ALİ DEMİRTAŞ
Ayşegül Dede; Kidsnook Masal Akademi ve Çocuk Kitabevinin kurucu ortaklarından ve Hadi Masal Anlatalım ile Masal Mutfakta kitaplarının yazarı. Kendisi masalların tamamen bir bulmaca olduğunu ve çocuklarla iletişimde çok etkili bir yöntem olduğunu söylüyor. Çocuklarla olan iletişimde eksik olan şeyin duygu olduğunu belirten Dede’ye göre çocuğun dinleme süresini uzatmanın yolu, dinleme rutinleri ve ritüelleri oluşturmak. Anne ve babaların çocuklara sabırsız olmayı öğrettiğine dikkat çeken Dede, toplumda farkındalık oluşturmak istiyor ve annelere, babalara ve öğretmenlere şunu söylüyor: “Gelin hiçbir görsel kostüm oyuncak dekor kullanmadan sadece rutinler, beden dili ve ses tonlamanızı kullanarak çocuklarla hikâye saatleri düzenleyip onların hem hayal güçlerini geliştirin hem de sakin kalıp dinlemelerini, size odaklanmalarını sağlayın.”
İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu Ayşegül Dede’nin bu alana ilgisi üniversite döneminde bitirme tezi için hazırladığı ‘sembol dili’ çalışmaları ile başlamış. “Çocukları eğlendirmek için sürekli gezdiriyoruz. Sürekli etkinlikler programlar yapıyoruz. Artık evimizde kendi kendine sakince oyun oynayamayan çocuklarımız var bizim. Bu çok acı. Bu onların okul ve hayat başarısını etkileyecek.” şeklinde konuşan Dede hikâye anlatıcılığının özellikle son üç yılda daha da popüler hale geldiğini söylüyor. Dede’nin bu mesleği seçmesinde ailesinin de etkisi var: “TV bağımlısı bir çocuktum ve ailem bunun önüne geçmek için evden televizyonu çıkardı. Yerine müzik seti ve walkman koydu. Ve babam bize sürekli kaset aldı. Yüzlerce kasetim vardı. Ses tiyatroları dinlemeye başladım. Sürekli dinliyordum. Bunları dinleye dinleye aslında şimdiki mesleğimde staj yapmışım farkında olmadan. Çünkü bu çok önemlidir, iyi bir dinleyici iyi bir anlatıcı olur. İyi bir okuyucu da iyi bir yazar. Bunlar birbirini besler. Ben çok iyi bir dinleyiciydim. Sesimi kullanmayı da dinlerken öğrendim.”
MASALLAR TAMAMEN BİR BULMACA
Masal dünyası ve masallar sizin için ne anlam ifade ediyor?
Edebi tahliller ve çözümlemeler benim için gizemli bir yolculuk gibi. Çünkü bu herkesin gördüğü, okuduğu o satırların altında başka anlamlar bulabilme sanatı. Sonra daha fazla sembol ve tahlil nerede bulabilirim diye düşündüm. Masallar tamamen bir bulmaca. Bu noktada evrensellik çok önemli. Ki masallar tamamen evrensel metinler. Kim tarafından anlatıldığı bilinmiyor ve hepsinin ortak özelliği sonu mutlaka mutlu bitiyor. Aynı zamanda ortak bir iskelete de sahipler. Bu ortak iskelet ise toplumlara iyi gelip onları iyileştirebildiği için masal günümüzde de yaşıyor. Onu evrensel yapan şey de ortak duygu dilini kullanması ve insanların ortak korkularıyla yüzleşmelerini sağlaması. Masal bir yolculuk, aynen bizim hayat yolculuğumuz gibi. Karşına devler, ejderhalar çıkıyor ve sen onlarla savaşıyorsun ki gerçek hayatta da buna benzer şeyler oluyor. Aslında iyi ile kötünün sonsuz savaşını ele alıyor. Masal bizi kendimize döndürüyor. Herkesin içinde iyilik ve kötülük var ve masal bize bu dengeyi gösteriyor. Mücadele etme, düştüğünde kalkıp yola devam etme, çözüm odaklı olma, problemlerle savaşabilme becerileri gibi… Bütün bunlar evrensel mesajlar. Masallar travmatik ve korkutucu olsaydı toplum zaten bunları yaşatmazdı, bugüne taşımazdı. Örneğin şu an dünyada Kırmızı Başlıklı Kız masalını bilmeyen yok. Bu kadar yayılabilmiş olması bana çok büyülü geliyor.
