AA
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, katıldığı bir Youtube programında gündeme dair soruları cevapladı.
Kurtulmuş, 14 Mayıs seçimlerinde AK Parti'nin CHP'ye yüzde 10'un üzerinde fark attığını belirterek bunun, tarihi bir zafer olduğunu söyledi.
Cumhur İttifakı'nın millet tarafından tescillendiğini ancak seçimin henüz tamamlanmadığını belirten Kurtulmuş, "Birinci turda, ilk maçta Cumhur İttifakı, Sayın Cumhurbaşkanı'mız kazanmış oldu ama henüz kupayı alacak noktaya gelmedi. Şimdi ikinci maç yani ikinci tur başlıyor. Burada da Allah'ın izniyle farkı daha fazla açarak hiçbir şüpheye, tereddüde, tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde çok büyük bir oy oranıyla Sayın Cumhurbaşkanı'mızın yeniden seçileceğine inanıyoruz. Seçimin kazananı bu taraftır. Kaybedeni ise bu kadar büyük güç kendisine verilmiş olmasına rağmen bu kadar önemli destekler, iç ve dış odaklardan kendisine verilmiş olmasına rağmen maalesef aldığı bu sonuçlarla seçimin kaybedeni Sayın Kılıçdaroğlu'dur, CHP'dir. CHP, bu kadar desteğe rağmen milim oylarını yukarıya çıkartmamıştır." diye konuştu.
Seçimden sonra neredeyse hiç oyu olmayan partilerin CHP listelerinden seçime girmesi ve 40'a yakın milletvekilini Meclis'e sokmasının tartışılmaya başlandığına dikkati çeken Kurtulmuş, Millet İttifakı'nın ilk andan itibaren pazarlıklar üzerinden seçim kampanyasını yürüttüğünü kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı sistemindeki yüzde 50 barajından dolayı seçimlerin uzaması ve daha zorlu geçmesi yönündeki eleştirilerin sorulması üzerine Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:
"Sadece rakamsal olarak yüzde 50 artı 1'in vermiş olduğu zorluk değil, herkes için ittifakların zorunlu hale gelmiş olması değil, aynı zamanda gerçekten stresi son derece yüksek bir seçimdi. Bu anlamda bir kutuplaşma yaşandı bu seçim süreci içerisinde. Bunlar normal, sistemin doğası gereği ama ortada anayasal bir sistem var. Bu sistemin adı Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi. Durduk yerde bu sisteme geçilmedi. Daha etkin, daha süratli karar almamıza neden olabilecek, özellikle içinden geçtiğimiz süreçteki küresel ve bölgesel sorunlara çok daha rahat tepki verebilecek etkin bir yönetim modelinin kurulabilmesi için bu zaruriydi. Dolayısıyla bu adım atıldı. Şimdi biz oyun kurulduktan sonra 'Kuralı değiştirelim.' demeyiz ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin revize edilmesiyle ilgili teklifimizi, seçim beyannamemizin altıncı bölümünde kamuoyuyla paylaştık. Dolayısıyla bu sistemin daha iyi işlemesi için birtakım revizyonlar yapılabilir. Bunların içerisinde bu 50 artı 1 de tekrar müzakere edilebilir. 2002'de AK Parti yüzde 34 oyla iktidara geldi, tek başına iktidar oldu ama şimdi 49,5'la seçilememiş bir noktadasınız. Bunlar tekrar müzakere edilebilir. Mesele sistemi kutuplaştırarak zorlaştırmak değil; etkin, istikrarlı, güvenli bir sistemin daha sağlıklı şekilde işlemesini temin etmektir. Seçim sonrası da inşallah konularımızdan birisi de bu olacaktır."
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın, "Eğer Cumhur İttifakı anayasa değişikliği konusunda 'Gelin beraber çalışalım.' derse ona da hazırız." açıklamasının hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, bu sözlerin, hemen seçimin arkasından mağlup olmuş bir ittifakın ortağı tarafından yeni bir siyasal konum elde etmek gayesiyle söylenmiş olabileceğini, bunu, çok dikkate alınacak bir çıkış olarak görmediğini söyledi.
