Meraklı, sorgulayıcı sınır tanımaz bir göz tanığı Ara Güler

Duayen foto muhabiri Ara Güler, önümüzdeki ağustos ayında 90’ıncı yaş gününü kutlayacak. Gazeteci Coşkun Aral’ın bu doğum gününde kendisine ve bizlere hediyesi ise bir Ara Güler belgeseli. Aral’a ‘Çocukluğumdan bu yana idolümdü’ dediği hocasını, dostluklarını ve beklenen belgeseli sorduk.

28 Ocak 2018 Pazar 07:00
Pazar Haberleri


Bizce bir sanatçı kendi tanımına göre yalnızca bir foto muhabiri, bir göz tanığı: Ara Güler. Bugüne kadar Recep Tayyip Erdoğan, Winston Churchill, Indira Gandhi, Maria Callas, Alfred Hitchcock, Marc Chagall, Salvador Dali, Pablo Picasso, Wernher von Braun gibi dünya tarihine yön veren isimlerin fotoğraflarını çeken, röportajlarını yapan ve o kişilerle dostluk kuran duayen, ‘İstanbul’un gözü’ Ara Güler, bu yıl 90’ıncı yaşını kutlayacak. Yakın dostu ve öğrencisi gazeteci Coşkun Aral ise “Usta-çırak ilişkimiz hiç bitmedi” diye anlattığı çocukluktan bugüne idolü olan hocası için bir belgesel hazırlıyor. Güler’in doğum gününde yayınlanacak olan belgesel ile onu Aral’ın gözünden izlemek için sabırsızlanıyoruz! Hem çalışmanın detaylarını öğrenmek hem de Güler’i ondan dinlemek için Aral’ın kapısını çaldık…

- Dostluğunuz nasıl başladı?

Siirt doğumluyum. Altı-yedi yaşlarımdayken kuzenimin bana verdiği makine ile fotoğrafa sevdalandım. İlkokul döneminde evimize her hafta Hayat dergisi gelirdi. O dergide Ara Güler’in Türkiye’de ve dünyada yaptığı röportajları okurdum. Onun bulunduğu yerlerde bulunmak isterdim; idolümdü. O zamanlar kafamda dayımdan ötürü bir doktor olmak vardı, bir de Ara Güler gibi gezgin, gittiği yerlerde göz tanıklığı yapan, sınır tanımayan, gittiği bölgeyi yaşayıp, ona dokunan ve bunu fotoğraf yoluyla aktaran kişi olmak. Yıllar yılları izledi, İstanbul’a geldim. Lisedeyken Hayat dergisini almaya devam ettim. Güler, hala idollerimden biriydi. Birkaç kez teşebbüs etmiş ancak tanışmayı başaramamıştım. Gazetecilikteki ilk yılım 1974’te, bir arkadaşımın çalıştığı Cağaloğlu’ndaki Anka Ajansı’na sık sık gittiğini öğrendim. Onunla tanışmak için orada officeboy olarak çalıştım. Bir gün fırsatını buldum, çay servisi yaparken Ara Güler ile karşılaştım ama heyecanlandım ve konuşamadım! 1977 yılında ‘Kanlı 1 Mayıs’ yaşandığında çektiğim fotoğrafların SİPA Press vasıtasıyla dünyanın çeşitli dergi ve gazetelerine dağıtımı yapılmıştı. İlk uluslararası çalışmamdı. Bunun üzerine Ara Güler beni çağırdı. O gün çektiğim fotoğrafları görmek istedi. 1977’de Ara Güler’in asistanlığını yapmaya başladım. Usta-çırak ilişkisi ile başlayan dostluk 1977’den bugüne kadar sürdü.

- Hala öğreniyor musunuz O’ndan?

Bizim ilişkimizde benim çıraklığım hep devam ediyor. Çocukluk dönemimden bu yana, yaklaşık yarım asırdır, o benim için bir rol model. Hiçbir zaman onun kadar başarılı olmadım. Ben bir gazeteciyim. Ancak Ara Güler’in ortak sergi açtığı da tek kişiyim. Onun yanında benim hayatımda Ara Güler kadar değerli insanlar da oldu Gökşin Sipahioğlu, Ergin Konuksever, felsefeci, düşünür, ressam Abidin Dino, insana ulaşmada rol modelim rahmetli dayım Dr. Vehip Arıkan… İnsanlara özenmeden ziyade onların yaptığı işin benzerini ben yapsam nasıl yaparım başlangıcıyla kurulan dostluklar bunlar. Onların yaptıklarını içselleştirip benzer bir alanda üretme çabası. 

- Ara Güler nasıl bir hoca?

