AA
Schultz, Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD) üyesi gazetecilerin, Türkiye-Almanya ilişkilerine ve bölgesel gelişmelere dair yönelttiği soruları Büyükelçilikte düzenlenen toplantıda yanıtladı.
Türkiye'deki orman yangınlarından ve kayıplardan dolayı duyduğu üzüntüyü dile getirerek sözlerine başlayan Schultz, yaşamını kaybedenler için Türkiye'ye başsağlığı diledi.
Schultz, Almanya'da son 30 yılda görülen en şiddetli sel nedeniyle yakın zamanda 180'i aşkın kişinin yaşamını yitirdiğini ve binlerce kişinin evini kaybettiğini hatırlatarak, "Bu, ülkemde büyük bir felaketti. Biz bu felaketin sonuçlarıyla uğraşırken, ülkenizdeki bir başka felaketin ortasında olan Türk halkını anlıyor ve herkesin iyi olmasını diliyoruz." diye konuştu.
İkili ilişkileri de değerlendiren Schultz, "İkili ilişkilerimizin son derece yakın ve güven verici olmasından memnunuz." dedi.
Schultz, bu durumun, iki ülkenin iş birliğinin çok farklı alanları için geçerli olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Örneğin, siyasi ilişkilerimiz hükümetin her kademesinde son derece yakındır ve bu, sivil toplum kuruluşlarını da kapsıyor. Örneğin, Şansölye Angela Merkel ve Başkan Erdoğan telefonla, video konferansla düzenli görüş alışverişi içindeler ve her ikisi de görüş alışverişinde bulunmaktan memnuniyet duyuyor. Her zaman aynı fikirde değiller elbette, ancak bu da hayatın oldukça doğal bir parçası. Ancak onların düzenli görüş alışverişinde bulunmaları bence ülkelerimiz için çok ama çok önemli."
Almanya'da 26 Eylül'de yapılacak genel seçimi ve Merkel'in aday olmama kararını hatırlatan Schultz, "Bugün kimse (seçimin sonucunu) bilmiyor. Ben de seçimi kimin kazanacağına veya kaybedeceğine ilişkin tahmin yürütemem. Ancak tahmin edebileceğim şey şu ki, Şansölye Merkel'in ve kabinemizin yerine kim gelirse gelsin, (Türkiye- Almanya arasındaki) bu yakın siyasi bağların ve temasların devam edeceğinden eminim. Almanya'da eylüldeki seçimlerin ardından hangi parti, hangi siyasetçi göreve gelirse gelsin, (ilişkiler) bu kesinlikle devam edecek." değerlendirmesinde bulundu.
Schultz, iki ülkenin ekonomik ve ticari ilişkilerinin de son derece yakın olduğunu vurgulayarak, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) etkisi altındaki geçen yıl, ikili ticaret hacminin kayda değer şekilde 37 milyar avro olduğunu belirtti.
İki ülke arasındaki "insani köprülere" dikkati çeken Schultz, Türkiye ile Almanya arasında imzalanan İş Gücü Anlaşması'nın 60. yıl dönümünde, Almanya'da 3 milyonu aşkın Türk kökenli insanın yaşamasından memnuniyet duyduklarını söyledi.
Schultz, "Almanya'ya gelen Türkler Almanya'nın ekonomik başarısına büyük katkı vermiştir. Bugün de Almanya'da yaşama, topluma, iş ve ekonomiye, önemli her alana katkı sunan bir çok Türk kökenli çok başarılı insan var. Onlar bugünkü Almanya'nın bir parçası. Sinema yönetmenleri, oyuncular, doktorlar, siyasetçiler, girişimciler ya da bilim insanları olmalarından çok mutluyuz. BioNTech, bunun en bilindik örneğidir." diye konuştu.
"Evet maalesef böyle durumlar var ve Alman makamları, failleri cezalandırmak ve benzer olayları önlemek için onların peşine düşmekte çok gayretli. Ancak, konuya ilişkin büyük bağlamı da unutmayalım. Daha büyük çerçeve şu ki, bu olaylar neyse ki, normal yaşamın sadece çok küçük bir kısmını oluşturuyor. Almanya'da yaşayan Türk kökenli insanların büyük çoğunluğu, herhangi bir sorun yaşamadan, çok normal bir hayat yaşıyor ve Almanya'da yaşamaktan mutlular. Son 60 yıl da, bu gerçeğin iyi bir kanıtıdır."
- "AB İLE TÜRKİYE ARASINDA DAHA STRATEJİK İŞ BİRLİĞİ GÖRMEK İSTİYORUZ"
Schultz, Türkiye ve Almanya'nın özellikle Birleşmiş Milletler (BM) ve NATO gibi çok taraflı platformlarda son derece önemli ortaklar olduğunu söyledi.
"Türkiye elbette AB'nin herhangi bir diğer ortağı değildir. Türkiye çok özel bir ülke. Türkiye, AB üyeliğine adaydır, Gümrük Birliği üyesidir. Yani zaten çok özel bir ilişkimiz var. Ancak Alman bakış açısından değerlendirirsek, bu gelişmelerin çok daha ileri gittiğini görmek isteriz. AB ile Türkiye arasında daha stratejik iş birliği görmek istiyoruz."
Schultz, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, üst düzey diyaloğun ve göç konusunda daha derin iş birliğinin sağlanması gibi hedeflere ulaşıldığını görmek istediklerini belirterek, AB ve Türkiye'nin üst düzey temaslar yürüterek pozitif gündem olanağı sunan dengeli bir yaklaşım üzerinde anlaştıklarını hatırlattı.
AB'nin de daha stratejik bir iş birliği için Türkiye'den Doğu Akdeniz, temel haklar ve hukukun üstünlüğüne ilişkin bazı beklentileri olduğunu söyleyen Schultz, Doğu Akdeniz'de son aylarda ve haftalarda gerilimin azalmasını memnuniyetle karşıladıklarını, Türkiye ile Yunanistan arasındaki görüşmelerin de gerilimin azalmasına katkı sunmasını umduklarını belirtti.
Schultz, "Bizim için endişe kaynağı olmaya devam eden Kıbrıs'ta da daha fazla ilerleme görmek istiyoruz. Maraş'la ilgili son gelişmeler, Avrupa liderlerini ve Avrupa ülkelerini oldukça endişelendirdi. Bu çok zor ihtilafa, olası bir çözüm için parametreleri belirleyen ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları temelinde, Türkiye'yle birlikte iyi bir çözüm bulabileceğimizi umuyoruz." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin göç konusunda yaptıklarına büyük hayranlık duyduklarını, Türkiye'nin çok sayıda Suriyeli'ye ev sahipliği yapmasının üstün başarı olduğunu söyleyen Schultz, AB'nin, göç konusunda Türkiye ile iş birliğini sürdürme kararında olduğunu belirtti.
Schultz, "AB Konseyi, iş birliğimizin yeni aşamasında, bu konuların üstesinden gelmesi için Türkiye'ye daha fazla ek mali yardım sağlamaya karar verdi. Detaylar üzerinde çalışılması gerek. Ancak, Türkiye'nin bu sorunların üstesinden gelmesine destek olarak gelecek aylar, yıllar için bir başka 3 milyar avroyu aşan çok yüksek meblağın daha taahhüt edilmesi çok iyi oldu. Şimdi bunu en iyi şekilde nasıl yapacağımızı, Türkiye'yle birlikte çalışmalıyız." diye konuştu.