Güneşi Gördüm’den Ahlat Ağacı’na Oscar yolculuğumuz

Türkiye Oscar yolculuğuna kendinden pek de emin olmayan adımlarla devam ediyor. Son on yılın Oscar aday adaylarına baktığımızda çok farklı içerik ve kaygılarda filmler ile yönetmenler bizi karşılıyor. Bu yıl Ahlat Ağacı filmiyle de aday gösterilen Nuri Bilge Ceylan’ın ise bu süreçte üç filmi bulunuyor. Ahlat Ağacı’nın başarısı konusunda ikiye bölünen sinema eleştirmenlerine göre bu yıl olmasa bile Oscar’da şeytanın bacağını elbet bir gün kıracak olan kişi Ceylan’ın ta kendisi!

23 Eylül 2018 Pazar 07:00
Pazar Haberleri

ALİ DEMİRTAŞ



Türkiye Oscar yolculuğuna 1964 yılında Metin Erksan’ın Susuz Yaz filmini aday göstermesiyle başlamış oldu. O günden beri Türkiye farklı içerik ve kaygılarda birçok filmi aday gösterdi ama ne yazık ki kayda değer bir başarı elde edemedi. Bu aday filmler arasında gişe ve sanat sinemasının filmleri iç içe yer aldı. Türkiye’nin son on yılının Oscar adaylarını derlediğimiz listeye baktığımızda da üç filmiyle Nuri Bilge Ceylan yer alıyor. Zaten Oscar maratonumuzda şu ana kadar ki en büyük başarı 2008 yılındaki Üç Maymun filmiyle -ilk 9’a kalmasıyla- kendisine ait. 91. Akademi Ödülleri 24 Şubat 2019 tarihinde düzenlenecek. Tarih yaklaşırken Türkiye de adayını belirledi. Adayımız bu yıl Cannes’ta yarışan NBC’nin Ahlat Ağacı filmi oldu. Oyuncu kadrosunda Doğu Demirkol, Murat Cemcir, Bennu Yıldırımlar, Hazar Ergüçlü, Serkan Keskin ve Tamer Levent gibi isimlerin yer aldığı film, edebiyata ilgi duyan ve yazar olmak isteyen Sinan’ın bu yoldaki mücadelesini konu ediniyor. Ülkemize ve Nuri Bilge Ceylan’a başarılar dilerken son on yılki adaylarımızı sinema yazarları ile konuştuk. Uzmanlardan kimi Ahlat Ağacı’nın da hayal kırıklığı yaşatacağını düşünürken, kimi de filme oldukça güveniyor.

2009: GÜNEŞİ GÖRDÜM - MAHSUN KIRMIZIGÜL

2010: BAL - SEMİH KAPLANOĞLU

2011: BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA - NURİ BİLGE CEYLAN

2012: ATEŞİN DÜŞTÜĞÜ YER - İSMAİL GÜNEŞ

2013: KELEBEĞİN RÜYASI - YILMAZ ERDOĞAN

2014: KIŞ UYKUSU - NURİ BİLGE CEYLAN

2015: SİVAS - KAAN MÜJDECİ

2016: KALANDAR SOĞUĞU - MUSTAFA KARA

2017: AYLA - CAN ULKAY

2018: AHLAT AĞACI - NURİ BİLGE CEYLAN

KEREM AKÇA: SİNEMASAL DEĞERLER AÇISINDAN DÜNYANIN GERİSİNDE DEĞİLİZ

Nuri Bilge Ceylan’ın Üç Maymun filminin ilk dokuza kalmasının formülü çok belirgin: Cannes’da çık, bir ABD dağıtımcısına sahip ol, belirli bir sürenin üzerine çıkma, sanatsal yanının ötesinde anlaşılır bir diyalog kullanımına başvur ve evrensel bir meselen olsun. Üç Maymun’dan sonra bunların hepsini bir arada yapan çıkmadığı için başarı gelemedi. NBC, ne zaman iki saatin üzerine çıktı, Bir Zamanlar Anadolu’da, Kış Uykusu derken bu sene de muhtemelen bir hayal kırıklığı yaşanacak. Şu anda ‘sinemasal değerler’ açısından gerçekten dünyanın gerisinde değiliz. Oscar’a son 10 yılda gönderilen filmlerin analiz edilmesi de bunu kanıtlamak için yeterli. Ama Ahlat Ağacı, Cannes’da herkesi ikiye bölen bir film olduğu için, ‘hem entelektüelleri, hem de halkı’ kucaklama başarısını o platformda taçlandıramayacaktır. Buna rağmen bir gün bir yönetmen Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ına aday olursa bu unvanı Nuri Bilge Ceylan eline geçirecektir. 

