AA
Yargıtay'ın "2022 Yılı Değerlendirme Basın Toplantısı"nda açıklamalarda bulunan Akarca, 2023 itibarıyla Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile Yargıtay Hukuk Kurulu'nun yapısının 2017 öncesi sisteme geri döndüğünü, sabit sistem yerine değişken yapının getirildiğini belirtti.
Yargıtay'ın reform çalışmalarının etik, şeffaflık ve adli kalite olmak üzere üç ana sütun üzerine inşa edildiğini bildiren Akarca, adli kalite konusunun son 2 yıldan bu yana en öncelikli çalışma alanı olduğunu vurguladı.
Akarca, "Hepimizin üzerine titrediği yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, yargıda dürüstlük, yargının şeffaflığı ve hesap verebilirliği ilkelerinin gerçek ve görünür olmasının en etkili yollarından biri adli kaliteyi artırmaktır." ifadelerini kullandı.
Mehmet Akarca, Yargıtay'ın içtihat birliğini sağlamasının ve yargı hizmetinin kalitesini artırmasının en etkili aracının gerekçeli kararlar olduğuna işaret etti. Yaklaşık 2 yıldır gerekçeli karar kalitesinin yükseltilmesi amacıyla çalışmalar yürütüldüğünü dile getiren Akarca, şöyle devam etti:
"Yargıtay, gerekçeli kararlarıyla konuşur. Temyiz mahkemeleri bakımından gerekçe hukuki güvenliği ve öngörülebilirliği sağlar, gereksiz davalar açılmasını veya kanun yollarına başvurulmasını önler, halkın yargıya duyduğu güveni korur ve artırır. Tutarlı ve istikrarlı gerekçeli kararlar, uyuşmazlıkların nasıl çözüleceği konusunda somut ve detaylı bir rehberlik sunarak kanun önünde eşitliği ve içtihat birliğini güçlendirir. Sonuç olarak, kaliteli gerekçeli karar, kaliteli adalettir"
Bu kapsamda Gerekçeli Karar Yazım Rehberi'nin oluşturulduğunu bildiren Akarca, şöyle devam etti:
"Rehberde yer alan en önemli yapısal reform temyiz nedenlerinin kararda özetlenecek olmasıdır. Burada temyiz sebeplerinin tamamının yazılması gerekmiyor AİHM içtihatlarına göre. Temyizin odaklandığı ana noktaların vurgulanması yeterli görülmektedir. Bu şekilde bireyler, ileri sürdükleri temyiz nedenlerinin hangi sebeple yerinde görülmediğini karardan anlayabileceklerdir. Bu reformla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği ihlal kararlarının tekrarlanması da önlenecektir. Yargıtay kararlarının gerekçeli olması, istinaf ve ilk derece mahkeme kararlarının kalitesini de olumlu etkileyecektir."
Yargıtay Başkanı Akarca, son yıllarda dünyada yargının hızla dijitalleştiğini, dijitalleşme için de belli standartların olması gerektiğini dile getirdi. Gerekçeli Karar Yazım Rehberi'nin teknolojik imkanların etkili kullanılması sayesinde hatasız, çabuk ve daha kolay şekilde kararların yazılmasını sağlayacağını söyleyen Akarca, Yargıtay kararlarının erişilebilir olmasının da hukukun eşit şekilde uygulanması bakımından büyük önem taşıdığını vurguladı.
Bu kapsamda daha önce Yargıtay Dergisi'nin, 2015'ten itibaren de karar özetlerinin kurumun internet sitesinde yayımlanmaya başladığını anımsatan Akarca, bunların yeterli olmadığını, Yargıtay İçtihat Merkezi adı verilen sistemin yapay zeka tabanlı şekilde geliştirilmesi fikrinin doğduğunu belirtti.
Yapay zeka tabanlı sistemin aranan kararların kolayca bulunmasına imkan sağlayacağını dile getiren Akarca, "Yapay zeka destekli Yargıtay İçtihat Merkezi, en geç haziranda faaliyete geçecek olup, bu sistem büyük ölçüde Gerekçeli Karar Yazım Rehberi'ne göre tasarlanmıştır." ifadelerini kullandı.
Akarca, Yargıtay'ın reform çalışmalarının önemli başlıklarından birinin de eğitim çalışmaları olduğunu vurguladı.
Yargıtay Başkanı Akarca, Yargıtay'daki dosya sayılarına ilişkin istatistikleri de paylaştı.