Kurtulmuş, "Dolayısıyla başkasının ne amaçla söylediğini bilmediğim bir konuya yorum yapmam ama biz siyaseti kapalı kapılar ardında değil, al-ver pazarlıklarıyla değil, söylediğimiz her sözü milletin önünde söyleyerek yapmaya alıştık. On yıllar boyunca böyle siyaset yaptık. Ondan dolayı da başarılı olan bir siyasi hareketiz. Biz zaten teklifimizi yapıyoruz. Diyoruz ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi revize edilebilir. Bununla ilgili aksayan, eksik taraflar neyse bunlar konuşulabilir." değerlendirmesini yaptı.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun seçim gecesi sandıklar açılırken Kemal Kılıçdaroğlu'nun kazandığı yönündeki açıklamasını eleştiren Kurtulmuş, "O akşam hakikaten, bir kere adını tam koyalım, bir orta oyunu, tiyatro oynadılar. Oraya çıkarken bal gibi biliyorlardı ki Sayın Kılıçdaroğlu seçimi kaybediyor. Yenilgiye bir mazeret bulunması lazım. Yani bu kadar çok farklı aktör aynı potanın içerisine konulmuş. Bu kadar çok iç ve dış destekler alınmış. 'Ha gayret Erdoğan'ı yıkacağız'a kendilerini de inandırmışlardı. Ortaya istedikleri bir tablo çıkmayınca bunu bir şekilde kamufle etmek istediler. Hatta eğer rakamlar Anadolu Ajansı rakamlarıyla uyuşmasaydı bu sefer ikinci bir faza geçeceklerdi, 'çaldılar' diyeceklerdi. Onu da diyemediler." ifadelerini kullandı.
CHP'ye dostane tavsiyeleri olduğunu söyleyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Her sandıkta adamlarımız vardı. Bu insanların ellerinde ıslak imzalı tutanaklar vardı. Islak imzalı tutanakların hepsi 1-2 saat içerisinde parti teşkilatlarımız tarafından kayıt altına alındı. Gayriresmi ama kesine yakın sonuçlar ortaya çıkarken zaten benzer sonuç bizde vardı. Niye Onursal (Adıgüzel) istifaya zorlandı ya da ayrılmak durumunda kaldı? Kabak bir kişinin başına patladı. Garibim, faturayı ona kestiler. Burada açık bir şekilde CHP'nin parti olarak, kurumsal yapı olarak bir başarısızlığı var. Seçim sandıklarındaki sonuçları derleyip toparlayamamışlar. Bu, yeni de değil. Bir önceki cumhurbaşkanlığı seçimini hatırlayın. Orada Muharrem İnce ne dedi? 'Doğru dürüst elinizde tutanak yoktu.' diye adam isyan etti. Bu başarısızlıklarını ve de milletin vermediği oyu onlar da görüyorlar."
CHP'ye yakın Anka Haber Ajansı da aynı sonuçları vermesine rağmen seçim gecesi CHP'nin algı oluşturmaya çalıştığını kaydeden Kurtulmuş, "Bir insan bu kadar ayağa düşürmez sözlerini. Sonuçlar yavaş yavaş kendilerine de ulaşmaya başladığı yerde diyor ki, 'Bütün şehirlerde öndeyiz.' Buradan daha da vahimi iki belediye başkanı, aslında kendi sempatizanlarını, kendi taraftarlarını sahaya çıkarmak ve bir kaos ortamı oluşturmak için de çağrıda bulundular. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Demokraside yenmek de var, yenilmek de var. Hakem de hakim de millettir. Yani milletin sandıkta sana vermediğini zorla algıyla mı alacaksın; kaos çıkararak, birtakım krizler çıkararak mı alacaksın?" diye konuştu.
Seçim gecesi CHP'nin yöneticileri, sözcüleri ve önde görünen isimlerinin değil de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın ön planda olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, "Çünkü onların üzerinden başka bir algı devreye sokulmaya çalışıldı. Öyle olmadı. CHP'nin, ümit ederim ki kendi kurumsal yapıları bakımından bu sonucu yani seçim mağlubiyeti bir tarafa, bir de partinin kurumsal yapısı bakımından bir zafiyet ortaya çıktı." dedi.
İmamoğlu'nun dün de "İlk turda kesin alırız noktasında değildik." açıklaması yaptığının hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, "Bu, kusura bakmayın, milleti enayi yerine koymaktır. O zaman o 'kesin aldık' açıklamasını niye yaptı? Madem öyle bir niyetiniz yoktu, almadığınızı da biliyordunuz, bu, tam da suçu itiraf etmektir. Yani kamuoyunu yanıltma suçunu itiraf etmektir. 'Almadığımızı biliyorduk ama ben aldık diye çıktım.' demek istiyor. Kendisini kendi sözleriyle baş başa bırakırız." ifadelerini kullandı.
CHP'nin deprem bölgesinde düşük oy alması nedeniyle depremzedelerin bazı hakaret ve saldırılara maruz kalmasına değinen Kurtulmuş, "Depremzedelere yapılan bir ihsan, bir iyilik ötesinde bir vazifedir, bir sorumluluktur. Maalesef bazı CHP'lilerin şaşırdığı yer burası. 'Bana oy verirsen iyi.' Bu, eski kafalarının ortaya çıkmasıdır. Yani daha evvel de seçimde kendilerine oy vermeyenlere, 'Makarna kafalılar, bidon kafalılar, göbeğini kaşıyan adam.' diye hakaret edenler. Daha önceki dönemlerde ayakları şalvarlı, elleri nasırlı diye bu milletin çocuklarına CHP'ye oy vermedi diye hakaret eden bir zihniyet tekrar ortaya çıkıyor. Bunlar doğru değil. Artık bunların çok geride kalması lazım." diye konuştu.
