýyladýr ki Halife Ömer kendisinden hesap soran kadýna herkesin içinde hesap verme yoluna gitmiþtir. Peygamberimiz adaletten asla sapmamýþtýr. Kýzý Fatma’ya bile, “Seni ben bile kurtaramam!” demiþtir. Peygamberimiz insan-insan iliþkilerinde o dönemlerin genel geçer inancý olan kabilecilik anlayýþýný yýkmýþtýr. Üstünlüðü kabilecilikte arayan bir anlayýþ yerine inançta ve takvada arayan bir yeni bilinç aþýlamýþtýr. O yüzdendir ki siyahi köle Bilal Mekkeli ululardan daha ulu biri olarak Peygamberimizin yanýnda yerini alabilmiþtir. Peygamberimizin inþa ettiði bu bilinç ne yazýk ki Emevicilik siyasetiyle tekrar yýkýlmýþ, yerini saltanata ve kabileciliðe býrakan tehlikeli bir sapmaya yol açmýþtýr. Günümüzde de modern kabileciliðin, geçmiþteki kabileci-aþiretçi yaklaþýmlarýn neredeyse þehir milliyetçiliði özeline kadar indirgenmiþ olduðunu görmek siyasetin bir tür deformasyonuyla ilgilidir. “Yeter ki benim ýrkýmdan olsun, yeter ki benim mezhebimden olsun, yeter ki benim þehrimden olsun!” anlayýþýna dayalý modern kabilecilik siyaseti yerine hýzla Peygamberin getirdiði o akideye dayalý siyaseti inþa etmemiz gerektir ki siyasetin insan ve erdem eksenli olan yüzü herkese kuþatabilsin. Kitabýmda iþlediði ana temalardan biri budur. O yüzden “Nebevi Siyaset” bölümü bence kitabýn en nirengi yanýný oluþturuyor.-Kitapta siyaset-siyasetçi-halk iliþkisi baðlamýnda yaþadýðýnýz tecrübelerden de hareketle önemli noktalarýn altýný çiziyorsunuz. Yönetim ve yönetme iliþkisinin nasýl olmasý gerektiðine inanýyorsunuz?-Siyaset insan için yapýlýr ve insanla birlikte yapýlýr. Siyaset için gerekli olan gücü saðlayan da insan topluluklarýdýr. O yüzden gücü asýl sahibine karþý kullanmak gücün kötüye kullanýlmasý anlamýna gelen zorbalýkla eþdeðerdir. Ýyi bir siyasetçi halkýn yüreðinde taht kurmaya yönelir. Baþka tahtlar gelip geçicidir, ama halkýn yüreði kalýcýdýr, bakidir. Nesilden nesile taþýnýrsýnýz, ölümsüzleþirsiniz. Tabii ki kötü insanlar korkmalýdýrlar sizden. Yönetirken bir yanýnýz merhamet, þefkat, sevgi ve adaletle dolu olacak bir yanýnýz da kötülere ve þerlilere karþý korkuyla dolu olacak. Baþka türlü yönetemezsiniz. Bu ikisi arasýndaki dengeyi doðru kuramayanlar halký karþýlarýna alýrlar. Ýyi bir yönetim için, kötülerin ve þerlilerin þerrinden halký korumak da esastýr. Benim burada deðinmek istediðim konu þu: Halkýn bedenleri üzerinde zorbalýkla hükmedebilirsiniz, halkýn yüreðine korku salarak tahtýnýzda oturabilirsiniz, ama bu durumda bahtýnýz kara olur. Küfür ile abad olunur ama zulüm ile asla olunmaz. Gün gelir halkýn tokadýný yersiniz. Ýyi bir siyasetçi halkýn kalbini esas alýr. Halka tepeden bakmaz, içinden çýktý halkla her daim hemhal olur. Devletin varlýk sebebi de halktýr. Halký yaþatmayan bir devletin yaþamasý mümkün olmaz. O yüzden “Halký yaþat ki devlet yaþasýn!” denilmiþtir. Ýnsaný yaþat ki devlet anlamlý olsun. “Devleti yaþat ki!” diye baþlayan denklemler insaný önemsizleþtirir, halký cim karnýnda bir noktaya dönüþtürür. Oysa devletin de siyasetin de sahibi halktýr. Bunu söylerken halký fetiþleþtirdiðim sonucu çýkartýlmasýn. Halk yekpare bir topluluðun adý deðildir. Halk demokrasinin Tanrýsý deðildir. Halk denildiðinde akla türlü türlü insan topluluklarý gelir. Ýdeolojileri, yaþam tarzlarý ve çýkarlarý farklý olan insan kümeleri…Halkýn