AA
Polis Akademisi Başkanlığının "Kovid-19 Salgını ve Sonrası Devlet, Demokrasi ve Güvenlik" başlıklı raporunda, 2020'nin en önemli küresel gelişmesi olan Kovid-19 salgınının, insan sağlığının yanı sıra devlet sistemleri, kamu politikaları, demokrasi ve güvenlik gibi konulardaki etkileri, bu alanlarda salgından kaynaklanan gelişmeler ve yakın geleceğe dönük beklentiler değerlendirildi.
Raporda, Kovid-19 ile mücadele sürecinin, salgın sonrası dönemde "ulus devlete ilişkin değerlerin güçleneceği" ve "ulus devlet anlayışının zayıflayarak küresel değer ve politikaların gelişeceği" olmak üzere iki farklı görüş ortaya çıkardığı belirtildi.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri arasından sağlık harcamalarına en yüksek payı ayıran ilk beş ülkenin uzun yıllar yüzde 16,9 ile ABD, yüzde 12,2 ile İsviçre, yüzde 11,2 Fransa, yüzde 10,4 ile Belçika ve yüzde 9,8 ile İngiltere olduğu belirtilen raporda, Kovid-19'un en yüksek hızla yayıldığı, salgın nedeniyle en fazla ölümün görüldüğü ve tıbbi malzeme ihtiyacının en fazla öne çıktığı ülkelerin de yine bu ülkeler olması "şaşırtıcı" olarak nitelendirildi.
Raporda yer alan tespitlerden bazıları şöyle:
"Salgınla mücadelede ülkeleri başarılı kılacak temel hususun, otoriter yönetim anlayışları olmadığı, demokratik niteliğe sahip, şeffaf, hesap verebilir ve politikaların yürütülmesinde toplumsal rızayı önceleyen etkin siyasal yönetimlerin ahenkli işleyişlerinin olduğu ortaya çıkmıştır.
Kovid-19 salgını, neoliberal politikaları benimseyen devletlerin kriz yönetimi sürecindeki noksanlıklarını ve yönetim mekanizmalarının işlevsizliğini ortaya çıkarmıştır.
Salgın sürecinde, çoğu zaman, otoriter devletlerin virüsle mücadeleye karşı aldığı tedbirlerin liberal demokrasiyle yönetilen ülkelere göre çok daha etkin şekilde uygulanma şansı olduğu yönünde yanlış bir algı söz konusu olmuştur.
Demokratik batı ülkelerinin bir kısmında yaşanan olgu, aslında demokrasilerin krizi değil çok parçalı karar alma süreçlerinin ve dağınık yönetim yapılarının kriz yönetimindeki başarısızlıkları olmuştur."
- "Güvenlik sahasında paradigma değişikliği şart"
Salgın sürecinin, sağlık, tabiat ve gıdayla ilgili konuların da ulusal güvenliğin bir parçası olması gerektiğini gösterdiği belirtilen raporda, devletlerin, artık güvenlik sahasında bir paradigma değişikliğine gitmek zorunda olduklarına dikkati çekildi.
Bireyi ve toplumu hedef alan ancak kolaylıkla tanımlanamayan, sınırları belirlenemeyen ve görülemeyen bir tehditle mücadelenin, dünyayı alışılmadık bir güvenlik sorunuyla da karşı karşıya bıraktığı vurgulanan raporda, genetik kod, enerji, flora ve fauna, vahşi yaşam, tohum ıslahı, hayvan ırklarının ıslahı, algı, stratejik bilgi ve gıda alanlarındaki güvenlik konusunun dikkate alınması gerektiği ifade edildi.
Raporda, salgının, devletlerin ya da terör örgütlerinin, biyolojik silah kullanabilecekleri yönündeki endişeleri, insani güvenlik ve dijital güvenlik konularının önemini artırdığı belirtildi.
- Türkiye'nin Kovid-19 ile mücadelesi
Türkiye'nin, ABD, İngiltere, İspanya ve İtalya'nın da aralarında bulunduğu 80'e yakın ülkeye tıbbi malzeme yardımında bulunarak küresel dayanışmaya öncülük ettiği anımsatılan raporda, 2003'te yürürlüğe giren Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında halkın eşit, ücretsiz fakat yüksek kalitede hizmet talebini karşılamaya yönelik önemli adımlar atılmasının, Türkiye'nin salgına esnek ve hızlı yanıt verebilmesini sağladığına işaret edildi.
Türkiye'nin salgınla mücadele için attığı adımlara değinilen raporda, şu ifadelere yer verildi:
"Türkiye'de yakın zamanda geçilmiş olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yönetim modeli, salgınla mücadelede alınan tedbirlerin uygulanmasını kolaylaştırmış, etkinlik ve uyumlu işleyişin yerine getirilmesi bakımından çok önemli bir imkan sağlamış ve başarılı bir sınav vermiştir. Kriz anlarında süreçlerin yönetimini zora sokan, eski sistem içerisindeki çok başlılık ve bürokratik engeller güçlü demokratik sistemle birlikte ortadan kalkmıştır. Bu durum da yeni yönetim tarzının etkinliğini sağlayan başlıca faktör olmuştur.
Bu başarıda en fazla dikkat çeken hususlardan birisi de en başından itibaren sürece Bilim Kurulunun dahil edilmesidir. Alınacak tedbirlerin Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan Bilim Kurulunun fikir ve direktifleri doğrultusunda belirlenmesi, sürecin tamamen bilimsel bir anlayışla yürütüldüğünü göstermektedir."
Raporda, salgına ilişkin gelişmelerin, Cumhurbaşkanı ve Sağlık Bakanı tarafından saydam ve hesap verebilir bir yaklaşım içinde vatandaşla paylaşılmasının, politikaların yürütülmesinde toplumun rızasını demokratik usullerle sağlayan, tedbirlerin yerindeliğine toplumu ikna eden önemli bir araç olduğu bildirildi.
- Öngörüler
Raporda, Kovid-19 sonrasına ilişkin öngörüler ise şöyle sıralandı:
"Mevcut uluslararası ve ulus ötesi yapı ve kuruluşların işlevlerinin giderek azalacağı, bunların yerine daha fazla hedef odaklı, yeni uluslararası ve bölgesel organizasyonların oluşturulacağı düşünülebilir.
Yaşanmakta olan sürecin, devletleri sağlık, ekonomi ve güvenlik konusunda çok daha fazla aktif rol almaya ve inisiyatif göstermeye iteceği, planlamacı sosyal devlet uygulamalarının yönetsel olarak bundan sonraki dönemde öne çıkacağı öngörülebilir.
Yaşanan gelişmelerin, ülkelerin kendi içindeki demografik hareketleri şekillendirebileceği, sağlık ve gıda güvenliğindeki etkilerine bağlı olarak kırsal alanlara dönük ilgiyi artırabileceği söylenebilir.
İnternet tabanlı teknolojiler yaygınlaşarak devletleri ve toplumları kendisine daha çok bağımlı kılmaktadır. Bunun neticesinde, geniş tabanlı siber saldırıların ülkelerin sağlık, ekonomi ve güvenlik gibi alanlardaki altyapılarını daha fazla hedef alacağı öngörülmektedir.
Büyük kentler, bulaşıcı hastalıkların süratle yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Bu durum, kent ve bölge planlamacılığını yeni arayışlara zorlayacaktır."