Kurtulmuş, ekonomik sıkıntılara rağmen AK Parti'nin seçimi birinci parti olarak kapatmasını ise şöyle değerlendirdi:
"İlk pandemiden sonra ekonomik türbülans ortaya çıkmaya başladıktan sonra biz hep arkadaşlara şunu dedik, 'Sakın ha halkın yanında olmaktan vazgeçmeyin.' Evet çok zor, ağır bir tablo, bütün dünya ekonomilerini altüst eden bir tablo. Türkiye'yi de etkiliyor. Arkasından Rusya-Ukrayna krizinin getirdiği süreç. Muazzam bir hayat pahalılığı ile karşılaşıyoruz ama o süreçlerde ekonominin ana çatısını düzgün bir şekilde kurduk. Üretimden vazgeçmeyeceğiz. Türkiye üretecek, ihracat yapacak, istihdamı geliştirecek, yurt dışında satacak, para kazanacak. Böylece cari açığını kapatacak. Öyle oldu ki eğer o süreçlerde söz gelimi fabrikalar, atölyeler dağılsaydı, üretemez noktaya gelseydi, bu hayat pahalılığıyla birlikte bir de olağanüstü yüksek bir işsizlikle karşılaşacaktık. Bugün 31,4 milyon istihdamımız var. Bu, pandemi öncesindeki döneme döndüğümüzü gösterir. Bir hükümet, 'Pahalılık var, bunun farkındayız.' der mi? Biz bunu dedik. Vatandaşımız hangi sıkıntıyı çekiyorsa onu biliyoruz, nasıl gidereceğimizi de biliyoruz. Bununla ilgili tedbirlerimizi alıyoruz. Kiralar meselesinde, özellikle büyük şehirlerde tedbirlerimizi alıyoruz ve sonuçlarını da alacağız inşallah."
Kurtulmuş, "Burada bir taraf güven ve istikrarı teklif ediyor. Teklif etmenin ötesinde uyguluyor. 21 yıldır da yaptığı icraatlar ortada, hizmetler ortada. Türkiye'nin her yerinde, sadece birkaç bölgede değil. Yaygın bir kalkınma ortaya konulmuş. Havaalanlarıyla, otoyollarıyla, üniversiteleriyle, fabrikalarıyla, OSB'leriyle vesaire. Ortada somut, elle tuttuğu vatandaşın bir şey var. Diğer tarafta ise ne yaptığını, nasıl yapacağını bilemeyen, bilemediği için de yabancı danışmanlarla bunu çözeceğini zanneden yedi yamalı bohça koalisyonu var. Vatandaş bunu görüyor." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilk turda ATA İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Oğan'ın dün yaptığı görüşmeye ilişkin de Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Cumhur İttifakı kurulduğu andan itibaren hiçbir şekilde bir al-ver pazarlığı olmamıştır. Yani bir pazarlık içerisinde hareket edilmemiştir, ilkeler çerçevesinde hareket edilmiştir. Ülkenin bölünmez bütünlüğü, teröre karşı mücadele, Türkiye'nin milli menfaatlerini önceleyecek dış politikada müşterek hareket etmek. Türkiye'nin sınır ötesi operasyonlarıyla kendi güvenliğini sağlayabilmesi için ortak bir noktada durmak, milli savunma sanayiinde Türkiye'nin milli yerli bir savunma hamlesi yapması için destek olmak gibi. Yani temeline baktığınız zaman terörle mücadele, milli birlik ve bütünlük ve tam bağımsız Türkiye istikametinde yürüme hedefi. Şimdi bu partileri bir araya getiren bu. Yani Ahmet bakan olsun, Mehmet cumhurbaşkanı yardımcısı olsun, bu hiç konuşulmamıştır, bugüne kadar da konuşulmamıştır. Dolayısıyla burada ilkeler üzerinden yürüyen bir süreç var. Sayın Sinan Oğan'ın ilk turda ortaya çıkışını bir kere tebrik etmek lazım. Alınan oy hiç azımsanmayacak bir oydur ama sonuçta Sinan Oğan artık bundan sonraki yarışta yoktur. İki kişi var; Kılıçdaroğlu ve Sayın Cumhurbaşkanımız. Dolayısıyla bu süreçte Sinan Oğan'a oy veren seçmen kitlesinin tercihlerini iyi bilmek lazım."
Kurtulmuş, Sinan Oğan'ın seçmen kitlesinin Cumhur İttifakı'na daha yakın olduğunu belirterek "İkinci turda öyle ümit ediyorum ve öyle olacağını düşünüyorum, Kılıçdaroğlu'na destek vermelerini çok mümkün görmüyorum. Sayın Cumhurbaşkanımıza destek olunacaktır." değerlendirmesini yaptı.