Son yıllardaki dosya sayılarının azaldığını vurgulayan Akarca, şunları kaydetti:
"31 Aralık 2022 tarihi itibarıyla Yargıtay hukuk dairelerinde 153 bin 378 karar çıkarılmış, ceza dairelerinden 202 bin 2 karar çıkarılmış, böylece toplam 355 bin 380 karar çıkarılmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığımızda ise çıkan dosya sayısı 199 bin 905'tir. 31 Aralık 2022 tarihi itibarıyla derdest olan, halen elimizde kalan dosya sayısı ise hukuk daireleri ve Hukuk Genel Kurulu'nda toplam 64 bin 126, ceza daireleri ile Ceza Genel Kurulu'nda toplam 293 bin 233, Cumhuriyet Başsavcılığında ise 62 bin 928 dosya bulunmaktadır. Genel toplam itibarıyla 2022 sonunda 2023'e devrettiğimiz derdest dosya sayımız halen 420 bin 287'dir. Derdest dosya sayısının 2016 yılı sonunda 1 milyon 438 bin 785, 2017 yılı sonunda ise 1 milyon 179 bin 27 olduğu dikkate alındığında, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesi ile birlikte son 6 yıl içerisinde Yargıtay'ın derdest dosya sayısında önemli bir azalmanın olduğu ortaya çıkmaktadır. Hiç şüphe yok ki ortalama görülme süreleri de dosya sayısının azalmasına bağlı olarak kısalacaktır."
Anayasa Mahkemesinin, "Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) kriptolu haberleşme programı ByLock'a ilişkin verdiği ihlal kararlarının Yargıtay'ın FETÖ ile mücadelesini olumsuz etkilediği" yönündeki soruyu, Akarca, "Herkesin önce anayasaya ve yasaya kendisinin sadakatle bağlı olduğunu unutmaması gerekir." diye cevapladı.
Akarca, Anayasa Mahkemesinin birçok kararında bireysel başvurunun inceleme çerçevesini belirlerken, davada uygulanan hukuk kurullarını yorumlamanın ve maddi delil ve olguların değerlendirilmesinin ilgili yargı mercilerin görevi olduğunu anımsattı.
"Ama zaman zaman bunu aşma eğilimi olduğunu görüyoruz. Sanki 'Her konuyu incelerim, bütün maddi delilleri denetlerim, bütün delillere bakarım.' şeklinde anlayış doğru değil. Bu Anayasa Mahkememizin iş yükünün daha da artmasına, işin içinden çıkılmaz hale gelmesine, kesinleşmiş kararlarda hukuk güvenliğinin otoritesinin zedelenmesine de yol açar. Yasal ve anayasal sınırlar içerisinde hareket edilirse daha doğru bir iş yapılmış olur."
Mehmet Akarca, özellikle terör suçlarında mahkemelerin delilleri bir bütün olarak değerlendirdiğini, kanaat verici emareleri bile değerlendirdiğini, Yargıtay'ın da bunu kabul ettiğini kaydetti. Terör örgütlerinin saklanma, gizlenme ve delil bırakmama konusunda çok profesyonelleşmiş olduğunu vurgulayan Akarca, "O mücadelenin zayıflatılmaması gerekir. Ancak bireysel başvuruda temel hak ve özgürlükler denetlenirken yasa yolu incelemesinde incelenecek bir konunun, Yargıtay'ın yetkisinde olan bir konunun da aşırı gayretle yorumla o mekanizmanın işletilmeyecek hale getirilmesi doğru olmaz." dedi.
Anayasa Mahkemesi kararlarına yerel mahkemelerin uymaması halinde yargının iş yükünün artacağı belirtilerek, bu hususta ne yapılması gerektiği sorusu üzerine Akarca, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymanın bağlayıcı olduğunu, bunun anayasanın bağlayıcı hükmü olduğunu söyledi.
"Anayasa Mahkemesi kararlarının toplumda benimsenmesi, idari ve adli mercilerce de kabul görmesi açısından bir dizi çalışma toplantıları yapıldı. Toplantılarda, Anayasa Mahkememiz bizden rica etti. Biz iki başkan vekilimizi görevlendirdik. Vekillerimiz de kararların uygulanması, bağlayıcılığıyla ilgili görüşlerini dile getirdi. Böyle bir çalışma birlikteliği de sağlandı. Elbette Anayasa Mahkemesinin kararlarının da anayasaya ve yasaya uygun olması gerekiyor. Eğer yetki aşımında bulunur da süper temyiz mahkemesi niteliğine kavuşursa bu bütün toplumda tartışmaya ve kargaşaya neden olabilir. Anayasa Mahkememizin çoğu kararlarında buna özen gösterdiğini biliyoruz ama bazı kararlarda da zaman zaman gerçekten de Yargıtay ve Danıştay tarafından eleştirilebilmektedir. Bunlar daha bilimsel toplantıların konusunu teşkil edecektir."