içinde iyiler vardýr, kötüler vardýr. Erdemliler vardýr, haramiler vardýr…Halkýn hepsinin onayýný almýþ bir yönetim bugüne kadar kurulabilmiþ deðildir. Adalet bazýlarýnýn iþine gelmez mesela. Eþitlik de… Halk fetiþizmi siyaseti hem körleþtirir hem de bozar. Sizi seven de halktýr, size düþmanlýk eden de… Halkýn her talebi meþru olmayabilir. Siyasetçi meþru olmayan bir talebi karþýlamadýðý için hedef tahtasýna oturtulabilir. Tersi de doðru. O yüzden ne gücü elinde bulunduranlarý, yani yönetici elitleri fetiþize etmek, yani onlarýn merkezi bir öneme yerleþtirmek doðrudur, ne de halk dalkavukluðuna baþvurmak doðrudur. Erdemli siyaset, bu denklemi kurmayý bilen siyasettir.Batý’nýn siyaset anlayýþýnda halk nirengi bir öneme sahip deðildir. Orada devlet vardýr. Halk seçimden sonra geri çekilir. Sonrasý devleti yönetenlere býrakýlýr. Halkýn seçimlere olan ilgisi de o yüzden çok fazla deðildir. Batý siyasetinin esas aldýðý iki þey vardýr: Güç ve çýkar. Demokrasi, halk, adalet, insan haklarý, özgürlük vb. deðerler bu iki asýl amacýn elde edilmesi için kullanýlýr. Bir tür mobilizasyon aracýdýrlar.<img class='rich-text-photo' src='https://imgscdn.stargazete.com/imgsdisk/2020/09/15/ak-partide-yeni-parti-krizi-mehmet-metiner-isyan-etti-its-150920201600172245cc162cf2.jpg'/>-Bizim geçmiþimizde de benzer durumlarýn var olduðuna dair saptamalarýnýz var ama…-Bizim toplumlarýmýzda da geçmiþte hükümdarlara biçilen rol ne yazýk ki sorunlu ve yanlýþ bir roldür. Kitabýmda da mukayeseli olarak deðindim. Mesela Nizamul’l-Mülk’ün hükümdarý Allah tarafýndan seçilmiþ bir kiþi olarak tarif etmesi, Kutsal Kitabýmýzýn öðretileri açýsýndan asla kabul edilebilir deðildir. Hükümdara veya halifeye kutsiyet atfetmek, öðretilerimizle çeliþir. Ayný bakýþ açýsýnýn Batý hükümranlýk sisteminde de cari olduðunu biliyoruz. Avrupa’nýn hükümdarlarý da “Allah tarafýndan seçilmiþ” olarak kabul edilirlerdi. O yüzden herþeyin ve herkesin üstünde kutsiyeti olan kiþiler olarak kabul edilirlerdi. Ne yazýk ki halifelerin/hükümdarlarýn kendilerini yeryüzünde Allah’ýn gölgeleri gibi görmeleri o saltanatçý siyaset kültürüyle alakalýdýr. O yüzden diyorum ki geçmiþin siyasetnamelerinden çýkarsayacaðýmýz çok önemli dersler olmakla birlikte asýl günümüzün siyasetnamelerine ihtiyacýmýz olduðunu unutmamalýyýz. Öðretimize tümüyle uygun günümüz insanlýk bilinciyle örtüþen yeni bir siyaset teorisi ve tecrübesi inþa etmemiz bizi çok daha güçlü kýlacaktýr. Aksi takdirde eski tarz siyaset anlayýþlarý, güç zehirlenmesi üzerinden bizi kendimizden olmaktan çýkartabilir. Dikkat etmemiz lazým.-Peygamber Efendimizin Veda Hutbesi üzerinden yaptýðýnýz analizler sanýrým kitabýn en ilgi çekici yanlarýndan birini oluþturuyor. Yeni bir siyaset teorisi için Veda Hutbesi’ni referans olarak gösteriyorsunuz…-Evet, kitabýmda bu konuyu önemle iþledim. Müthiþ bir insanlýk manifestosudur Veda Hutbesi. Okumayanlar okusunlar. Okuyanlar bir kez daha özümseyerek ve üzerinde düþünerek okusunlar. “Ey insanlar!” diye baþlayan sözler ne kadar anlamlý ve kuþatýcýdýr. “Hepiniz Adem’in çocuklarýsýnýz. Adem ise topraktandýr.” Ýnsaniyet mektebinin manifestosudur bu. Ontolojik eþitlik. Kibirden uzak bir konumlanýþ. Herkesi kucaklayan insaniyetçi bir yaklaþým. Siyasetin dibine bu anlayýþý yerleþtirmemiz lazým. Önce insana seslenmemiz