PKK'nın stratejik bir arayışa girdiğine işaret eden, Balcı: Pençe harekâtları en çok İran'a yaramış görünüyor

İRAM Güvenlik Çalışmaları Koordinatörlüğü araştırmacısı Çağatay Balcı, Pençe-Kaplan harekâtlarının PKK'yı ile PKK'nın Suriye ve İran'daki uzantılarını önemli stratejik dönüşümlere zorladığını belirterek, "Rus kuvvetlerinin komutanı ve ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Kenneth F. McKenzie ile görüşmeler gerçekleştiren PYD/YPG'nin içinde bulunduğu stratejik arayışı açık biçimde ortaya koyuyor" dedi. PKK'nın, kadrosunu ve lojistik birikimini son kertede PJAK'a transfer edebileceğini söyleyen Balcı, "Türkiye, Pençe harekâtlarıyla birlikte, bölgede PKK'nın tüm uzantılarının etkisizleştirilmesine ilişkin bir fırsat meydana getirdi ve bu fırsat en çok İran'a yaramış görünüyor." dedi.

13 Temmuz 2020 Pazartesi 13:53
Güncel Haberleri

AA



- Pençe harekâtları ve PKK: Stratejik çaresizlik

Pençe harekâtlarının PKK ve uzantılarının stratejik pozisyonlarına etkileri çerçevesinde PKK’nın içinde bulunduğu konum en çarpıcı tabloyu karşımıza çıkarıyor. 2016 yılından itibaren Türkiye içinde kararlı biçimde gerçekleştirilen operasyonlarla hareketsiz duruma gelen PKK, Irak’ın kuzeyindeki varlığını, elinde kalan yegâne stratejik alan olarak belirledi. Türkiye içinde aldığı önemli darbelerin etkisiyle PKK, sözde “Medya Savunma Alanları” adını verdiği bu bölgedeki yapılanmasını ve varlığını savunmaya hayati ve varoluşsal bir değer atfetti. Türkiye’nin 2019 yılında bu bölgeye yönelik başlattığı Pençe harekâtları, PKK’nın varoluşsal değer atfettiği bu alana yönelik en somut ve en büyük tehdit olarak algılanmıştır.

Pençe harekâtlarının başlamasıyla birlikte PKK’da kendini gösteren ilk stratejik dönüşüm, örgütün korumacı ve savunmacı bir pozisyona doğru sürüklenmesi oldu. 2016 yılına kadar özellikle Türkiye içinde sözde “devrimci halk savaşı” söylemiyle terör eylemleri gerçekleştiren, şehirlerde “hendek” ve öz yönetim girişimlerinde bulunan PKK, 2019 yılına gelindiğinde tamamen “var olanı koruma” stratejisine yöneldi. Bununla birlikte, örgütün yönetici kadrosunda yer alan isimlerin çeşitli operasyonlarla etkisiz hale getirilmeleri de örgütün “varoluşsal tehdit” algısının derinleşmesine neden oldu.

Bu durum örgütün ana stratejisinin, terör eylemleri yoluyla etkinlik kazanmaktan, varlığını koruma ve sürdürmeye evrilmesine yol açtı. Bu doğrultuda örgütün söylemleri de “özyönetim, devrim, demokratik konfederalizm” gibi geleceğe yönelik hedef ve vaatlerden, “intikam” ve “direniş” söylemlerine dönüştü. Bu durum terör örgütünde iki farklı stratejik sonuç ortaya çıkardı: Bunlardan ilki, terör örgütünün uzunca bir zamandır kadrolarında yaşadığı çözülme, teslim olan ve örgütten ayrılan terörist sayısındaki artış ve örgüte katılımlarda yaşanan düşüş. Diğer yandan örgütün kırsal alan kadrolarında yaşanan bu çözülme, PKK’yı şehir yapılanmalarına yönelmeye mecbur bırakıyor. Sözde KCK/PKK yürütme konseyi üyesi terörist Murat Karayılan bu duruma ilişkin yaptığı açıklamalarda, PKK’ya kırsal alan ve dağ kadrosu katılımlarının düştüğünü, örgütün şehir yapılanmaları olan YPS, Ateşin Çocukları İnisiyatifi ve Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) gibi yapıların talimat beklemeksizin eyleme geçmesi gerektiğini söyledi. Bu durum PKK’nın içinde bulunduğu stratejik çaresizliğin en önemli göstergelerinden birini teşkil ediyor.