Akarca, bu durumun sıkıntıyı büyütüp büyütmeyeceğine ilişkin soruya ise "Umarım ki bu sıkıntı büyümesin. Eğer deliller hukuka uygun toplanmışsa kanun maddeleri doğru uygulanmışsa yasa yolunda, istinaf da temyizde bunlar denetlenmişse Anayasa Mahkememizin bu alana girmemesi gerekir. Alana girdiği zaman bu sorunlar daha da artabilir. Hepimizin dikkatli olması gerekir. İlk derecenin de diğer mahkemelerin de Anayasa Mahkemesinin kararlarının bağlayıcılığını göz önünde uzak tutulmaması gerekir." cevabını verdi.
Yargıtay Başkanı Akarca, "Bireysel başvurunun alanı daraltılmalı mı?" sorusuna, bu konuda Adalet Bakanlığı tarafından bir çalışma yapıldığını ancak sonuçlanmadığını dile getirdi.
"Anayasa Mahkememizin yargısal aktivizm değil de bir yönlendirme yoluna başvurmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Eğer herkesin yerine geçerek savcının, ilk derece mahkemesinin, hakimin, istinafın, Yargıtay'ın yerine geçerek bir karar oluşturursa bu yetki ve hukuki problemlerin daha da artmasına neden olur. Yoksa bireysel başvuru vatandaşlarımız için önemli bir kazanımdır. Buradaki rolünün anayasa ve yasanın emredici hükmü çerçevesinde yetki aşımında bulunmadan bu yetkiyi dikkatli kullanmak suretiyle gerçekleşirse kararların saygınlığı artar."
"Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruyu incelerken kendi kararlarında dahi değindiği konularının dışına çıktığını zaman zaman görüyoruz. Aslında Yargıtay'ın kararlarında tek başına hiçbir zaman sendika üyeliği, gazete aboneliği, Bank Asya'ya para yatırma tek başına örgüt üyeliği olarak değerlendirilmedi. Bunların hepsini bir araya getiriyorsunuz, '10 yıldır sohbete gidiyorum diyor.' 2016'ya kadar devam etmiş. 10 yılda örgütün amacını anlayamadın mı? Sohbetlerde sadece dinin esasları mı anlatılıyor? Örgüt liderinin talimatları veriliyor, aidatlar toplanıyor. Bunların hepsi bir bütün olarak değerlendiriliyor. Buna herkesin dikkat etmesi gerekiyor."
Akarca, bireysel başvuruda incelenecek konuların belli olduğunu, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay'ın rakip olmadığını, her iki kurumun da yüksek mahkeme olduğunu belirtti.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen hapis cezasının seçim öncesi kesinleşip kesinleşmeyeceğine dair soru üzerine Akarca, yargılama sürecinin devam ettiğini, dosyanın önce istinafa gideceğini, belki de orada kararın kesinleşerek, Yargıtay'a hiç gelmeyebileceğini söyledi. Akarca, kararın Yargıtay'a gelmesi halinde de öncelikle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca denetlenerek ilgili daireye gideceğini, istisnai durumlarda dosyaların öne alınabildiğini ancak bunun takdirinin yargılama sürecinde görev alan yargı mensuplarına ait olduğunu söyledi.
Mehmet Akarca, yapay zeka tabanlı Yargıtay İçtihat Merkezine ilişkin soru üzerine, sistemin uygulanmaya başlamasından sonra Yargıtay kararlarının herkes tarafından kolayca ulaşılabilecek hale geleceğini söyledi.
Kişilerin dava açarken sistem sayesinde elde ettikleri bilgilere göre karar verebileceğini kaydeden Akarca, söz konusu sistemin ücretsiz olacağını aktardı.
Yargıyla ilgili bir anayasa değişikliği ihtiyacı olup olmadığı sorusunu cevaplayan Akarca, yasalarda da değiştirilmesi gereken hususlar olduğunu söyleyerek, "Türkiye'nin, yargının da derli toplu, sivil, demokratik, hukukun üstünlüğünü esas alan, hukuk devleti ilkesini benimseyen, özgürlükçü, adalet ve toplumun ihtiyaçlarını karşılayan, adalet anlayışını getiren, toplumsal barışı getiren bir anayasaya hepimizin ihtiyacı var." ifadelerini kullandı.