lazým.Bir diðer husus kimlik siyasetiyle alakalý. Ne Kutsal Kitabýmýzda ne de Peygamberimizin hitabýnda asla etnik bir topluluða vurgu yoktur. Peygamber Araptýr. Kur’an Araplarýn diliyle inmiþtir. Lakin Kur’an’da “Ey Araplar!” diye bir hitap bulamazsýnýz. Peygamberimizin hitaplarýnda da bulamazsýnýz. “Ey insanlar, ey mü’minler!” diye baþlayan hitaplarýn dýþýndaki hiçbir hitapla karþýlamazsýnýz. Günümüzün kuþatýcý siyaseti için bu anlayýþýn esas alýnmasý gerekiyor. Elbette herkesin bir aidiyeti, bir kimliði vardýr, ama aidiyetler ve kimlikler üzerinden siyaset yapmak insanlarý ayrýþtýrýr ve çatýþtýrýr. Ne yasaklayýp yok etme yoluna gideceksiniz ne de aidiyetler ve kimlikler üzerinden bir deðer ideolojisi üreteceksiniz. Günümüzün siyasetinin ana ilkelerinden biri mutlaka bu olmalý. Peygamberimizin mü’minler arasýnda renk, dil, kabile, soy-sop, para-pul, makam-mevkii, statü ayrýmý yapmadan kucaklayýcý bir söylem ve duruþ sergilemesi çok önemli bir derstir. Sadece akideyi ve yeteneði önemseyen bir siyaset anlayýþý adaletin tesisinde çok önemli bir yere sahiptir.Peygamber bir þeyi yasaklarken önce kendi yakýnlarýndan baþlýyor. Veda Hutbesi’nde bunun örneklerini görürsünüz. Nepotizm diye adlandýrýlan akraba kayýrmacýlýðý asla söz konusu deðildir. O yüzden günümüzde siyaseti çürüten bu nepotizm illetinden mutlaka kurtulmamýz gerektiðine inanýyorum.Kendi dava arkadaþýný bir kenara itip kendi akrabasýný kendi hassasiyetine sahip olmadýðý halde önceleyen bir tavýr siyaseti hem dava eksenli olmaktan çýkartýr hem de halkýn gözünde deðersizleþtirir.Bu çerçevede yaptýðým tespitler ve öneriler kitapta uzun boylu yer alýyor zaten. Ýnsanlýk, erdem, ahlak ve adalet adýna yeni bir siyaset teorisi üretmek isteyenler için Veda Hutbesi olmazsa olmaz bir öneme sahiptir.-Sizi gazetecilikten siyasete çeken ne oldu? Siyasetin içinde olduðunuz dönem gazeteciliðinize, yazarlýðýnýza ve insani birikimine neler kattý?-Ben klasik bir gazeteci hiç olmadým. Yani haber peþinde koþan-koþturan biri… Yazarlýk yaptým. Hala yapýyorum. Milletvekili iken de yazmaya devam ettim. Yazý bende hiç kesintiye uðramadý. 15 yaþýmdan itibaren siyasetin içindeyim. Siyaset sadece milletvekili iken yapýlan bir þey deðildir. Benim açýmdan bu böyle, baþkalarýný bilmem. Bugün milletvekili deðilim ama siyasetim devam ediyorum. Ben siyaseti bir davanýn aracý olarak görüyorum. Bir idealin aracý olarak... Milletvekilliði farklý bir siyasi tecrübe. Ýktidarla ve güç iliþkileriyle tanýþýyorsunuz. O güç iliþkilerinin merkezinde yer alýyorsunuz. Kitapta da buna kýsmen deðindim. Gördüðüm eksiklikleri o yüzden yeni bir siyasi modelite olarak önerdim. Gücün tek bir elde temerküzünün siyasi yozlaþmayý beraberinde getirdiðini gördüm. Siyaset bir yanýyla katildir. Geçmiþti de iktidar kavgalarý hep kanlý olmuþtur. Peygamberimizin en yakýn arkadaþlarý bile iktidar kavgalarý dolayýsýyla birbirlerinin kanýna ne yazýk ki ekmek doðramýþlardýr. Siyasetin böyle bir geçmiþi vardýr. Çekememezliklerin, kýskançlýklarýn, ayak oyunlarýnýn ve kardeþ katlinin olduðu bir alandan bahsediyorsunuz. Çok sevilirseniz en yakýn arkadaþlarýnýz bile size hasým kesilebiliyor maalesef. Siyaset güç iliþkisi doðru kullanýlmazsa çok tehlikeli sonuçlar doðurabiliyor. Gücü o yüzden daðýtmak gerekiyor. Bir insan milletvekili ise