Diğer yandan, Türkiye’nin milli savunma sanayisinde kat ettiği gelişmeye paralel olarak terörle mücadele harekâtlarında etkin bir araç olarak öne çıkan İHA-SİHA’lar da PKK’yı stratejik açıdan çaresizliğe sürükleyen bir diğer önemli unsur. İHA-SİHA’lar operasyonel düzeyde terör örgütünü hareketsiz bırakıyor; gerçekleştirilen nokta operasyonları ise örgütün üst düzey militanlarını etkisiz hale getirerek örgütsel yapıda kaotik bir ortamın doğmasını sağlıyor. Sözde PKK/KCK yürütme konseyi üyelerinden Mustafa Karasu konuyla ilgili yaptığı açıklamalarda, İHA-SİHA’ların PKK için çok büyük bir zafiyet oluşturduğunu ve PKK’nın TSK’nın bu üstünlüğünü ve avantajını dengeleme arayışında olduğunu ifade etti.

Son olarak, propaganda ve anlatı düzeyinde ise PKK, Pençe harekâtlarının “Türkiye’nin yayılmacılığına” işaret ettiği söylemi, harekâtların Irak’ın tamamına ve Arap toplumuna yönelik bir tehdit olduğu iddiası ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) yönelik “ihanet” söylemine dayanan üç ayaklı bir çerçeve geliştiriyor. PKK Pençe harekâtlarını bir “işgal” hareketi gibi sunmaya çalışıyor ve bu yolla Irak kamuoyunu kendi lehine manipüle etmeyi hedefliyor. Diğer yandan, Türkiye’nin PKK ile mücadelesini destekleyen IKBY-KDP’ye “ihanet” suçlamasında bulunan PKK, aldığı darbelerde KDP’nin büyük bir payı olduğunu da iddia ediyor.

- Pençe harekâtları ve PYD/YPG: Stratejik arayış

Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki PKK hedeflerine yönelik Pençe harekâtları dizisi, halihazırda Suriye’nin kuzeyinde Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları ile ağır darbeler almış olan PYD/YPG açısından da ciddi bir tehlike olarak algılanıyor. Mevcut süreçte, Türkiye’nin kontrol sağladığı bölgelere yönelik sızma, sabotaj ve bombalı eylemler gerçekleştirme ve alan kontrolü sağladığı bölgeleri savunma stratejisini ortaya koyan PYD/YPG terör örgütü, Pençe harekâtlarıyla birlikte stratejik bir arayış içine girmiş durumda. Bu stratejik arayışın ana motivasyonu ise PYD/YPG’nin PKK’dan bağımsız bir politika izleme amacıdır.

Pençe Kartal harekâtı öncesinde, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile görüşmelerinde ilk mutabakatın gerçekleştiğini açıklayan PYD/YPG, bu mutabakatın gelişmesi için yoğun bir çaba harcıyor. PKK KDP’yi “ihanet” ile itham ederken PYD/YPG, KDP destekli ENKS ile işbirliği arayışına yöneliyor ve bunu bir “ulusal birlik” zeminine dönüştürmek istiyor. Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “PKK ile birlikte hareket eden herkes hedefimizdir” açıklaması sonrasında PYD/YPG tam bir stratejik çıkmaza sürüklenmiş durumda. PYD/YPG, PKK’nın KDP’ye yönelik tutumuna rağmen bu yapı ile görüşmelerini sürdürürken, diğer yandan Türkiye’nin ENKS’ye yönelik söz konusu uyarısı PYD/YPG’yi ciddi bir kaygı ve belirsizliğe sürüklüyor.