ÇOCUKLARI İŞİN İÇİNE DÂHİL EDİYORUZ
Hikâye anlatıcılığına nasıl başladınız?
Çocuklarla olan iletişimim ve güzel anılarım beni hep bu alana yönlendirdi. Ve 2009’dan itibaren sınıf içi eğitimde hikâye anlatıcılığı teknikleri üzerine öğretmen eğitimleri düzenlemeye başladım. Evet, her öğretmen sınıfında hikâye saati yapıyor, kitap okuyor, masal anlatıyor ama çocuklar sıkılıyor ve keyif almıyor. Bunları nasıl daha keyifli bir hale getirebiliriz? Deneye deneye bir sürü şey buldum. Sonra oyunları başka öğretmen ve anne babalarla paylaşmaya başladım. Bunu nasıl yapıyoruz? Hikâyelerin içine interaktif etkileşimli oyunlar ekledik ve anlatıma çocukları da dâhil ettik. Çünkü çocuklar ne kadar işin içine dâhil olurlarsa o kadar dikkatli takip edecekler.
Örneğin ses ikilemelerini çok kullanıyorum; trik trak, şapır şupur, hor pişşş gibi. Bu ikilemeleri çocuklarla birlikte söylüyoruz. Bazen de Dikkatli dinlemeleri için Hayvan sesleri ile ilgili masalın başında görevler veriyorum. Hikâyenin içinde o hayvanların isimlerini duyunca hep birlikte sesini çıkarıyorlar. Bir diğer yöntem de ritim. Masallardaki ritmi ön plana çıkardık. Çocukların beden perküsyonu ile de dâhil olmalarını sağlıyoruz. Bu sanki bir orkestra yönetmek gibi, önemli olan çocukları bu orkestranın bir parçası haline getirmek. Yürümek, koşmak, zıplamak veya yağmurun yağarken yavaştan hızlıya geçişi gibi ritimleri birlikte yapıyoruz. Bir diğer önemli nokta da soru ve cevaplar. Hikâye içinde çocuklara açık uçlu ve kapalı uçlu sorular yöneltiyoruz. Örneğin; “sepette yiyecek neler varmış?” “Dereden karşıya nasıl geçmiş?” gibi masala göre hazırladığımız soruları kullanıyoruz. Yine hafıza oyunları da etkili bir yöntem. Hikâyenin içinde tekrar eden örüntüler oluşturuyoruz ve bunları yarım bırakıp onların tamamlamasını istiyoruz. Doğru sırada hatırlamak için gayret gösteriyorlar. Tüm bunların sonucunda çocukların dinleme sürelerinin uzadığını fark ettik. Yani amacımıza ulaşmış olduk.
ÇOCUKLARLA İLETİŞİMDE DUYGU EKSİK
Z kuşağının masallarla arası nasıl?
Klasik masalları çok seviyordum. Kafamın içinde hikâyelerle masallarla dolu bir dünya vardı. Formasyon alarak öğretmenlik yapmaya başladım. Öğretmenlik yaptığım dönemde fark ettim ki hikaye anlatıcılığı çocukla iletişimde muhteşem etkili bir yöntem. Hakikaten sihirli bir değnek gibi masallar. Çocuklara vermek istediğiniz mesaj ne ise bunları hikayeleştirerek verdiğinizde çocukların anlaması daha kolay oluyor. Ancak yeni nesil dediğimiz Z kuşağı dijital çocuklar, dinlemeye hazır çocuklar değil. Çok fazla uyaran olan bir dünyadayız. İletişimde önce dinlememiz sonra da konuşmamız lazım. Önce dinleyeceksin sonra anlatacaksın. Öğretmenlik sürecimde de gördüm ki bütün ebeveynlerin ve öğretmenlerin çocuklarla bir iletişim problemi var. Duygu eksik onlara duyguyu veremiyoruz. Ders konusunu anlatarak, renkleri sayıları öğreterek duyguyu veremezsin. Ancak hikayeleştirerek duyguyu verebiliriz. Çocukların duygu ile beslenmesi lazım. Sonra duyarsız oluyorlar.