SERKAN BAŞTİMAR: ÖZGÜN VE FARKLI HİKÂYELERİMİZİ ANLATMALIYIZ

Güneşi Gördüm ve Ayla’nın Oscar reddi biraz da anlatım biçimlerinin ortaklığı ve Hollywood’a özgü kodları barındırması yüzünden akademi üyelerince pek ‘yabancı’ karşılanmadı. Semih Kaplanoğlu’nun Bal’ı ise gösterişsiz fakat güçlü sanatsal yapısı ile dikkat çekiyor olsa da Oscar normlarına pek uymadığı aşikârdı. Oscar kazanmak için iyi film çekmek yeterli değil. İyi bir pazarlama ve o dönemin politik atmosferine de uygun bir şeyler yapmak çok önemli. Son on yılda en az üç filmle Oscar’da finale kalabilir, hatta bir Oscar heykelciğini de ülkemize getirebilirdik. Ancak yürüttüğümüz kampanyalar ve dönemin konjonktürü buna engel oldu. Bizim farklı ve özgün hikâyemizi, bizim olanı onlara anlatmak en doğrusu. Kaan Müjdeci’nin Sivas’ı ve Mustafa Kara’nın Kalandar Soğuğu filmi bunun için başarılı birer örnek olsa da Akademi yolunun başında yarışa veda ettiler. Ceylan’ın saygı uyandıran sinema dili bu yıl ‘şeytanın bacağını’ kırabilir.

AYBALA H. YÜKSEL: FESTİVALLERDE GÖSTERİLMİŞ FİLMLER DAHA ŞANSLI 

Türkiye’nin Oscar adayı belirlenirken sorulan ilk soru şu olsa gerek: “Bu yıl Nuri Bilge Ceylan film çekti mi?” Ceylan’ın son on yıllık listede üç filmle yer alması, Cannes’daki başarıları ve uluslararası tanınırlığı kadar, Oscar adaylığına en çok yaklaşan filme imza atmasıyla da ilişkili. Seçici kurulun dünyadaki saygın festivallerde ödül kazanan filmlere öncelik tanıdığı görülüyor. Listedeki on filmden yedisi Berlin, Venedik, Montreal, Tokyo gibi festivallerde iltifat görmüş yapımlar. Uluslararası başarı kazanan bir yapımın bulunmadığı senelerde ise Güneşi Gördüm, Kelebeğin Rüyası, Ayla gibi gişe canavarı filmlere şans veriliyor. Yüksek hasılatlı filmler arasından seçim yapılırken dönem filmleri, aile/sevgi temalarının işlendiği yapımlar, sinematografisi ile ülke standartlarının üzerinde görülen işler öne çıkıyor. Farklı yıllardaki farklı kararlar gösteriyor ki seçici kurul o senenin en iyi filmini aramıyor, ülkeyi en iyi şekilde temsil edeceğine inanılan adayı bulmayı amaçlıyor.

CÜNEYT CEBENOYAN: AHLAT AĞACI’NIN BAŞARILI OLACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM

Ahlat Ağacı çok kolay hazmedilecek bir film değil hele ki bir yabancı için. Çünkü içinde uzun blok konuşmalı bölümler var. Sadece Amerikan seyircisi değil kimse uzun süre altyazı okumaktan hazzetmiyor. Dolayısıyla Ahlat Ağacı’nın Oscar sürecinde başarılı olacağını düşünmüyorum. Fakat onun aday gösterilmesini de yadırgamıyorum. Çünkü sonuçta NBC filmleri her zaman kalburüstü ve sanatsal niteliği yüksek filmlerdir. Son on yıllık süreçte beni şaşırtan geçen yıl Ayla’nın aday gösterilmiş olması idi. Çünkü Ayla’yı hiçbirimiz seyretmemiş idik ve varlığından bile haberdar değildik. Kelebeğin Rüyası’nın uluslararası bir başarısı olmamasına rağmen popüler ile sanat sinemasının kesiştiği bir film idi. Oscarlar giderek daha çok sanat sinemasına yaklaşıyor. Oscar kazanan filmler küçük seyirci kitlelerine hitap eden popülerlikten uzak olan filmler olmaya başladı. Artık o büyük abartılı stüdyo filmleri Oscar’da başarılı olamıyor. Türkiye’nin adayları da bu çizgide denilebilir.