İLKNUR KARAKELLE
Star Gazetesi tarafından düzenlenen 10. Necip Fazıl Ödülleri, 30 Aralık'ta görkemli törende sahipleriyle buluşacak.
"Türkiye'de felsefeye ilgi artıyor mu?" Prof. Dr. Ahmet Ayhan Çitil'e sorarsanız 'Evet'. Her alanda sathi görüşlerden sıkılanların felsefeye yöneldiğini düşünüyor Çitil. 'İnandığımız dinin kitabını, ilgilendiğimiz mitolojik geleneklerin temel eserlerini hep el altında tutalım, nereden gelip nereye gittiğimize dair tefekkür etmeyi unutmayalım' diyen Çitil bu yıl Necip Fazıl Fikir-Araştırma Ödülü'nün sahibi oldu. Metafizik, matematik, din, ahlâk, sosyal bilimler, yapay zekâ, hukuk, şiddet, mantık gibi faklı konuları birbirine eklemlenmiş bir bütünlük ve felsefi zemin içinde ele alan Ahmet Ayhan Çitil, akademik çalışmaları ve ayrıca Kant felsefesi üzerine yapmış olduğu kapsamlı inceleme ve araştırmalarıyla tanınıyor. Akşam Gazetesi'nden Bedir Acar, Çitil ile Necip Fazıl etkisi ve ödüller üzerine konuştu.
■ Necip Fazıl'ın sizi ilk ve en çok etkileyen kitabı hangisiydi?
Üstad Necip Fazıl ile ben lisede tanıştım. Çöle İnen Nur'u ilk okuduğumda derinden etkilendiğimi hatırlıyorum. "Lev-lâke..." hadîs-i kudsîsine dayanarak peygamber efendimize getirdiği övgüler benim dini ve nübüvveti çok farklı bir gözle görmeme yol açmıştır. Bugün dahi pek çok nedenle sıkıntı içerisinde bulunan İslam âleminin bulunduğu noktadan çıkabilmesi için asıl tutamağın nübüvveti ve Nebî'ye muhabbeti esas alan bu bakış açısı olduğunu düşünüyorum. Bir felsefeci olarak içinde Nebî'nin bulunduğu bir gerçekliği tasavvur edebilmek için daha fazla gayret göstermemiz gerektiğine inanıyorum.
■ Sizin gözünüzde Necip Fazıl'ı özel kılan nedir?
Malumunuz Necip Fazıl büyük bir şair ve yetenekli bir oyun yazarı. Türk edebiyatına mistik ve metafizik bir ses kazandıran bir sanatçı. Fakat kendisini özel kılan yanın edebî yeteneğini ve metafiziksel derinliğini kullanarak ahlakî ve siyasî anlamda bir fâil olma çabasına girişmesi olduğunu düşünüyorum. Kendisi bu çabasıyla başta gençler olmak üzere çok sayıda insana ilham kaynağı olmuştur. Bilindiği gibi Necip Fazıl Türk modernleşmesine ve genelde modernleşmeye eleştirel bir yaklaşımın savunucusudur. Sağlıklı bir tedeyyün boyutu olmayan bir modernleşmenin bir şahsiyet sorununa yol açtığını tespit etmiştir. Geleneğini reddeden veya en azından sağlıklı bir irtibat kurmayan yaklaşımların hiç yoktan yeni bir insan tasavvuru oluşturmaktaki güçlüklerine işaret etmiştir. Bu itibarla ben Necip Fazıl'ı öncelikle bir milletin şahsiyetini yeniden kazanma mücadelesinin bir parçası ve hatta öncüsü olarak görüyorum. Kanaatimce bu süreç tam olarak tamamlanabilmiş değildir. Sürecin nihayete ermesi bir yandan modern bilinçlerde yer eden İslam korkusunun aşılmasını, bir diğer yandan da inananların kendilerini hatırlamalarını, sonrasında da ahlakî ve siyasî fâiller olarak hayata katılmalarını gerektiriyor. Bu itibarla "çile" çekmek isteyenlere, "dava" yüklenmeyi göze alanlara hâlâ açık.
■ Necip Fazıl adına ödül verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kanaatimce bu ödüller öncelikle bir kadirşinaslık örneğidir. Bu ödüle layık görülmek benim için büyük bir mutluluk. Bu işe öncülük edenleri tebrik ediyorum. Her sene istikrarlı biçimde bu ödülleri alacak kişilerin özenle belirlenmesi, şenlikli bir törenle ödül alanların taltif edilmesi ve ödüllerin toplumdaki yansımaları son derece mutluluk verici.
■ Ödül dolayısıyla ilave etmek istedikleriniz?
Şahsiyetli olmak, şahsiyetimizi koruyarak, kendimiz olarak hayata katılmak bizim belki de en önemli problemimiz. Bu ihtiyacı ve mümkün çözüm yollarını veciz biçimde ifade edebilen edebiyatçılar ve özellikle şairler toplumumuzun kanaat önderleri olarak öne çıkıyorlar. Yalnız bahsettiğim meselenin halli fikriyatta bazı atılımların gerçekleştirilmesini zorunlu kılıyor. Dolayısıyla Necip Fazıl ödülleri içerisine bir fikir ve araştırma ödülünün dahil edilmesini ve bu yılki ödülün bir felsefeci olarak bana tevdi edilmesini çok önemli bir vizyonun ifadesi olarak görüyorum.