KIDSNOOK HAYAL KURULACAK GİZLİ BİR KÖŞE
Biraz da Kidsnook’tan bahsedelim…
Kidsnook “çocuk köşesi” demek. Yani gizli bir köşe gibi. Bazen kitap okumak ve hayal kurmak için saklanırız. İsteğimiz İstanbul’un ortasında çocuklar için sakin, sessiz ve gizemli bir köşe oluşturmaktı. 2012 yılında anaokulu öğretmeni olan kız kardeşim Betül ile birlikte “çocuk kitabevi” ve “masal atölyesi” fikirlerini birleştirdik. Sosyal medyayı aktif kullanmamızın da etkisi ile Türkiye’de çocuk kitapları sektöründe ilham verici işlere imza attık. Bu aynı zamanda bir kadın girişim hikâyesi. İnternetin, e-kitapların ve online satışların yaygınlaştığı bir dönemde “çocuk kitapçısı” açmak, akıllı telefon, whatsapp ve maillerle iletişim kurmayı tercih ettiğimiz bir devirde “Hikâye Anlatıcılığı” sanatını yayma ve yaygınlaştırma adına çalışmalar yapmanın sosyal sorumluluk yanı olduğuna inanıyoruz. Kidsnook’a öncelikle anaokulu ve ilkokul öğrencileri öğretmenleri ile birlikte geziye geliyorlar. Hikâye ve masal saatleri yapıyoruz. Okul öncesi dönem için ebeveynli düzenlediğimiz masal çemberlerimiz oluyor. Ayrıca öğretmen, ebeveynler için “Çocuklarla İletişimde Hikâye Anlatıcılığı” eğitim ve seminerleri düzenliyoruz.
AŞIRI KORUMACI HELİKOPTER ANNE VE BABALAR
Çocuk büyütmede fark ettiğiniz en büyük yanlış nedir?
0-3 yaş çocuk sahibi bir annenin anneliği çantasının boyuyla ölçülüyor. İyi bir anne isen kocaman çantan vardır. Susarsa diye suyu, acıkırsa diye atıştırmalıkları, terlerse diye ter bezi, kirlenirse diye kıyafetleri, canı sıkılırsa diye oyuncakları, hatta ateşi çıkarsa diye ateş ölçere kadar bir annenin çantası ne kadar dolu ve donanımlı ise biz o anneye o kadar ‘Sen iyi bir annesin’ diyoruz. Ve 0-3 yaş aralığındaki bir çocuğu biz şuna kodluyoruz: Sen hiç sabretme, sen hiç kirli kalma, hiç canın sıkılmasın… Çocuk her gün buna maruz kalıyor. Üç yaşına gelmiş bir çocuk sabrı öğrenememiş oluyor. Çünkü ilmek ilmek adım adım sabırsızlığı öğretmiş oluyoruz ona. İsteği daha ağzından çıkmadan ona veriyoruz. Biz buna aşırı korumacı helikopter anne baba modeli diyoruz. Sonra çocuklar üç yaşına geldiğinde hiperaktivite, dikkat dağınıklığı, yerinde duramama gibi sorunlar meydana çıkıyor. Çocukların hem okul başarısı hem de yaşam kalitesi düşüyor.
KOKLAMA VE TATMAYI MASALLARA KATTIK
Hadi Masal Anlatalım ve Masal Mutfakta adlı iki kitabınız var...
Hadi Masal Anlatalım kitabım, anne baba ve öğretmenlere yönelik bir kitap. Çocuğuma neden ve nasıl masal anlatırım? Bunun bütün detayları bu kitapta yer alıyor. Masal Mutfakta kitabım çocuklar için. İçinde sekiz masal ve sekiz yemek tarifi bulunuyor.