PKK’dan bağımsız bir strateji izleme hedefine sahip olan PYD/YPG bu konuda ciddi bir çıkmaz yaşıyor. Kuruluşu, ideolojisi, liderlik tanımı ve militan kadrosu itibariyle tamamen PKK’nın Suriye kolu olarak varlık gösteren/göstermeye devam eden PYD/YPG bu çıkmazı, Suriye denkleminde ana etkin güçler olan ülkelerle çözme arayışında. Pençe harekâtlarının ardından, Suriye’de bulunan Rus kuvvetlerinin komutanı, ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Kenneth F. McKenzie ve Suriye rejimi yetkilileriyle görüşmeler gerçekleştiren PYD/YPG yöneticilerinin bu tutumları, terör örgütünün içinde bulunduğu stratejik arayışı açık biçimde ortaya koyuyor. PYD/YPG söz konusu aktörlerin her birinden kendi varlığını korumaya yönelik bir beklenti içinde.

- PJAK: Yıkım veya stratejik fırsat

Pençe harekâtlarının stratejik bir dönüşüme yönelttiği bir diğer terör örgütü ise PKK’nın İran uzantısı olan PJAK. Pençe Kartal harekâtı öncesinde 6. kongresini gerçekleştirdiğini duyuran PJAK, bu kongre sonucunda İran’da daha etkin bir faaliyet dönemine gireceğini açıkladı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İran’ın Maku bölgesindeki PKK varlığına ilişkin açıklamaları ve Pençe Kartal ve Pençe Kaplan harekâtlarının doğurduğu atmosferle harekete geçen İran’ın topçu atışları, PJAK açısından stratejik dengenin sarsıldığına işaret ediyor.

2011 yılının ardından İran’la stratejik denge durumunda bulunan PJAK, İran’ın Irak’ın kuzeyine yönelik topçu atışları sonucunda, bu denge durumunun kırılganlık evresine girdiğini algıladı. Türkiye’nin İran’dan PKK’ya yönelik net ve etkin bir tutum sergilemesini beklemesi, İran’ı PJAK’a karşı stratejik denge durumundan saldırı ve imha durumuna geçmeye yönlendiriyor. Türkiye, Pençe harekâtlarıyla birlikte, bölgede PKK’nın tüm uzantılarının etkisizleştirilmesine ilişkin bir fırsat meydana getirdi ve bu fırsat en çok İran’a yaramış görünüyor. Fakat bu süreçte PKK, İran-Türkiye işbirliği bağlamında İran’a PJAK üstünden şantaj yapma yoluna yönelmiş durumda. Nitekim PJAK eş başkanlarından Siyamend Muini bu konuya ilişkin yaptığı açıklamadaki “İran bizi doğrudan hedef alır veya Türkiye ile birlikte hareket ederse, bu takdirde savaşın İran’ın şehirlerine yayılacağına inanıyorum” ifadeleri İran’ı açıktan tehdit anlamına geliyor.

Muini’nin İran’da şehir gerillası yöntemi uygulamaya yönelik tehdidi, esasen PJAK açısından bir fırsat anlamına da geliyor. Irak’ın kuzeyinde büyük darbeler alan, Suriye’de ise kendisinden bağımsızlaşma eğilimine sahip bir PYD/YPG ile karşı karşıya kalan PKK’nın önünde beliren tek alternatif PJAK. Bu noktada PKK’nın, kadrosunu ve lojistik birikimini son kertede PJAK’a transfer edebileceğini söylemek yanlış olmayacaktır. İran’ın PKK ve PJAK’a yönelik etkin bir mücadele tutumu benimsememesi halinde, PKK’nın 2015-2016 sürecinde Türkiye’de uygulamaya çalıştığı şehir çatışması modelini PJAK üzerinden İran’da uygulama olasılığı da mevcut. Bununla birlikte, ABD ve İran arasındaki gerilim, İsrail’in İran’a yönelik yeni asimetrik savaş stratejisi de PJAK açısından stratejik fırsatlar olarak öne çıkıyor. Bu bağlamda, PJAK’ın 6. kongresinde belirlediği “İran’da daha etkin bir faaliyet süreci başlatma” hedefinin söz konusu koşullar altında pratiğe geçirilmesi mümkün olabilecektir. Bu noktada İran’ın PKK ve PJAK’a yönelik tutumu bu sürecin belirleyicisi olacaktır.

[Milli Savunma Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Programı’nda doktor adayı olan Çağatay Balcı İRAM Güvenlik Çalışmaları Koordinatörlüğü’nde araştırmacı olarak çalışmaktadır]