zaten bir gücü var demektir. Bulunduðu ilin teþkilat baþkanlarýný da emrine aldýðý andan itibaren o ilin hükümdarý kesilebiliyor. O yüzden gücü dengeleyen ve daðýtan bir siyasi mekanizmaya ve modele ihtiyaç var. Kitabýmda kendi tecrübelerimden hareketle bu siyasi modeli öngörürken siyasetimizi daha nasýl güçlü ve erdemli kýlabiliriz kaygýsýný esas aldým sadece. Umarým kimse üstüne alýnýp darýlmaz. Bir insaný çok fazla güç sahibi kýldýðýnýzda aslýnda ona iyilik yapmýþ olmuyorsunuz. Onun azgýnlaþmasýna sebebiyet vermiþ oluyorsunuz. Hepimiz insanýz, nefis taþýyoruz sonuçta. Güç gerçekten bozuyor. Þayet saðlam bir dava anlayýþýnýz ve erdemli/ilkeli bir duruþunuz yoksa bir süre sonra etrafýnýza üþüþenler tarafýndan farkýnda olmadan baþka yerlere kayabiliyor ve kendinizi hükümdar gibi görmeye baþlayabiliyorsunuz. O yüzden gücün daðýtýmý, denge ve fren mekanizmasýnýn doðru kurulmasý elzemdir. Aksi takdirde bürokratik oligarklarýn yerini siyasi oligarklar var. Ve siyaset halktan kopar.Siyasi tecrübe bana çok þeyler kattý. Teorik birikimimi yeniden anlamlandýrmama da yardýmcý olduðu gibi ayný zamanda günümüzde yeni siyaset teorilerine ve pratiklerine olan ihtiyacý görmemi de saðladý.-Gazetecilik ve siyaset iliþkisini nasýl deðerlendiriyorsunuz?-Gazetecilik taným deðiþtirdi. Fonksiyon deðiþtirdi. Geçmiþte gazeteci olarak bildiklerimiz meðer siyasetin ve güç odaklarýnýn emrindeki aparatlarmýþ meðer. Dahasý, patronlarýna maddi çýkar devþirmeye çalýþan aktörlermiþ ayný zamanda. Ýstisnalarý olsa bile çoðunluk böyleymiþ meðer. O yüzden iktidardaki siyasetçiler hep iyi geçinen ve dolayýsýyla onlardan nemalanan bir gazete patronajlýðý ve gazete patronlarýnýn çýkarlarýný Ankara’da kollayan gazeteciler bugün kalkýp “yandaþ gazeteci” edebiyatý yapýyorlar. Bir köþe yazarý siyaset yapabilir, iktidardaki veya muhalefetteki bir partiyi destekleyebilir ama gazeteciliði, yani haberciliði siyasi tarafgirliðin ve düþmanlýðýn dýþýnda bir kategoride sürdürmek gerektiðine inananlardaným.Bazen televizyonlarda izliyorum: Adam gazeteci, ama bir siyasetçiden daha fazla siyasetçi. Hiç hoþ kaçmýyor. Siyasetçiden güç veya çýkar devþirmek için yanaþan gazetecileri geçmiþte çok gördük. Gördük ki onlarýn ilkesi yokmuþ. Güç sahipleri deðiþince bu kez yeni efendilerinin etrafýnda kenetlendiler. Hep güçten ve güç sahibi siyasetçiden yana olan gazeteciler gerçekten mide bulandýrýyor. Gazeteciliði bu kadar ayaða düþüren insanlarýn ne mesleklerine ne de kimseye bir faydasý olmaz.-Siyasi Erdemler Risalesi’nin gördüðü ilgiden memnun musunuz?-Yeni çýkmasýna raðmen iki baský yaptý. Sanýrým üçüncü baský için hazýrlýk yapýyorlar. Benim için önemli olan çok satmasýndan öte özümsenerek okunmasýdýr. Kitabýn dili okunmayý kolaylaþtýran bir dil. Kitabý okuyanlardan aldýðým tepkiler çok olumlu. Gerek diline ve gerek içeriðine yönelik okuyanlardan aldýðým tepkiler kitabýn amacýna ulaþtýðýný gösteriyor. Ama asýl istediðim þey, kitapta ileri sürdüðüm tezlerin hem siyaseten ve hem de entelektüel açýdan eni konu tartýþýlmasýdýr. Günümüzün siyasetini anlamlý kýlacak tezlere ve tartýþmalara ihtiyacýmýz var çünkü.<img class='rich-text-photo' src='https://imgscdn.stargazete.com/imgsdisk/2020/09/15/0x0-dusmanliktan-beslenen-muhalefet-siyaseti-curutuyor-1599977704771-1509202016001721425af27761.jpg'/>