AA
Yüksel, Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail aleyine açtığı soykırım davasını takip eden Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili İsmail Emrah Karayel, Anayasa Komisyonu Üyesi ve AK Parti Denizli Milletvekili Cahit Özkan'la birlikte Meclis'te basın toplantısı düzenledi.
UAD'deki dava süreci ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin İsrailli yetkililer aleyhine sürdürdüğü soruşturmalara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yüksel, UCM'nin Hollanda'nın Lahey şehrinde bulunduğunu ve Hollanda'nın ev sahibi devlet olduğunu belirtti.
Hollanda'nın, UCM personelinin güvenliği dahil olmak üzere emniyetini sağlamakla yükümlü bulunduğuna işaret eden Yüksel, ev sahibi devlet olarak Hollanda'nın, her türlü dış müdahaleden uzak tutarak UCM'nin bağımsız çalışmasını sağlaması gerektiğini dile getirdi.
Yüksel, Hollanda basınında, İsrail'in UCM'ye yönelik casusluk ve müdahale girişimlerine yönelik iddialar yer aldığını aktardı.
Hollanda medyasındaki haberlerle, UCM'nin soruşturmasına İsrail'in müdahale ettiği ve soruşturmayı etkisiz hale getirme çabasında olduğunun gündeme geldiğini anlatan Yüksel, çoğunluğu Filistinli olan 20 kişilik bir grubun "İsrail'in UCM soruşturmasını engellemeye çalıştığı" iddiaları üzerine Hollanda Savcılığına şikayette bulunduğunu bildirdi.
Cüneyt Yüksel, "İsrail'in, Uluslararası Ceza Mahkemesine karşı gerçekleştirdiği casusluk faaliyetleri Hollanda ceza kanunlarına ve UCM'yi kuran Roma Statüsü'nün 70. maddesine aykırılık teşkil etmektedir." dedi.
"KARŞILIĞI MİSLİYLE VERİLMELİ"
Hollanda'nın, Avrupa Birliği (AB) içerisinde İsrail'le en iyi ilişkilere sahip ülkelerden olduğunun altını çizen Yüksel, Hollanda'nın, adaletin sağlanması ve insan haklarının korunması adına yükümlülüklerini uygulaması gerektiğini söyledi.
Cüneyt Yüksel, "İsrail'e yönelik hukuki süreçler, siyasi ve diplomatik ilişkilerle karmaşıklaşırken, bu süreçte Uluslararası Ceza Mahkemesinin bağımsızlığını korumak zorunluluktur. İsrail'in yürüttüğü soykırıma ek olarak, hukuki ve siyasi alanlarda giriştiği tüm gayri meşru faaliyetlerinin karşılığı misliyle verilmelidir." değerlendirmesinde bulundu.
İsrail'in, soykırımcı bir devlet olduğuna dikkati çeken Yüksel, Birleşmiş Milletlerin (BM), Avrupa Birliğinin görevini yerine getirmesini istedi.
"MÜDAHALE TALEPLERİYLE İLGİLİ HENÜZ BİR KARAR ALINMAMIŞTIR"
UAD'de, İsrail aleyhine açılan "soykırım" davasını hatırlatan Yüksel, dava kapsamında alınan ihtiyati tedbir kararlarına İsrail'in uymadığını belirtti.
Türkiye'nin, davaya müdahillik başvurusunda bulunduğunu anımsatan Yüksel, bazı devletlerin de müdahillik başvurusu yaptığını aktararak, "Müdahale talepleriyle ilgili henüz UAD tarafından bir karar alınmamıştır. Bu talepler, soykırım davasına önemli ilgi ve katılım olduğunu göstermektedir. UAD'deki dava, soykırım iddiaları konusunda uluslararası hukuk açısından kritik gelişmeyi temsil etmektedir." diye konuştu.
İnsanlık için utanç kaynağı olan saldırılar karşısında uluslararası toplumdan tepki gelmediğini vurgulayan Yüksel, Lübnan'daki BM Barış Gücü askerlerine de ateş açan İsrail'in kontrolden çıktığını söyledi.
UAD tarafından İsrail'e 25 Temmuz 2025'e kadar yazılı beyan için süre verildiğini anlatan Yüksel, şöyle devam etti:
"Uluslararası hukuk ve uluslararası mahkemeler bakımından yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamıştır. İsrail tarafından işlenen ve telafisi imkansız olan soykırım, savaş suçu ve insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgili 'alacak-verecek davası' gibi, sanki basit bir davaymış gibi usul kurallarıyla yargılama yapılamaz, yapılmaması gerekir. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın işaret ettiği, dünyanın beşten ve beşlerden büyük olduğu noktanın sağlaması adeta yapılıyor. Hukukun, diplomasinin ve sözün bittiği yerde, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ifade ettiği üzere, şayet Güvenlik Konseyi gerekli iradeyi göstermezse, Genel Kurulun, aynen 1950 tarihli Barış İçin Birlik Kararı'nda olduğu gibi 'kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma' yetkisi süratle devreye alınmalıdır."
"CAYDIRICILIK TÜM DÜNYAYA GÖSTERİLMELİDİR"
İsrail'in, Lübnan'daki ve Suriye'deki saldırılarını da hatırlatan Yüksel, İsrail'in uluslararası insancıl hukuka aykırı hareket ettiğini vurguladı.
Cüneyt Yüksel, Türkiye'nin kardeş Lübnan halkıyla beraber olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"İsrail'in, Gazze, Lübnan ve Suriye'de işlediği insanlığa karşı suçlar karşısında uluslararası toplumun sessiz kalması bu zulmün devam etmesine zemin hazırlamaktadır. Uluslararası Adalet Divanının, tarihi anı doğru değerlendirerek adaleti sağlamak için kararlı, etkili ve hızlı şekilde hareket etmesi gerektiğine inanıyoruz. Adaletin tecellisi yalnız Filistin haklı için değil insanlık onurunun ve uluslararası hukukun korunması adına da gereklidir. İsrail'in işlediği suçlar gerek Roma Statüsü, gerek diğer uluslararası hukuk normlarına göre, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları olarak açıkça tanımlanmalıdır ve Soykırım Sözleşmesi'ne göre de bir soykırım suçudur. Bu suçların failleri adalet önünde hesap vermeli, uluslararası hukuk normlarının caydırıcılığı tüm dünyaya gösterilmelidir."
"CEZASIZLIK ALGISININ ORTADAN KALDIRILMASI GEREKİYOR"
İnfaz sistemiyle ilgili yasal düzenleme olup olmayacağının sorulması üzerine Yüksel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, TBMM AK Parti Grup Toplantısı'nda bu konudaki çerçeveyi çizdiğini söyledi.
Cezasızlık algısının önlenmesine ilişkin çalışma yapıldığını bildiren Yüksel, bu konuda Cumhurbaşkanlığı, Adalet Bakanlığı ve TBMM'de çalışmaların sürdüğünü aktardı.
"Cezasızlık algısının ortadan kaldırılması gerekiyor." diyen Yüksel, cezanın belli bir oranının cezaevinde çekilmesine ilişkin çalışmalar yapıldığını dile getirdi.
Yüksel, yargı paketleriyle bu konuların gündeme geleceğini ifade etti.