Fotoğraf çekerken yalnız olmayı tercih eder. Tavsiye vermek, müdahale etmek gibi bir huyu yoktur. Gittiğimiz yerlerde herkes kendi çalışmasını yapar önce. 90 yaşına basacak Ağustos’ta, Allah sağlıklı, uzun bir ömür versin, bir metreden halen ekrandaki görüntüye bakıp sorgulayabilir, eleştirebilir. Müthiş bir göz ve beyini var. Ona ‘İstanbul’un gözü’ diyoruz ama o, İstanbul’dan bize aktardığı, bugün olmayan güzellikleri veya nostaljik fotoğrafların ötesinde biri. Dünya tarihinin en önemli insanlarıyla çok ciddi dostlukları var. Uzaya fırlatılan roketleri yapan Wernher von Braun ile bir hafta geçirmiş örneğin. Robert De Niro, Sophia Loren, Winston Churchill, Indira Gandhi, Maria Callas, Alfred Hitchcock, Marc Chagall, Salvador Dali, Pablo Picasso gibi önemli isimler onun objektifine poz verdi. Sadece fotoğraf da değil! Dünyanın en önemli isimleriyle birbirinden güzel röportajları var; Marc Chagall Türkiye’de yaşadığı dönemde yalnızca Ara Gürel’le konuşmuş. Sonra turizme kazandırdığı Afrodisias var. Arkeologların ilgisini oraya çeken kendisidir neticede. Özetle Ara Güler, meraklı, sorgulayıcı, sınır tanımaz bir göz tanığı.

Hep Ara Güler ile tanışmak istedim, cesaret edemedim. Bir gün uluslararası basında yayınlanan fotoğraflarımı görmek için o, beni çağırdı. O gün bugündür ustam. 

 

MÜLTECİLER DÜNYANIN SORUNU

“Geçen yıl Kuala Lumpur’da başlayan mültecilik sergisi devam ediyor. Tek başıma iş yapan biri değilim, başka kişilerle ortak sergi açmayı seviyorum. Böyle yaptığımızda kişiden ziyade yapılan iş ön plana çıkıyor. Yaşanmış mültecilik öykülerinin, son dönemde yaşanan Arakan, Suriye gibi güncellerle birlikte ortak fotoğraf sergisi, kitap ve konuşmanın olduğu bir çalışma yaptık. Kuala Lumpur, Ankara, ve İstanbul’da gösterildi. 6 Şubat’ta Bangkok’ta olacak ardından da Uzak Doğu’da yoluna devam edecek. 

Mülteciliği farklı objektiflerden yansıtan bir çalışma; sadece bizim yaşadığımız şey önemliymiş gibi davranıyoruz. Araştırmayı bilmeyen, sevmeyen ilgimiz, ne yazık ki salgılara endeksli. Mülteciliğin hepimiz için büyük bir problem olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Ülkemizde şu anda üç buçuk milyona yakın mülteci misafirimiz bulunuyor. Halkımızı bu konuda pozitif anlamda bilinçlendirmek, o insanların da bizim kadar değerli olduğunu anlatmak, onları buna ikna edecek algıyı oluşturacak çalışmalar yapmak gerekiyor. Bunu sergiler, belgesel ve etkinlikler aracılığı ile yapabiliriz.”

SANATÇI DEĞİL FOTO MUHABİRİYİZ

“İnsana daha fazla dokunmak, daha fazla yardımcı olmak ve kalıcı şeylerle bir takım tanıklıkları sonraki kuşaklara aktarmanın önemini zaman geçtikçe, okudukça ve başka coğrafyalara gittikçe daha iyi anladım. Mesleğimi çok seviyorum. Ara’nın (Güler) da çok sevdiğini biliyorum. Onun çok kullandığı bir söz var “Ben foto muhabiriyim” Doğru. Ben de kendimi bir sanatçı gibi görmüyorum. Tabii ki sanatsal kaygım, sanata ilgim var. Sanatçılara saygı duymayı bırakın onların girişimlerine bile katkıda bulunmak isterim. ‘Biz sanatçıyız’, ‘Değiliz’ konusunu zaman zaman polemik haline getiriyorlar. Benim yaptığım işe sanat demek haddim değil. Sanat olarak değerlendirenler var.”

KAMERA KULLANDIĞIMDAN BERİ ONU KAYDEDİYORUM

- Belgesel çekme fikri nasıl ortaya çıktı?

Ülkemizin dünyaya kazandırdığı, evrensel anlamda büyük işler yapan pek çok değer var ancak çoğuna ilişkin kayıtlı bilgi yok. Örneğin, Türkiye’de kaç kişi El Cezeri’nin yaptığı robotları bilir? Böyle şeylere değer vermeyi, bizim olanın kıymetini bilmeyi yavaş yavaş öğreniyoruz. Bu isimlere liyakatımız olmadığından yüceltemiyoruz. İşte bu nedenle video kullanmaya başladığımdan beri Ara Güler’in her anını kaydediyorum. Hayalim ustalarımı anlattığım bir belgesel serisi yapmaktı. Ne yazık ki Yaşar Kemal ile tamamlayamadım ama Abidin Dino için yaptım. 

- Belgesel fikrini Güler nasıl karşıladı?

Zor bir şey değil. Konuşmayı çok sever, bana hep bir şeyler anlatır. Sadece o konuşurken kamerayı koyuyorum. Eskiden fotoğraf makinelerinin kamera özelliği yoktu, sinema kamerası da maliyetli bir şeydi o yüzden çekemiyordum. Şimdi artık telefonumla bile çekebiliyorum. Çok görüntü çektim; birlikte Türkiye’yi ve dünyayı dolaştık. Doğum gününde tamamlamış olacağım.

- Nerede yayınlanacak?

Herhangi bir kanal ile anlaşmadık. Bu belgeseli dünyanın her yanında göstermek için yapacağım.Kendi imkanlarımla çekiyorum.