Terör örgütlerinin bugün 'kafasını çıkaramayacak' hale gelmesinin muhakkak ki birden fazla sebebi var. Güvenlik güçlerinin devamlı ve koordineli operasyonları, SİHA'ların katkısı, yerli ve milli sistemlerden alınan verim akla ilk gelenlerden. Ancak son yıllarda teröre en büyük darbeyi vuran en kritik hamlelerden biri de Milli İstihbarat Teşkilatının sınır ötesinde yaptığı başarılı operasyonlar oldu.
Kimi zaman Suriye'de, kimi zaman Irak'ta kimi zaman da başka bir ülkede oldukça kritik operasyonlara imza atan MİT, örgütün beyni sayılabilecek kişilerin yakalanması ya da etkisiz hale getirilmesinde çok değerli roller üstlendi.
Bunun son örneklerinden biri de yine Suriye'de yaşandı ve MİT, terörden arananlar listesinde kırmızı kategoride yer alan DEAŞ'ın sözde "Türkiye sorumlusu" Ebu Usame el Türki kod adlı Kasım Güler'i Suriye'de yakalayarak ülkemize getirdi.
Kamuoyunda DEAŞ'ın tamamen gücünü kaybettiği, dağılma sürecine girdiği ve bu nedenle sözde yöneticilerinin kolaylıkla yakalandığı gibi bir algı var. Bu iddiaların gerçeklik oranını ve yakalanan isimlerin neden önemli olduğunu Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar TRT Haber için anlattı.
Her şeyden önce 'DEAŞ'ın güç kaybettiği' yaklaşımına karşı çıkıyor Ağar ve "Ben bunun tam tersini düşünüyorum. Irak'ta ortaya çıkan örgüt bugün itibarıyla 22 ülkede var. Daha çok profesyonelleşme ve hücreselleşme dönemi yaşadılar. Bu da kılcal damarlara inmelerini beraberinde getirdi. Şimdi çok daha tehlikeliler" diyor.
Örgütün son derece 'kullanışlı' olduğunu anlatan Ağar'a göre DEAŞ özellikle Türkiye'de gerginliğin arttığı dönemlerde önemli bir figür olarak karşımıza çıktı. Bu pencereden bakıldığında Kasım Güler'in yakalanmasının çok kritik sonuçlar doğurabileceğine işaret ediyor Ağar ve itirafların önümüzdeki günlerde yeni operasyonları tetikleyebileceğinin altını çiziyor.
Operasyonla ilgili önemli bir detayı da paylaşan Ağar, Kasım Güler isimli teröriste yönelik operasyonun YPG-PKK kontrolündeki Tel Rıfat bölgesinde yapıldığı bilgisini veriyor.
Abdullah Ağar, operasyonun Türkiye cephesinden önemine geçmeden önce bir konuyu nispeten detaylandırmak istiyor ve DEAŞ'lıların tutulduğu El Hol kampına işaret ediyor.
Burada yakın bir zaman öncesine kadar 115 bin civarında kişi olduğunu anımsatan Ağar, "Bugün bu rakam 50 bin civarlarına düştü. Peki nereye gitti bunca insan? Eğer bunlar terörist değilse neden kampa aldınız, tutukladınız. Hatta bu süreç boyunca eğittiniz? Eğer teröristlerse neden bıraktınız ve bu kişilerin nerelere dağılmasını sağladınız? Bunlar hem Türkiye hem de diğer ülkeler için önemli sorular. PKK için söz konusu kamp 'DEAŞ ile mücadele ediyoruz' demenin bir yolu. El Hol, çok farklı fonksiyonları olan bir yer konumuna dönüştü. PKK nasıl ki Mahmur'u bir kuluçka yeri olarak kullanıyorsa, El Hol da DEAŞ için benzer bir kuluçka yeri görevi üstleniyor" diyor.
Terörist Güler, kırmızı kategoride aranıp yakalanan ilk DEAŞ mensubu. Ayrıca üzerinde çok sayıda örgütsel doküman ile gizli bilgiler de ele geçirildi. Bu gerçeklerden yola çıkarak Ağar ile sohbetimize 'bu operasyonun Türkiye'nin terörle mücadelesindeki etkileri' üzerinden devam ediyoruz.
Ağar'ın ilk vurguladığı husus "Çok önemli bir isim, kritik bilgilerle yakalandı. Bunun mutlaka yansımalarını göreceğiz" oluyor.
MİT'in bölgedeki hakimiyeti ve yerel unsurlarla koordinasyonuna da işaret eden Ağar, 'operasyonun içeriye nasıl yansıyacağı?' sorumuzu şöyle yanıtlıyor:
"DEAŞ'ın 22 vilayeti vardı bildiğiniz üzere. Bu vilayetlerden biri 'Türkiye' idi. Yakalanan isim Türkiye Emiri. Şimdi bu ismin koordineli olduğu, talimat verdiği, planlama yaptığı kim varsa bir şekilde açığa çıkarılacak.
Örgütün ülkemiz içinde 'uyuyan hücre' olarak tabir ettiğimiz teröristleri de var. Kasım Güler tüm bu ağın en kritik isimlerinden biri. Tüm bu nedenlerle, söz konusu operasyonun içerideki DEAŞ hücrelerin açığa çıkarılması bakımından da müthiş önemli olduğu inancındayım.
Dışarıdaki kafa isimleri bir şekilde etkisiz hale getirip, içerideki yapılanmayı çözdükçe Türkiye terörle mücadelede oldukça kritik bir virajı daha dönmüş oluyor."